• Sonuç bulunamadı

Namazın Manevi Yoğunlaşma Üzerindeki Etkisi

A. NAMAZIN BİYOLOJİK VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

7. Namazın Manevi Yoğunlaşma Üzerindeki Etkisi

Namaz, kişinin yaptığı en hayırlı ve en faziletli bir ibadet olup, geçici arzulardan uzaklaşarak Tanrı ile manevi bir ilişki kurulmasına bir vesiledir. Özellikle namazdaki secde “Secde et ve yaklaş.”300ayetinde ve “Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl, secdeye varmış olduğu hâldir. Artık secdede duayı çokça yapınız.”301 hadisinde belirtildiği gibi Tanrı’ya gösterilen saygı ve tevazuun en yüce ve en mükemmel bir ifadesidir.

Kişi, nasıl ki namazının geçerliliğine mani olacak vücut temizliği, namaz kılınacak yerin ve elbiselerin temiz olması gibi şeylere riayet ederse aynı şekilde niyetini de dünya meşgalelerinden uzak tutmaya çalışmalıdır. Bu sebepten dolayı bireyin, “Ey iman edenler! Siz sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.”302 ayeti gereği namaz için zihni durumunun en huzurlu olduğu bir zamanı seçmesi gerekir. O andaki zihni durumu sağlıklı olursa, Tanrı’ya yalvarışındaki uyanıklığı, O’na ihlâsla ibadet etme hususunda daha duyarlı olur. Bu hususu İmam Gazali şöyle dile getirmektedir: “Kalbin huzuru namazın huzurudur. Bu ruhun en az derecesi de tekbir anındaki huzurdur. Artık bundan noksanı olursa boş demektir. Ne kadar çoğalırsa o nispette namazın nüzleri arasında ruh yayılır. Yalnız iftitah tekbirinde huzur bulunan fakat diğer unsurları gaflet ile geçen namazda son nefesini yaşayan hasta gibidir. Allah’ü Teala’dan güzel yardımlar niyaz ederiz. Hariçten gelenler, gördüğü ve duyduğu şeylerden olur. Bunlar bazen insanın himmetini süratle kendi taraflarına çeker ve onu diledikleri gibi kullanırlar. Sonra ondan da başka bir fikir doğar ve böylece devam eder. Görmek düşünmeye düşünmekte diğer fikirleri hatıra getirmeye sebep olur. Himmeti yüce, irade ve niyeti kuvvetli olan kimseleri gözlerinin gördüğü şeyler meşgul etmez. Fakat zayıf kimseleri, görülen şeyler kendisine çekip, düşüncelerini dağıtır. Bunun çaresi gözü namazda meşgul etmemek, karanlık yerde namaz kılmak ya da gözü önünde kalbi meşgul edecek bir şey bulundurmamaktır. Dâhili sebeplere gelince, bunlar daha zordur. Zira himmeti dünya vadilerinde çalkanan kimsenin fikri bir nokta da durmaz, bir yandan diğer yana uçuşur. Gözleri kapamak ona bir kâr sağlamaz. Çünkü daha önce gönlünde topladıkları onun için meşgale olmaya kâfidir. Bunun kurtuluş çaresi; daima gönlünü, okuduğu şeyin manasını anlamaya zorlamak ve başka şeylerden alıkoyarak oraya bağlamaya çalışmaktır. Bunun içinde yapılacak şey, 300 Âlak, 96/19. 301 Müslim, Salât, 215. 302 Nisa, 4/43.

iftitah tekbirinden evvel, âhireti hazırlamak ve her şeyin Allah’ın huzurunda duracağını düşünmek ve bu suretle, kendisini meşgul edecek şeyleri namazdan önce gönlünden çıkararak gönlünün meyledeceği bir meşgale içinde bırakmamaya gayret etmek suretiyle nefsine yardımcı olmaya çalışmaktır. İşte düşünceleri önlemenin yolları bunlardır. Eğer bu teskin edici ilaçlarla tedavi edilmezse bunun çaresi hastalığı kökünden yok edecek ihlâs ilacını kullanmaktır. O da kalbin huzuruna mani olan şeylerin neler olduğunu araştırmaktır. Şüphesiz bunlar kendisinin muhtaç olduğu şeyler olup bunlara ihtiyacı da şehevi bakımdandır. İşte bu şehevi arzulardan vazgeçmek için nefsini cezalandırır. Düşünce hastalığı kökünden böyle tedavi edilir. Başka usul fayda vermez. Yukarıda anlattığımız teskin edici ilaçlar ve aklı başına almaya çalışmak, zayıf şehvetlerde ve kalbe yerleşmeyip etrafında dolaşan düşüncelerde tesirli olabilir. Yoksa kökleşmiş şehvetlere tesir etmez. Onlar seni cezp eder. Sen onları cezp edersin. Derken onlardan biri sana galebe çalar ve bütün namazın onun meşgalesiyle geçmiş olur. Şehvetler çeşitlidir. Bunlardan korunabilen pek az insan vardır. Şehvetlerin çokluğuna rağmen onları bir esasta toplamak mümkündür. O da bütün hataların başı noksanlıkların kökü ve fesadın kaynağı olan dünya sevgisidir. Âhirette ve âhiret yolculuğuna azık olmaya yarayacak şekilde olmayan dünya sevgisi, kimin kalbini istila ederse namazda yalvarışın lezzetini alacağını sanmamalıdır. Çünkü dünyalıktan zevk alan kimse Allah’tan ve O’na yakarıştan zevk alamaz. Kişinin himmeti, gözünün dikildiği noktadır. Eğer gözü dünyalıkta ise himmeti de dünyalıktır. Fakat bununla beraber mücadeleden geri kalmamak, gönlünü namaza bağlamak ve mümkün olduğu kadar meşgale sebeplerini azaltmak lazımdır. İşte acı ilaç budur. Acı olduğu için insan tabiatı onu sevmez ve bu suretle hastalık müzmin halde sürer gider. Netice de derdin devası da güçleşmiş olur. Hatta birçok salih, huzur içinde yalnız iki rekât olsun bir namaz kılmaya gayret eder, ona da muvaffak olamazlar. Böylece artık bizim gibiler için huzur içinde ve hatıra hiçbir şey gelmemek şartıyla iki rekât namaz kılmak ümidi kalmaz. Keşke namazımızın yarısı veya üçte biri vesveseden salim olsa….303

Sonuç olarak hepimiz için gerekli olan ilk şey Tanrı’nın kulları olduğumuzu sürekli hatırlamak ve hayatımızın her anını O’na adamaktır. Bu şuuru canlı tutmak ve geliştirmek kolay bir görev değildir, çünkü Gazali’nin de belirttiği gibi, insanın içinde sürekli insana vesvese veren, onu saptırmaya çalışan nefsanî arzuları ve şeytan vardır. Bu vesveselerden

303

de kişi ancak Tanrı’nın kulu olduğunu sürekli hatırladığı sürece kurtulabilir. İşte bunu gerçekleştiren de namazdır.