• Sonuç bulunamadı

NÜRNBERG 14 Eylül 1936

Güç kazandıktan sonra ilk icraatı çalışan sınıfı değil, insanlığın baş belası, hapishanelerde tutulan asosyal yaratıkları özgürleştirmek olan, ve sonra bu vahşi canavarları, dehşete kapılmış, çaresiz dün­

yanın üzerine salan Bolşevizmi asla kabullenemem...

Bolşevizm, gelişen kırsal kesimleri harebeye çeviriyor; Nasyonal Sosyalizm ise yıkım ve sefalet imparatorluğunu, sağlıklı bir devlete, gelişen ekonomik bir yaşama dönüştürüyor....

Rusya, bir dünya devrimi planladı, Alman işçilerini Bolşevist em­

peryalizm için savaşta harcanacak askerler olarak kullanabilirdi.

Ancak biz Nasyonal Sosyalistler olarak, askeri kaynaklarımızın di­

ğer halklar üzerinde güç empoze etmek için kullanılmasını istemi­

yoruz. Ordumuz, Nasyonal Sosyalist düşünceyi, kan dökerek yay­

mak için yemin etmedi, kendi kanı ile Nasyonal Sosyalist düşünceyi ve Alman İmparatorluğu'nun güvenliğini ve özgürlüğünü diğer halkların saldırısına karşı savunacağına yemin etti... Almanlar dün­

yanın en iyi askerleridir: bu uluslararası mücadele habercilerinin kanlı amaçlan için gerçek bir "Ölüm Tugayı Savaşı" olurdu. Bu teh­

likeyi, Nasyonal Sosyalist devrim ile ortadan kaldırdık...

Bunlar bizi komünizmden ayıran uzlaşmazlıkların nedenlerinin yalnızca bir kısmı. İtiraf ediyorum: arada bir köprü kurulamaz. Gi­

derek birbirinden ayrılan bu iki dünya, asla birleşemez. Bir İngiliz gazetesinde, Avrupa'yı ikiye bölmek istediğimizden şikayet eden parlamenteri, mutlu İngiliz adasında yaşayan bu Robinson Cru- soe'u bilgilendirmek zorundayız - ne kadar nahoş olsa da - bu bö­

lünme hali hazırda gerçekleşmiş bir vakadır... Bir şeyi görmeyi red­

detmek, o şeyin orada olmadığı anlamına gelmez. Yıllarca Al­

manya'da kahinliğim hor görüldü, uyarılarım ve kehanetlerim, has­

talıklı bir aklın illüzyonları olarak kabul edildi...

Bolşevizm, insani düzenimizin, medeniyet kavramımızın, inancımı­

zın ve ahlaki değerlerimizin temeline saldırmıştır: hepsi tehlike al­

tındadır. Eğer Bolşevizm, bu doktrini tek bir kıtada savunmaya razı olacaksa, diğer ülkeler ilgisiz kalmaya devam edebilir, ancak en yüksek ülküsü enternasyonalizmdir ve bunun anlamı, tüm bu gö­

rüşlerin bütün dünyada zafere taşınmasıdır, yani dünya altüst ol­

malıdır. Maalesef, Bolşevizm tehlikesinden şüphe duyanların çoğu­

nun doğudan geldiği izleniminden kaçamıyorum. İngiltere'deki po­

litikacılar, Bolşevizm'in kendi ülkelerindeki varlığından bihaber­

ken, biz biliyorduk. Bu Yahudi Sovyet fikirlerine karşı Almanya'da savaştığım ve bu tehlikenin kökünü kazıdığım için, en iyi ihtimalle sadece edebiyat alanında uğraşmak zorunda kalan insanlardan daha çok bilgi sahibiyim... Başardım çünkü ilk olarak olanları olma­

sını istediğim gibi değil olduğu haliyle görmeye çalıştım; ikinci ola­

rak, bir kez fikir sahibi olduğumda, iradesi zayıf kişilerin beni ko­

nuşarak ikna etmelerine, ya da fikrimden caydırmalarına izin ver­

medim; üçüncü olarak ise, bütün koşullarda, fark edilir fark edilmez ihtiyaçlara cevap verme hususunda hep kararlı oldum. Bugün, ka­

der bana böyle büyük başarılar verdiyse, temel prensiplerime karşı sadık kalacağım...

