3.2. Romanda Yapı Ögelerinin Üslûba Yansıması
3.2.3. Anlatım Tekniklerinin Üslûba Yansımaları
3.2.3.11. Montaj Tekniği
“Montaj tekniği, bir romancının, genel kültür bağlamında bir değer ifade eden anonim, bireysel ve hatta ilahî nitelikli bir metni, bir söz veya yazıyı, “kalıp halinde” eserinin terkibine belirli bir amaçla katması, kullanması demektir. Bu teknik, bir bakıma bizim edebiyatımızı da köklü bir geleneği bulunan “iktibas” sanatını hatırlatmaktadır. Uygulama şekli değişiklik göstermektedir. Montaj tekniği farklı düzeylerde uygulanmaktadır: Bir yazar, eserinin genel yapısında yer vermek istediği “hazır kalıp” metne, orijinal haliyle yer vermek isteyebilir. Bir diğer uygulama da, montajlanan metnin yeniden yazılarak (dönüştürülerek) ‘meâlen’ verilmesi, yahut sadece sezdirme yoluna gidilmesidir. Günümüz romanında kabul gören uygulama budur ve birçok romancı, montaj tekniğinden bu düzeyde ve fırsat buldukça yararlanmaktadır.78
İbrahim Yıldırım, Kuşevi’nin Efendisi romanında bu tekniği kullanmıştır. Örneğin; Asaf Cemil’e babasının nasihat ettiği bölümü “Şeyh Edebali’nin Damadı Osman Gazi’ye Nasihatı” ile ilişkilendirebiliriz. Yazarın burada sezdirme yöntemini tercih ettiği görülmektedir.
Eserin başka bir yerinde de 17. yüzyıldan önce gelen hekimlerinden İtâki sezdirme yoluyla montaj tekniğiyle okura aktarılmıştır. İtâki, anotomi konusunda
78
54 yazdığı Teşrih-i Ebdan (Bedenlerin Anatomisi) adlı eseriyle tanınmıştır. Bu eser
Osmanlı İmparatorluğunda kaleme alınmış ilk renkli resimli anatomi kitabıdır. Dokular hakkında açıklamalar yaparak, solunum, sindirim sistemleri gibi vücuttaki
çeşitli organlar ve sistemler hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir. Eserlerinde hem doğu hem de batılı eserlerden yararlanmış ve sinir sistemi şemalarını kendisi çizmiştir. Romanda ise bu konu şu şekilde geçmektedir: ”Asaf Cemil, kanyak için bir metin
oluşturmayı nicedir düşünüyordu... Bunun için gerekli araştırmaları yapmış, içtiği sıvı hakkında bütün ansiklopedik bilgileri toplamış, bir kenara özenle not etmişti... Ağrı kesiciler için de aynı şey söz konusuydu... Ancak şimdilik bu konuda bir girişimde bulunmamış, ansiklopedileri ve ilaç rehberlerini karıştırmamıştı... Yalnızca İtaki’nin kitabından bazı bilgileri ve resimleri zihnin bir köşesinde uyanık tutmaya çalışarak, hap kutusunun kapağındaki uyarıcı notlarla ve içindeki tanıtım kâğıdında yazılanlarla yetiniyordu: Yazı sehpasının vazgeçilmez unsurlarından biri olan, göz alıcı, beyaz kutunun kenarlarına ince mavi çizgiler çizilmişti…”(K.E.s.271)
3.2.3.12 Otobiyografi Tekniği
Otobiyografik teknikte birinci tekil kişi anlatıcı (kahraman anlatıcı), kendi geçmişine dönerek başından geçen olayları anlatır. Burada “anlatıcı” ile “anlatılan” aynı kişidir. Anlatıcı, olgunluk çağının bakış açısıyla geçmişi yeniden değerlendirir.
Kuşevi’nin Efendisi romanında bu teknik çokça kullanılmıştır. Asaf
Cemil’in “Çocuk Asaf Cemil” olarak anlatıcı olduğu kısımlarda ve “Yazar Asaf Cemil” anlatıcısının olduğu bölümlerde otobiyografi tekniği kullanılmıştır.
