• Sonuç bulunamadı

Moda Döngüsü ve Süreçleri

Belgede Moda ve postmodernizm (sayfa 58-66)

Çağımızda moda, tasarımcının kafasında yeni bir fikir olarak, çoğu kez zamanın hakim görsel anlayışı ile çelişen bir fikir olarak başlayıp, kısa sürede bütün topluma yayılarak yine toplumun bütün katmanlarınca beğenilen, istenen bir şeydir “Zaten modanın özü de böyle bir görsel dönüşme sürecidir. Aynı zamanda düşünsel ve duygusal bir nitelik taşır. Dün “in” olan şimdi “out” olmuştur. Dün çekici olan, bu gün rüküştür, geçen yılın modelleri asla iyi görünmez ve ne kadar uğraşırsanız uğraşın iyi görünmelerini sağlayacak bir şey yapamazsınız vb. hepsi aynı kapıya çıkan başka sayısız klişe laf sıralanabilir burada. Modanın çekiciliğini bir başka düzeyde geçici, kaprisli ve hileli olduğunu gayet iyi bilsek de, hatta buna karşı koysak da sonunda yine boyun eğeriz” (Davis, 1997: 119).

Modayla ilgili yazılarda döngü ve süreç sözcüklerine sıkça rastlanır. Yaygınlıkla da birbirinin yerine kullanılmaktadır. Oysa döngü; yeni bir modanın, kıyafetle birlikte onu tamamlayan unsurların, belirgin bir değişikliğin, ortaya çıkışından yerini yeni bir modaya bırakana kadar evreler halinde geçen zamandır.

Süreç ise; tasarımcıdan mankene, yaratılışından, doğumundan, ölümüne, gözden düşene kadar bu döngüye hayat veren etkilerin, etkileşimlerin, işleyişlerin, uyarlanmaların, karmaşık toplamından oluşan zaman dilimidir.

1.4.1. Moda Döngüsü

Moda döngüsü için çoğu zaman denizdeki dalgalar benzetmesi yapılır. Bir dalga uzaklardan yavaş yavaş yükselerek gelirken tırmanıp doruğa ulaştığında, uzaklarda yeni dalgalar oluşmaya başlar. Bu dalgalar da yükselirken arkadan silsileler halinde yenileri oluşacaktır. Elbete bu dalgaların hepsi aynı nitelikte değildir. Bazı büyük dalgalar yavaş ilerleyerek önlerine çıkan her şeyi içlerine alırken bazıları da, bazı küçük dalgalar da peş peşe ilerleyebilir. Bazen de birkaç dalga aynı anda üst üste gelebilir. Modayı oluşturan unsurlara bağlı olarak (örneğin, siluet, kesim, kumaş, renge) farklı bir dalga şekilleri oluşturacaktır. Dolayısıyla renk, süsleme ve biçim detayları temel siluetten daha sık değişiklik gösterecektir. Ancak bir sezondan diğerine bu değişikliklerde farklılık göstererek, bazen bir değişiklik vurgulanırken diğeri silik kalacak, bir başka sezon silik olan öne çıkarılacaktır.

Moda döngüsündeki temel itki modanın iç yapısından kaynaklanır. Modanın temel simgesi olan “yeni” olmanın niteliğine bağlıdır bu itki. Bedri Rahmi Eyüboğlu “yeni” için şunları söylemiştir. “Yüzde yüz yeni olan cılızdır, sıskadır. Yepyeni çelimsizdir. Hemen kendini kabul ettiremez ama yaşama gücü olan bir yeniyse, büyür, gelişir kendini kabul ettirir. Minik bir bebeğin koca pehlivan olması gibi” (Eyüboğlu, 1975: 10).

Yeni, genel geçer beğeniye bir seçenek oluşturur. Yeni modanın beğenilmesi, çoğunluk tarafından tercih edilmesi yayılmasını ve çoğalmasını sağlar. Hazır giyim sektörünün kaydettiği ilerlemeler hızlı üretim teknolojileriyle birlikte çoğaltma ve yayılma süreçleri artık çok hızlanmıştır. Sipariş giyimle ya da evde üretme yoluyla bir giyim modelini elde etmek en iyi ihtimalle bir aylık bir zaman isterken üstelik maliyet açısından da daha pahalı olmaktadır. Oysa hazır giyim de orta ölçekli bir atölye de bile hafta da bin parça giysi üretilmekte ve kısa zamanda piyasaya sürülebilmektedir. Bu şekilde moda giysilere daha çabuk ulaşan kitleler arasında aynı renk, aynı kesim, giysilerin giyilme oranı yoğunlaşmaktadır. Burada yine farklılık adına ulaşılan yeninin tuzağına düşülmekte çevreyle aynı aynılaşma rahatlığını yaşarken tekrarın, monotonluğu ve sıkıntısı başlamaktadır.