... Askeri başarılarla, Nasyonal Sosyalist Hareket'in şöhretine şöhret katmama gerek yok. Bizim gibi, büyük ekonomik ve kültürel görev­

leri üstlenen ve başarmaya kararlı olan, en kayda değer adil anıtını yalnızca barışta bulabilir... ancak, bu Bolşevizm şiddete başvurarak başka halkların arasmda devrim kapısını açmak için ordusunu do­

natmaktadır - Bolşevizm şunu iyi bilmelidir ki, Almanya'nın kapı­

sında yeni Almanya ordusu beklemekte... Pek çok burjuva demok­

ratının gözünde, Nasyonal Sosyalist olarak, yabani bir adamdan başka bir şey olmadığıma inanıyorum. Ancak, yabani bir adam ola­

rak, hala onlardan daha iyi bir Avrupalı olduğuma inanıyorum. Va­

him bir kaygı ile, Avrupa'da benzer bir gelişme olasılığını şöyle gö­

rüyorum: demokrasi Avrupa devletlerini sürekli olarak parçalara

ayırabilir, karşılaştıkları tehlikelerin yargısında onları içsel olarak belirsizliğe sürükleyebilir, hepsinin ötesinde, dayanıklı direnç adına tüm gücü zayıflatabilir. Demokrasi, Bolşevizm'in zehirlerini farklı ülkelere akıttığı, direnci ve zekayı kösteklemesi için enfeksiyonları­

nın işe yaramasını sağladığı kanaldır. Daha kötü şeylerden kaçın­

mak adına, popüler cepheler olarak maskelenmiş koalisyon hükü­

metlerinin kurulacağını ve halkların Bolşevizm'e karşı savaşmak için kullanacakları son gücünü - belki de başarılı bir şekilde - yık­

mak için çabalayacağını ihtimal dahilinde görüyorum.

İspanya'da Nasyonal Sosyalist savaşçıların acımasız katliamları, Nasyonal Sosyalist yetkililerin eşlerinin üzerlerine benzin dökülüp yakılması, Nasyonal Sosyalist anne babaların çocuklarının katledil­

mesi, Nasyonal Sosyalizm'e yakın görüşleri temsil eden başka ülke­

lerdeki güçlere bir uyarı olma niyetiyle yapılmıştır: böyle güçlere gözdağı verilir ki, benzer bir konumda, direnç göstermesinler. Eğer bu yöntemler başarılı olursa: modem Jirondenler yerine Jacobirıler gelirse, Kerensky'nin Popüler Cephesi yerini Bolşevistlere devre­

derse, Avrupa kan ve yas denizinin içine batacaktır...

7 Eylül 1937, N üm berg

Burjuva özgürlük şarkıcılarının silahları, kalem ve mürekkeptir. Nasyonal Sosyalistler'in binlerce sıkıntı çekmesi beklenmiştir. Ancak mücadeleleri adım adım gerçek özgürlüğün yolunu açmıştır. Bu özgürlük, şiirsel düşüncenin ürünü değildir; ta­

rihi olaylardan ve başarılardan oluşan zor politik savaşların sonu­

cudur. Şüphesiz ki, 16 Mart 1935'e varmak ya da Rhineland'i işgal etmek, gerçek özgürlüğün doğası ile ilgili teorik tartışmaların olduğu gazetelerle meşgul olmaktan daha zordu.

Tarihte, şüphesiz ki, yalnızca gerçekler göz önünde tutulur;

yani tarihte, önemli sayılan ne siyasi arzu, ne de teorik düşüncedir, başarı ve eylemin kendisidir. Kültürel politikanın görevi, yeni ve kültürel başarılara götürmektir!

