• Sonuç bulunamadı

3. ANTĠK YUNAN TRAGEDYALARININ ÇAĞDAġ SAHNELENMESĠNE

3.1. Mitolojide Medea

Antik Yunan‟dan günümüze kadar bir çok sanatçı Medea mitosundan yararlanmıştır. Sanatçıların kullandıkları Medea mitosunun öyküsü bir çok kaynağa göre değişiklik gösterse de, araştırmacıların ortak nokta da bulundukları kısımlarda bir hayli fazladır. Medea mitosu geçmişten günümüze kadar, bir çok önemli araştırmacı tarafından incelenmiş, fakat en kapsamlı biçimde Apollonios Rhodios‟un Argo destanı adlı yapıtında işlenmiştir. “Bu öyküyü anlatanların başında üçüncü yüzyılda yaşamış olan Rodos‟lu Apollonios gelir. Apollonios, öyküsünü Argonotluların Yunanistan‟a dönüşüyle bitirir. Iason ile Medea‟nın orada başlarından geçenler, beşinci yüzyılın oyun yazarlarından Euripides tarafından anlatılmıştır.”(Hamilton, 2004: 82). Hamilton Mitologya‟da, Altın Postun Aranışı adlı bölümünde Medea‟nın öyküsüne yer vermeden önce, böyle bir bilgilendirmede bulunur.

Öykü genel hatlarıyla şöyle şekillenir; Altın Post hikayesi, Yunan kralı Athamas‟ın karısı Nephele‟den sıkılıp, İno ile evlenmesiyle başlar. Nepele, kralın yeni karısının, kendisine ve çocukları Helle ile Phirksos‟a kötülük yapacağından korkar, Nephele‟nin endişesi yersiz değildir. İno, Nephele‟nin oğlu Phiriksos‟u öldürterek, kraldan sonra tahta kendi oğlunun geçmesini istemekteydi. İno açlık içindeki halkı, kralın oğlu Phirksos ölmediği takdirde verimli topraklara erişemeyeceklerine inandırdı ve halk krala oğlunu öldürmesi için baskı yaptı. Kral çaresizlik içinde oğlu Phirksos‟u kurban etmeye karar verdi ve onu tapınağa gönderdi. Tam bu sırada Altın Post‟lu bir koç gökten inerek Phiriksos‟u ve kız kardeşi Helle‟yi oradan uçurarak uzaklaştırdı. Helle‟yi Avrupa ile Asya‟yı birbirinden ayıran boğaza düşürdü ve Helle öldü. Phriksos‟u ise Kolkhis iline götürdü. Burada Phriksos‟u çok iyi bir şekilde

59

ağırlayan Kral Aites onu kızlarından biriyle evlendirdi. Phriksos da bunun üzerine Altın Postlu koçu Zeus‟a kurban ederek, Aites‟e sundu.

Bu sırada, Phiriksos‟un Yunanistan‟da kral olan amcası tahtını yeğeni Pelias‟a kaptırmıştı. Kralın oğlu olan Iason‟da bir yerde gizlice büyütülmüştü. Artık gücüne güvenir hale gelince, Pelias‟ın karşısına çıkıp babasının hakkı olan tahtı geri almak istediğini söyledi. Pelias‟ın tahtı vermek için bir şartı vardı, Phiriksos tarafından Kral Aites‟e sunulan Altın Postu, getirdiği takdirde tahtı kendisine vereceğini söyledi, Pelias Iason‟un Altın Postu getiremeyeceğinden emindi, böylece kendisi de tahtı bırakmak zorunda kalmayacaktı. Iason bu teklifi kabul etti ve bütün Yunanistan‟a haber saldı, Altın Post‟u aramaya gideceğini, isteyenlerin gelebileceğini bildirdi. Her yandan soylu kahramanlar geldi ve Argo gemisine binip yelken açtılar. Türlü maceralarla Kolkhis iline vardılar. Altın Post‟u istemek için saraya yollandılar, Kral Aites‟e durumu anlattılar, yabancıları sevmeyen, özellikle de Yunanlıları hiç sevmeyen Kral Aites bu duruma çok öfkelendi fakat saraya konuk olarak gelmiş Argonatlara öfkesini belli etmedi, kahraman kişilerden hoşlandığını, kahramanlığını ve yiğitliğini gösterirse Altın Postu alabileceğini söyledi, bunun için de Iason‟un önce, ateş püsküren tunç ayaklı iki boğayı boyunduruğa koşması, ardından da sürdüğü tarlaya bir ejderhanın dişlerini ekmesi ve ekilen dişlerin yerinden çıkan silahlı askerlerin hepsini öldürmesi gerekmekteydi. Iason bunları yapabilirse Altın Post kendisine verilecekti.

