• Sonuç bulunamadı

MİTOLOJİ VE MASAL KAHRAMANLARI

Belgede Klasik Türk şiirinde haberleşme (sayfa 123-128)

Şehnâme’de gücü ve yiğitliği ile anılan kahramandır. Rüstem’in Semengân sultanının kızından olan oğludur. Rüstem, Sührâb doğmadan ülkesine döndüğü için birbirlerini tanımamaktadırlar. Babasını bulmak için yola koyulan Sührâb, Turan ordularının İranlılara karşı yaptığı savaşa katılır. Savaşta babasıyla çarpışan Sührâb hileyle alt edilir. Ölmek üzere olan Sührâb’la göz göze gelen Rüstem onun oğlu olduğunu anlar.75

Sevgilinin âşığı öldürdüğünü, yan bakışının gözlerine söylemesi gibi oğlu olduğu haberini de Rüsteme veren Sührâbdır:

104

Beni öldürdigini gamzesi dir çeşmine san Kendünün öz haberin Rüsteme Sührâb virür

Bursalı Rahmî (G 37/3 s. 321)

4.2. Âyine-i İskenderî

Âyine-i İskender, İskenderiye’de bir kulenin üzerinde, gemilerin limana giriş

çıkışlarını izlemek için yaptırılmış bir aynadır. İskender’in hocası Aristotales’in yaptırdığı plana göre inşa edilen bu ayna dünyayı gösteren ayna (âyine-i âlem- nümâ) olarak da bilinmektedir. Aşağıdaki beyitte şair, dünyanın hâlinden haberdar olmak için İskender’in âyine-i âlem-nümâ’sına gönderme yapmaktadır:

Yâ desem ahvâl-i ‘âlemden haberdâr olmaga Biri İskender biri âyîne-i ‘âlem-nümâ

Lebîb (K 13/28 s. 228)

4.3. Mecnûn

Leylâ ile Mecnûn mesnevilerinin erkek kahramanıdır. Leylâ’nın aşkıyla delirmesi ve çöllere düşmesiyle bilinir. Beyitlerde aklını yitirmiş olanlardan bahsedildiğinde Mecnûn hatırlanır. Deliler akıl kaydından kurtuldukları için ne duyarlarsa etrafa yayarlar. Bu yüzden, gizli sırların haberini veren deliler zümresinin dili fala bakmaktan uzak değildir:

Degil hâlî zebân-ı zümre-i mecnûn tefa‘ulden Peyâm-ı râz-ı pinhânî olur dîvâneden me’hûz

105

4.4. Ferhâd

Ferhâd ile Şirin hikâyelerinin erkek kahramanıdır. Şirin’in aşkıyla dağları delmiştir. Nigârî, dağları Ferhâd’ın değil Şirin’in aşkının deldiğini feryâd eden dağdan haber almıştır:

Neler itdiyse bana söyledi feryâd-ıla dâg ‘Aşk-ı Şîrîndir ol sanma ki Ferhâd itdi

Nigârî (G 666/4 s. 400)

Şirin, sürülerinin sütünü akıtmasını istediği için Ferhâd tarafından delinen dağın adı Bîsütûn’dur. Nigârî, kulağına gelen bir âh u sadâ ile Bîsütûn’dan ne kadar kazıcısı olduğunu haber almıştır:

Bîsütûndan haber aldım ne kadar kûh-keni Degmedi gûşuma bir âh u sadâdan gayrı

Nigârî (G 662/3 s. 397)

5. ŞEM’ VE PERVÂNE

Klasik Türk şiirinin âşık ile maşûku temsil eden mesnevilere konu olmuş iki kahramanıdır. Pervâne ışığa meyleder, şem‘in etrafında döner. Bir zaman sonra ışığın büyüsüne kapılarak kendini ateşe atar. Bu davranışıyla pervane, aşkı uğrunda kendini ateşe atarak canını feda eden sadık âşığı, şem‘ ise onun sevgilisini temsil eder.76 Klasik şiirde şem‘ ve pervane, âşığın ve sevgilinin çeşitli özelliklerinden haber vermesi ile konu edilmiştir.

