• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER

4.4. Modelin Zayıf Yönleri

Tüm bu hesaplama ve analizlerden sonra bu çalışmada kullanılan yöntemin zayıf yönleri şu şekilde belirtilebilir:

Endeks geliştirmede uygun değerlendirme tekniklerinin kullanılması; problemin anlaşılmasının kolaylaşması ve karar verme sürecine yardımcı olması için gereklidir. Zarar görebilirliğin nasıl meydana geldiğinin ve nasıl arttığının anlaşılması için bu

önemlidir (Cardona, 2007). Karmaşık gerçekliğin, göstergeler ve alt endeksler yardımı ile basitleştirilerek ve özetlenerek afet yöneticilerine sunulmasının sağlayacağı imkanlara rağmen, gerekli kesin doğrular bilimin belirsizlikleriyle çelişebilmektedir (Vincent, 2004). Bütün yöntemlerin kendi kısıtları vardır (Cardona, 2007). Gerçekliğin sadeleştirilerek ifade edilmeye çalışılması her zaman çok kolay değildir ve bu şekilde ifade etmenin doğruluğunun ve duyarlılığının test edilmesi bilimsel bir çalışmada gereklidir. Modelin geçerliliği için duyarlılık analizleri ve istatistiksel karşılaştırmalar yapılmalıdır. Zarar görebilirlik çalışmalarında yaygın olarak kullanılan geçerliliği test etme metodu, geçmiş afet verileriyle korelasyona bakmaktır (Brooks ve Adger, 2003; Pelling ve Uitto, 2001). Ancak böyle bir değerlendirme için geçmiş can kayıplarını kullanmak kabul edilir bir yaklaşım olmamakta, sosyal ve ekonomik kayıplarla ilgili olarak da geçmişe ait güvenilir ölçümler bulunmamaktadır.

Bu çalışma için model, var olan teorik yaklaşımlardan seçilen göstergeler ve bunların afetlerden sosyal ve ekonomik olarak zarar görebilirliği ne şekilde etkilediklerinin değerlendirilmesidir. Bu tip kapalı olmayan sistemler için modellerin geçerliliğini test etmek çok kolay olmayabilmektedir. Çünkü soyut bir süreç olarak zarar görebilirliğin belirleyicileri olan göstergelerin etkinliklerinin geçerliliğinin test edilmesi oldukça zordur (Vincent, 2004).

Bileşik göstergelere dayalı bir ölçme sistemi geliştirmek, bir takım kavramsal ve teknik zorluklar içermektedir. Hatta göstergelerin açıkça anlaşılır, sağlam, temsil gücü yüksek, yinelenebilen, kıyaslanabilen ve anlaşılması kolay olması beklendiğinde, zorluk daha da artmaktadır. Zarar görebilirlik analizinin metodolojik olarak güvenilir, içerik olarak duyarlı olması zorunludur (Stephen ve Downing, 2001). Ancak oldukça karmaşık yapılı bir sitemi bir endeksle ve göstergelerle ifade edebilmek bazı zorlukları beraberinde getirmektedir. Metodolojik eksiklikler olarak da nitelendirebileceğimiz bu zorluklar; uygun göstergelerin seçilememesi, bunların temsil güçlerinin yeterliliği, göstergelerin ağırlıklandırılmasında yaşanan problemler, veri ihtiyacının tam olarak belirlenememesi, veri kalitesi, veri bulma sorunu ve alternatif değişkenlerin tanımlanamaması, kesinliği olmayan denklemler, model yapısındaki belirsizlikler; güvenilirlik düzeyi ve modelin geçerliliği hakkındaki epistemolojik belirsizlikler nedeniyle çalışmaların güvenilirliği

ile ilgili sıkıntılar olarak sayılabilir (Eakin ve Luers, 2006; Simpson ve Katirai, 2006; Walker ve diğ., 2003; Rotmans ve van Asselt, 2001).

Bütünleşik gösterimler karmaşık gerçekliği rahatça ifade edebilmemize imkan verse de, subjektivite gözden kaçırılmamalı, göstergeler seçilirken mutlaka teorik çalışmalardan yararlanılmalı, kavramsal yapı geliştirilmeli, varsayımlar açıkça belirtilmeli, bileşenler muhakkak eleştirel bir yaklaşımla yorumlanmalı ve göstergelerin seçimi ile alt endekslerin ve endeks formülasyonunun belirlenmesinde netlik olmalıdır. Bu çalışmada endeks, teori yönelimli olarak mevcut zarar görebilirlik literatüründen faydalanılarak geliştirilmiştir. Göstergelerin temsil gücünün yüksek olup olmadığı uzmanlarla yapılan görüşmelerle elde edilmeye çalışılmıştır. Bu görüşmeler ile ayrıca seçilen göstergelerin, geliştiren kişiye bağımlılıktan kaynaklanabilecek sorunları da önlemesi amaçlanmıştır.