Iason bu imkansız gibi görünen görevi nasıl yerine getireceğini düşünürken, Aietes‟in büyü konusunda usta kızı Medea çıktı karşısına ve ilk görüşte Iason‟a aşık oldu. Babasını karşısına almaya razı olan Medea Iason‟a yardım etmeye karar verdi ve elindeki büyülü merhemi ona vererek nasıl kullanması gerektiğini anlattı. Medea Iason‟a aşık olmuştu ve onun için her şeyini vermeye razıydı. Ondan tek dileği Yunanistan‟a dönerken onu da yanında götürmesiydi. Iason‟da Medea‟ya aşık olmuştu ve Medea‟nın bu dileğini yerine getireceğine dair söz verdi. Medea sayesinde Altın Post‟u almak için bütün şartları yerine getiren Iason karşısında yine Aietes‟i buldu. Kral Aietes, sözünde durmamıştı, kolay kolay Altın Post‟u vereceğe benzemiyordu. Medea tekrardan Iason‟a ve Argonotlulara yardım ederek, ejderhayı uyutup, Altın Post‟u kaptıkları gibi Yunanistan‟a doğru yola koyuldular. Aietes, Iason‟un postu ve Medea‟yı alarak kaçtığını öğrenince peşlerine düştü, Medea peşlerine düşen babasını oyalamak için kardeşi Apystros‟u öldürüp parçalara

60

ayırarak babasının yoluna attı. Oğlunun parçalarını toplamak için duraklayan Aietes Argo gemisini kaçırdı.

Uzun ve yorucu bir ayrılıktan sonra Argonotlular çıktıkları limana geri döndüler. Iason, Pelias‟ın karşısına çıktı ve Altın Post‟u önüne serdi; fakat Pelias sözünü tutmaya niyetli değildi. Iason‟un yardımına yine Medea koştu ve Pelias‟ı kızlarına öldürterek Iason‟un tahta geçmesini sağladı. Euripides ve Seneca‟nın tragedyalarına konu olan öykü de tam olarak işte burada; Medea ve Iason‟un Korinthos‟a gelmelerinden sonra başlar.

Öykü şu şekilde devam eder: Iason ve Medea Korinthos‟a gelirler ve burada iki de çocukları olur. Belli bir zaman sonra Iason, Korinthos kralı Kreon‟un kızıyla evlenmeye karar verir. Kreon kızının Iason ile evlenmesine razıdır fakat bu evliliğin sağlıklı yürüyebilmesi için Medea‟nın şehirden uzaklaştırılması şarttır. Kreon Medea‟yı şehirden kovar. Medea kentte bir gün daha kalmak ve ardından hemen ayrılmak üzere kraldan izin alır. Kreon gönülsüz de olsa bu isteğini kabul eder Medea‟nın. İsteği kabul edilen Medea hemen intikam hazırlıklarına başlar. Medea‟nın amacı, kralın kızı Glauke‟yi öldürerek hem yeni evliliğin yok olmasını sağlamak hem de Iason‟a iyi bir ders vermektir. Büyücü kişiliğini kullanarak zehre buladığı giysi ve mücevherleri çocuklarıyla geline gönderir. Giysileri giyinip mücevherleri takan kız birden yanmaya başlar, kızına yardıma koşan Kreon‟uda alevler sarar ve ikisi de yanarak ölür. İntikam uğruna istediklerini bir bir gerçekleştirmeyi başaran Medea öfkesini dindiremez, Iason‟un daha fazla canını acıtmak istemektedir ve oyunun başından beri aklında olan şeyi gerçekleştirir; çocuklarını öldürür ve tanrıların yardımıyla gökyüzünde uçarak kaybolur.

