• Sonuç bulunamadı

Murad Köprüsü-Devegeçidi Köprüsü (Lev XXXIVa): Deve geçidi çayı

DİYARBAKIR’IN ESKİ KENT DOKUSU

C- OSMANLILAR DÖNEMİ

IV. Murad Köprüsü-Devegeçidi Köprüsü (Lev XXXIVa): Deve geçidi çayı

üzerinde, yontma bazalt taştan inşa edilen sivri ve yedi gözlü yapıdır230 .

Dilaver Paşa Köprüsü: Diyarbakır Valisi Dilaver Paşa tarafından Pamuk çayı

üzerinde inşa edilmiştir.

On gözlü Dicle Köprüsü (Silvan) Köprüsü: Mervani dönemi eseridir (Lev. XXXIVb)231. Köprünün onarımında, Kırklar Dağı üzerinde yeralan Kırklar Manastırından getirilen taşlar ve bazı eski eserlere kalıntılar kullanılmıştır232

.

Yirmi Gözlü Köprü: Mervaniler dönemi eseridir. Diyarbakır-Silvan yolu

üzerinde, kente 21 km mesafede Ambar Çayı üzerine inşa edilen köprü, onarım görmesine rağmen günümüze kadar ulaşamamıştır.

j-Kamusal Alanlar ve Kentsel Altyapı

Osmanlı dönemi toprak sistemi ve modele uygun mülkiyet yapısı, toprağın kullanım koşullarını belirlemede etkin olmuştur233. İdari açıdan yönetimi 228 Beysanoğlu 1998, s. 627; Tekin 1997, s. 140. 229 Tekin 1997, s. 142. 230 Tekin 1997, s. 212. 231 Beysanoğlu 1998, s. 201, 222; Tekin 1997, s. 206. 232 Beysanoğlu 1998, s. 224.

233 Osmanlı’da toprak sisteminin kuruluşu ve gelişimi özetlenirse:

Safevilerin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürt beylerini ve aşiret reislerini Osmanlı aleyhine kışkırtması ve sancak beyliğini vermesi, Osmanlılar’ın idari açıdan “yurtluk ve ocaklık”, “hükümet” ya da “dirlik” sahibi kişilere; feodal birliklere ve aşiretlere yeni ayrıcalıklar ya da mevcut olanın yenilendiği ayrıcalıklar vermesine neden olmuştur. Buna bağlı olarak 15781581 yıllarında, Diyarbakır eyaletine bağlı sancak sayısı, idari statü açısından yarı bağımsız olan ve çoğunluğu aşiretlerin oluşturduğu 46 sancağa çıkarılmıştır.

Bazı değişiklikler geçirse de 1632 yılında Osmanlılar yönetiminde idari statü yönünden sancaklar iki sınıfa ayrılmıştır (Beysanoğlu 1998, s. 536542; Yılmazçelik 1995, s. 197): Hükümet adı altındaki sancaklar ve sancak (Liva) adıyla anılan sancaklardır.

42

kolaylaştırırken; denetim, toprak ve üzerindeki yapıların tasaruf hukukunu belirlemiştir. Bu durum yapılı çevrenin oluşumunu da etkilemiştir. Pazar yeri, Gavur Mahallesi ve Sami İşmenlerin tuğla ve kiremit depoları (Karhane) bu dönemde oluşan kentsel alanlardır234

.

Çarşılar ve Pazar Yerleri: Meydan kavramıyla örtüşen bu kullanım

Ulucami’nin de içinde olduğu ve günlük kullanıma yönelik dükkanların yer aldığı çarşı ve pazarlardan oluşmuştur. Yerleri tespit edilemeyen çarşı ve pazarlar şu biçimde sıralanabilir: Muhacirler, Helvacılar, Çilingirler, Demirciler, Neccarlar, Mutaflar, Aşçılar, Eskiciler, Postacılar Çarşısı; pazarlar ise, Beyt Pazarı, Soğan Pazarı ve Üzüm Pazarı'dır235

.

