• Sonuç bulunamadı

MUSTAFA KEMAL PAŞANIN TBMM’NİN AÇILMASINDAN BÜYÜK TAARRUZA KADAR YABANCILARLA TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ

3.1-MUSTAFA KEMAL PAŞANIN FRANSIZLARLA TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ

3.1.1-Mustafa Kemal Paşanın Robert De Caix ile Temas ve Görüşmeleri

Önceki bölümlerde bahsettiğimiz gibi Georges Picot’nun 4 Aralık 1919’da Sivas’a gelerek 5 ve 6 Aralık tarihlerinde yaptıkları görüşmelerde Mustafa Kemal’e, Adana’da kendilerine sağlanacak ekonomik ayrıcalıklara karşılık olarak Maraş, Antep, Urfa havalisi ile beraber Kilikya’nın da boşaltılması ihtimali olabileceğini söylemesine karşın görüşmelerden hiçbir netice çıkmamış aksine kısa bir süre sonra Fransızların işgal etmiş olduğu bölgedeki Fransız komutan ve idarecilerin yanlış tutumları, bölgedeki çatışmaları daha da şiddetlendirmiştir. Neticede Fransızlar 11-12 Şubat 1920’de Maraş’tan, 11 Nisan 1920’de de Urfa’dan çekilmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca Antep’te çok ciddi bir Türk direnişiyle karşı karşıya kalan Fransızlar Toroslar ve Adana ovasında büyük kayıplar vermişlerdir334.

Fransızların millî kuvvetlerimizce kuşatma içinde kalmaları ve her geçen gün millî kuvvetlerimizin daha da güçlenerek, nizami kıtalarla da takviye edilmeleri335 Fransızların Kilikya’yı elde tutamayacaklarını anlamalarına sebep olmuştur. Daha sonra da belirteceğimiz gibi, Fransızların asıl korktukları diğer bir nokta da Suriye’de Arap millî direnişinin giderek daha da güçlenmesi ve Mustafa Kemal’in bunları desteklemesidir.

Bu durum üzerine Fransızlar, çeşitli temsilcileri kanalıyla Mustafa Kemal ile temas kurmak mecburiyetinde kalmışlar ve 1920 Şubat’ında, güney cephesinde Türklerle Fransızlar ve Ermeniler arasında çatışmalar devam ederken “Amiral de Bon” aracılığıyla Karadeniz limanlarından uygun görülecek birisinde İngilizlerden gizli olarak, Mustafa Kemal ile görüşmek istemişlerdi. Ancak Mustafa Kemal görüşmenin gerçekleşmesi için Fransızların Kilikya, Maraş, Antep ve Urfa’yı boşaltmalarını şart koşmuş ve buna

334 Bige YAVUZ, “1921 Tarihli Türk-Fransız Anlaşması’nın Hazırlık Aşaması”, Atatürk Dönemi Türk Dış

Politikası –Makaleler-, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara-2000, s.207.

335 TBMM GCZ, C.1, İ: 8, 1 Mayıs 1336(1920) , Celse: 4 , s.7-8 ; KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar…,

uydukları takdirde Amiralin Ankara’ya gelmesi şartıyla kendileriyle siyasî ve iktisadî müzakereler yapılabileceğini bildirmişti336, ancak neticede bir uzlaşma sağlanamamıştı.

Gelişen bu olaylar neticesinde Fransızlar 1920 Mayısından itibaren ciddi bir şekilde Mustafa Kemal ile ilişki kurma ve görüşme yollarını aramaya başlamışlardır337.