Mitolojide, Medea‟nın sonu farklı şekillerde sonuçlanır fakat hiç bir kaynakta Medea‟nın çocuklarını öldürmesine ilişkin bir saptama yoktur. İlk kez Euripides‟in Medea‟ya çocuklarını öldürttüğü ve öykünün bilinen versiyonunu değiştirdiği söylenmektedir.(Grimal, 1997:) Mitolojinin bilinen versiyonunda Medea, Kralın ve kızının yanmasından sonra, çocuklarını bırakarak kaçar ve çocukları Korinthoslular taşlayarak öldürürler.(Grimal, 1997:)

Atina seyircisi Euripides‟in oyunundan önce Medea ile ilgili bir fikre sahipti muhakkak. Araştırmacılar arasında, önceleri Medea‟nın iyi huylu ve iyiliksever bir tanrıça olduğu, daha sonradan Medea‟ya cadı ve katil sıfatları eklendiği görüşü yaygındır.(Ohlanderi 1989: 19) Lesky‟e göre, önceleri büyü güçlerini hem iyilik

61

hem de kötülük için kullanan bir büyücüyken, Dugas, iyilik sever Medea‟nın, öykünün Pelias‟tan sonraki bölümlerinde, Medea‟nın kötü bir büyücüye dönüşümünün görüldüğünü savunur. (Lesky, 1976. 147) Euripides‟in tragedyasında Medea her ne kadar çocuk katili olarak gösterilse de, oyunun çoğu yerinde Argonotlular‟a ve Iason‟a yardımlarda bulunduğu da sıkça dile getirilir.

Medea‟nın, mitolojide önemli figürler olan Helios, Krike ve Hekate ile yakın bağları olduğu bilinir. Güneş tanrısı olarak bilinen Helios, Medea‟nın dedesi (Aietes‟in babası), Krike, Helios‟un kızı ve Aites‟in kız kardeşi, büyüye hükmeden bir tanrıça olarak bilinen Hekate ise, Aites‟in kardeşi Perses‟in kızıdır. Medea, özel güçlerinden ve yakın bağlantıda olduğu kişilerden kaynaklı olarak mitolojide bitkilere hükmeden büyücü kadın olarak bilinir. Büyücü özelliği zamanla Medea karakterinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Günümüze kadar aktarılan bütün hikayelerde Medea‟nın büyücü kimliği her zaman ön plana çıkmıştır.

Medea‟nın büyücülüğü, tılsımlardan daha çok bitkiler ve ilaçlar konusunda bilgiye ve özel bir yeteneğe sahip olmasından kaynaklanıyordu. Bu yetenek sayesinde insanlara zarar verebilir ya da onları koruyabilirdi, fakat yeteneğinin sınırlı olduğu yerler vardı; bir tanrıya ya da tanrının güçlerine sahip birine karşı kendi güçlerini kullanamazdı. Ohlander‟e göre, Medea gücünün yetersiz kaldığı zamanlarda hileye ve kurnazlığa başvurmakta çekinmezdi. Ayrıca büyü dışında, kehanetleri ve işaretleri yorumlayabilme gibi özellikleriyle korkulan bir karakter olmasının yanı sıra saygı duyulan bir karakter olarak karşımıza çıkar. (Ohlander, 1989: 23-24).

Medea sahip olduğu özellikleriyle usta bir yazarın elinde, dramatik etkinin en üst noktaya çıktığı, şaheser bir esere dönüşecek niteliktedir. Euripides, Seneca ve daha bir çok yazarı peşinden sürüklemesi de bunun haklı gerekçesi olarak görülür. Euripides‟in tragedyasında, Medea‟nın büyü güçleri daha arka plandayken, Seneca‟nın tragedyasında Medea‟nın büyücü kişiliği daha fazla ortaya çıkarılmıştır. Medea, Euripides ile birlikte büyücülüğünün yanı sıra çocuk katili bir anne figürü olarak da tanınmaya başlamıştır. Euripides‟ten sonra gelen yazarlar, Medea‟nın mitolojiden gelen özelliklerinin yanına, çocuk katilliğini de eklemişlerdir. Euripides, çocuk katili figürünü o kadar güçlü işlemiştir ki, günümüzde bile psikoloji literatüründe Medea Sendromu olarak yerini almıştır. Mitolojide, Medea‟nın çocuklarının öldürülüşüyle ilgili çeşitli bilgiler vardır, ancak hiç bir kaynak kendi çocuklarını öldüren Medea figürünü göstermez. Örneğin Pausanias‟tan edinilen bilgi