[...]

Medeni uluslar, kültürü olmayan uluslara karşı her zaman bir karşıt kutup oluştururlar, tıpkı içlerindeki sanatçının sanatsal açıdan vasat olan kitlelerin aksine tek başına bir figür olması gibi.

Ancak bunun nedeni şudur: dahi, sürekli olarak, kitlelerden uzak durur, böylece popülasyonun daha sonra bilincine varacağı, gerçekleri farkında olmadan öngörür! Sözde modern sanaümızm tartışmaya açık karışımlarının yüzde beşi bile Alman Volk'un sanat koleksiyonu içinde yer alamaz. Volk'un böyle ürünlerin fazileti ile sanatının zenginleşmesine karşı beslediği derin isteksizlik, Münih'teki "Entartete Kunst" sergisinin izleyicinin üzerindeki etkisinden rahatlıkla anlaşılabilir.

Yine de, zekice yapılmış Yahudi kültürel propagandası, sözde tayin edilmiş sanat uzmanlarının konuşmaları, bu açması

uydurmasyonları galerilerimize gizlice sokmayı ve böylelikle Al­

man Volk'a dayatmayı başarmıştır.

Eski iyi Alman ustalarımızın kutsal ve ciddi eserlerinden on yedinci, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılların büyük res­

samlarına giden yol, kesinlikle, on dokuzuncu yüzyılın vasat sana­

tından, sözde modernlerimizin ilkel karalamalarına giden yoldan daha zordur.

Bu alçaltıcı gerilemeden sorumlu olan, bizim kendi edebiyatçılarımız. İyi niyetli, vasat bir başarıyı tarif ederken kitsch ifadesini kullanarak, bu olağanüstü durumları yaratmayı başardılar. Bunlar, artık zevk vermeyen bir edebi tavra göre, ilginç ve olağanüstü bir yenilik gibi görünebilir ancak aslında daha önce tarihte gerçekleşmemiş olan kültürel bir yozlaşma, utanç verici bir dönüşten başka bir şey değildi. Edebiyatçılar, hiçbir zaman, sahne sanatlarında ve görsel sanatlarda böyle ölçüsüz bir etkiye neden ol­

mamışlardı.

Bu bağlamda, bu sözde modernlerin eserlerinin, özgün ya da özgünlüğe sahip olarak değerlendirilmesi komiktir, zira modern sanatçıların hepsi tüm zamanların en acınası ve en beceriksiz kopya­

larıdır. Ve tabii ki düzgün olanın değil, saçmalığın kopyalarıdır!

Yirminci yüzyılda Alman Volk'u çökmekten koruyan, Bolşe- vizm'in kaosundan çekip çıkaran otorite, ekonomik bir birliğin otoritesi değildir, Nasyonal Sosyalist Hareket'in, Nasyonal Sosyalist partinin, yani Nasyonal Sosyalist Devlet'in otoritesidir! Muhalifler bunu hissedecektir, ancak yandaşların bunu bilmesi gerekmektedir:

bu yapıların inşa edilmesinin nedeni bu otoriteyi güçlendirmektir!

Bu gösterişli yapılar, ne 1940 yılı için ne de 2000 yılı için tasar­

lanmıştır; geçmişteki katedrallerimiz gibi, geleceğin kuleleri olacak­

lardır. Ve eğer bugün Tanrı şairlerin ve şarkıcıların savaşçı olma­

larına izin veriyorsa, bu savaşın eşsiz ve büyük sanatın belgelerinde ölümsüz bir hal almasını sağlayacak olan mimarları savaşa dahil etmiştir! Küçük zekalar bunu kavrayamaz belki, ama zaten savaşımızı da tam olarak anlayamadılar. Bu, rakiplerimizin canını

