• Sonuç bulunamadı

Metnin Dili ve Üslubu

BATI TESİRİ ALTINDA GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA DİDAKTİZM:

A-) Metnin didaktik analizinde etkili olacak bilgilerin sağlanmasına yönelik etkinlikler:

2. Metnin dili ve üslubu: Metnin dili ve üslubu değerlendirilirken hedef kitle dikkate alınır.

1.2. Didaktik Metin İncelemesinde Metne Derinlemesine Bakış

1.2.2. Metnin Dili ve Üslubu

Kutadgu Bilig, Karahanlı Dönemi Türkçesi olan Hakaniye lehçesi ile ve araştırmacıların genel kanaatine göre de ilk olarak Arap alfabesi ile yazılmıştır. Eserde “Han dili” olarak nitelendirilen Hakaniye lehçesi, Orta Asya Türkçesinin İslâm medeniyeti tesiri altında yeni kelimelerle birleşip yeni bir vezin ve şekil

sistemini de benimsemiş şekli olarak kabul edilmektedir. (Banarlı, 1998; 232.) Kutadgu Bilig’de normal olarak Eski Türkçenin kelime kadrosuna, İslâm medeniyetinin kavramlarını karşılayan Arapça ve Farsça sözcükler de girmiştir. Ancak çoğu kaynakta bu kelimelerin normal ölçüde olduğu ve Kutadgu Bilig’in dilinin henüz saflığını koruyan bir Türkçe olduğu savunulmuştur. (Kaplan,1996; 52– 55.) Türklerin İslâm kural ve akidelerini kendi hayatlarına mal ettikleri, aşağı yukarı aynı devirlerde yaşamış olan İbn-i Sinâ ve Farabî gibi Türk âlimlerinin eserlerini Arapça yazdıkları ve dinî lisan olan Arapça’yı bilerek eserlerini Arapça yazmanın bir saygınlık ifade ettiği bu dönemde bir devlet büyüğü olarak Yusuf Has Hacib’in eserini millî bir farkındalıkla Türkçe yazması, eserin dili ile de didaktik bir etki yaratmayı hedeflediğini düşündürmektedir. Zira Divân-ı Lügati’t Türk’ün de yazıldığı bu dönem Türkçe ile Arapçanın temas halinde bulunduğu ve dil bilincine en çok gereksinim olduğu zamandır.

Sâfî Türkçe ile yazılmış olduğu beyan edilen Kutadgu Bilig’de aruzun da ilave parçalardaki kafiye dışında, pürüzsüz bir şekilde kullanıldığı kabul görmektedir. (Kaplan, 1996; 52–55.)

Kutadgu Bilig yarı hikâye, yarı temsil tarzında yazılmış olan, arada hareketi hazırlayıcı ve izâh edici monologların ve canlı tasvirlerin bulunduğu bir eserdir. Eserin yapısını dört kişi arasında geçen diyaloglar oluşturmaktadır. Bu dört kişi bazı kavramları temsil etmektedir. Soyut kavramların bu şekilde somutlanmış olması eserin didaktiği açısından önemlidir. Alegorik nitelikteki eserin yükseldiği dört ana temel vardır:

1- Doğru Kanun ( Köni Törü), Kün Togdı ( Hükümdar) 2- Saadet ( Kut) Ay Toldı (Vezir)

3- Akıl (Ukuş) Ögdülmiş (Vezirin oğlu)

4- Hayatın sonu (Akıbet- Kanaat) Odgurmuş (Zâhid- Ögdülmüş’ün akrabası) Yusuf Has Hacib her biri altın değerindeki nasihatlerini Kün Toldı, Ay Toldı, Ögdülmiş ve Odgurmuş adlı alegorik şahsiyetlerin dilinden vererek eserini

sıkılmadan okunacak akıcılığa kavuşturmuştur. Kutadgu Bilig’de insanların her iki dünya için ele geçirmek istedikleri saadet ile bütün kâinatın üzerine kurulduğu kanun arasındaki konuşmalar, o devrin ferdî ve toplumsal ahlâk prensiplerine; akıl ile devam eden konuşmalarda da toplum hayatının, bilgi teorisinin ve hayat felsefesinin bütün meselelerine değinilmiştir. (Kafesoğlu,1970; 1–38.)