Moda giysilerin hızlı üretilip çabuk yaygınlaşması, yeninin “yeni” olma niteliğini çabuk kaybetmesine neden olmaktadır. Bu durum gözün doyması doygunluğa ulaşması, Anadolu’da kullanılan göz eskisi deyimiyle çok güzel ifade bulur. Anadolu’da insanlar yeni özel giysilerini öyle hemen gündeliğe kullanmazlar. Bu ev dekorasynu ürünleri için de geçerlidir. bazı eşyalar, dokumalar, giysiler dönem dönem göz önünden kaldırılır, saklanır. Ancak özel günlerde, düğün, bayram, tören, özel misafir gibi durumlarda ortaya çıkarılır. Kullanıldıktan sonra tekrar özenle kaldırılır. Yani eşya kullanılmasa da ortada bırakılmaz. Eşya neredeyse aile fertleri tarafından unutulduğu anda ortaya çıktığında “yeni” etkisiyle sevinç, mutluluk yaratır. Bu işlemler en basit anlamıyla bir çeşit duyarlık yenilenmesidir. Gerek ekonomik yetersizlikler, coğrafi koşullar gerekse modern yaşamın ürettiği metalara ulaşma engellerinin oluşturduğu “yeni”yi elde etme zorluğu “yeni”yi çabuk tüketmeme adına bu tür bir davranışı geliştirmiştir.

Bu günkü nitelikleriyle moda döngüsü çabuk yayılma, gözün çabuk doyması ve çok çabuk göz eskisi olmasından dolayı giderek daha hızlanmaktadır.

Gözün doymasının altında yatan bir diğer nedende “yeni”nin ilk ortaya çıkışındaki parlak, pırıltılı cazibesinin yayılırken uğradığı değişikliklerden, uygulama farklılıklarından kaynaklanır. Kağıt üzerinde harika bir yaratım şeklinde beliren düşünce, mankenler ve fotomodellerin katkısıyla idealize edilerek albenisi artırılarak topluma sunulur. Podyumda veya moda dergisinde gözler önüne serilen model diğer bileşenlerle (ışık, makyaj, aksesuar) sunulduğunda hiçbir olumsuzluk değeri olmayan bir cazibe odağı şekline dönüşmüştür. Ancak bu yeni model yeni form, yeni kesim, yeni süsleme çoğu zaman onu sunan manken ya da ortamla eş değer bir kullanılma şansına sahip değildir. Binlerce parça üretilen yeni model binlerce farklı vücut, yüz, renk ve diğer kültürel eklemlemelerle yeniden hayat bulup yeniden yapılanacaktır. Sorgulanmadan uygulanan “yeni”nin cılız, çelimsiz, uygunsuz, aşırı nitelikleri bu noktada ortaya çıktığında çirkin görünmeye başlayacaktır artık. Burada en rahatsız edici şey de yeni modanın abartılı özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Çok abartılı omuzlar, çok kısa etek boyu, çok bol ya da dar kesimler, çok geniş paçalar vb. doğal olarak herkese yakışmayacağından toplum içinde komik, tuhaf garip görüntülere neden olacaktır. Bu aşırılık ilk anda yeninin cazibesiyle ilgi çekip geniş kitleler tarafından tercih nedeni olsa da bir süre sonra bıkkınlık getirmektedir. Yeni modanın ilk ipuçları da bu bıkkınlık veren görüntülerde yatmaktadır. Modadaki değişmeler bazen bıkkınlık veren bu abartıların yumuşatılmasıyla yavaş bir geçiş sağlanarak oluşur, bazen de tamamıyla tersine çevrilerek abartı başka yönlere kaydırılabilir.