Hasan Paşa Çarşısı: Vali Hasan Paşa döneminde canlı bir ekonomiye sahip

olan kentte; ticaret, dokuma, el sanatları, deri, şişe, çömlek, testicilik, bakırcılık ve kuyumculuk gibi meslekler gelişmeye başlamıştır236. Gümüş işçiliğine bağlı olarak, günlük kullanım eşyaları ve figüratif süs eşyaların yapımına ilişkin eserler de üretilmiştir237

. Bu yeni kentsel üretim modeline uygun çarşılar yapılmıştır. 19. yy.'ın ilk yarısında Hüsrev Paşa Evkafına ait olan Hasan Paşa çarşısı, üstü örtülü yapısı ile kuyumcu ve haffaf esnafların kullandığı çarşıdır. Bu nedenle Kuyumcular Çarşısı ve Haffaflar Çarşısı isimlerini de almaktadır. Kuyumcular çarşısı çeşitli süs eşyalarının hazırlandığı; ketenciler çarşısı ise satıldığı yerler olarak merkezde yer seçmişlerdir. Bu iki çarşının yetersiz kalması ve I. Dünya Savaşında Ketenciler Çarşısının harap olması, aynı amaçla Hasan Paşa hanının inşa edilmesini sağlamıştır238

.

Sipahi Pazarı: Diyarbakır Bedesteni’nin içinde bulunduğu Sipahi Pazarı,

Ulucami’nin batısında ve Zinciriye Medresesi’nin kuzeyinde yer almıştır.

Sinek Pazarı: İpariye (Sefa) Camisi’nin doğusundaki alandan oluşmaktadır.

Pazar çevresinde Hüsameddin Cami ve Alaeddin Hamamı bulunuyordu239 .

Sınıfsal düzenlemeleri ise: Klasik Osmanlı Sancakları, Ekrad Sancakları, Hükümet Sancakları, Yurtluk ve Ocaklık, Arpalık, Voyvodalık ve Aşiretlik şeklindedir. Tanzimattan sonraki düzenlemelerle, 1870 yılında kabul edilen “Vilayet Nizamnamesi” ile tüm imtiyazlı statüler ortadan kaldırılmış; tamamiyle olmasa da beylik düzenine son verilmiştir.

234 Tuncer 1996, s. 14. 235 Yılmazçelik 1995, s. 97. 236 Tuncer 1996, s. 15. 237 Beysanoğlu 1998, s. 500. 238 Beysanoğlu 1998, s. 617-619. 239 Yılmazçelik 1995, s. 96.

43

Kürkçüler Çarşısı: Yeri kesin olarak tesbit edilememekle beraber İçkale’de yer

aldığı düşünülmektedir.

Kaledibi Çarşısı (Tahte’l-Kal’a): Osmanlı kale kentlerinin ortak

özelliklerinden olan, kale altı çarşısı İçkale’nin güneybatısında yer almıştır. Çevresinde, sebze ve meyve dükkanları, terzi ve kavukçu dükkanları bulunmaktaydı.

Semerciler Çarşısı: Biri Rumkapı’da diğeri Dağkapı’da olmak üzere iki

çarşıdan oluşmaktaydı.

Palancılar Çarşısı: Şeyh Matar Cami’nin yakınlarında yer almaktaydı.

Yoğurt Pazarı: Fatih Mehmet Paşa Mahallesi ile İzzeddin Mahallesi arasında

kurulan pazar günümüzde de varlığını devam ettirmektedir.

Melek Ahmed Çarşısı: Ablak Mescidi Mahallesinde Melek Ahmed Paşa Cami

karşısında konumlanmıştır.

Yeni Çarşı: Nasuh Paşa Çarşısı olarak bilinen alanda yer alan dükkanların çoğu,

Nasuh Paşa Cami evkafından bulunan yapılardı.

Uzun Çarşı: Rum Kapısı’ndan kent merkezine giden yol üzerindeki çarşılara

denilmiş ve genel olarak Sefa Cami karşısındaki alanı kapsamaktadır.

Kılınççılar Çarşısı: Ulucami’nin doğu ve güneyinde yer alan meydanda ve

İzzeddin mahallesinde olmak üzere iki yerde bulunmaktadır.

Meyveciler ve Yahudiler Çarşısı: Ulucami’nin karşısında yer alan alanda,

meyve dükkanları, bezzaz240

dükkanları, pasta, hırdavat ve berber dükkanlarından oluşan alandır. Bezzaz dükkanlarının bulunduğu kısma Bezzazlar Çarşısı denilmiştir241

.

İplik Çarşısı: İskender Paşa Cami’nin güneyinde ve batısında bulunan çarşılara

denilmiştir. Bu çarşı içerisinde külahçılar çarşısı, penbeciler çarşısı ve kavukçular çarşısı yer almaktaydı.