Ayrıca zarar görebilirlik sosyal, kurumsal, politik ve ekonomik konteksleri içerdiğinden, geliştirilen modelin tüm bunları gözetmesi gerekir (Villagran De Leon, 2006:28). Ancak kapsamlı zarar görebilirlik analizinin ideal olarak sistemi bütünüyle ele alması gerekirken, zarar görebilirlik analizi için iyi yapılandırılmış bir problem çözme metodolojisi olmamasından ötürü (Rashed ve Weeks, 2003) bunun gerçekleşmesi çok kolay değildir. Çünkü bir yerin zarar görebilirliğine ait kesin kavramlar, kurallar olmadığından, doğruluğu açıkça ortaya konulamadığından, zarar görebilirliğin fazlaca gösterimi olduğundan bu çalışmalar limitli kalabilmektedir (Rashed ve Weeks, 2003). Bunlarla beraber, zarar görebilirlik farklı zamansal ve uzamsal boyutları ve genellikle stokastik ve doğrusal olmayan süreçleri içeren çok yönlü bir sistem olarak da ele alınmalıdır (Turner ve diğ., 2003).

Endeksler hem sübjektifliği artırırlar hem de bir zamana ait görüntüyü ifade ettikleri için dinamik bir süreci ifade etmede kısıtlı kalabilirler (Vincent, 2004). Bu nedenle zor bir konsept olan zarar görebilirliği sayısallaştırabilmek, kendi dinamik doğasından ötürü ve karmaşık yapısından ötürü zordur (Barnett ve diğ., 2008; Simpson ve Katirai, 2006). Ancak daha sağlam sonuçlara ulaşabilmek için, göstergeler ve alt endekslere asla tamamlanmış gözüyle bakılmamalıdır ve göstergelerin ve endeksin en mümkün geçerliliğe ve kullanıma sahip olabilmesi için de bu süreç sürekli bir geliştirme süreci olarak görülmelidir. Yeni geçerli ve güvenilir göstergelere ve alt endekslere ait

varsayımlar geliştirmek, zarar görebilirlik gibi teorik çeşitliliği olan alanların geliştirilmesi için oldukça önemlidir (Vincent, 2004).

Seçilen göstergelere göre veri bulmak her zaman mümkün olmayabilmektedir. Ya da mevcut olan verilerin kalitesiyle ilgili şüpheler olabilmektedir (Barnett ve diğ., 2008). Dolayısıyla veri kısıtı mükemmele yakın bir model ile ölçülmek istenen şeyin ölçümünü zorlaştırabilmektedir. Bu çalışmada kullanılan verilerin çoğunluğu TÜİK’ten elde edilmiştir. Geri kalan veriler de ilgili bakanlıklardan ve kurumlardan sağlanmıştır.

Göstergelerin ağırlıklandırılması sıklıkla tartışma konusu olmaktadır. Ağırlıklandırma uzmanların ve ilgili grupların değerlendirmelerini yansıtmaya yarar. Ancak göstergelerin uygun bir şekilde ağırlıklandırılması zordur (Barnett ve diğ., 2008). Hem konunun değerlendirmeyi yapan uzmanlar tarafından açıkça anlaşılması, hem de uzmanların geri dönüşlerinin sağlanması gerekmektedir.

Tüm bunlar nedeniyle endeksler mükemmel değildirler ve tam anlamıyla gerçeği gösteremeyebilirler. Ancak hepsinin model kurma, ölçek seçimi, standardize etme, ağırlıklandırma, birleştirme ve test etme ile ilgili olarak kendi yaklaşımları olduğundan bazı kusurlar giderilebilir (Barnett ve diğ., 2008). Tüm bunları gözeten bir değerlendirmenin yapılabilmesi, belirli bir zaman ve coğrafya için sosyal ve ekonomik zarar görebilirlik şartlarını değerlendirebilme yeteneğine sahip olunması, güçlü bir değerlendirmeye imkan verecektir.