Bu arada İstanbul’da Fransız banka müdürü olan ve Fransız ajanı olduğu sanılan M. Savoy, kendisini önceden tanıdığı eski Van Valisi Mebus Haydar Beyi, Türk milliyetçileriyle uzlaşma isteğinde bulunan Gouraud ile görüşme yapmak üzere Beyrut’a gitmeye ikna etmişti. Haydar Bey, Binbaşı Reşit, Şevket Bey, Mazhar Müfit Bey ile M. Savoy’dan oluşan heyet İstanbul'dan hareket ederek Mart ayının ikinci yarısında Beyrut’a varmıştı. Fransız Suriye Yüksek Komiseri General Gouraud güneyde süregelen çatışmalar konusunda Haydar Bey ile uzlaşmaya varmak istediyse de, Haydar Bey bu konuda yetkili olmadığını ileri sürerek, görüşmelerin Ankara ile sürdürülmesini önermişti. Bunun üzerine Gouraud, Antalya’ya gönderdiği M. Savoy ve Haydar Bey aracılığıyla Mustafa Kemal ile telgraf yazışmasına girerek kendisinin Genel Sekreteri olan Robert de Caix başkanlığında bir heyetin görüşmelerde bulunmak üzere Ankara’ya gönderilmesi için onay almıştır338.

Bu temasların ardından, Robert de Caix başkanlığındaki asıl heyetin gelmesinden önce, ön görüşmeler yapmak üzere iki kişiden oluşan bir Fransız heyeti Ankara’ya gelmiştir. Böylelikle 1920 Mayıs başlarında, her iki hükümet arasındaki ilişkilerin yeniden başladığını görüyoruz. Mustafa Kemal Nutuk’ta şunları söylemektedir: “Fransızlar, 1920 Mayısından başlayarak bizimle ilişki kurma ve görüşme yollarını

aradılar. Önce, Ankara’ya İstanbul’dan bir binbaşı ile bir sivil geldi. Bunlar önce

İstanbul’dan Beyrut’a gitmişler. Eski Van milletvekili Haydar Bey bunlara kılavuzluk

ediyordu. Bu buluşma ve görüşmelerimizden işe yarar bir sonuç çıkmadı”339.

Bu konuyla ilgili ayrıntıları, Mustafa Kemal’in, Büyük Millet Meclisinin 1 Mayıs 1920 tarihli gizli oturumunda yaptığı konuşmasından anlamaktayız. Burada Türk-Fransız

336 KARABEKİR, İstiklāl Harbimiz, s.456. Kâzım Karabekir, görüşme talebini şöyle yorumlamaktadır:

“Zannediyorum ki Fransız amirali fırsat bulursa Mustafa Kemâl Paşayı gemisine davetle kaçırmak plânını kurmuş olacak! Bu olmasa dahi İstanbul hükümetine ve Meclise karşı ‘Siz hiç vaziyetindesiniz’, şeklini göstererek İstanbul ile Ankara’yı çarpıştıracak...”. Bkz. Aynı eser, s.456-457.

337 Nutuk-Söylev, C.II, s.608.

338 YAVUZ, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk- Fransız İlişkileri…, s.88 ; SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı

ve Dış Politika, C.II, s.70 ; KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar…, C.II, s.579.

ilişkilerinden söz ederken, Ankara’ya gelen kişiler hakkında şunları söylemiştir: “Fransa

tarafından bizimle mülâkat etmek üzere Müsyü Alber Saro namında bir zat bu gün

buraya vasıl olmuştur. Buraya gelmeden evvel bazı rüfekamız Beyruta gitmişlerdir. Orada Suriye ve İrakın heyeti umumiyesini idare eden General Desperey ile görüşmüşlerdir. Bugün müzakerede bulunduk. Yarın devam edeceğiz. Müzakerenin heyet-i umumiyesini size arzetmeği muvafık buluyorum”340. Buradan anlaşıldığına göre Nutuk’ta bahsi geçen binbaşı, Alber Saro olmalıdır.