Kitapçılar Çarşısı: Yiğid Ahmed mahallesinde Ulu Cami’nin güneyinde

kurulan çarşıdır.

Haşim-zade Çarşısı: Yeri kesin olarak bilinememekle beraber Fatih Mehmet

Paşa Cami yakınlarında olduğu düşünülmektedir.

Kentin İçme Suyu: Diyarbakır batıdan doğuya doğru (Bağlar’dan Suriçi’ne

doğru) eğimli bir zemin yapısına sahip olduğundan, kentin su ihtiyacını karşılayan Ayn-i

240 Bez dokunulup, satılması. 241 Yılmazçelik 1995, s. 96.

44

Zülal/Anzele/Ayn Zeliha, Ali Pınarı Suyu, Hamravat Suyu gibi bu yönde kullanılan kaynaklar olmuştur242. Alidede Kaynağı, Kal’a Suyu Kaynar Suyu ve bazı konutların kuyuları ile kaynağı yeniden onartılan Arbedaş suyundan243

da kentin su gereksinimi sağlanmıştır244

. Kanuni Sultan Süleyman’ın içme suyuna ilişkin hizmeti, İran seferi dönüşünde yolda hastalanınca ikinci kez Gözeli’de (Karacadağ eteği, Hamravat Suyu kaynağı) kalınca iyileşmesi sonucu, kentin 10 km dışında bulunan Gözeli Köyü’nden çifte toprak künkler ve 27 gözlü su kemeri ile Hamravat Suyunu kente getirtmesi olmuştur245

.

k-Kamu Yapıları

Cephanelik (Muhakemat Müdürlüğü) Binası: İçkale'de I. Meşrutiyet'in

ilanıyla başlayan imarlaşma faaliyetleri kapsamında 1900'lü yıllarda ziraat bankası olarak inşa edilmiştir. Ancak kayıtlarda cephanelik olarak geçmektedir. Plan ve mimari özellikleri açısından Atatürk Müzesiyle benzer özellikler göstermektedir.

Vakıflar Müdürlüğü: Yapı, Saray Kapı'nın giriş duvarının bitişiğinde, Sur'un

devamı olarak 1900-1907 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir246.

Defterdarlık Binası: 1900-1907 yılları arasında, İçkaleyi çevreleyen surların

Saray Kapısı’ndan sonraki uzantısı olarak devam eden bitişik binalardan ikincisidir. Vakıflar Müdürlüğü ile aynı doğrultuda düzenlenmiştir.

Hapishane yapısı: 1887 yılında İçkale'de inşa edilen yapının giriş kapısındaki

kitabelere göre, Hasan Paşa döneminde tamir edilerek hapishane olarak faaliyete geçirildiği öğrenilmektedir.

Hükümet Binası (Adliye Sarayı): 1888 yılında Sırrı Paşa döneminde İçkale'de,

dikdörtgen plan olarak yapımına başlanmış, Hasan Paşa döneminde bitirilmiştir. Hükümet binası olarak kent içinde kiralanan yapılar kullanılırken, yeni hükümet konağının tamamlanması üzerine hükümet daireleri yeni konağa taşınmıştır. Binanın dış cephesinde kesme taş kullanılmıştır. Kullanım olarak; yapının saraya dahil olduğu ve

242 Tuncer 1996, s. 16.

243 Evliya Çelebi’nin anlattığına göre bu suya adını veren çok soğuk olması ve soğukluğunun niteliğinden ötürü temasın sağlanmasında zorlanılmasıdır. Bu sebeple (Erbaataş/dört taş) suyu denilmiştir (Çelebi 1970, s. 128).

244 Beysanoğlu 1998, s. 559; Tekin 1997, s. 264; Tuncer 2002, s. 9.

245 Beysanoğlu 1998, s. 564-566; Tekin 1997, s. 36; Diyarbakır İl Yıllığı 1967, s. 202. 246 Günkut 1937, s. 130.

45

sarayın günümüze kadar korunamayıp hükümet daireleri olarak kullanılan resmi yapıların ise korunabildiği öğrenilmiştir247

.

Jandarma Kışlası (Süvari Alay Birliği): İçkale'de 1887-1891 yıllarında Hasan

Paşa döneminde, eğimli bir arazi üzerine kesme taşla inşa edilmiştir.