sıkabilir, ancak onların nefreti hiçbir zaman başarımıza engel olamamıştır. Fakat bir gün, yüzyıllardır ışık saçan lütfün ne kadar muhteşem olduğu açıkça anlaşılacak. Çünkü, politik anlamda, Volkumuzu daha önce hiç olmadığı kadar birleştirmeye ve güçlendirmeye yardımcı olacak; kolektif anlamda, bir bütün oluşturmanın haklı gururunu yaşayacaklar; sosyal anlamda, top­

lum algımızın devasa tanıkları ile kıyaslandığında bu dünyanın farklılıklarının saçmalığını kanıtlayacaklar.

[...]

Bu devlet, ne kültürsüz ne de çirkin bir güç olmayacak. Bir Volk'un silahlanması, ancak kılıç ve yüce bir görevin kalkanı ise ahlaki olarak meşrudur. Bu yüzden, Cengiz Han gibi birinin zalim gücünü elde etmek için çabalamıyoruz, amacımız daha ziyade yüksek kültürün koruyucusu ve destekçisi olan, güçlü bir sosyal ve korunmuş toplumu şekillendirmede etkili olan bir gücün impara­

torluğu olmaktır!

Nasyonal Sosyalizm'in gerçekleştirdiği en gurur verici başarılardan biri Reich İşgücü Hizmeti'ni kurmasıdır. Bu parti kongresi, işgücü teması etrafında dönmektedir. Bize gösterdiğiniz başarılar, yorulmak nedir bilmeyen bir emeğin ürünüdür.

Yoldaşlarım sizin bir numaralı işçiniz, lideriniz parti yoldaşınız Hitler' dir!

[• • • ]

Yoldaşlarım siz bu birkaç yıllık süre içinde volkumuzun bir parçası oldunuz. Artık sizin olmadığınız bir Volk hayal edem­

iyoruz. Siz partinin kurduğu bu devlete aitsiniz.

Biz siz olmadan devam etmeyi hayal edemiyoruz! Nesiller boyunca, toplumumuzun ve Volkumuzun hizmetinde barış si­

lahının omuzlanarak görev almacak olması, bizim için yüksek duygulara ulaştıran bir düşünce. Almanya'nın sonsuz gücünün, halkımızın ve Reich'm büyüklüğünün garanti altına alındığını bildiğimiz için şanslı hissediyoruz. Bugün, siz bir fantaziden öte, muazzam bir gerçeksiniz!

10 Eylül 1937, Nümberg

1933 senesinde, Nasyonal Sosyalist liderlik, bu konumun [devlet otoritesinin temsilcileri olarak] yükünü azaltma girişimini üstlenmiştir. Silahlan özellikle elektrikli tabanca ile sınırlayarak polisler, kasım günlerinin küçümsenen karakteristik özelliğinden kurtarılmışlardır. O zamanlar, devletin otoritesini kabul ettirmek ve uygulamak mümkün olmalıdır kanaatindeydik. O zamanlar, yal­

nızca iki alternatifin olduğu görüşündeydik: ya bireyin otoritesinin ve toplumun otoritesinin kabul ettirilmesi için yeterli olacaktı ya da bu otorite için saygı ve itaat kurmak için etkili silahlarm kullanıl­

ması gerekecekti. Ancak, Volk'un vatandaşlarım, sanki bir kolonide boyun eğen kabilelermiş gibi dövmeye ve itibarsızlaştırmaya bir al­

ternatiftir.

[...]

Şimdi, ileriye bir adım atmak gerekiyor. Alman polisi politik anlamda modern Almanya'yı temsil eden ve kişiselleştirip yön veren Hareket ile giderek artan oranda bağlantılı olacaktır. Ve bugünün sancaklarını benim elimden alacaksınız. Bu, cephe önünde ulus için yürüyen ve savaşan Alman polisinin gözle görülür birleşmesini gösteren bir eylem oluşturacaktır. Bu sancakları, ulusun gücüne hizmet etmek için atanan görevleri yerine getirdiğiniz gibi özveri ile taşıyacağınıza eminim.