Aynı oturumda Mustafa Kemal o gün gelen Alber Saro ile ilk görüşmeleri hakkında bilgi vermiştir. Buna göre, Alber Saro bir anlaşma zemini hazırlamakla görevlendirilmiştir. Eğer zemin hazırlanırsa asıl anlaşma için bir Fransız heyeti gelmek için hazır bulunmaktadır. Alber Saro TBMM Başkanı Mustafa Kemal’e, Fransa’nın işgallerinde haklı olduğunu fakat Ankara Hükümetiyle de anlaşmak istediklerini söylemiş, Mustafa Kemal de Fransızların işgallerinde haksız olduğunu belirterek, “Bizim

için yalnız bir Kilikya meselesi yoktur. Mevcudiyetimizin heyeti umumiyesinin muhafazası meselesi vardır” demiştir. Alber Saro, Mustafa Kemal’e Fransa’nın Ankara Hükümeti’yle anlaşabilmek için içinde ağır hükümleri olan bazı teklifler ileri sürmüştür. Fransızların Ankara Hükümeti’yle olan bu teması İngilizlerden gizli olarak yapılmıştı341. Fransızların teklifleri, zabıtlara kaydedilmediği için bilgi sahibi olamıyoruz. Daha sonraki günlerde neler görüşüldüğü konusunda da bir bilgi yoktur. Ancak Mustafa Kemal’in Nutuk’ta belirttiğine göre, bu buluşma ve görüşmelerden işe yarar bir sonuç çıkmamış342 bir anlaşma zemini oluşmamıştır.

Fransızlar, Mayıs başındaki bu temaslarında Ankara’dan istediklerini elde edemeyeceklerini anladıklarında, Robert de Caix başkanlığındaki heyetin Ankara’ya gönderilmesini erteleyerek görüşmelerde koz olarak kullanmak amacıyla güneyde tekrar saldırıya geçmişlerdi. Ancak bu saldırılar sırasında başarısızlığa uğrayarak çok sayıda Fransız er ve subaylarının millî kuvvetlerimiz tarafından esir edilmesi üzerine General

Bige Yavuz, Alber Saro olarak bahsedilen zatın M. Sarrault, olduğunu yazmaktadır. Bkz. YAVUZ, Kurtuluş

Savaşı Döneminde Türk- Fransız İlişkileri… , s.88.

340 TBMM GCZ, C.1, İ: 8, 1 Mayıs 1336(1920), Celse: 4, s.8. 341 TBMM GCZ, C.1, İ: 8, 1 Mayıs 1336(1920), Celse: 4, s.8. 342 Nutuk-Söylev, C.II, s.608-609.

Gouraud, Fransız heyetinin bir an önce Ankara’ya hareket etmesi emrini vermiştir343. Bunun üzerine yola çıkan, Suriye Olağanüstü Yüksek Komiseri General

Gouraud’nun Genel Sekreteri Robert de Caix∗, M. Savoy ve Labonne’dan oluşan heyet

20 Mayıs 1920’de Ankara’ya gelmiştir344.

Ertesi gün Fransız heyeti, TBMM binasında Mustafa Kemal ile ilk görüşmesini yapmıştır. Bu görüşmede, heyet Başkanı Robert de Caix, Fransızların zor durumda bulundukları yalnız Maraş ve Antep’le ilgili olarak görüşmek yetkisine sahip olduğunu ileri sürünce, Mustafa Kemal, tüm Kilikya sorunundan başka bir konuyla ilgili görüşmelerde bulunmaya karşı çıkmış, Robert de Caix’nin tutumunda direnmesi üzerine, yarım saat sonra görüşmeler kesintiye uğramıştır345.

Mustafa Kemal ve arkadaşları bu görüşmeleri yaparken heyetin neden geciktiğini çok iyi biliyorlardı. Bu süre zarfında Fransızlar güneydeki saldırılarında başarıya ulaşsalardı ellerinde bir koz olarak geleceklerdi. Fakat güneyde kaybedince şimdi koz BMM’nin eline geçmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu durumun neticesi olarak

Fransa’yı tüm Kilikya sorunuyla ilgili bir anlaşma yapmaları yönünde uyarıyordu346.