Hükümet Konağı: 1878 yılında Kurt İsmail Paşa döneminde Sur dışında,

yaptırılmıştır. Kent yönetimi ile görevli kişilerin oturmaları amacıyla yapılmıştır. 1889 yılında İçkale’deki hükümet konağının yapımı tamamlanınca hükümet konağı yer değiştirmiş; Sur dışında kalan bu yapı bazı değişikliklerle Askeri Hastanene dönüştürülmüştür. Yapılar günümüze kadar gelememiştir248

.

Darü'l-Muallim Binası: 1870 yılında Dicle Vadisine hakim yüksek bir

konumda, kare plan üzerine inşa edilmiş; 1970'lerde Tıp Fakültesine bağlı olarak hizmet vermiştir.

Kurdoğlu İsmail Paşa Kışlası: 1875 yılında Elazığ Caddesi üzerinde; iki katlı,

dikdörtgen planlı ve orta avlulu bir plan şemasında inşa edilmiştir. Kışlanın günümüzde, etrafındaki cami, vali konağı ve hükümet konağı yıkılmış durumdadır. Askeriyeye bağlı levazım binası olarak hizmet vermektedir.

Gureba Hastanesi: 1884 yılında Vali Sırrı Paşa döneminde 25 yataklı hastane

olarak inşa edilen yapıdır. 1924 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca yeniden onartılarak bir kat daha eklenmiştir. 1932 yılında yeni eklemelerle genişletilmiş ve 105 yataklı bir hastane durumuna getirilerek Numune Hastanesi adını almıştır.

Kolordu Binası: 1902 yılında Ferik Mehmet Kamil Paşa döneminde İçkale'de,

Diyarbakır'ın yerel ustası tarafından iki katlı olarak inşa edilen yapıdır. Kolordu binasının doğu ve batı cepheleri abidevi bir görünüme sahip olup cephelerdeki mimari süsleme abidevi görünümü pekiştirmektedir. Cephelerin tamamı iki renkli bir görünüme sahiptir249.

Saray Yapısı: Valiler’in ikametgahı için İç Kale’de Bıyıklı Mehmet Paşa

tarafından yaptırılan hamamı, havuzu, şadırvanı bulunan eserdir. Valiler tarafından idare işleri Saray’da yerine getiriliyordu. Saray yapısı günümüze kadar ulaşamamıştır250

. 247 Yılmazçelik 1995, s. 25. 248 Beysanoğlu 1998, s. 715-719. 249 Günkut 1937, s. 130. 250 Yılmazçelik 1995, s. 23-25.

46

l-Sivil Mimari Yapılar

Diyarbakır Köşk Mimarisi: Diyarbakır’da suriçinde ve sur dışında farklı

amaçla kullanılmak üzere köşk yapıları bulunmaktadır. Sur dışında inşa edilen köşkler; kent çevresinde bulunan üzüm bağlarına yakın bağ köşkleridir. Bağ bozumu döneminde, bağ sahiplerinin kaldıkları bu yapılar; 19. yy.'da sosyal ve ekonomik koşullarla bağlantılı olarak iki katlı, bazalt taş örgülü ve çok sayıda pencere elemanının yer aldığı konut birimleridir.

Üzüm bağlarının ortadan kalkmasıyla, yerlerine gecekondular inşa edilmiş; bağsız kalan bu yapılar işlevsiz olduğu düşüncesiyle yıkılmıştır. Sur dışında inşa edilen diğer köşkler ise Dicle Nehri kenarında, doğal bahçelerle birlikte yazlık olarak kullanılmıştır. Köşkler, mahremiyet alışkanlıklarına bağlı olarak geleneksel Diyarbakır evlerinin mimari özellikleriyle iç yaşamı koruyarak yapılandırılmış, öte yandan da doğal yaşam ortamının sunduğu olanaklardan faydalanılarak dışa dönük bir yaşam biçimini oluşturmuştur251

.

Bu yapılar, gelir düzeyi iyi olanların ve kentin ileri gelenlerinin bir araya gelip sosyal ilişkilerde bulundukları mekanlar olarak da kullanılmaktaydı. Osmanlı dönemi köşkleri sırasıyla: İskender Paşa Köşkü (Hamamlı Köşk)252, Hami Köşkü (Lev. XXXV a-c), Abdullah Paşa Köşkü, Balıklı Köşkü, Sem’an (Gazi) Köşkü (Lev. XXXVI a-c), Pamuklu Köşkü (Lev. XXXVII a-b), Bekir Paşa Köşkü ve Çarbağ köşküdür. Köşk yaşam kültürünün zaman içinde terkedilmesi, yapıların çoğunun bakımsız kalarak günümüze kadar gelmesini engellemiştir. Çarbağ Köşkü, Kavs Köşkü, Sem’an (Gazi) Köşkü ve Bekir Paşa Köşkü günümüzde varlığını sürdürmektedir253

.