Moda döngülerinin tıpkı deniz dalgaları gibi görünüp yükselip kaybolduğu konusunda bütün moda kuramcıları hemfikirdir. Moda döngüsünü, insan kaprislerinin ve onları aşan, kendiliğinden ya da olgunun doğasına bağlı yasa arayışları hep olmuştur. Krouber’in yüzyıllar boyunca kadın tuvaletlerinin orantıları üzerine yaptığı nicel analiz, moda incelemelerinde bu yaklaşımı özetleyen standart metin haline gelmiştir. Benzer bir araştırma da Young tarafından yapılmıştır. Bu araştırma 1725 ten 1937 ye kadar her yılın en tipik kadın kıyafetleri baz alınarak yapılmıştır. Araştırma sonunda kadın siluetlerindeki kökten değişimlerin yaklaşık otuz – otuzbeş yıllık bir sürede değiştiği ve bu temel değişimin de etek formlarının önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmaya göre etek formları düz, dar, arkadan kabarık ve çan şeklinde üç temel kategoride toplanmıştır. Her birinin yaklaşık bir yüzyılın üçte biri kadar bir süre için diğer iki kategoriyi devre dışı bıraktığı ve her kategorinin yüz yıl sonra tekrarlandığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda varılan sonuç sürekli kendini yenileyen modanın aynı zamanda kendini yineleyen özelliğe de sahip olmasıdır. Fakat bu periyodik tablonun hala geçerliliğini koruduğunu söylemek biraz zordur. Son on yıllarda bu dönüşüm bir hayli hızlanmıştır (Rouse, 1989: 87).

19. yüzyılın ortalarına kadar bir giyim tarzının bir başkasının yerini alması için onlarca yıl geçmesi gerekiyordu. 19. yüzyıldaki belirleyici gelişme, temelde üst ve orta sınıftan kadınların giyim talebini karşılamak için giysiler tasarlayan bağımsız terzilerin ortaya çıkışı olmuştur. Oysa daha hem önceleri, çoğunlukla tek tek müşteriler için giysi üretiliyordu ve bunlar da tipik aristokrak ya da üst burjuva kesiminden kadınlardı. 1858 de Paris’te kendi moda evini açan İngiliz Charles Frederick Worth, bu modacıların ilk örneği kabul edilir. Worth’ten önce, aristokrat ve burjuva hanımlarının tuvaletleriyle öteki elbiselerinin tasarımını gerçekleştiren terzilerin isimleri halk tarafından pek bilinmezdi (Wilson, 1985: 68).

Worth’un arından moda sürecindeki döngü seyri daralmaya başlamıştır. 20. yüzyılın başlarında kadın siluetinde önemli bir değişim yaşanmış, ardından gelen on yıllarda etek boylarını esas alan değişimler yaşanmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşından sonra ise moda dünya çapında etkisini iyice hissettirmeye başlamıştır. Yine aynı zamanda yüzyıllardır sürüp gelen yukarıdan aşağıya hareketini sürdüren moda döngüsünde değişik hareketlenmeler kıpırdanmalar hissedilmektedir.

Moda döngüsünü kuramsallaştırma çabaları arasında en yaygın olana Veblen ve Simmel’in yaklaşımlarıyla ifadesini bulan sosyolojik yaklaşımlı tabana inme kuramıdır. Veblen bu yaklaşımı, üst sınıfın kendini ayrı tutma kompleksi tarafından ele alırken, Simmel ise “kolektif seçme” davranışı olarak yorumlamıştır. Blummer görüşlerini şöyle açıklamıştır

“… Elit bir sınıfın, kendi görünüşüyle kendini ayrı kılma çabası, moda hareketinin nedeni değildir, ama o hareketin içinde yer alır. Elit grupların prestiji, moda hareketinin doğrultusunu belirlemekten çok olsa da bu hareketi temsil eder ve onun bir görünümünü sağlar, kabul edildiği ölçüde etkilidir. Başka sınıflardan olup da bilinçli bir şekilde bu hareketi takip eden insanlar, moda böyle olduğu için yapar bunu, elit grubun prestiji için değil. Moda elit grup ondan vazgeçti diye değil, gelişmekte olan beğeniye daha uygun, yeni bir modele yerin bırakarak ortadan kaybolur. Moda mekanizması sınıf farklılaşması sağlamaya yönelik bir ihtiyaca karşılık vermek üzere ve bir sınıfın taklit edilmesi şeklinde ortaya çıkmaz. Modaya uygun davranma kabul gören doğrultuda olma, değişim halindeki bir dünyada ortaya çıkan yeni beğenileri ifade etme arzusuna karşılık olarak ortaya çıkar…” (Davis, 1997: 130).

