• Sonuç bulunamadı

Abrahams’a göre, köken olarak ayni sayılan Myken ile Minos kültürlerinin, Ridgeway’in araştırmaları ve Evans’ın kazıları ile birbirinden farklı oldukları kanıtlanmıştır.111 Mansel, Girit dilinin fonetik özelliklerine, coğrafya ve tanrı adlarına,

din özelliklerine bakarak, Anadolu’daki Karlarla yakın akraba kavimler ve Girit halkı arasında ilişki kurar.112 Alexiou da Mansel’e katılır ve İ.Ö.III. bin’in ortalarında

Anadolu’dan birtakım halkların Girit’e ve çevre coğrafyaya göç ettiklerini belirtir.113

Minoslar, daha eski ve farklı bir ırkın insanlarıdır ve kostümlerindeki ayrılık da, dikkat çekicidir: Kadın giysileri, bele sıkıca oturmuş dar ceketler, tümüyle sık farbalalı eteklerden oluşur. Broş veya fibula gibi giysiyi tutturan bir öge, görülmez. Oysa, Myken Döneminin Homerik Destanı’nda broştan, kadın kostümünün başlıca detayı olarak istisnasız söz edilir ve basit nitelikte tanımlanan, başka amaçlar için de kullanılan giysiler anlatılır.114

Petsofa ve Knossos’ta bulunan erken fayans figürinler, Yılanlı Tanrıça ve rahibesi, fresko üzerinde dans eden kadın figürü bize kadın kostümleri üzerine geniş bilgi verir. Genel olarak bu figürinlerde, kısa kollu dar bir ceket ve ayak çevresinde dik duran geniş bir etek görülür. Alt ve üst giysilerin bağlantısı, belin çevresindeki kalın, çift kuşakla gizlenmiştir. Yılanlı Tanrıça ve rahibesi, önde ve arkada hemen hemen dizlerinin üstüne gelen, iki yandan da kalçalar hizasına yükselen bir tür önlük kullanırlar. Detaya girdiğimizde Yılanlı Tanrıça; V biçimli, derin dekolteli, boyundan bele kadar göğüsleri bütünüyle açıkta bırakan bir ceket giyer. Dekoltenin iki kenarı, göğüslerin altında birleşecek biçimde şeritlenmiş, şeritler bir bağ dizisi içinde tutturulmuştur. Ceket, helezoni modelle kaplıdır (Alexiou’ya göre göğüslerin açıkta bırakılması, tanrıçanın ‘’ana’’ ve ‘’kadınlık’’ doğasının vurgulanmak isteğiyle

111 . Abrahams, s.2 112 . Mansel, ss. 49 - 57

113 . Stylianos Alexiou, Minos Uygarlığı, çev. Elif Tül Tulunay, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,

İstanbul, 1991, s. 19

ilişkilidir.115) Önlük, ‘’guilloche’’116 la bordürlenmiş ve beneklidir. Etekteki yatay

çizgiler, olasılıkla kumaştaki dokuma ipliklerini tasvir eder, kenarı ağ biçiminde bantla süslenmiştir. Tanrıçanın kuşağını, birbirine dolanmış iki yılan oluşturur. Şapkası, yüksek bir polostan oluşur, olasılıkla kumaş veya ketenin bir tür kalıp çevresine sarılmasıyla meydana gelmiştir. Bu ceket ve önlük tipi, J.L.Myres tarafından işaret edildiği üzere, günümüzde Avrupa’nın dağlık bölgelerinde yaşayan başta İtalya olmak üzere İsviçre, Trol, Norveç ve Pireneler’deki köylüler tarafından sıkça giyilir. Üstelik, Norveç ve İsviçre’de, Minos sanatında betimlendiği gibi benzer biçimde, yelpaze gibi şapka da görülür.117 (Şekil 23 )

Kostümün kuralı, daima ayni olmakla birlikte moda, detayda farklılaşır. Örneğin rahibenin eteği, birbirinin üzerine gelecek biçimde, olasılıkla bir temele (kalıba) göre iliştirilerek dikilen yedi tane farbaladan oluşmuştur.118 Erhat ise,