Her şeyden öte, bu sancaklarla, bugün aynı sancak altında yeni hayatım şekillendiren Alman Volk ile birliğinizin sembolünü hissedeceksiniz. Böylece, başlıca iki fikir tarafından kılavuzluk ede­

ceksiniz: ilk olarak, devletin temsilcisi olarak, ve aynı zamanda Volk'un en iyi dostu olarak. İkinci olarak, devletin temsilcisi olarak, bu asosyal, suçlu unsurlara yönelik olarak Volk halkının en acımasız temsilcisi olarak.

10 Eylül 1937, Nümberg

Bir erkek ne kadar maskülen olursa etki alanında o kadar karşı konulmaz olur; bir kadın ne kadar feminen olursa, işi ve dolayısıyla da konumu o kadar kabul edilmiş ve karşı konulmaz olur. Ve cinsiyetlerin birbirlerine gösterdikleri karşılıklı saygı, iki farklı oluşum tarafından konulmuş kurallar ile başarılmayacaktır ve gerçek hayatta günden güne elde edilmelidir. Bir erkek, gerçekten dişi olan bir kadınla karşı karşıya kaldığında, kibri çözülecektir - silahsız kalmak bazen dayanılmaz olabilir; ve bir erkek tam ma­

nasıyla erkek oldukça ve görevini yerine getirdikçe, kadın erkeğin yarımdaki doğal ve aşikar yerini bulacaktır. Bu gruplaşmada, ne kadın ne de erkek yaşam yolunda birbirleri ile rastlaşmaz; daha ziyade bu müşterek büyük görevde yan yana duracaklardır; ve son olarak bu görev bugünkü hali ile toplumu korumak ve gelecekte güvence altına almaktır.

Böylece, erkek ve kadının bireysel ittifakı, her zaman, bu iki cinsiyetin müşterek ittifakından ayrı duracaktır. Burada biliyoruz ki, bu ittifak da eşit bir şekilde bu büyük hayat yoldaşlığının farkındalığma dayanmalıdır. Aynı zamanda, bu hayat yoldaşlığını aramak ve bulmak, yalnızca salt emirlerle ve buyruklarla gerçekleştirilemez; bu yalnızca mantığm değil kalbin de sorunudur.

Kalp mantığa boyun eğmediği için bu sorunu mantıkla çözmeyi başaramayan insanların olması - özellikle kadınlar - anlaşılabilir bir durumdur. Bu durumu çok iyi anlamamız lazım çünkü önümüzde daha büyük bir görev mevcuttur.

Yolunuz doğru bir yoldur, ve bir toplum inşa etme amacımızı daha kolay bir şekilde başarmamıza yardımcı olacaktır. Çünkü, siz, kadınların örgütünün karşıt kutup yaratmaktan ziyade erkeklerin

savaş örgütüne bir tamamlayıcı olmasını sağlamada büyük bir yetenek gösterdiniz.

A dolfH itler- Almanya siyasi liderlerine yaptığt konuşma (ktsa seçmeler)

10 Eylül 1937, Nümberg

Ateşli Nasyonal Sosyalistler, bizim için bu günler bütün yılın en müthiş merasimidir! Buraya gelmek, birey için sıkmtı ve feda­

karlık demektir; pek çoğunuz için - ve bizim için de - zor ve yoruc­

udur! Ama yine de, bu günler sona ererken, üzüntümüz artıyor;

sanki büyük bir kutlamadan yoksun çocuklara benziyoruz.

Bizim için, bu günler Almanya için verilen tarihi mücadele günlerini hatırlatıyor. Aranızda hareketi desteklemenin zor ve teh­

likeli olduğu zamanları hatırlayanlarınız vardır, özellikle de yaşlı, gerçek yoldaşlar için, bu günler hem muhteşem bir anı hem de bir ödüldür. Nasyonal Sosyalist devrimin eski muhafızları olarak, bu­

rada her sene bir araya geliyoruz, tıpkı Almanya için savaştığımız günlerdeki gibi!