Yukarıdaki satırlardan da anlaşılacağı gibi Blummer modanın kaynağını sınıf ayrımının toplumsal düzeyde doğrulanmasından ziyade kolektif ruh hali, ortak beğeniler ve seçme, karar vermeyle ilgili bir alana taşımaktadır.

Blummer “Beğeniler, zaten deneyimlerin ürünüdür, genellikle başlangıçta daha belirsiz bir evre de bulunurken, giderek incelik ve istikrar kazandıkları bir evreye geçerler, ama bir kez ortaya çıktıktan sonra bozulup parçalanabilirler de. Toplumsal etkileşim çerçevesinde, başkalarınca sağlanan tanımlara ve doğrulamalara yanıt olarak meydana gelirler. Ortak etkileşim alanları içinde bulunan ve benzer deneyimler yaşayan insanlar, ortak beğenilen geliştirilir. Moda sürecinde, moda alanındaki kolektif beğeninin hem oluşumunu hem de ifade edilişi söz konusudur. Başlangıçta söz konusu beğeni, mda alanında ve daha genel olarak da etrafımızdaki dünyada yaşanan yeni deneyimlerin yarattığı belirsiz eğilimler ile hoşnutsuzlukların gevşek bir karışımı niteliğindedir. Bu başlangıç aşamasında kolektif beğeni henüz biçim kazanmamış, eklemlenmemiş, havada asılı ve özel doğrultu kazanmayı bekler durumdadır. Modada yenilik yaratan kişiler oluşturdukları örnekler ve öneriler aracılığıyla, bu tam bir biçim kazanabileceği olası doğrultuları ortaya koyar. Kolektif beğeni, onu izleyen seçme sürecinde, sınırları belirlemede ve yol göstermede aktif bir kuvvettir, ama aynı zamanda da belli toplumsal biçimlerle ilişkilenerek ve onlar içinde vücut kazanır. Kolektif beğeninin nasıl ortaya çıktığı oluşumu ve seyri, modada çözümlenmeyi belirleyen devasa bir alan meydana getirmektedir (Davis, 1997: 130).

Moda döngüsü sadece kadın giyim alanıyla ilgili bir süreç değil, toplumsal hayatın başka bir çok alanıyla ilgili genel bir süreci içine almaktadır. Moda kesinlikle modernlikle ilgilidir. Modern ruh hali ile yakından iç içedir. Yani yerinde duramamak, yeni deneyimlere

açık olmakla zamana uyma yolunda bir genel eğilimle hayat bulur. Moda aynı zamanda hareket halindeki dünyayı geçmişin kıskacından kurtarma işlevi görür.

1.4.2. Moda Süreçleri

Moda sürecindeki evreler, esinlenme, taklit (çoğalma) ve demode olma seyrini takip etmektedir. Tarihsel süreçte genellikle ilk uygulayan şahsiyetlerin adıyla anılmalarına rağmen, ilk örneğin kimin tarafından nasıl ortaya konduğu çok belirgin değildir. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren belli başlı moda devrimleri I. Dünya Savaşının ardından etek boylarının kısalması, II. Dünya Savaşından sonra (New look) yeni görünüm modası, 1960’larda süper mini eteklerin ortaya çıkışında taklit veya kurumsallaşmadan çok esinlenmeden beslenen yeni bir süreci akla getirmektedir. Yaratımdan tüketime ve demode olmaya kadar geçen süreçle ilgili bir genelleme yapmak gerekirse bu şöyle olabilir. Bu süreç “icat, tanıtım, modada öncülük, modanın yaygınlaşması, toplumsal doygunlaşma ve demode olma” şeklinde sıralanabilir.

İcat: Moda sürecindeki en ilgi çekici safha “icat” veya “yaratım” safhasıdır. Tasarım bir yaratma sürecidir. Bu konuda en çok merak edilen nokta yaratıcıların nereden ilham aldıklarıdır.

