• Sonuç bulunamadı

MİTOLOJİYE KONU OLMUŞ KUŞLAR

1. MİTOLOJİ VE BEHÇET NECATİGİL ŞİİRİ

1.3. MİTOLOJİYE KONU OLMUŞ KUŞLAR

Doğu edebiyatlarında ve bizim edebiyatımızda didaktik, ahlakî hikâyelerde hayvan motifleri çok sık kullanılmaktadır. Düşüncelerin hayvanları konuşturarak aktarılmasının sağladığı kimi yararlar bu yolun tercih edilmesinde etkili olmuştur. Dinî-tasavvufî felsefi içerikli eserlerde anlatımın açık ve anlaşılır olması için kuş motifi sembol olarak kullanılmıştır. Bazı kuşlar vardır ki isimleri asırlarca konuşulmuş dini hikayelerde adı geçmiş hakkında farklı efsaneler oluşmuş sanata edebiyata ve şiire konu olmuştur. Bu kuşlar Divan şiirinin hatta modern şiirin bile mitolojik arka planını oluşturmuşlardır. Behçet Necatigil’in “Yeldeğirmeleri” adlı şiirinin de malzemesi olan “Ebabil Eski Habeş Hıristiyanları San’a’da bir kilise

81

35 yapmışlar ve Bedevî Arapların, Ka’be yerine burayı ziyaret etmelerini istemişlerdi. Böylece ticaret artacak, dinleri yayılacaktı. Oysa Araplar hâlâ Kâ’be’ye gitmeye devam ediyor ve San’a’daki kiliseye iltifat etmiyorlardı.Sonunda Habeşliler Kâ’be’yi yıkmaya karar verdiler. Ebrehe komutasına bir ordu, filler ile Kâ’be üzerine yürüdü. Hz. Muhammed’in doğumundan az bir müddet evvel vukû bulan bu olaya İslam tarihinde Fil Vak’ası denir. Bu yıla da fil yılı denilmiştir. Ebrehe ordusuyla Kâ’be önlerine geldiğinde, gökte beliren küçük kuşların ağızlarında taşıdıkları küçük taşları, onların üzerine bırakmaları ve bu taş yağmuru altında ordunun yenilmiş ekin tanesine dönüp tamamen helâk olması sonucu Kâ’be kurtulur. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de de anlatılmaktadır.”82

Behçet Necatigil’in “Yeldeğirmenleri” adlı şiirinde ebabil kuşlarını konu edinmiştir.

“Sürüleri götürdü Beniisrail, Gitmek düştü adamalara. İmdada yetişti Ebabil, Kuşlar vurdu camlara.”83

Ebabil kuşları, Divan şiirinde özellikle Fil vak’asında oynadıkları önemli rolden dolayı konu olmuşlardır. “Burç” adlı şiirinde ise asırlardır Kaf dağında yaşadığına ve hep yüksekten uçtuğuna inanılan “Anka ismi olup da cismi olmayan bir büyük kuştur. Simurg Zümrüdüankâ da derler. Yüzü insan yüzüne benzermiş. Boynu çok uzunmuş , tüyleri renk renk imiş. Vücudun da otuz kuşun renk ve alameti varmış. İnsan ve hayvanlardan kaptığını parçalarmış. Bereket versin ki zamanında “ Halka mazarratı raygan olmakla Hanzala bin safyân duasıyla helak ve nesli münkarız

82

“Eski Habeş Hıristiyanları San’a’da bir kilise yapmışlar ve Bedevî Arapların, Ka’be yerine burayı ziyaret etmelerini istemişlerdi. Böylece ticaret artacak, dinleri yayılacaktı. OysaAraplar hâlâ Kâ’be’ye gitmeye devam ediyor ve San’a’daki kiliseye iltifat etmiyorlardı.Sonunda Habeşliler Kâ’be’yi yıkmaya karar verdiler. Ebrehe komutasına bir ordu, filler ile Kâ’be üzerine yürüdü. Peygamberimizin doğumundan az bir müddet evvel vukû bulan bu olaya İslam tarihinde Fil Vak’ası denir. Bu yıla da fil yılı denilmiştir. Ebrehe ordusuyla Kâ’be önlerine geldiğinde, gökte beliren küçük kuşların ağızlarında taşıdıkları küçük taşları, onların üzerine bırakmaları ve bu taş yağmuru altında ordunun yenilmiş ekin tanesine dönüp tamamen helâk olması sonucu Kâ’be kurtulur. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de de anlatılmaktadır.”82 (Pala,a.g.e.s.399)

83

36 oldu.” Edebiyatımızda istisna timsalidir ve ekseriya bu kelime ile beraber kullanılır. ”84

kuşunu konu etmiştir.