3.3. Metinlerarası İlişkiler
Çalışma konumuz olan Kuşevi’nin Efendisi romanında yazar İbrahim Yıldırım, metinlerarası ilişkiler kurarak okuru öğrenmeye ve araştırmaya
55 yönlendirmiştir. Metinlerarasılık adından da anlaşılacağı üzere yazarın metnini oluştururken diğer türlerle, eserlerle, kişilerle vs. ilişki kurulmasıdır. Romanı anlamlandırmak için romanda ilişki kurulan diğer metinleri ve metinlerarası ilişkileri görebilmek gerekmektedir.
1960 yıllarında ortaya çıkan metinlerarasılık kavramı; hiçbir metnin diğer metinden bağımsız olmayacağını, yazılan yeni metinlerin eski metinlerden izler ve parçalar taşıdığını ve yeniden şekillendiğini görüş olarak benimser. Bu ilişki sadece yazılı edebiyatta değil sözlü edebiyatta da görülür. Hatta resim, heykel, müzik, sinema gibi birçok alanda da bu ilişkinin olduğu görülmektedir.
Metinlerarasılık daha çok postmodern yazılarda görülmektedir. Bu konuyla ilgili Kubilay Aktulum; “Postmodern söylemi(yazıyı) geleneksel söylemden(yazıdan)
ayıran en temel özellik onun metinlerarasına yani farklı alanlara açılabilir olma özelliğidir. Postmodern söylem içerisinde birer metinlerarası yöntemi olan yazınsal, yine yazınsal olmayan, metin-dışı anıştırmalara, alıntılara çokça yer verilir. Yazınsal metin farklı metinlerin bir kesişme yeri olur ya da söylemsel parçaların bir “kolaj”ına dönüşür. Geleneksel romanda olduğu gibi, böyle bir yöntemle dünyanın bir görünümü değil, yazının kendi başına anlam üretebileceği metinsel bir görünüm sunmak söz konusudur.”79
Bu bölümde Kuşevi’nin Efendisi romanı, metinlerarasılık yönüyle ele alınacak, romanda yer alan ilişkiler, diğer metinlere olan gönderimler ifade edilecektir.Çalışmanın bu bölümünde kitabın YKY basımından faydalanılmıştır.
3.3.1. Alıntı ve Gönderge
Alıntı metinlerarası ilişkinin en belirli biçimidir. Alıntıda direkt olarak metinlerarasılık görülür. Yazar bilinçli ve istemli bir alıntı yapar. Kubilay Aktulum
79
56 alıntıyı; “Alıntı, bilinçli, istemli bir anımsamadır. Başka bir metne ait bir kesit yeni
bir metne sokularak ona yeni bir anlam yüklenir. Bir söylem biriminin başka bir söylemde yinelenmesi olan alıntı ile yalın bir söylemlerarası/metinlerarası ilişki kurulur.” 80şeklinde ifade eder.
Kuşevi’nin Efendisi’nde yazar İbrahim Yıldırım romana, Sartre’ın Gide’e yönelttiği bir soru ile başlar. “BİR İNSANI NEREYE KADAR TANIYABİLİRİZ?”(K.E. sf.5) burada yazarın başka bir yazarın sözünü alıntıladığı görülmektedir.
Gönderme yöntemi de aynı alıntı yöntemi gibi okurun açıkça görebileceği metinlerarsı ilişki biçimlerinden biridir. Alıntıdan farkı metinden bir alıntı yapılmadan okuru doğrudan başka bir metne göndermesidir.
Romanın bir bölümünde Şeyh Bedrettin’in sadece adı kullanılarak okur Şeyh’in yaşadığı döneme ve çıkardığı ayaklanmaya gönderilmek istenmiştir.