Yaratıcılık evresim tüm sanat dallarında olduğu gibi karmaşık bir dönemdir. Tüm moda ürünleri, şapkadan mücevhere, giysiden moda ayakkabıya, saç tasarımından makyaja kadar kıyafeti oluşturan tüm unsurlar aslında plastik sanatların temel elemanları olan renk, biçim, doku değişiklikleri şeklinde hayat bulmaktadırlar. Bir sanat yapıtının, örneğin bir resmin, bir heykelin, bir müzik yapıtının ve yine bir endüstri ürününün gömleğin, kalemin, çantanın, otomobilin meydana gelmesini bir “yaratma” olarak ifade ettiğimizde ne demek istenmektedir. Tüm bu yapıtlar, bir tasarım varlığıdır diyerek, en baştan tasarım varlığının yaratma ile örtüştüğü kabul edilmektedir. Bu nedenle yaratma kavramının çözümlemek onunla örtüşen tasarım olgusunu çözümlemek anlamına gelmektedir. O halde “yaratma” ne demektir? Yaratma genellikle insanın hazır olarak bulunduğu doğa varlığına, insanın kendi insansal-tinsel varlığını katması demektir. Bu anlamda yaratma, insanın doğaya insani bir katkısı olarak Platon tarafından kabul edilmiştir. Platon bunu şölen diyalogunda Sokrates’in ağzından şöyle anlatmaktadır (Tunalı, 2002: 39)

… Ama ruhlarında bereket olanlara gelince, çünkü öyle olanlar da var, onlar bedenden daha çok verirler ürünlerini. Nedir bu can ürünleri düşünce ve daha ne varsa işte bütün yaratıcı şairler ve sanatlarına yenilik getiren işçiler, bu ruhu bereketli insanlardır… platonun bu düşüncelerini günümüz diline aktarırsak “Sanatçının ve el işçisinin ortaya

koyduğu ürünler ister plastik ürünler, ister edebiyat ürünleri olsunlar, empirik duyusal dünyaya duygu ve düşüncelerin aktarılmasıyla meydana gelirler.”

Teknik ürünü de, endüstri ürünü de bir sanat yapıtı gibi bir tasarım varlığıdır ve bu anlamda bir estetik objedir. Ancak teknik ürünü ve endüstri ürünü ile sanat yapıtı arasında bir örtüşme söz konusudur. Sanat yapıtının salt estetik bir varlık, özgün bir duygu, düşünce ve hayal gücü ürünü olmasına karşılık teknik bir üründür. Ürün tasarlanırken estetik tasarım yanı sıra işlev tasarımı da göz önünde bulundurma zorunluluğu vardır. sanat eserlerini yaratanlara sanatçı, işlevi olan nesneleri tasarlayanlara tasarımcı denmektedir. Sanatçı yaratırken son derece özgür olmasına karşı tasarımcı ürünle ilgili bilgileri alan, bunları işleyen, ihtiyaç duyulan çözümleri üreterek düşünce ve duygularını ortaya koymak zorundadır.

Görüldüğü gibi moda ürünlerindeki yaratma eylemi, salt sanat yaratmalarında olduğu gibi tek boyutlu değildir. Aksine tinsellikten Pazar ekonomisine kadar uzanan farklı boyutlardan oluşmaktadır. Bu nedenle de kapsam bakımından daha geniştir.

Yaratmanın amacı burada, bakanda yalnız estetik bir duygu, bir hoşlanma uyandırmak değil aynı zamanda, Pazar ekonomisine koymaktır. Bu açıdan bakınca moda tasarımın dahi yaratma olayının, sanattaki yaratma olayından çok daha fazla, araştırmaya bilgiye dayanan entelektüel ağırlıklı bir yaratma olduğu, tasarımcının entelektüel etkinliği amacı kendinde bir etkinlik değil, tersine plastik ifadeye dönüştürmeye yönelik bir etkinliktir. Bu amaç doğrultusunda tasarımcı, bir sanatçı kişiliğiyle duygu, düşünce ve hayal gücünü formlar gibi fiziki olgulara aktarır ve buradan da bir moda ürünü, bir plastik ifade içinde somutluk kazanır (Tunalı, 2002: 40).

Tanıtım; Yeni moda tasarımlarının tanıtımı herkesin çok iyi bildiği şekilde piyasaya sürülmeden önce yapılan defilelerle halka ve diğer perakende satış yapan mağaza sahiplerine sunulmaktadır. Bu sürece moda dergileri, magazin gazeteleri, kataloglar da eşlik etmektedir. Ürünlerin satışını gerçekleştirmek için yapılan bu seri çalışmalar moda ürünlerini tüketiciyle buluşmasını sağlayan işlerdir. Modellerinin kopya edilmesi üzerine, yıllık koleksiyon hazırlama ve model satışı yoluyla şöhret kazanan ilk modacı Charles Frederich Worth’dür. Worth’la başlayan yıllık koleksiyon hazırlama mevsimlere bölünerek günümüze kadar gelmiştir.