“Geçende, yolda---

Dediğimiz oluyor, birden irkiliyoruz Yıllar var oysa---

Parsellerine batağın, hangi Kaf Düşmüş burçlardan bir bölük Anka Adresler, yapılar değişiyor.”85

Divan şiirinin ile birlikte halk hikâyelerinde, çeşitli ürünlerinde ve çağdaş edebiyatımızın farklı edebî türlerinde de çeşitli özellikleri ile karşımıza çıkmaktadır. Halk hikâyelerinde ve masallarda da önemli bir yere sahip olan Anka, masallarda Kaf dağı ile birlikte anılmaktadır. Behçet Necatigil’in “Burç” şiirinde de Kaf dağı ile birlikte anılmaktadır.

Behçet Necatigil “Semender” adlı şiirin isminden de anlaşılacağı üzere ateşte yanmayan efsanevi kuş olan “Semender’i Ateşte yanmayan bir çeşit efsanevi hayvandır. Denizatına benzeyen kuyruklu bir hayvan imiş. Kelime ‘’santender’’den muhaffeftir. Bu hayvanın ateşe girdiği zaman bir çeşit yağlı madde ifrâz ederek kendini koruduğu rivâyet edilir. Başka bir rivâyete göre semender yalnızca ateşte yaşar ve ateşten çıkınca ölürmüş. Bunun bir kuş olduğunu söyleyenler de vardır. Hindistan’daki mecusîlerin devamlı yaktıkları ateşte ısının artmasıyla semender denilen kanatlı bir böcek hasıl olurmuş. Ancak efsanevî semenderi gördüğünü söyleyen kimse yoktur ”86

kastetmiştir.

84 ANKA: ismi olupta cismi olmayan bir büyük kuştur. Simurg Zümrüdüankâ da derler. Yüzü insan

yüzüne benzermiş. Boynu çok uzunmuş , tüyleri renk renk imiş. Vücudun da otuz kuşun renk ve alameti varmış. İnsan ve hayvanlardan kaptığını parçalarmış. Bereket versin ki zamanın da “ Halka mazarratı raygan olmakla Hanzala bin safyân duasıyla helak ve nesli münkarız oldu.” Edebiyatımızda istisna timsalidir ve ekseriya bu kelime ile beraber kullanılır. ( Onay, a.g.e.s.58)

85

Necatigil, a.g.e.s.253

86“Semender : Ateşte yanmayan bir çeşit efsanevi hayvandır. Denizatına benzeyen kuyruklu bir

hayvan imiş. Kelime ‘’santender’’den muhaffeftir. Bu hayvanın ateşe girdiği zaman bir çeşit yağlı madde ifrâz ederek kendini koruduğu rivâyet edilir. Başka bir rivâyete göre semender yalnızca ateşte yaşar ve ateşten çıkınca ölürmüş. Bunun bir kuş olduğunu söyleyenler de vardır. Hindistan’daki

37 “Sözlüklere kalsa

Ateşte masal hayvanı Bir insan olmasın Ateşler yaşam lavları

Ama masal deniyor Bir yalan olmasın Yanmalar içinde de Ararız masalları.”87

Necatigil şiirde Semenderin özelliklerinden ipuçları verir ve şiire ve şiirin ismi dışında Semender başka bir yerde geçmemektedir.

“Hüt Hüt” şiirinde “Hüt Hüt İpek kuşu, çavuşkuşu, ibibik. Süleyman Peygamber’e hizmet eden bir kuş. Çok uzaklardaki suyu havadan görebilme ve keşfedebilme özelliğine sahip. Bir gün su aramak için çok havalanınca Saba ülkesini görüp Süleyman Peygamber’e haber vermiş, o da Belkıs’a Hüdhüd’ü elçi olarak göndermiştir. ”88

mitini Süleyman peygamber Saba ve Belkis ile birlikte kullanırken;

“Süleyman ve Sabâ, hüthüt ve Belkis Söylerdi sorsaydık, geç git, bunlar - - Necatigil yok şimdi

Belki bir gün olmuştur”89

İslam mitolojisinde Süleyman peygamber ve onun etrafında gelişen olaylar doğu edebiyatların ve divan edebiyatında sık sık konu edinmiştir. Necatigil bu şiirinde

mecusîlerin devamlı yaktıkları ateşte ısının artmasıyla semender denilen kanatlı bir böcek hasıl olurmuş. Ancak efsanevî semenderi gördüğünü söyleyen kimse yoktur.”Pala,a.g.e.s.399

87 Necatigil,a.g.e.s.370 88

“İpek kuşu, çavuşkuşu, ibibik. Süleyman Peygamber’e hizmet eden bir kuş. Çok uzaklardaki suyu havadan görebilme ve keşfedebilme özelliğine sahip. Bir gün su aramak için çok havalanınca Saba ülkesini görüp Süleyman Peygamber’e haber vermiş, o da Belkıs’a Hüdhüd’ü elçi olarak göndermiştir.”(Tökel, a.g.e.s.231)

89

38 Süleyman peygamberden Belkis’a haber götüren ve Süleyman peygamberin elçisi olan ‘Hüt Hüt’e yer vermiştir.

Yine bir başka şiiri olan “Hazırlık” adlı şiirinde ise Hüt Hüt miti ile birlikte divan şiirine konu olan Süleyman peygamberin güç, adalet ve tahtına gönderme yapmıştır.