“Devrimci saflara katılan herkesin bilinçlenmiş olması gerekmez... Onların
devrim için savaşıma katılmaları yeter... Bilgilenmek ve bilinçlenmek daha sonra da olabilir... Bu konu için, bir referans aranıyorsa Şeyh Bedrettin anımsanmalıdır: halka her şeyi anlatmak gerekmez... Bilen halk, karışıklık çıkarır... Yazı, slogansı bir cümleyle bitiyor: Haydi üç ileri gidelim bir duralım, yazılarımızla emekçileri harekete geçirelim...” (K.E.s.86)
3.3.2. Gizli Alıntı-Aşırma
Gizli alıntı: “ Ayraçlar ya da italik yazı ile belirtilen, metinlerarasının en açık
ve en sık başvurulan biçimi olan alıntının karşısına, kapalı metinlerarası diye anılabilecek “gizli alıntı”yı, bir başka deyişle “aşırma”yı yerleştirebiliriz. Gerçekten de gizli alıntı, bir sözcenin araçlar ya da italik yazı kullanılmadan, sözcenin geldiği
80
57
yapıt ya da yazarın adı belirtilmeden yapılan alıntıdır.”81
sözleriyle tanımlanmaktadır. Yazarın başkasının düşüncelerini kendi düşüncesiymiş gibi okura sunmasıdır.
Kuşevi’nin Efendisi romanında kullanılan “Asaf Cemil” ismiyle Hz.
Süleyman’ın veziri Asaf’a, “Belkıs” adıyla Süleyman peygamber döneminde yaşayan Belkıs’a ve onun tahtına atıfta bulunularak kapalı bir alıntı gerçekleştirilmiştir.
3.3.3. Anıştırma
Kubilay Aktulum anıştırmayı, “çoğu zaman tek sözcük üzerindeki bir
oyundur” ve “Anıştırma bir yarım alıntıdır. Belli bir metni alıntıdaki gibi, bütünüyle olduğu gibi değil, kısmen, kısıtlı olarak, tam belirtmeden alıntılar”82
sözleriyle yanımlar.
Romanda bu ilişki şu şekilde görülmektedir. İntihar eden yazar Asaf Cemil anlatılırken, daha önceden intihar eden Naci KALMUKOV ve Beşir FUAT okura anımsatılmış. Onların ölümlerine dikkat çekilmiştir. İncelendiğinde bu iki aydının ölümlerine benzediği görülmektedir. Beşir Fuat da yazılı kaynaklara göre Asaf Cemil gibi ardında, ölmeden önce yazdığı bir metin bırakmıştır.
Romanın başka bir bölümünde ise Rus yazar, Nabakov’un kitabı Sebastian Kinight’in Gerçek Yaşamı(K.E.s.165) adlı kitaba atıf yapılarak, kitap okura anımsatılmış ve okur bu kitaba dolaylı yoldan yönlendirilmiştir.
Kuşevi’nin Efendisi romanında cinlerle ilgili bilgi verilirken İmam Şibli’nin
“Cinlerin Esrarı” adlı kitabına bir anıştırma yapıldığı görülmektedir. Yusuf Bünyamin, cinlerden(küçük dumansız ateş) korunmak için kemik attığını ve bunu da İmam Şibli’nin kitaplarından öğrendiğini yazmaktadır.(K.E.s.226) Bakıldığında bu
81 Aktulum, a.g.e. s. 103. 82 Aktulum, ag.e. s.114.
58 eserin 1979 yılında Türkiye’de basıldığını ve 1980’li yıllarda bu kitabı okuyan insanların psikolojisinde ve yaşantılarında yer ettiği görülmektedir.83
Burada da bir anıştırma sözkonusudur.
3.3.4. Yansılama
Yansılama bir metni başka bir amaç için kullanmak, ona yeni bir anlam yüklemektir.84
Yansılama da yazar, metnin konusuna dokunmadan salt biçemini değiştirerek yeni bir dönüşüm uygular. Ya da metnin konusunu değiştirerek vermek istediği anlamı değiştirir. Her iki durumda da yansılamada amaç okuru eğlendirmektir. Bu ilişki genellikle kısa sürer, kelimelerle, cümlelerle sınırlıdır.
Çalışma konumuz olan Kuşevi’nin Efendisi romanında bu durum Yusuf Bünyamin’in, Asaf Cemil’in eseri D.T. tekrar yazması bölümünde görülmektedir.Yusuf Bünyamin D.T’ın konusunu değiştirmeden bunu gerçekleştirmiştir. Sadece romanın bazı yerlerini değiştirmiş ve silerek noktalar halinde bırakmıştır.
“Bu kez Merbure’yi ikna etmek zorunda
değildi... ... ... ... ...”(K.E.s.109.)
