• Sonuç bulunamadı

3.1. Modern, Modernizm ve Modernite Kavramlarının Tanımı

3.1.2. Modernizm

Rönesans’ın Orta Çağ’dan olan farklılığı, tarımdan sanayiye dayalı bir topluma dönüşmek gibi temel değişimler modernizmin temel içeriğini oluşturmaktadır. Bu sebepler içerisinde ele alındığında modernizm, toplumun köklü değişiminin ifade edilmesi ve de alışkanlıklarının tüm toplumda değişmesidir. Modernizm; aynı zamanda düşüncelerdeki yaşamın somut hale getirilmesi olarak da ifade edilebilir. Bu durum daha çok ütopik hayallerin gerçekleşmesi ve gerçekleşirken bir önceki yaşamsal normu bertaraf etmesi olarak da ifade edilebilir. Olayların ortaya çıkışları ve sonuçları modern, sonuçlara ayak uydurmaya çalışma ve alışma süreci ise modernizm kavramları ile doğrudan ilişkilidir. Modern mimarlık ise bahsi geçen tüm sebeplerin ve sonuçların toplumsal bir olgu ve de olay olarak genelden özele doğru mimarlığa yansımasıdır. Tapınak inşa eden Romalıların bir anda, Hristiyanlık dinine geçmesiyle bazilika inşa etmeye başlaması, modern mimarlığın en temel başlangıç noktalarından biri kabul

49

edilebilir. Modernizm; bu süreç kendi içinde toplumun alışkanlıklarını da değiştirmeyi ve yeni bir yaşamsal uyum sürecini gerektirmektedir (Aslanoğlu, 1987, s.59).

Fransız İhtilali de modernizmin başladığı ve geliştiği tarihlerden biridir. İhtilal sonrasında yaşanan toplumsal değişimler milletlerin kendi bağımsızlıklarını ilan etmelerine neden olmuştur. Her toplum; bağımsızlık ilkesi doğrultusunda, özgür düşünceyi daha fazla kullanmıştır. Böylece; siyaset, sanat, bilim alanında ve kültürel anlamda köklü değişiklikler ortaya çıkmıştır. Fransız İhtilali’nden yaklaşık yüz yıl sonra gerçekleşen Sanayi İnkılabı’ndan sonra çeliğin icat edilmesi ve mimarlık alanında kullanılmasıyla modern mimarlığın temeli atılmaya başlanmıştır. Avrupa’da bu gelişmelere bağlı kurulan kentler ilk modern kentler olarak belirtilmektedir (Birol, 2006, s.2).

Aklı ve hür iradeyi temel alan modernizm kavramı; aklın ışığında ve teknolojinin kullanımı doğrultusunda oluşturulan ve 20. yüzyılın en büyük gelişmelerinden sayılmaktadır. Batının kendi sanat anlayışını yeniden şekillendirmesi ve tüm ülkelerin modern kültüre adapte olmaya başladıkları görülür. Teknolojinin artması, teknolojik aygıtlara duyulan önemin daha fazla ağırlık kazanması ve sanat, sinema, mimarlık, edebiyat gibi her alanda teknolojiden yoğun bir şekilde faydalanılması sonucunda modernizm kavramı giderek insanların yaşamına girmeye başlamıştır. Modernizm, aynı zamanda bir eleştiri olarak da kabul edilmektedir. Tek düzelik, alışılagelmişlik, sıradanlaşma gibi rutin yaşantılardan sıkılıp yenilik oluşturmak isteyen toplumlarda dönüşümsel olarak modernizm hareketleri yaşanmıştır (Whitnam, 2013, s.15).

Modernizm; batılı olmayı başarabilmek olarak da ifade edilmektedir. Modernizmin durmaksızın devam eden bir hareketliliğe sahip olması, insanların içinden türemesi ve insanlar tarafından şekillenmesiyle ilgili bir durumdur. Sürekli tüketen, tükettiğinin yerine yeni üretimler sağlayarak hayatta kalmayı başaran insanlar, modernizmin bir parçasıdır. Bu nedenle, tüketim oranı üretim oranından az olan batılı toplumlar modernizm kavramının devingenliğini en iyi yansıtan toplum batılılardır (Kırılmaz, 2016, s.33).