[...]

1937 yılırım parti kongresi için "emek" sloganını seçtik.

Büyük bir olasılıkla şu soruyu yöneltecek olan birkaç kişi çıkacaktır:

Neden böyle bir slogan? Almanya'yı dört yıllık bir süre zarfında özgürlüğüne kavuşturduktan sonra, verdiğimiz emekten zevk almaya hakkımız var!

[...]

Bir kez daha eski savaşçılarımı karşımda görmekten dolayı çok mutluyum. İnsanın yaşadığı müddetçe, hayatını şekillendirdiği insanları görmek için can atması gerektiğine inanırım. Siz ol­

masaydınız benim hayatım nasıl olurdu! Bana inanmanız, benimle aynı yolda yürümeniz, sizin hayatınıza yeni bir anlam ve amaç verdi! Sizi bulmam, kendi hayatım ve mücadelem için önkoşuldu!

[...]

Partisinin liderliği altında Alman ulusu Almanya'yı koruyacak ve bir daha asla güçten düşmesine izin vermeyecek!

İnancımız bu bilgiye derinden bağlıdır.

Mucizevi yolumuzda bize eşlik eden ve bizi kutsayan Tanrı'nın eylemlerinin amacı, bu mücadelenin meyvelerinin kaybedilmesi olmamalı. Tanrı, bu harika yolu seçmemize izin verdi ve bizi kutsamaya devam edecek. Çünkü burada, daha ulu bir hak, daha yüce bir gerçeklik ve insani ahlak için savaşıyoruz. Geleceğe sakince bakabilirim çünkü artık meselelerimizi sıraya koyabiliriz.

[...] Almanya, ne dışarıdan ne de içeriden istila edilemez! Bu gerçeğin, barışa yapılan en yüce katkılardan biri olduğuna inanıyorum, çünkü Moskova'daki üslerinden dünyayı ateşe atmaya çalışanları uyarıyor.

11 Eylül 1937, Nümberg

Alman Gençliği!

Evlatlarım, Almanya'da hava durumu on beş yıldır çok kötü!

Partimizde de böyle! Yıllarca, hareketimizin üzerine güneş doğmadı. Bu, tek umudun galibiyet olduğu, güneşin önünde so­

nunda Almanya üzerine doğduğu bir umut savaşıdır. Ve güneş doğdu! Ve bugün siz burada karşımda dururken, güneşin üzeri­

nizde gülümsememesi de güzel bir şey. Çünkü biz, yalnızca güneşli günler için değil, fırtınalı günler için de bir ırk yetiştirmek istiyoruz!

Bu eğitimin sonucu en kötü zamanlarda bile üstün gelebilen bir ulus olmazsa, Nasyonal Sosyalizm eğitiminin başardığı her şeyin boşuna olduğunu düşünürüm. Ve gelecekte, siz gençler bu ulusun ta kendisi olacaksınız! Bugün öğrenemediğiniz şeyi gelecekte bilemey­

eceksiniz! Gençlik için ideallerimiz geçmiştekinden farklı.

Bir zamanlar, on sekiz ya da yirmi yaşındaki bir genç, bugünkünden farklı gözüküyordu. Ve kızlar da şu ankinden farklı yetiştiriliyordu.

Bu artık değişti. Eskiden haz ile büyüyen gençliğin yerini, sabır ve fedakarlık ile büyüyen bir nesil aldı. Sağlıklı bir gençlik yetiştirmenin önemine inamyoruz çünkü sağlam bir nesil olmadan, bir ulus uzun müddet yönetilemez.

Bu yüzden, biz Nasyonal Sosyalistler için, mücadele zamanı güzeldi, güneş üzerimizde parlamasa da, insan hayatındaki savaş ve fırtına günlerini güneşli günlerden daha çok hatırlar. Ve inanıyorum ki, siz de yağmura rağmen beni dinlediğiniz bugünü hatırlayacaksınız.