22 Mayıs sabahı Fransız kurulu tekrar Mustafa Kemal ile görüşmeye gitmiş, Heyet Başkanı Robert de Caix, bir gün önce gizli tuttuğu, “Tüm Kilikya sorunuyla ilgili olarak

resmî görüşmelerde bulunabilmesi için kendisine General Gouraud tarafından yetki verildiğini gösteren” güven belgesini Mustafa Kemal’e vermiştir. Bunun üzerine başlanılan uzun görüşmelerde347 ana mesele Fransızların tahliye etmeleri gereken bölge olmuş ve Fransız heyeti en nihayet bütün Kilikya’nın tahliyesinden bahsetmiş, Antep ve civarındaki arazinin tahliyesinden bahsetmekten kaçınmıştır. Çünkü Fransızlar bu bölgenin Suriye’ye ait olduğunu iddia ediyordu. Mustafa Kemal ise kendileri için yalnız bir Kilikya meselesi olmadığını, bir güney hududu meselesi olduğunu, Fransız işgalindeki millî sınırlarımız içinde olan, kendileriyle çatışma içinde olduğumuz tüm

343 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s. 70.

Nutuk’ta “Mösyö Düke” olarak geçmektedir. Anlaşılan Mustafa Kemal “de Caix” adını söyleniş şekliyle

Nutuk’ta vermiştir. Ayrıca bilindiği gibi Nutuk’un aslı Osmanlıca olarak kaleme alınmıştır. Nutuk’un aslından yeni harflere naklinden dolayı da bu durum kaynaklanmış olabilir. Bkz. Nutuk-Söylev, C.II, s.608.

344 YAVUZ, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri…, s. 89. 345 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.70-71.

346 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.71. 347 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.71.

topraklarımızın boşaltılmasını açık ve kesin olarak istemiştir. Bunun üzerine Sis ve Pozantı’nın yanında Antep’i de tahliye etmeye razı olan heyet, millî sınırlarımızı tamamen tahliye konusunda görüşme yetkisine sahip olmadıklarını belirtmişler, daha esaslı bir anlaşma imzalayabilmek için Paris’e giderek hükümetlerine danışmak ve yetki almak zorunda olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bundan dolayı Paris’e gidip gelmek için, önce bir mütareke anlaşması yapılmasını önermişler, bunun üzerine 23 Mayıs’ta yirmi gün sürecek bir mütareke şartları üzerinde anlaşmaya varılmıştır348.

Mütarekede bazı önemli siyasî maddeler bulunduğundan, Robert de Caix, mütareke yürürlüğe girmeden önce Paris’e bildirilerek izin alınması gerektiğini öne sürmüş, önerisinin kabulü üzerine Fransız heyeti, 23 Mayıs’ta İstanbul’a hareket etmiş ve buradan mütareke şartları hakkında Paris’e bilgi vermişti. Fransız yönetiminin mütareke şartlarını

onayladığı, 28 Mayıs’ta Amiral Lebon tarafından Bursa’dan Ankara’ya bildirilmiştir349.

23 Mayıs 1920’de imzalanan mütarekeye göre, 29/30 Mayıs gecesinden başlamak

üzere350, Yirmi gün müddetle iki taraf arasında çatışmalar durdurulacak. Bu müddetin ilk

on günü zarfında Antep şehriyle, Sis ve Pozantı Fransız askerî birliklerince tahliye olunacak. Savaş esirleri ile diğer tutuklular karşılıklı değiş tokuş edilecek, Fransızların tahliye edecekleri bölgelerdeki Fransız kuvvetlerinin Adana ve Tarsus’a salimen girmelerine izin verilecekti351. Ayrıca, Kilikya’da Fransız işadamlarına ve yönetimine ayrıcalık tanınacak, buna karşılık olarak Fransızlar, Türk millî cereyanına karşı hiçbir davranışta bulunmayacak; bu akımın siyasî amaçlarını gayriresmî olarak destekleyeceklerdi352.