50

Türkiye’de ise, ilk modernleşme hareketleri 18. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin Avrupa ile kurulan ilişkiler sonrasında Barok ve Rokoko sanatlarının gelişmesi sayılabilir. Bu dönemde Avrupai tarzda eğitim kurumlarının inşa edilmesi, Avrupa’ya sanatçıların gönderilmesi ve asker sanatçıların ortaya çıkması da dönemi için birer modernleşme hareketi olarak ifade edilebilir (Tansuğ, 2007, s.13). Matbaa, çiçek aşısı ve çeşitli teknolojik değişimlerin yavaş yavaş Osmanlı toplumuna girmesi gibi olaylarla toplumun adaptasyon süreci de hızlanmaya ve farklılaşmaya başlamıştır. “Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin” Fransa’ya elçi olarak gidip dönmesi ve başkent İstanbul’a dönmesinin ardından Osmanlı’da batılı tarzda bir yaşamın temelleri atılmaya başlanmıştır (Tuğlacı, 2007, s.3).

Batılı yaşam tarzının benimsenmesiyle sanatsal faaliyetlerde de değişim görülmeye başlanmıştır. Klasik dönemin çizgisel ve kuralcı yaklaşımı Barok Sanata dönüşmüş ve daha eğrisel, daha serbest üslupta bir sanat anlayışı ortaya konulmuştur. Bu dönem yapılan cami, saray ile konakların duvarları resmilerle bezenmiş ve rokoko süslemeli çerçeveler içine alınmıştır (Renda, 1989, s.18).

Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesini yakalamak fikri doğrultusunda yapılan tüm inkılaplar ise ülkemizin kalkınması ve modernleşmesi doğrultusunda atılan adımlardandır. Ölçüde birlik, harf inkılabı, eğitimde birlik, kılık kıyafet düzenlemesi ve modern sanat eğitimi veren okulların açılması, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde moderniteyi sağlamak için yapılmış önemli adımlardandır. Osmanlı Dönemi’nde kullanılan endaze, arşın ve okka gibi ölçü birimleri yerine metrik sisteme geçilmesi, Arap ve Fars alfabesi yerine dilimizdeki sesleri doğru veren harflerden oluşan Latin kökenli Türk alfabesi kullanılmaya başlanması, “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile beraber kız çocuklarının eğitim ve okuma fırsatından yararlanması ve toplumsal ayrıcalık yaratan çarşaf, şalvar, sarık gibi kıyafetlerin yerine takım elbise, tayyör, frak gibi Avrupai elbiselerin kullanılması kanun haline getirilerek modern bir yaşam tarzının benimsenmesi sağlanmıştır (Çelebi, 2013, s.145).

1930’lu yıllardan itibaren köy enstitüleri açılmasıyla bu kurumlarda eğitim alan öğrencilere pozitif bilimler, güzel sanatlar ve pedagojik eğitim verilerek mezun olan her öğrencinin köy okullarında eğitim verebilecek nitelikli birer öğretmen olması sağlanmıştır. O dönem öğrencilere verilen çoğu ders günümüzün üniversite düzeyinde

51

bilgiler içermektedir. Birçok mimar ve mühendisin de yetiştiği enstitüler ülkemizde pek çok alanda eserler vermiştir (Aysal, 2005, s.274). Bruno Taut’un ülkemize gelmesi de eğitim alanındaki modernist hareketle ilgili bir durumdur. Bruno Taut, milli eğitim bakanlığında pedagoji uzmanı olarak çalışmasının ardından modern mimarlıkla ilgili eserler inşa etmeye başlamıştır (Alpagut, 2018, s.148).

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği muasır medeniyetler zirvesine ulaşmak ideali, sanatsal faaliyetler başta olmak üzere modernleşmenin ilk aşamaları olmuştur. Bale, opera, senfonik konserler, balo gibi tamamen batı kültürüne sahip olan kültürel faaliyetlerin Türkiye’de yaşanmaya başlaması da modernleşme hareketlerinin gelişmesine katkıda bulunmuştur (Bayındır Uluskan, 2010, s.191).

Benzer Belgeler