62

şöyledir; Medea tarafından çocuklarla gönderilen büyülü hediyelerin, kral ve kızını öldürmesi sonucu, çocuklar Korinthoslular tarafından taşlanarak öldürülürler. Ohlander, Parmenikos‟tan edinilen başka bir bilgiyi şu şekilde aktarır; Korinthoslular, yabancı ülkeden gelen bir büyücünün, kendi ülkelerinde kraliçelik yapmasından sıkılmışlar ve Medea‟nın yedisi kız yedisi erkek olan on dört çocuğunu, Hera‟nın tapınağında öldürmüşlerdir. Parmenikos‟tan gelen başka bir bilgide şu şekildedir; Medea, Kreon‟u ve kızını öldürdükten sonra, çocuklarını Hera‟nın tapınağında babalarına emanet etmiş, kendisi de Atina‟ya kaçmıştı. Korinthoslular çocukları bularak onları öldürmüş, suçu da Medea‟nın üzerine atmışlardır. Atalarının bu şekilde lekelenmesinden fazlasıyla rahatsız olan Korinthoslular, Atalarını bu kirli söylentiden kurtarabilmek için, Euripides‟e para teklif ederek suçun Medea‟nın üzerine atılmasını bile istemişlerdir. (Ohlander, 1989: 26): Halbuki Medea çocuklarını ölümsüz yapabilmek için çok mücadele vermiştir, Hera, Medea‟ya eğer Zeus‟un aşkına karşılık vermezse, çocuklarını ölümsüz yapacağı sözünü verir. Medea, çocuklarını doğdukları günden itibaren tapınakta gizler, Zeus‟un aşkına karşılık vermez ama yine de çocuklarının ölümüne engel olamaz. O dönemde yaşayan herkes gibi, bu söylencelerden haberi olan Euripides, Medea‟nın farklı şekillerde öldürülen çocuklarını, Medea‟ya öldürterek mitosa, radikal ve etkili bir yenilik getirmiştir. Medea öyküsü artık Euripides‟ten önce ve sonra diye ikiye ayrılır. Bu bağlamda Euripides‟ten sonraki tüm yazarların, Medea‟nın öyküsünü Euripidesce bir versiyonla yorumladıklarını söylemek pek de yanlış olmaz.

Genelde bildikleri öyküleri sahnede görmeye alışık olan Antik Yunan seyircisinin, ilk kez M.Ö 431 yılında sahnelenen bu oyunla ilgili düşüncelerini kestirmek pek de mümkün değil. Seyirci Medea‟nın öyküsünü az çok biliyordu, sonunda çocukların öleceğini de kestirebiliyordu fakat hiç kimse çocuklarını annelerinin öldüreceğini tahmin etmiyor olmalıydı. Euripides‟in tragedyası yarışmada üçüncü olabilmişti ancak, bu yarışmada Aiskhylos‟un yeğeni Euphorion birinci, Sophocles ise ikinci olmuştu. Euripides‟in bu tragedyası kendi çağında başarı kazanamamış olsa da, sonraki yüzyıllarda Antik Yunan tragedyaları arasında en bilinen ve en sık sahnelenen oyunlardan biri olarak yerini almıştı. Roma dönemine gelindiğinde de, Medea öyküsünün sıklıkla kullanıldığı görülür. Bu dönemde, Ennius, Accius, Ovidius, Seneca gibi önemli yazarlar, Medea‟yı oyunlarına konu etmişlerdir. Quintilianus, Roma döneminde yazılan tragedyaların, Yunan tragedyalarından eksik

63

kalmadığını vurgular ve Ovidius‟un yazdığı Medea tragedyasını da örnek olarak gösterirdi.(https://sententiaeantiquae.com, 2015) Roma döneminde bu önemli yazarların yazdığı tragedyalardan günümüze yalnızca Seneca‟nın tragedyası kalmıştır.

Benzer Belgeler