Volk'umuzun eğitim döngüsünü tamamlamış olmanız harika bir şey. Bu sizinle başladı, ve son Alman mezara girene kadar devam edecek! Alman tarihinde hiçbir zaman böyle bir ruhsal iç bütünlük, irade ve liderlik oluşumu var olmamıştı. Geçmiş nesil­

lerin arzu ettiği bir şeyin, gerçekleştirilmesinin şanslı tanıklarıyız.

Ancak, sizin içinizde, evlatlarım, bin yıllık bir hayalin muhteşem bir şekilde gerçekleştirildiğini görüyorum! Tıpkı sizin gibi, gelecek nice nesiller de Führerlerinin karşısında duracak ve bugün koruduğu­

muz Almanya'ya bağlılık yemini edecekler.

Parti Yoldaşları! Alman Halkı!

Buraya geç kalmamın nedeni, parti kongresinin zorunlu­

luklarından kaynaklanmakta. Bu yüzden, arkadaşım, parti yoldaşım Goring'ten benim yerime sizinle konuşmasını istedim.

Çünkü sesimi bir parça korumak zorundayım. Hava koşullan kötüleştiğinden ve konuşmalar açık havada yapıldığından, ses telleri yıpranıyor. Sakın ha rakiplerimiz kanser olduğum, sesimi sonsuza kadar kaybettiğim umudunu kapılmasınlar. Sesimi sık sık duyacaklar. Ancak hangimizin konuştuğu çok fark etmiyor. Çünkü her birimiz aynı şeyi söyleyeceğiz. Söylemek zorunda olduğumuz şey, ezberlenmiş bir konuşmadan çok daha fazlası.

Herkesi eğittiğimizi düşünemeyiz, her zaman eğitilecek biri- leri gelecektir. Askeriyede de durum aynıdır. Eratlardan bir sınıf, en sonunda, ayakta duramayacağı ve tek başına yürüyemeyeceği nok­

taya geldi, sonra yoluna devam etti, ve bir sonraki sınıf geldi, yeni baştan başladı. Ancak bu şanssızlık değil, tam tersine, eğitimin misyonu, her zaman en iyisidir. Çünkü sonsuzdur, kalıcıdır.

Daha önceden de rütbe bilincinin insanların kafasma sokulduğu rütbelerimiz vardı. Şimdi, belli organizasyonlarda on­

lara Volk'un bilincini aşılıyoruz. Bunlar da rütbedir. Bu rütbelerden biri, İşgücü Cephesi'dir. İşi, Alman halk yoldaşına Volk'un bilincini aşılamaya yardımcı olmaktır. Bu da rütbenin bilincidir! Yani, Alman etnik yapının rütbelerine ait olan bilinçtir! Bu, bazıları için uygun­

suz olabilir. Ancak, acemi er kışlaya geldiğinde, o da, bir çok şeyi uygunsuz bulabilir.

İlk olarak, daha önce sahip olduklarından vazgeçene kadar iyice bir zımparalanması gerekir. Ve genellikle, asla bağlanmaması gereken şeylere bağlanır çünkü bu gurur duyması için bir neden

vermez. Mesela temizliği öğretmek bile çok zordur. Ve işler daha geniş ölçekte farklı değildir.

İnsanlar, asla ilgisi olmaması gereken şeylere, oldukça bağlıdır ve bütün bunlardan da kurtulması gerekmektedir. Ve bu harika bir görevdir.

Ve biri bana, bunun henüz gerçekleşmediğini söylerse, tak­

vimimizde henüz beşinci yılımız. Bize bir ya da iki yüzyıl verin.

[...]

Bu sabah, gençlerimizden bazılarının partiye katıldığını

Bu sabah, gençlerimizden bazılarının partiye katıldığını

Benzer Belgeler