Eser bir münazaraya, atasözleri ve bilge deyimleriyle süslenmiş diyaloglu bir sahne yazısına benzemektedir. Konu, “kut”un elde edilmesidir.

Sahneler hükümdarın vezirini çağırmasıyla başlar. Hükümdarın ya canı sıkılmakta, kafasına takılan bir sorun hakkında sohbetinden zevk aldığı vezirinin görüşünü almak istemekte ya da ülkenin durumuyla ilgili bilgi edinmek arzusunu duymaktadır. Eserin genelinde konuşmalara başlamadan önce tarafların hükümdarla karşılaşması ve ilk hitap meselesi sanatkârâne işlenmiş edebiyat cevherleridir:

HÜKÜMDARIN ÖGDÜLMÜŞ’E SUALİ: İlig bir kün oldrup kör ögdülmişig

Okudı ayıttı keçer kün işig (B: 3097)

(Hükümdar bir gün yalnız otururken, Ögdülmiş’i yanına çağırttı; günlerin nasıl geçtiğini ve işleri sordu.)

Negü teg keçer kün ay ögdülmiş ay

Çıgaymu telim boldı ilde ya bay (B,3098.)

(Ey Ögdülmiş, söyle, gün ve aylar nasıl geçiyor; memlekette yoksul mu çoğaldı yoksa zengin mi?)

İl içre negü bar yaragsız yavuz

(Memleket içinde kötü ve uygunsuz neler var; bana halkın durumunu anlat, benden bir şey gizleme.)

Budun tillerinde negü söz yorır

Söküşmü telimrek ya ödi gelir (B, 3100) (Halk arasında ne gibi sözler dolaşıyor, övenlerim mi daha çok yoksa zammedenlerim mi?)

Münümmü öküşrek azu erdemim

Ayu bir manga sen kılayın emim (B, 3101)

(Kusurum mu daha çok yoksa erdemlerim mi; bana söyle ben de ona göre tedbir alayım.)

Tezatlara dayalı, istifhamla akıcılığın sağlandığı bu beyitler, okuyucunun konuya ilgisini uyandırmaktadır. Kutadgu Bilig’de selâm iki şekilde gerçekleşmektedir: Bunlardan ilki “yer öpme” şeklinde gerçekleşir. Ondan sonra bir Türkçe temenni gelir. Diyaloglar çoğu yerde sadece bir temenni ile başlar. Temenniler; değişik kalıplarda olup birbirine benzeyen kelimelerle, genellikle hükümdara, bazı mısralarda da devlet ve memlekete olan iyi dileklerdir. Temennilerde dikkati çeken bir nokta da her birinin kısa ve öz olup, hiçbirinde laf kalabalığının bulunmamasıdır. Bu tercihte eserin didaktik hedefinin etkisi mevcuttur. Yazar, okuyucunun dikkatini daha ziyade görüşülecek konuya çekme gayreti içerisindedir:

ÖGDÜLMİŞ’İN HÜKÜMDARA CEVABI:

“Ögdülmiş yer öptü ve dedi ki: Ey hükümdar, Tanrı sana devletin başında uzun ömürler versin. Ben senin himaye ettiğin bir kulunum, hizmetkârınım; hükümdar için canım fedâ olsun. Babamın canı hükümdarın hizmetinde fedâ oldu; Tanrı sana bu kulu da fedâ etsin.”(B,153-154-155.)

Konuşmalar fasıla halinde geçerken devletli, haşmetli yerine en çok ilig kutı, bundan başka sık sık “ay ilig” veya “ilig, ay beg” tabiriyle hitap edilir. Kutadgu Bilig’deki bu hitaplar ve soru-cevap şeklinde gelişen diyaloglardaki açıklamalar bir tiyatro metnini aratmaz:

“Ögdülmiş yanıt verdi ve söze başladı; bunun aslını açıklayayım dedi.” (B, 1817.) “Hükümdar bu sözleri işitti, sevindi ve şöyle dedi: Ey sözü akıl ve bilgiden ibaret uyanık adam.” (B, 1872.)