3.3.5. Öykünme
Taklit etmek olarak da ifade edilen öykünme, bir yazarın başka bir yazarın metnini biçem olarak inceleyerek yeni bir metin olarak ortaya çıkarmasıdır.Kubilay
83 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0mam-%C4%B1_%C5%9Eibli(Son erişim tarihi 15/05/2013) 84 Aktulum, a.g.e. s.117.
59 Aktulum öykünmeyi şu şekilde tanımlar: “Öykünme, bir yazarın dil ve anlatım
özellikleri, sözleri taklit edilerek gerçekleşir. Bir yazar, bir başka yazarın biçemini kendi biçemiymiş gibi benimseyerek okurun üzerinde oluşturmak istediği etkiye göre kendi metnine sokarak ya da özgün metnin içeriğini kendi metnine uyarlayarak yeni bir metin ortaya çıkarır. Ancak öykünme yalnızca biçimsel bir taklitle sınırlanmamalı; yeni bir metnin özgür içeriği, izleği de taklit edilebilir. Öykünme yazarı yalın bir senaryodan ya da konudan yola çıkarak, onun biçeminde yeni bir senaryo yazar.”85
Kuşevinin Efendisi romanına bakıldığında Yusuf Bünyamin’in yazıyı kaleme
aldığı bölümlerde, Asaf Cemil’in eseri “DÜŞ TUTANAKLARIM”ı taklit ettiği, cümle yapılarının aynı olduğu, kullandığı eklerin(zarffiilleri) aynı olduğu görülmektedir. Romanda bu şekilde bir pastiş yapılmıştır.
3.3.6. Kolaj
Kolajı alıntı ile özdeşleştiren Aragon, şu tanımı yapmaktadır: “Her alıntı bir
kolaj olarak görülebilir”, “şiir, roman gibi plastik olmayan sanata, imzalı bir alfabeden sokakta yerden alınan bir mektuba kadar, kolajların var olduğunu kabul ettiğimiz andan başlayarak yazgısal olarak kolaj ve alıntıyı birbirine karıştırmaya, başkasının yazdığı şeyi ya da reklam, duvar yazısı, gazete makalesi vb. günlük yaşamdan alınan her metni kendi yazdığım şeye aktarma işini kolaj olarak adlandırmaya başladık.”86
Kolaj yoluyla oluşturulan bir metin yeni bir metni oluşturmakta ve ikili bir okumayı gerektirmektedir. Alıntılanan unsur, metni yeni okumalara yönlendirmektedir. Kubilay Aktulum kolajla ilgili olarak şunları söylemektedir:
85 Aktulum, a.g.e. s.133. 86
60
“ Tek bir sözcükten başlayarak çok uzun parçalara kadar, alıntılanarak yeni bir yapıta sokulan ayrışık tüm unsurlar bir kolaj işlemi olarak gerçekleşir.”87
İbrahim Yıldrım’ın Kuşevi’nin Efendisi romanına bakıldığında kolajın gerçekleştirildiği görülmektedir. Asaf Cemil’in kuşevini anlattığı bir bölümde “Tekke-i Mürgân” hikayesine yer verilerek kolaj gerçekleştirilmiştir.
“Üstelik bütün bunlar, Kumrudede’nin birer uyarısı olabilirdi... Kuşlar tekkesini nasıl unuturdu babaannem: kaç kere anlatmıştı babam bizlere Tekke-i Mürgân hikâyesini... Hem biz gafiller anlayabilir miydik asma ve incirin kucaklaşma sebebini ve bahçedeki renk tahavvülünü!... Belki, bunların hepsi kuşların hayrı içindi... Kumrudede’yi rahatsız edecek şeyler yapmamalıydık...(K.E.s.128)
Tekke-i Mürgân hikâyesini kısaca şu şekilde açıklayabiliriz:” Hz. Süleyman, tüm
hayvanların dilini bilir, kuşlarla iletişim kurar. O kadar ki, kuşlar için bir tekke bile yaptırır. ‘Tekke-i Mürgân’ adı verilen bu yerde, kuşlar yılda bir kez toplanır, bir hafta eğlenir ve Hz. Süleyman’a dua ederler.”88
Metinlerarasılık romanın “kâfuru ve üzerlik tohumu” bölümlerinde de görülmektedir. Bu bölümlerde, kâfuru ve üzerlik tohumunun nazara karşı koruma özelliği ve cinler üzerinde yaptığı etki dikkate alınarak metinlerarası ilişki sağlanmıştır. Çocuğu olmayan bir kadın yani Asaf Cemil’in annesi bu kokular yoluyla cinlerden uzaklaştırılmış çocuk sahibi olması için Asaf Cemil’in babannesi tarafından kokular yardımıyla korunmaya çalışılmıştır.