106

5.1. Şem’

Arapça bir kelime olan şem’in Farsçası mumdur. Şem‘in yanmasıyla ortaya çıkan alev, dile teşbih edilir. Şem‘in alevi azaldığı zaman ortalığı daha iyi aydınlatması için fitilin ucu makasla kesilmektedir. Bu işlem, şem‘in dilinin kesilmesi olarak da adlandırılmaktadır. Fitili kesilmiş şem‘ daha iyi yanacak, alevi daha da artacak yani bir anlamda dilini uzatmış olacaktır. Dil uzatmak aynı zamanda bir kimseye kötü bir söz söylemek anlamına gelen bir deyimdir. Bu yüzden mecliste, sevgilinin yanağının parlaklığından haber vermek için dilini uzatan şem‘in dilinin kesilmesine şaşılmamalıdır:

Dil uzadur ki şevk-ı ruhundan haber vire Her meclis içre tan mı kesilse zebân-ı şem‘

Hamdullah Hamdî (G 80/3 s. 40)

Şem‘in yanarak erimesiyle etrafından akmaya başlayan damlalar gözyaşını andırır. Şem‘in gözyaşlarına bakanlar birlik bakışında âşığın gözlerinden haber alır, pervânenin de ağladığını duyarlar:

Sirişk-i şem‘a bakdık çeşm-i ‘âşıkdan haber verdi Olup vahdet-nazar pervâne giryân olduğun duyduk

Keçecizâde İzzet Molla (G 283/2 s. 504)

Mürşid, irşâd eden, doğru yolu gösteren kişidir. Sevgilinin sırrını hâl dili ile âşıklarına mürşid gibi bildiren şem‘dir:

Sıdkiyâ mürşid gibi ‘âşıklara tefhîm ider Sırr-ı ma‘şûkı zebân-ı hâl ile mestâne şem‘

107 Şem‘ yanıp yakılarak aşk haberini söylemektedir:

Söyledi sûz u güdâz ile mahabbet haberin Nehciyâ turdı yine tayy-ı lisân eyledi şem‘

Nehcî (G 172/5 s. 167)

Geceleri sabahlara kadar yanan ve sır saklamakta üstüne olmayan şem‘ en sonunda pervâneye bu hâlinden maksadının kendisi olduğunu söylemiştir:

Maksadım sensin benim de yanmadan şeb-tâ-seher Söyledi bu hâleti pervâneye ketmâne şem‘

Mehmed Sıdkî (G 123/5 s. 158)

5.2. Pervâne

Pervâne, geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebeklere verilen Farsça bir isimdir. Aynı zamanda haberci anlamına da gelmektedir.77 Pervâne bütün gece

yanmakta olan şem‘in etrafında döner durur, en sonunda ışıktan gözleri kamaşarak kendini ateşe atar. Eğer yanmadan şem‘e yaklaşabilmiş olsa şem‘in kulağına aşk sırlarını söyleyecektir:

Pervâne şem‘a yaklaşabilseydi yanmadan Esrâr-ı ‘aşkı söylemek ister kulâğına

Keçecizâde İzzet Molla (G 477/8 s. 612)

Pervâne âşık, şem‘ ise maşûktur. Pervâne nasıl ki her gece şem‘in etrafında dönerek kendi hikâyesini anlatıyorsa âşık da sevgilinin yanağına hicrân gecesini söylemek ister:

108 Şeb-i hicrânı gönül söyle ruh-ı cânâna

Şem‘e söyler gice her vâkı’asın pervâne

Kâmî (Mtl 141 s. 326)

Pervânenin (âşığın) ağzından haber almak kolay değildir, sırlar taşıyan olsa da sevgilinin sırrını söylemez:

Râzdârân olsa râzın söylemez cânânenün Çıkmadı gitdi dehânından haber pervânenün Nâbî (G 424/1 s. 780)

Âşık, şem‘in aşkıyla yanmakta olan pervâne gibidir. O da sevgilinin aşkıyla yanar. Âşık, kendisiyle aynı kaderi paylaşan pervâneden sevgilinin meclisinde şem‘in ayağının toğrağına yüz sürdükçe kendi yanıp yakılmasını da haber vermesini istemektedir:

Hâk-i pây-ı şem’-i bezm-i yâre sürdükçe yüzün Sûzişim ‘arz eyle ey pervâne Allâh ‘aşkına

Keçecizâde İzzet Molla (G 484/2 s. 616)

6. ÇEŞİTLİ ÂDETLER VE İNANIŞLAR

Belgede Klasik Türk şiirinde haberleşme (sayfa 123-128)

Benzer Belgeler