Büyük Millet Meclisi'nde kimi mebusların karşı çıkmasına rağmen, Mustafa Kemal’in, Fransız heyeti ile yapılan yirmi günlük mütarekeyi kabul ile sağlamak istediği askerî ve siyasî hedefler şöyleydi353:

348 TBMM GCZ , C.1, İ: 21, 29 Mayıs 1336(1920) , Celse: 3 , Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara-1985,

s.47 ; Nutuk-Söylev, C.II, s.610-611 ;. SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.71.

349 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.71.

350 İsmail SOYSAL, “Türk-Fransız İlişkileri (1921-1984)”, Belleten, C. XLVII, Sayı: 188, TTK. Yay., Ekim-

1983/ Ankara-1984, s.962.

351 TBMM GCZ , C.1, İ: 21, 29 Mayıs 1336(1920) , Celse: 2 , s.44. (İsmet İnönü yaptığı konuşmasında, Pozantı

ve Sis’in mütareke yürürlüğe girmeden, millî kuvvetlerimizce Fransızların elinden cebren alındığını, Adana ve başka yerlerin de tahliyesinden başka çareleri olmadığını göstereceklerini, söylemiştir. Bkz. Aynı eser, s.43.)

352 SONYEL, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.II, s.71-72 ; SOYSAL, “Türk-Fransız İlişkileri (1921-

1984)”, s.962.

1- Adana bölgesinde ve cephelerinde bulunan ve bir bölüm askerle de desteklenen millî kuvvetleri takviye etmek ve düzene sokmak.

2- Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti henüz İtilâf Devletleri’nce tanınmamıştı. İtilâf Devletleri ülkemizle ilgili meseleleri, İstanbul Hükümeti ile halletmeye çalışmakta idiler. Bundan dolayı, Fransızların İstanbul Hükümetini bir yana bırakıp Ankara’ya bir heyet göndererek bizimle görüşmeleri ve bu heyetin şifahî beyanatlarında ve göndermiş oldukları telgraflarda daima Türkiye Büyük Millet Meclisi ibaresini yazmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyasetine hitap etmiş olmaları ve mütarekeye de bu suretle imza koymaları o gün için sağlanması önemli bir siyasal başarı idi.

Mustafa Kemal, mecliste yapmış olduğu konuşmasında; Fransızların bu mütarekeyi kabul etmekle, gerçekten bizimle anlaşma yapmak amacında olduklarını gösterdiklerini, çünkü bizimle uğraşmalarının menfaatlerine aykırı olduğunu, buna mukabil Suriye’deki çıkarlarını azami derecede temin etmek istediklerini belirtmiştir. Fransa’yı bizimle anlaşmaya iten asıl sebebin bu olduğunu, anlaşma sağlanırsa “Fransa’nın Suriye'deki

menfaatlerinin ihlal edilmesine belki biz de maddeten muhalefet etmekten” kaçınacağımızı354söylemiştir.

Fransızlarla yapılan bu mütareke aynı zamanda Fransızların TBMM Hükümeti’ni dolaylı olarak tanıdıklarının göstergesidir. TBMM’nin ilk siyasî teması Fransızlar ile olmuştur. Mustafa Kemal, Fransızlarla 20 günlüğüne de olsa bir mütareke imzalayarak esas amacına gittikçe yaklaşıyordu. Ayrıca bu mütareke ile Fransa, Türkiye hakkındaki politikasında giderek İngilizlerden ayrı düşmeye başlayacak ve sonunda iki ülkenin ilişkilerinde soğumaya neden olacaktır. Nihayetinde Mustafa Kemal, Fransa’yı kendi safına çekmeyi başaracak ileride Ankara Anlaşması ile Türk-Fransız dostluğunun temelleri atılacaktır.