“….babaannem, torbanın içinden birkaç üzerlik tohumu alıp iki avucuna eşit olarak dağıtıp dua etmeye başladı... Sonra da üzerlikleri başımda çevirip maltızın sönmeye yüz tutan ateşine atıverdi, ardından sıcacık nefesini yüzüme üfleyiverdi.”
87 Aktulum, a.g.e. s.228.
88 http://www.turkishairlines.com/tr-tr/skylife/2005/kasim/makaleler/minyaturlerde-kanat-sesleri.aspx
61 (K.E.s. 67) bu bölümde üzerlik kokusundan cinlere karşı korunma anlayışı sözkonusudur.
İbrahim Yıldırım romanın başka bir bölümünde ise hat sanatından “Ah Min’el Aşk” tablosuyla ilişkilendirilerek kolaj gerçekleştirilmiştir. Çocuk Asaf Cemil annesiyle ilgili olan bir bölümde;
” Annemin gözleri Ahminelaşk’ın gözlerine benziyor: büyük ve yaşlı...
... annemin çeyiz sandığında bir Ah Min’el Aşk vardı. Onu o kadar çok severdi ki, babamın at onları demesine karşın atmamış, hep saklamıştı. Bazen birlikte çıkarıp bakardık ona ve annem durmadan anlatırdı:
– Şu gördüğün havuzlar, dereler var ya, yüce Allah’ımız Adem peygamberimizi cennetten kovunca, Adem peygamberimiz öyle bir ağlamış, öyle bir ağlamış ki, gözyaşları birikmiş, dereler olmuş, havuzlar olmuş... Havva anamızın gözyaşlarından ise, sedefler, mercanlar, çiçekler açmış...”(K.E.s.238) şeklinde ve
romanın, ” Annem, bebeğini uyuttuğu zamanlar benim yanıma geliyor, kartonlarını,
kâğıtlarını masanın üzerine seriyor, Ah minelaşk’lar çiziyordu: kalemleri, öyle güzel kullanıyordu ki onu hayranlıkla izliyordum:
– Bak Asaf, bu elif... harflerin ve her şeyin başı odur.
-Bu iki gözlü harf ise “h”... Kalbe ne kadar benziyor değil mi?”(K.E.s.240) burada
kolaj yoluyla okur metinlerarası okumaya yönlendirilmiştir.
Kolaj, romanın başka bir bölümünde Asaf Cemil’in türbe üstündeki yazıyı okurken “hezar, nakûs ve bütgede” kelimeleriyle karşılaşması esnasında görülmektedir.(K.E.s.182) Burada ise akla ilk gelen Bâki'nin Kanûnî mersiyesindeki
"Aldın hezâr bütgedeyi, mescîd eyledin Nâkus yerlerinde okuttun ezanları." (Binlerce kiliseyi mescide çevirdin
62
Ezanlar okuttun çan yerlerinde )
beyitidir. Yazarın kelimeler aracılığı ile bir kolajlama, yaptakçılık işlemi
gerçekleştirdiği görülmektedir.
Kelimeler aracılığıyla yapılan yaptakçılık işlemini romanın başka bir yerinde de şu şekilde rastlanmaktadır.:
“Yazıyı çözerken temiz ol. Sırrı sakla. Ustur Zehebeke ve
zihabeke.”(K.E.s.150.) Asaf Cemil’e babasının nasihat ettiği bu bölümde
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’de yer alan : “Üstür zehebeke, zihâbeke ve
mezhebik.”(Çok gerekmedikçe) fikirsel yorumunu, paranı ve inancını gizli tut!”
sözüne atıf yapılarak metinlerarası ilişki kurulmuştur.