“Hüthüdüme ne oldu? Kalbe saplanmak üzere Sevda içime doğdu?”90

“Kaknus” adlı şiirinde ise “Kaknus Gûyâ hind adalarında yaşayan, kanatları nakışlı, gagası delikli mevhûm bir kuş. Yüzünde 360 deliği varmış. Yüksek dağ başlarında rüzgâra karşı oturunca rüzgâr o deliklere nufûz eder, muhtelif sesler çıkarırmış. bu sesi işiten kuşlar yanına üşerlermiş, onlardan bir kaçını yakalayıp yermiş. Bin sene yaşarmış. Öleceği zaman birçok odun yığar , üstüne oturur, latif latif öterken kendinden geçermiş. O zaman kanatlarını birbirine vurarak ateşler çıkarırmış. Bu ateşle odunlar tutuşur , nihayet kendi de yanarmış. Sonra külünden bir yumurta ve içinden bir yavru çıkarmış. Hükemâ musikiyi bu kuşun burnundan çıkan seslerden almışlarmış ”91

mitini kullanmıştır. Hükemanın musikiyi bu kuşun burnundan çıkan sesten aldığı bilinmektedir.

“Bu çocuk bu ipe böyle neler geçiriyor Bir bir daha bir daha bir eli korkulukta Başka elde bir eli bir köprüyü geçiriyor Durmadan bir zifiri içime çekiyorum.

Bir yol ben sonra onlar geçiyor Kanatlar - - tutuşuyor karanlık 90 Necatigil,a.g.e.s.447

91KAKNUS : Gûyâ hind adalarında yaşayan, kanatları nakışlı, gagası delikli mevhûm bir kuş.

Yüzünde 360 deliği varmış. Yüksek dağ başlarında rüzgâra karşı oturunca rüzgâr o deliklere nufûz eder, muhtelif sesler çıkarırmış. bu sesi işiten kuşlar yanına üşerlermiş, onlardan bir kaçını yakalayıp yermiş. Bin sene yaşarmış. Öleceği zaman birçok odun yığar , üstüne oturur, latif latif öterken kendinden geçermiş. O zaman kanatlarını birbirine vurarak ateşler çıkarırmış. Bu ateşle odunlar tutuşur , nihayet kendi de yanarmış. Sonra külünden bir yumurta ve içinden bir yavru çıkarmış. Hükemâ musikiyi bu kuşun burnundan çıkan seslerden almışlarmış. (Onay a.g.e.s.241)

39 Güle güle geride

Küller kuştan artık.”92

Necatigil, bu şiirin de doğu mitolojisinde yer alan kaknus efsanesi ile zaman karşısında insanın devam eden mücadelesini özdeşleştirmeye çalışmıştır. Şair kaknus hakkında bir konuşmasında şunları söyler: “Bir kuştur Kaknus Doğu mitologyasında. Bin yıl yaşayan bir kuş.. Ölümü, kanatlarını çırpa çırpa tutuşturduğu çalı çırpıyla yanaraktır. Külünden bir yumurta meydana gelir, bundan da yeni bir Kaknus. Her şair ben bağımsızım dese de bildiği, hatta bilmediği uzak Kaknusların kalıtım sürdürücüsüdür.”93

Mitolojik birer motif olan bu kuşlarla ilgili çeşitli kaynaklardan alınmış bilgilerden de anlaşılacağı gibi (Anka, Simurg, Semender, Hüt Hüt, Kaknus) birçok kültürde yer almaktadır. Her kültürün bu kuşlara yüklediği anlam olduğu için oluşan efsanelerde de farklılıklar bulunmaktadır. Divan şiirinde kullanılan bu kuşlarla ilgili kullanım kökenini ve tarihi süreç içerisinde değişiklikler olmuştur. Divan şairleri mitolojik kuşlarla ilgili öğeleri kullanırken mecazlarla özel bir hayal sistemi oluşturup yeni bir şiir dili yaratarak anlatım imkânlarını zenginleştirmişlerdir. Divan şairinin ve onları takip eden çağdaş şairlerin geleneğin kendisine sunduğu hazır malzemeyi yeni bir söyleyiş biçimi ile değerlendirmektedir. Behçet Necatigil bu malzemeyi yeni bir anlayış biçimi ile söylemeyi başarmıştır.

Benzer Belgeler