Gazi Köşkü (Semanoğulları Köşkü): 15. yy. Akkoyunlu dönemine ait eser,

Mardin Kapı’nın dışında, Dicle Köprüsüne bakan yamaçlarda inşa edilmiştir. Tarihsel önemi, I. Dünya Savaşı sırasında Atatürk’ün Diyarbakır’da Kolordu Komutanı karargah olarak bu köşkü kullanmasıdır. 1937 yılında Diyarbakır Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e armağan edilmiştir. İçe kapalı konut mimarisi ile doğal ortama bağlı dışa dönük yaşam biçimini bütünleştiren bir plana sahiptir. İki katlı olarak bazalt taştan yapılmış; her katında birer eyvan ve eyvanlarla bağlantılı mekanlar bulunmaktadır. Kuzeyinde bir havuz yer almaktadır. Ancak, yapının Dicle Vadisi’ne bakan bölümü

251 Tekin 1997, s. 194. 252 Beysanoğlu 1998, s. 586. 253 Beysanoğlu 1998, s. 663.

47

ikinci katından itibaren yıkıldığından, bu kısım teras olarak düzenlenmiştir. Yapının günümüzdeki fonksiyonu; Atatürk’e ait şahsi eşya, belge ve fotoğrafların sergilenmesiyle müze; bahçesi ise günübirlik dinlenme ve yeşil alan olarak kullanılmaktadır254

.

Erdebil-Ber/Der-i Pır (Lev. XXXVIII a-b) Köşkü: 15 yy. Eseri, Ongözlü

Köprünün (Dicle Köprüsü) batısında, vadinin doğal ortamıyla bütünleşik bir biçimde inşa edilmiştir255

.

Kavs (Cihannüma) Köşkü: Çarbağ Köşkü olarak da adlandırılan bu yapı, Dicle

Nehri’nin karşı yakasında, Kavs Köyü’nde 16. yy. ile 17. yy. arasında inşa edilmiştir. Siyah bazalt taş ve beyaz kalker taştan örülü, iki katlı, güneydoğuya bakan büyükçe bir eyvanı, hamamı ve yanında camisi ile oldukça büyük ve kompleks bir yapıdır. 1991 yılına kadar varlığını korumuş ancak sonrasında bakımsızlıktan tamamiyle yıkılmıştır256

.

Bekir Paşa Köşkü (Kuşdili Mesire): Mesire alanı üzerinde, Mardin yolunun

doğusunda inşa edilen ve Diyarbakır köşk mimarisinin özelliklerini yansıtan iyi bir örnektir257

.

Diyarbakır Evleri: Yaklaşık beş bin yıllık yerel ve özgün bir deneyimin ürünü

olan Diyarbakır Evleri’nin oluşum önceliğine bakıldığında; korunma/savunma, iklim ve toplumsal mahremiyet öğelerinin iç güdüsel dışa vurumu şeklinde ortaya çıktığı ve karekteristik özellik kazanıp yaygın bir mimari stil oluşturduğu anlaşılmaktadır. Kentin kimliksel örüntüsünde önemli bir yere sahip olan bu yapıların inşasında, doğal klimatik özelliğinden ötürü yerel malzeme olarak bazalt taşın kullanıldığı görülmüştür258

.

İçe kapalı yaşam alışkanlıkları ve geniş aile biriminin sonucu olarak mimari özellikleri değerlendirildiğinde; aile içi ortak kullanım mekanı olarak avlu (havş)

254 Tekin 1997, s. 196. 255 Tekin 1997, s. 198. 256 Tekin 1997, s. 200. 257 Tekin 1997, s. 202.

258 Kale burçları ve bedenlerin siyah taştan yapılmasının nedeni; bölgeye özgü malzeme olmasıdır. Ancak, sivil mimaride bu siyah ve monoton rengin olumsuz psikolojik etkisini kırmak için siyah taşlar beyaz taşlarla karışık bir şekilde kullanılmıştır. Bu amaçla, tüm binalarda bu üslupta kesme taş duvar inşası yapılmıştır (Diyarbakır İl Yıllığı 1967: 328).