Kuşevi’nin Efendisi romanına adını veren “kuşevi” ise “düş evi”dir. Burada
bir dönüştürme yapılmış ve metinlerarası bir imgeye yer verilmiştir. Gerçek hayattaki kuşevi ile romandaki düşevi arasında bir ilişki söz konusudur. Biçimsel ilişki sembolik ilişkiye dönüştürülmüştür. Metinlerarası ilişki ise kuşevlerinin ulaşılmazlığı ile insanın kendine ulaşmazlığı şeklinde sağlanmıştır. Yani binalardaki kuşevleri ve insanların düşleri aynı düzeyde tutulmuştur. Burada bir bakıma düşlere ulaşılmazlık ile kuşevlerinin artık eskisi gibi olmaması olgusunu, toplumda kuşevlerine yer verilmemesi durumunu bağdaştırabiliriz. Kitapta yer alan Efendi ise yani Kuşevinin Efendisi ise okurdur.
Şeyh Edebali’nin damadına olan vasiyeti ile Asaf Cemil’in babasının Asaf’a olan nasihati arasında metinlerarası ilişki kurulmuştur.
“Bu babamın sondan bir önceki belağıdır... dün gece bana anlatılmıştır... Babam dedi ki:
ölüm aydınlığı gören cenindir zulüm onunla biter.
63
Ölüm bana gelince safran ateş,
sevdan yaprak olacak. Balgamın su,
kanın hava olacak. Işık olan evde görüşme, taş yere tohum atma. Muhayyer bırak, ahde vefa göster. Tezek göverir mis kokulu ot olur. 149 Kemik etlenir Yenir. Öküz süslenir Kesilir. Yazıyı çözerken temiz ol. Sırrı sakla. Ustur Zehebeke ve zihabeke. Kuş yükseldikçe gölgesinden uzaklaşır. Yükseklerde uç
ama gölgeni unutma. Bak dinle:
efendim dört harfli ismini bildirdi:
Veyl geldi ve benim oldu. Veyl,
64
böylece sana da gelmiş oldu.
Bu sondan bir önceki belağımdır ve techiz içindir. Sırrı öğrendiğinde
sırrı sırra aç, sırrı sırla kapat. 150
Önce şunu oku: her kelimenin dört ulvi, dört süfli hizmetlisi vardır. Ulvi hizmetliler Meleklerdir. Süfli hizmetliler Cinlerdir. Ben ki ilm- i cifri ilm-i nücufu ilm-i hurufu
senin dilinde söyledim. Şimdi ve sonra
sana öğreteceğim.
Unutma senin isminde….”( K.E. s.151) bu bölümde kolaj yapılarak metinlerarası
ilişki sağlanmıştır.
65
3.3.7. Yeniden Yazmak
Var olan metnin bir metinden alınarak yeniden yazılması şeklinde ifade edilen “yeniden yazmak” kavramını Kubilay Aktulum,“Ayrışık unsurları, başka
metinlere ait parçaları tutarlı bir bütün içerisinde bir araya getirmek, onları düzenleyerek aralarında uyum sağlamak, böylelikle yeni bir metin ortaya çıkarmak bir yeniden –yazma etkinliği olarak da görülür.”89 sözleriyle tanımlar. Bu ifadelerin devamında Aktulum:
…iki ya da daha çok metin arasındaki alışveriş hangi adla(ya da imgeyle) anılırsa anılsın.(metinlerarası, yaptakçılık, palempsest, alıntı,yeniden-yazma vb.) neredeyse her yazınsal metin(ister modern, ister postmodern, isterse klasik ya da eski metinler söz konusu olsun), Bakhtin’le birlikte “çoksesli ” özellikte olduğunu, en büyüğünden en küçüğüne değin bir metnin içerisinde yer alan her metin dışı unsurun orada bir ayrışıklık yarattığını söyleyebiliriz. Şu ya da bu metinlerarası yönteme göre metne sokulan her ayrışık unsur metne anlamsal olarak katkıda bulunur, metnin çizgiselliğini keserek ona tekanlamlılık yerine çokanlamlılık özelliği katar.90
ifadelerinde bulunur.