Günümüzde moda defileleri giderek birer show haline gelmiştir. Belli moda merkezlerinde yapılan moda haftalarında dünyanın her yerinden tasarımcılar yaratılarını ortaya koymak ve dikkat çekebilmek için adeta yarışmaktadırlar. Bu uğurda hiç tereddüt göstermedikleri de ortadadır.

Moda fotoğrafları da bu tanıtımın diğer ayağını oluşturur. Moda fotoğrafçılığını bir disiplin olarak ilk kez ele bir resam olan Ray Man’dir (Ray Man Marcell Duchamp ve Francis Picabia ile beraber Dada hareketinin içinde yer almıştır). Ray Man dönemin ünlü moda dergilerinde (Harper’s Bazar ve Vouge) yayımlanan fotoğraflarıyla moda tanıtımında yeni bir çığır açmıştır.

Moda öncüleri: Veblen ve Simmel’in geçen yüz yıl sonlarında ortaya attıkları tabana inme kuramına uygun olarak kabul gören moda yavaş yavaş dalgalar halinde toplumsal katmanların alt basamaklarına doğru yayılmakta idi. Oysa günümüzde görüldüğü gibi koşullar çok daha farklıdır.

Günümüzde de her ne kadar lüks yaşayan moda bilinci gelişmiş eskinin aristokrat ve burjuva yaşamına benzer yaşayan gruplar, modacıların iyi müşterileri arasında yer alsalar da toplum içindeki görünürlüklerinin azalması moda öncülüğünden eskiden olduğu kadar etkili olmamaktadırlar. Moda öncülüğü rolü artık toplum içinde görünürlüğü daha fazla olan kişilere yüklenmiştir. Bu kişiler medya aracılığıyla modanın yaygınlaşmasında moda öncülüğü rolünü üstlenmişlerdir. Bu öncüler artık film yıldızları, pop şarkıcıları, olimpiyat şampiyonları, hatta politikacılar bile olabilmektedir. Ayrıca bu şahsiyetler kendi giyim tercihlerinde doğaçlamaya fazlasıyla yer vererek bu kimseler o modayı fazla yakından izlememeyi neredeyse bir ilke haline getirmektedirler.

Modanın yaygınlaşması: Modanın yaygınlaşmasında defileler ve moda magazinleri yanı sıra onlardan daha etkili başka yollar ortaya çıkmıştır. Modanın yaygınlaşmasında tek tek tasarımlardan ziyade genel olarak dönemin havasını yansıtan (zeitgeist) bütünlük içinde yazılan bir takım hikayeler ve kahramanlarının etkisindedir. Bu etki hiç bir defile ile kıyaslanamaz. Bu üst örtük yol sinema ve reklamlar ve müzik klipleridir. Bu iletişim araçlarıyla topluma empoze edilen imajlar yine moda tasarımcıları tarafından tasarlanırlar. İletişim araçlarının etkisiyle modada yukarıdan aşağıya değil yatay bir yayılma söz konusudur. Çünkü bir endüstri ürünü olarak artık modanın hedef kitlesi, nüfusun çok az bir yüzdesini oluşturan üst sınıf tüketicileri değil, orta gelir düzeyine sahip, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kimlik arayışlarını henüz tamamlamayan geniş kitlelerdir.

Toplumsal doygunlaşma ve demode olma: Moda döngüsü içinde bahsedildiği gibi moda döngüsünün son evrelerini, yani bir modanın öne çıarmış olduğu sürecin yavaş yavaş sönmeye başladığı dönemi, toplumsal gruplar içinde ve arasında uyum, toplumsal doygunluk

çöküşüne demode olma terimleriyle ifade edilmektedir. Artık yeni olma özelliği önemli ölçüde azalan moda, kimseyi heyecanlandırmamakta ya da duyarlılıkları zorlayamamaktadır.

Bu aşamadan sonra, artık temelde demografik (nüfusla ilgili) nedenlerle kitlesel

Belgede Moda ve postmodernizm (sayfa 58-66)

Benzer Belgeler