Diyarbakır yapılarında iki türlü siyah bazalt taş kullanılmıştır. İlki içerisinde hava boşluklarının bulunmasını sağlayan delikli (dişitaş) denilen bazalt taştır. Diğeri ise boşlukları bulunmayan erkektaş olarak isimlendirilen bazalttır. Dişin taşın kullanılma sebebi: yaz mevsiminde, sıcak günlerde avluya ya da eyvana su dökülünce çukurlarda biriken suyun serinlik sağlamasıdır (Diyarbakır İl Yıllığı 1967: 329; Tuncer 2002, s. 162).

48

etrafını çevreleyen birimlerin (odaların) mevsimsel özelliklere (yazlık, kışlık) göre yapılandırıldığı ve buna özgü yardımcı elamanların (pencere ve eyvan boşlukları) oluşturulduğu, avlu içi bahçe ve havuz, şadırvan gibi günlük yaşamda kullanımı artırıcı düzenlemelerin yapıldığı, bazalt taşın renk ve örgü düzeninin monotonluğunu kırmak ve hafifletmek adına avlu duvarlarına, pencere ve eyvan boşluklarına “cıs” adı verilen beyaz renkli bezemelerle zengin motiflerin işlendiği, daha büyük aile yapıları için ise iki avlu sisteminin uygulanarak “haremlik” ve “selamlık” bölümlerinin oluşturulduğu görülmektedir. Bu düzenleme örnekleri, Suriçi’nde Cemilpaşa Konağı (Lev. XXXIX a- d) ve İskenderpaşa Konağı'nda görülmektedir259.

Cemilpaşa Konağı: Ali Paşa Mahallesi’nde, 1887-1888 yıllarında, Yemen Valisi

ve sonrasında Siirt mutassarrıfı olan Cemil Paşa tarafından inşa edilmiştir. Geniş bir mimari mekanı olan alanın: Haremlik ve Selamlık olmak üzere iki katlı bölümü mevcuttur260.

m-Anıtsal Yapılar:

Diyarbakır Çeşmeleri: 1874 yılında Diyarbakır’da yayınlanan 6. Diyarbekir

Vilayeti Salnamesinde 130 çeşmenin varlığından bahsedilmektedir. Kent çeşmelerinin çoğu Osmanlı dönemine aittir. Günümüze kadar ulaşan bu çeşmeler yapılış biçimine göre ikiye ayrılmaktadır.

Bağımsız çeşmeler: İçkalekale (Aslanlı Çeşme), Hatun Çeşme (Hatun

Kastal)’dir. Aslanlı çeşme-İçkale Çeşmesi (Lev. XLa): İçkale’nin ikinci bölümünde eski Adliye Binalarına giden yol üzerinde yeralan çeşme, 20. yy. eseridir. Orjinalinde suyun akışı bir aslan ve kaplan heykelinin ağzından akmakta iken, şuan yalnızca aslan yerinde korunabilmiştir261.

Duvara veya yapı cephesine yerleştirilen çeşmeler: Zinciriye Medresesi’nin

ön cephesindeki çeşme, Örfizade Tekkesi önündeki çeşme, Ömür Şedad Camii önündeki çeşme, İsmet Paşa duvarında yeralan çeşme ve Ulucami’nin Şafiler kısmının doğusunda bulunan çeşmelerdir262.

259 Beysanoğlu 1998, s. 755-759; Tekin 1997: 81; Diyarbakır İl Yıllığı 1967, s. 329. 260 Tekin 1997, s. 84.

261 Tekin 1997, s. 180. 262 Altunboğa 1999, s. 24.

49

Arbedaş Çeşmesi: Diyarbakır Nasuh Paşa Meydanı’nda, Saray kapısına giden

yolun sur duvarları ile birleştiği yerde yapılmış olup kitabesinde l531 yılında Kanuni sultan Süleyman zamanında yaptırıldığı belirtilmektedir.

Zinciriye Medresesi Çeşmesi: Zinciriye Medresesi’nin ön cephesinde, medrese

ile birlikte 12. yy’da yapıldığı düşünülmektedir.

Hatun Çeşmesi (Merkez): Yapılış tarihi bilinmemekle birlikte Mardin Kapı

çıkışında yer almaktadır. Halk arasında Hatun Çeşmesi veya Hatun Kastalı da denilmektedir.

Ömer Şeddad Çeşmesi: Mardin kapısı içerisinde, Ömer Şeddad Camisi’nin

önünde yer alan çeşme, geniş bir kemerle sınırlandırılmıştır.