Karşılıklı konuşmalarla konular teker teker irdelenip nihayetlendirilirken düşünceyi geliştirmek için yer yer tanık gösterme usulünün tercih edildiği görülür. Bu tercih eserin iletilerini de güçlendirir: “Bilgisi herkesçe bilinen bilge halka şunu bildirmiştir: Kızdıkları zaman beylere yaklaşma. Bilgili hâkim daha iyisini söylemiş: Beyler hiddetlendiklerinde ateş ve zehir gibi olurlar.” (B, 778-779) “Görmüş geçirmiş şu ak-sakal, şu Türkçe mesel, bu hususta bak ne der: Kişi Tanrının fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur, işi günden güne yoluna girer.” (B, 1798-1799.)

Ögdülmüş’ün konuşmaları bir nasihat ile biter. Bu nasihatı Ögdülmiş etkili bir ifade ile bazen kendisi yapar, bazen de bu şekilde atasözü ve bilge deyimlerinden yararlanır. Ögdülmiş’in konuşmasının sonunda gereklilik ve emir kipinde kurduğu bazı nasihat cümleleri:

“Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse söylesin ona inanmamalı.” (B, 1831)

“Şarap içme, fesada karışma, ırak dur; zina yapma, fısk ve fücur ile kara yüzlü olma.” (B, 1334.)

“İyi insanlara her türlü iyiliği ver; onları sevindirmeli, onlara yük yükletmemeli.” (B, 2304.)

Kutadgu Bilig’de bütün bu üslûp özelliklerini kapsayan ve sürükleyiciliği sağlayan asıl anlatım tekniği ise şüphesiz tahkiyedir. Tahkiyeli üslûp metnin bütününe hâkim olmakla birlikte, bazı bölümlerde –etkileyici betimlemelerle- bariz bir şekilde onun bu kuvvetinden faydalanıldığı görülür:

“İyi terbiye, iyi tavır ve harekete sahip olan Ögdülmiş, “Baş üstüne” diyerek kalkıp çıktı. Atına bindi evine doğru hareket ederek gelip indi; evine girdi, yaka ve kuşağını çözdü. Güneş döndü. Başını yere yaklaştırdı, dünyanın aydınlık yüzü kırmızı sise büründü. Perçemini aşağı salıverdi, parlak yüzü kapandı ve güzel zülfü her yanı kapladı. Kalkıp abdest aldı ve yatsı namazını kıldı; döşek istedi ve yatıp biraz uyudu. Birden silkinerek tekrar uyandı, başını kaldırdı; sis, gökyüzünü kara zenciye döndürmüştü.” (B, 3281-3282-3283-3284-3285-3286.)

Yazar, eserinde kendi arasında kafiyelenmiş beyitlerin yanında yeri geldikçe ve söz düşürerek yer verdiği manilerle de anlatımı güçlendirmeye çalışmıştır:

Kendisini sevdirmiş insan ne diyor, bu beyti oku: Könül kimni sevse körür közde ol

Közün kança baksa uçar yüzde ol Könülde negü erse arzu tilek

Ağız açsa barça tilin sözde ol (B, 3479-3480-3481.)

(Gönül kimi severse gözünün önünde hep onu görür. Göz nereye baksa orada onun hayali uçar. Gönülde arzu, dilek ne ise insan ağzını açınca hep ondan bahseder.)

Bu dünya işi kör oyun ol oyun Oyunka katılma nerek bu oyun

İdi’n yarlığı kıl özin kullukı.

(Bu dünya işi oyundur, oyun. Oyuna katılma nene gerek bu oyun. Tanrının emirlerine uy kulluğunu bil eğer böyle yapmazsan boynunun girmesine hazırlan.)

Eserde bu şekilde 174 dörtlük bulunmaktadır. Özetle eser, zihinsel platformda alegorik anlatıma ve atasözü niteliğinde söyleyiş özelliklerine, fiili platformda da soru-cevap ve tahkiyeye dayalı bir üslûba sahiptir. Bunlara şiirsel ve seciyeli anlatımı da katarsak; Kutadgu Bilig’in üslûbundaki bu çok renkliliğin, eserin didaktik incelemesinde dikkat çekici bir unsur olduğunu söyleyebiliriz.