Séveryns’ten bir bilgi aktararak ‘’tanypeplos’’ sıfatının ‘’gergin giysili’’ anlamına geldiğini ve Girit kadınlarının eteklerini balinalı veya çemberli bir alt etekle gerdiklerini belirtiyor.119 Petsofa figürinlerinden birinde ise ceket, ensede yüksek bir

yaka ile son bulur. Bir fresko üzerinde tasvir edilen danseden kadının eteği, üç volandan ibaretmiş gibi görünür. Ayni figürde göğüs, açık bırakılmamış fakat, ceket içine giyilen, iyi kalite ketenden yapılmış, sıfır yakalı bir bluz vardır. Knossos’tan ‘’Parisli Kız’’ olarak adlandırılan bir freskoda ise, bağcığın enseye kadar yükseldiği ve püsküllü uçları bele kadar sarkıtılmış sırtta yüksek bir kuşak göze çarpar.120

Mansel, bu bağcığı ‘’kutsal düğüm’’ olarak nitelendirir.121 (Şekil 24 a – b - c )

115 . Alexiou, s. 106

116 . Guilloche: Bir desen türüdür. Dalgalı çizgilerden oluşur. 117 . Abrahams, ss. 10 – 11, 13

118 . Abrahams, s.11

119 . Homeros, İlyada, Çev. Azra Erhat – A.Kadir, Can Yayınları, İstanbul, 2001, (İlyada), s.

55

120 . Abrahams, s. 12 121 . Mansel, s. 42

Aktarılan kostüm örneklerinin hiçbirinde, fibula, broş gibi kumaş parçalarını birleştiren herhangi bir kanıt yoktur; giysiler, belli ki incelikli bir dikiş sistemiyle düzenlenmiş, fakat bağlayıcı unsur olarak enli kuşaklar ve karşılıklı gelen şeritler dışında başka bir şey tasvir edilmemiştir. Fibulanın kullanımı, sanat dallarının hiçbirisinde görülmez; fibula, daha sonraki dönemde Myken mezarlarında bulunmuştur, bunlar da Orta Avrupa’dan istilalar yoluyla Yunanistan’a gelen Akha uygarlığı tarafından tanıtılmıştır. Petsofa’da bulunan, açıkça düğme ve ilikle bağlanmış, beyaz boyalı bilezikli bir el parçası vardır; bu birleştirme yönteminin Giritlilerce bilinmesinden itibaren, olasılıkla kadın etekleri belde, düğmeler ve ilikler aracılığıyla tutturuldu, kuşakla da kapatıldı. Tıpkı, günümüz bluz ve eteklerinde olduğu gibi.122

Girit’teki arkeolojik buluntular, kumaş giysi yanında deri ve posttan yapılmış giysilerin de kullanıldığını gösterir. Ayrıca deri etek ve önlükler de kullanılmıştır. Bunlar, Sümer tipi olarak nitelendirilen post eteklerdir (kaunakes).123 (Şekil 25 )

Erhat’ın Homeros İlyada’sındaki önsöz açıklamalarında belirttiği gibi, Minos giyimi ile Anadolulu kadının giyimi arasında benzerlik olsa gerektir. Anadolu’da kadın giysisinde kemere çok önem verilir, ‘’bathyzonos’’ (derin kuşaklı) deyimi, işlemeli, püsküllü kuşağın sıkı bağlanıp bele derinlik verdiği ve Girit fresklerinde görüldüğü gibi göğsü yukarıya kaldırdığı anlaşılır.124

Girit kadınlarının şapkaları, Petsofa’dan terra-kota parçalardan örneklendiği gibi, çeşitlidir. Şapka, kalıp içine sıkıştırılmış düz, yuvarlak veya oval materyal parçalarından ibaretmiş gibi görünür; bazen, enseye doğru kapanmış ve başın çevresinde bükülmüş, yükselmiş, yüze doğru eğilmiş; bir başka örnekte, şapka kenarı dalgalıdır ve çiçeklerle süslenmiştir; sık sık büyük, kenarsız, önde bir noktada

122 . Abrahams, ss. 13 - 14 123 . Yıldız, s. 53

daralan şapkalar yapılmıştır. Bu model, ayni zamanda Geç Myken terra-kottalarında da görülür.125 (Şekil 26 )

Mısır ve Mezopotamya’da sadece bir tabanla başlayan sandalet tipi deri ayakkabı kullanımı, Akdeniz çevresinde hızla yayılmıştır. Girit’te de spor yapanların ve askerlerin ayağı örten ayakkabılar giydiklerini, özellikle Knossos betimlerindeki bu ayakkabıların kalın deri tabanları olduğunu, renkli bağlarla bağlandığını görmekteyiz. Ayrıca üst kısımlarının esnek olması için deri veya kumaş kullanıldığı söylenebilir.126