Mustafa Kemal, Fransızların Suriye’deki çıkarlarını temin etmek için kendisiyle anlaşmak zorunda olduklarını çok iyi bir şekilde biliyordu. Ancak, Fransa ile Ankara Hükümeti arasında imzalanan ve 30 Mayıs 1920 tarihinden itibaren 20 gün süre için geçerli olan ateşkes, Fransızların 8 Haziran 1920 günü Karadeniz Ereğli’sini işgal etmeleriyle son buluyordu. Bununla yetinmeyen Fransızlar 18 Haziran 1920’de

Zonguldak’ı işgal etmişler, ancak karşılaştıkları Türk direnişi karsısında 19 Haziran 1920’de Karadeniz Ereğli’sinden atılarak kasabayı boşaltmak zorunda kalmışlardır355. Mustafa Kemal Nutuk’ta, Fransızların, ateşkes anlaşmasının süresi bitmeden Zonguldak’ı işgal etmekle, anlaşmanın yalnız Adana bölgesi için olduğunu göstermek istediklerini, ancak Fransızların bu işgali üzerine ateşkes anlaşmasını bozmayı gerektirir saydıklarını ve netice itibariyle de Fransızlarla anlaşmaya varılmasında bir süre daha gecikildiğini söylemektedir356. Böylece Fransızlar ile Ankara Hükümeti arasındaki anlaşma, Ankara Antlaşması’na kalmıştır.

355 Adil DAĞISTAN, Türk-Fransız İlişkileri (1918-1939), Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp

Tarihi Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara-1992, s. 36.

3.1.2- Mustafa Kemal Paşanın Fransız Gazeteci Yazar Berthe Georges Gaulis ile Temas ve Görüşmeleri

Tanınmış bir Fransız kadın yazarı olan Berthe Gaulis (1870 - 1950) İstanbul’a ilk defa Le Temps gazetesi muhabiri olan Eşi Mösyö Georges Gaulis’le beraber 1896 yılında gelmişti. İstanbul’da bir de kızları dünyaya gelen Gaulis çifti, burada 1912’ye kadar kalmışlardır. 1912’de eşi Georges Gaulis’in ölmesi üzerine İstanbul’da sıkıntıya düşen

Berthe Gaulis, gazeteciliğe başlamış ve bu alanda kısa zamanda ün kazanmıştır357. Fakat

Birinci Dünya Savaşı patlak verince Berthe Gaulis Fransa’ya dönmek durumunda kalmıştı358.

Savaşın neticelenmesiyle savaş öncesi ayrıldığı İstanbul’a 21 Eylül 1919 tarihinde

yine bir gazeteci olarak geri dönen Berthe Gaulis359 Anadolu’ya gitmek istiyordu. Bunun

imkânlarını ararken daha sonra Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı olan Tevfik Rüştü Bey ile temas etmek imkanını bulmuştur. Berthe Gaulis Tevfik Beye Millî Mücadele hareketini haklı bulduğunu, bu yüzden Türk davasını gazeteci olarak dünyaya duyurmak istediğini, ancak bu hususta daha geniş bilgiye sahip olabilmek için Anadolu’da milliyetçi liderlerle görüşmesi gerektiğini belirtmişti. Tevfik Rüştü Bey bunun üzerine kendisine yardımcı olmuş ve böylelikle, Madam Gaulis, “İngilizlerin

kontrolü altında bulunan, fakat süngülü İngiliz neferlerinin gelip gidene hiç de aldırış etmedikleri Haydarpaşa garında trene binerek”, milliyetçilerin kontrolünde bulunan Eskişehir’e hareket etmiştir360.

Berthe Gaulis, Eskişehir’de vali ve belediye erkanı tarafından karşılanmıştı. Gaulis’in ifadesine göre ilk gün etrafına toplananlar “Neden Fransızlar bize karşı? Biz

onlara ne yaptık ki?” demekte ve “Biz yalnız hür yaşamak, rahat nefes almak, çalışmak

istiyoruz. Bu fazla bir şey mi?”diye sorarak yaşanan duruma bir mana veremediklerini ortaya koymaktadırlar. Daha sonra, Eskişehir yakınlarında bir köyde Ali Fuat Paşa ile görüşen Berthe Gaulis’i, Ali Fuat Cebesoy ve subayları Anadolu’da Yunan mezalimini

357 Şevket RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, İ.Ü. İktisat

Fakültesi Mecmuası, C.39, Sayı:1-4, Temmuz-1980 Eylül-1981, s.65 ; Yahya AKYÜZ, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu (1919-1922), TTK. Yay., Ankara-1988, s.57; Naşit ULUĞ, “Millî Mücadele’de

Türk-Fransız Münasebetleri”, s.12.