Kuşevi’nin Efendisi romanında yeniden yazma işlemi, Asaf Cemil’in DÜŞ
TUTANAKLARIM’ı okurken “yeniden yazması” şeklinde karşımıza çıkar. Bu aşamada Yusuf Bünyamin DÜŞ TUTANAKLARIM’ın bazı bölümlerini değiştirir kendisi yeni bir metin ortaya çıkarır. Yeniden yazma ve çokanlamlılıkla ilgili, roman yazarımız İbrahim YILDIRIM,“Evet roman – bence- çok sesli bir koro gibi olmalı.
Yoksa romancı kendi düşüncesinden uzaklaşamaz, olaylara, kişilere mesafeli davranamaz. Böyle düşünüyorum. Dahası romancının içine doğduğu çağı, ülkeyi, dünyayı anlaması, kavraması tartışması için iyi ve serinkanlı bir yöntem bu.”91
ifadesinde bulunur.
89 Aktulum, a.g.e. s. 236. 90 Aktulum, a.g.e. s. 271. 91 http://www.edebistan.com/index.php/edebistan/ibrahim-yildirimla-soylesi/2008/11/(son erişim tarihi 15/05/2013)
66
3.4.Söz Varlığı
Kelime hazinesi olarak da ifade edilen söz varlığı Zeynep Korkmaz’ın tanımıyla :”Bir dilin bütün kelimeleri, bir kişinin veya bir topluluğun söz
dağarcığında yer alan kelimeler toplamı.”92dır. Çalışma konumuz olan Kuşevi’nin
Efendisi romanındaki kelime varlığını ortaya çıkarmak için Mehmet Bozuyla’nın
“Dizin Programı”ndan faydalanılmıştır.
İbrahim Yıldırım’ın Kuşevi’nin Efendisi romanında kullandığı toplam kelime sayısı 45557’dir. Farklı kelime sayısı ise 3570’tir. Bu durum bize romanın kelime varlığının zenginliğini göstermektedir.
Yazarın söz varlığını oluşturan kelimeler çoğunlukla Arapça ve Farsça kökenli olmak üzere Öztürkçe kelimelerin varlığı da söz konusudur. Aynı yamanda romanda Fransızca ve İngilizce kelimelerde yer almaktadır. Romandaki kelimeler ve kelimelerin kullanım sıklığı istatistiksel olarak aşağıdaki şekilde ortaya çıkarılmıştır.
Kuşevi’nin Efendisi Romanındaki Toplam Kelime Sayısı : 45.557
Kullanılan Kelime Sayısı : 3.570
Paragraf Sayısı : 2.630
Satır Sayısı : 5.354
67
Kelime
Sıklık
Kelime
Sıklık
Kelime
Sıklık
abajur 1 abaküs 5 abanmak 3 abanoz 5 abartılı 1 abatur 1 abdest 4 abdi 1 abdülgani 1 abla 1 acaba 4 acaip 1 acı 42 acıkmak 1 acımak 3 acımasız 14 acıtmak 1 aç 16 açı 2 açık 24 açıkça 1 açıklamak 14 açıklanmak 1 açıkoturum 1 açılım 1 açılmak 38 açlık 3 açmak 91 açtırmak 1 ad 39 ada 4 adak 1 adam 37 adamak 1 aday 1 adem 3 adet 2 adım 29 adi 1 adlandırmak 3 adlı 10 adres 4 affedilmek 1 afiş 1 ağa 1 ağaç 49 ağaçlık 1 ağarıvermek 1 ağ 2 ağır 78 ağırlanmak 1 ağırlaşmak 6 ağırlaştırmak 1 ağırlık 4 ağırlıklı 1 ağız 21 ağlak 1 ağlamak 42 ağlamaklı 2 ağrı 60 ah 7 ahd 1 ahırkapı 1 ahmet 1 ahminelaşk 7 ait 3 aka 1 akademik 2 akatlı 1 akıcı 1 akıl 26 akılcı 1 akım 1 akıntı 3 akış 1 akıtmak 2 akide 1 akik 5 akmak 39 akraba 4 akrep 1 aksak 4 aksaklık 1 aksamak 1