(Şekil 27 a - b )

Saç biçimleri, tasvirlerde görüldüğü üzere, ya şapkalı ya da uzun saçlar, lüleler biçiminde kıvrılmıştır. Knossos Sarayı freskosunda olduğu gibi bazen de bir bantla çevrelenmiş, saç süsleri ve boncuklarla süslenmiştir. (Şekil 28 )

Girit halkı altını Sina Yarımadası’ndan ve Anadolu’dan elde etti. Altını diadem, saç tokaları, gerdanlıklar, ince zincirler ve küçük hayvan figürleri gibi süs eşyalarının yapımında kullandılar. Süs eşyalarını hem kadınlar hem de erkekler takıyordu. Saraylar Öncesi Çağ’ın başlarında pişmiş topraktan boncuklar kullanan Minos halkı, artık yarı değerli taşları kullandılar: Girit dağ kristali, mor ametist, kırmızı karneol, çeşitli boncukların ana malzemesi oldu. Halk tabakası ise, basit taşları kullandı. Bulunan fayans boncukların yapımı da Mısır etkili olabilir.127

Minos altın işçiliğinin en eski örnekleri, oldukça basit ve kaba işçiliklerine karşın biçim ve teknik bakımından Sümer etkilerine sahiptir. İnce altın şeritlerden yapılan diademlerin bazılarında, kabartma geometrik desenler veya hayvan figürleri görülür. Çok sayıdaki saç süsü altın iğnelerin baş kısımları, çiçek biçimindedir. Kolye pandantiflerinde de ayni çiçek motifleri gözlenir. Bilezikler, şerit

125 . Abrahams, s. 12 126 . Yıldız, s. 31

127 . Stylianos Alexiou, Minos Uygarlığı, Çev.Elif Tül Tulunay, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,

bilekliklerdir, ya masif tel halkalardan ya da başka bir metal üzerine aplike128 edimiş

ince altın levhalardan oluşturulmuştur. Erken Minos Dönemine ait bu buluntular arasında küpe ve yüzük olmaması, bu türlerin o dönemde moda olmadığını düşündürür.129

Orta Minos Döneminden itibaren kuyumculukta, telkâri ve granülasyon teknikleriyle daha ayrıntılı bir süsleme işlemi başlar. Güçlü bir Mısır etkisi gösteren fayans, süs taşı kakmalar ve geometrik çizgiler görülür. Bunlar bölmeli mine tekniğine130 benzer. İ.Ö. 1700’lü yıllarda baş süsleri, ince bir işçilikle üretilmiş iğne ve

küpeler moda olur. Küpeler, içi boş ve halka biçimleriyle Sümer modellerine benzer. Mühür yüzük kullanımı da başlar. Mühür oymacılığı, geleneksel Minos el sanatlarındandır ve bu dönemde mükemmelliğe ulaşır. Karneol, akik, kuvars gibi sert süs taşlarının üzerine işlenen motifler, hayvan, tanrıça, yazı işaretleri ve büyülü sembollerdir. Bu motifler, ince hatlarla işlenmiştir. Yüzükler, Mısır modellerine benzer, bir dönem skrabe formu kullanılır. Yüzük taşları, genellikle ovaldir. Mühür taşı kullanılmayan yüzük tiplerinde ya mühür doğrudan metal üzerine işlenmiş ya da kakma süs taşı kullanılmıştır. Olgun Dönem’e ait en ilginç takılardan biri de, Aegina Adası’ndan geldiği kabul edilen define grubundan bir takıdır: İki ucuna erkek profilleri işlenmiş bir altın paktoralin131 alt uçlarından on yuvarlak sarkaç iliştirilmiştir. Takıdaki erkek profilleri, saray duvar resimlerindeki insan profillerine benzer.132 Bir

128 . Aplike: Bir motifi farklı malzemeden bir yüzey üzerine çeşitli yöntemlerle tutturma, monte

etme (Türe)

129 . Türe, Öykü, s.50

130 . Mine tekniği: Renkli cam kırıklarının dövülüp toz haline getirilerek takı yüzeyinde

hazırlanan yuvalara doldurulması tekniğidir. Takı fırınlanınca cam tozu eriyerek renkli cam halinde yuvayı doldurur. (Türe)

131 . Paktoral: Erkeklerin bir rütbe veya statü göstergesi olarak kullandıkları, çoğunluğu hilal

biçimli plakadan yapılmış iri göğüs takıları.(Türe)

kadın takısı olmamakla birlikte, takıdaki figürün duvar freskleriyle paralellik göstermesi açısından ilginç bulunup çalışmaya konulmuştur.