358 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s.65. 359 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s.65. 360 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s.67.

gözleri ile görmesi için kendisini harp bölgesinde dolaştırmışlardır361.

Harp bölgelerindeki bu gezintiden sonra Berthe Gaulis, Refet Paşa ile görüşmek için Konya’ya doğru yola çıkmıştır. Ali Fuat Paşadan sonra, Refet Paşa ile de görüşen Berthe Gaulis’in bu görüşmelerden ve gezilerinden elde ettiği izlenimler sayesinde “Türklerin vatanlarını düşman istilasından kurtarmaktan başka hiç bir şey

istemediklerini” anlatan ilk yazısı 11 Kasım 1919’da Fransız gazetesi Journal De Débat’da çıkmış ve bunu başka yazıları izlemiştir362.

Berthe Gaulis, Türkiye’den ayrıldıktan bir yıl sonra, 1920 yılının Aralık ayında Fas’a gitmiştir363. Gaulis’in, Mareşal Lyautey ile yakın ilişkileri vardı. Bu münasebetle “Berthe Gaulis’i sadece bir gazeteci olarak da görmemek yerinde olacaktır”364. Berthe Gaulis Fas’ta kaldığı müddette edindiği izlenimleri şöyle aktarmaktadır: “Türk

milliyetçilerinin askerlik ve siyaset bakımından teşkilâtına burada vâkıf olmayan yoktu. Hattâ Mustafa Kemal ile, biraz Bolşevikliğe yönelir gibi davrananlar arasındaki ayrılığı bile öğrenmişlerdi. Herkes, nizam ve itidal partisinin şefi, Mustafa Kemal’in tarafını tutuyordu. Hatta Faslılar hep bir ağızdan, İstanbul’la birlikte, halifelik ve sultanlık

İstanbul’da kalmak üzere, tam bir Türkiye isteriz. Yoksa, devamlı bir barış sağlanamaz

ve barut tütmekte devam eder...”365.

O zaman Fas, Tunus ve Cezayir Fransa’nın sömürgesiydi. Fas’ta Fransız Mareşali Lyautey, bölgedeki halkın da temayülüne uygun olarak, Fransa’nın Türkiye ile ilişkilerini yoluna koyması kanaatini taşıyor, bu hususta özellikle Madam Gaulis’ten aldığı bilgilerin ışığında Türk davasının İslam dünyası üzerindeki etkilerini değerlendirip hükümetine bildiriyordu. Anadolu savaşının sonucuna göre Fransa, Avrupa ve Akdeniz politikasını yeniden düzenlemek zorunda kalacaktı366. Fransızlar bu şekilde, sömürgeleri altında tuttuğu İslam aleminin de sempatisini kazanmış olacaklardı. Nitekim Türk-Fransız ilişkilerinin gelişmesinde bunun önemli bir unsur olduğunu, Mustafa Kemal Paşanın Fransızlarla olan tüm münasebetlerinde görmek mümkündür.

Berthe Gaulis’in İstanbul ve Anadolu’yu ilk ziyaretinden sonra neşrettikleri ve

361 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s. 68-69. 362 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s. 68-69. 363 M. Ertuğrul DÜZDAĞ, Yakın Tarihimizde Gizli Çehreler, İz Yayıncılık, İstanbul- 1991, s.122. 364 RADO, “Atatürk’e Hayran Olan Bir Fransız Kadın Gazeteci: Berthe Georges Gaulis”, s.67.

Benzer Belgeler