İ.Ö.1450’lerden başlayarak Myken saraylarına ulaşan Minos takıları, yerel atölyeler tarafından kopya edilir. Ancak bu kopyalar, düşük kalite kopyalardır, Minos – Myken üslubu altında Minos uygarlığının çökmesinden sonra da uzun süre devam eder.133

Ön Asya ve Mısır etkilerine karşın, Minos sanatının natüralist anlatımı, özgün bir yorum ortaya koyar. Girit kuyumculuğunda çok kullanılan motifler şunlardır: Argonaut, çift argonaut, ahtapot, midye kabukları gibi deniz canlıları, gül, rozet, zambak, lotus, papirüs. Bu motifler, vazo ve duvar resimleriyle üslup bütünlüğü gösterir. Bu pastoral çizgiye güzel bir örnek, Aegina define grubundan olan bir pandantifte görülür: Nilüfer çiçekleri arasında bir doğa tanrıçası işlenmiştir. Bu tanrıça, iki su kuşunu boyunlarından tutar. İki yanda, uçları yılan başlarıyla biten kıvrık ikişer figür bulunur.134 Schmidt ve diğerlerinde bu motiflere kolye ucu olarak

kullanılan yaban keçisi, yaprak, kalp ve geometrik biçimlere dönüştürülmüş hayvan figürleri de ekleniyor. Girit’te altın bulunmadığından, özellikle altın boncukların yapımında daha ucuz malzemenin altınla kaplandığını da belirtiyor.135 (Şekil 29 a - b )

Bu bölümdeki taşların ve motiflerin anlamlarına gelince, karneol, koyu kırmızı akiktir.136 Argonaut, Minos uygarlığında karşılıklı iki J spiral ve bir tek J spiralden

oluşan dekoratif bir figürdür.137 Spiral / helezon motifi, en eski kozmik

simgelerdendir. Kuzey Avrupa ülkelerinin güneş kültünden Yunanistan, Ege Adaları, Anadolu, Orta Doğu, Hindistan ve Asya içlerine kadar yayılmıştır. Büyüme ve

133 . Türe, Öykü, s. 51 134 . Türe, Öykü, ss. 50 - 51

135 . Doris Schmidt ve Diğerleri, Eine Modereise ins Antike Griechenland, Heidelberger

Textilprojekte;2, Schneider Verlag Hohengehren GmbH., Baltmannsweiler, 1994, ss. 86 - 87

136 . Bakınız, Mezopotomya bölümünde, akik (agat). 137 . Türe, Öykü, s. 153

gelişmeyi ifade eder. İ.Ö.III.binde Ege Adaları, Anadolu ve Kuzey Mezopotamya takılarında görülen az sarmallı çift spiraller, bereket simgesi koç boynuzu ile sonsuzluk simgesi spiralin birleştirilmiş yorumunu ifade eder. Geometrik desenlerden üçgen, Paleolitik Çağda kadın üreme organının şematik anlatımından yola çıkıp bereketi simgeler. Evrenin dört temel elementi olan hava, toprak, su ve ateş, kare ve eşkenar dörtgenin dört eşit kenarıyla simgelenir ve bu zıt unsurlar arasındaki kozmik dengeyi anlatır. Yaban keçisi, bereket boynuzu ile ilgili bir Yunan mitinde yer alır: Güneş tanrısı Helios’tan doğan keçi, Girit’te İda Mağarasında Zeus’a süt annelik yapmıştır. Bebek Zeus, bu keçinin bir boynuzunu koparmış ve içini çiçek ve meyvelerle doldurup Nymphalara vermiştir. Ayrıca, yine Girit’le ilişkili Minotaurus efsanesinin kökeninde de ‘’boynuz’’ motifi yatar. Erkek tanrıların döl gücünü simgeler.138

Makyaj konusunda belki de en iyi örnek, ressam Toulouse Lautrec’in çizdiği kadınlara benzerliğinden dolayı ‘’Parisli Kız’’ adını alan duvar freski figürüdür. Bu figür, gözüne sürmeler çekmiş, dudaklarını kırmızıya boyamıştır.139

138 . Türe, Sembol, ss. 57 – 60, 76 - 77 139 . Mansel, s. 42

Benzer Belgeler