• Sonuç bulunamadı

Metindeki Didaktik Metot ve Teknikler ve Metnin Didaktik Sistematiğ

BATI TESİRİ ALTINDA GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA DİDAKTİZM:

A-) Metnin didaktik analizinde etkili olacak bilgilerin sağlanmasına yönelik etkinlikler:

3- İnsan erdemli olmalıdır: Toplumda ve toplumun bulunduğu medeniyet çerçevesi içerisinde iyi kabul edilen davranışlara, huylara ve düşüncelere erdem

1.2.6. Metindeki Didaktik Metot ve Teknikler ve Metnin Didaktik Sistematiğ

Edebiyatımızın ilk didaktik eserleri arasında sayılan Kutadgu Bilig, öğretim stratejileri yöntem ve teknikleri açısından gösterdiği çeşitlilik dolayısıyla didaktik açıdan oldukça başarılı kabul edilmektedir.

Eserin yazılış amacı, yazıldığı dönem, üslûp, tür ve şekil özellikleri ile iletileri bize Kutadgu Bilig’in didaktik yapısı hakkında önemli bilgiler vermektedir.

Kutadgu Bilig belli bir amaca hizmet için yazılmıştır. Eğitsel ve öğretsel ögeleri içinde barındıran eserde iki öğretim stratejisinden faydalanılmıştır ve eserde kullanılan öğretim yöntem ve teknikleri bu stratejilere bağlı olarak gelişmiştir. Eserde iki temel öğretim stratejisi olan sunuş stratejisi ve buluş stratejisi kullanılmıştır. Konu alanının kavramlarının, ilkelerinin, fikir ve süreçlerinin organize edilerek sunulduğu, genelden özele doğru yani tümdengelim metoduna dayanan öğretim stratejisi sunuş stratejisi; öğretimin tümevarım yaklaşımıyla işlenip taliplerin sezgisel düşünme güçlerini geliştirerek, konulara ilişkin kanıtlarla tahminde bulundukları öğretim stratejisi de buluş stratejisidir. Birbirini destekler nitelikteki bu iki strateji bilişsel ve duyuşsal iletilerin kazandırılmasında önemlidir. (Senemoğlu, 2000; Küçükahmet, 2003; Demirel, 2003.) Kutadgu Bilig’de bütüne hâkim olan strateji ise sunuş stratejisi olmuştur. Bu yaklaşım dolayısıyla eserde öğretimin dört temel özelliğini görmek mümkündür:

ƒ Yoğun iletişim ve etkileşim. ƒ Bol örnek kullanma.

ƒ Genelden özele, bilinenden bilinmeyene, yakından uzağa, soyuttan somuta vesaire öğretim ilkelerinin gözetilmesi.

ƒ İlerlemenin basamak basamak sağlanması.

Giriş bölümlerinin vazgeçilmez stratejisi olan sunuş yönteminde, öğretimin ilk aşamasında talibi hedeften haberdar etme ve güdüleme vardır. Kutadgu Bilig’de talibin dikkatini çekmeyi Yusuf Has Hacib eserin ismi ile başarmıştır. Kutadgu Bilig’i yani “saadete kavuşma, huzurlu ve mutlu olma bilgisini” görenler bunların neler olduğunu elbette merak edecek ve eserin kapağını büyük bir iştahla açacaklardır.

Eserin 74 beyitlik uyaklı giriş bölümünde ise kadrini ancak bilgili kişilerin bileceği bu eserin hedefinin hükümdarlara faydalı olup yol göstermek olduğundan

bahsedilmiş (B,34-35-36-37-38-39-40.), eserin fevkalâdeliğine ve faydasına kanıt olarak da eserin ulaştığı bölgelerdeki illerin hâkimleri ve âlimlerince makbul görerek, her birinin ona türlü ad ve lakaplar vermesinden bahsedilmiştir. (Kutadgu Bilig, Mensur Önsöz, s.69.)

Eserin başında, okuyucunun motivasyonunda olumlu tesir yaratan övgü dolu deyiş ve sanatkârâne söyleyişlere dayalı şaşaayı barındıran, daha önemlisi İslâmî eserlerdeki rutin fakat din duygusuna dayalı birlik ve beraberlik halkasını meydana getiren bölüm bulunur. Bu rutin giriş, yazar ile okuyucusu arasındaki empatiyi güçlendirir. Yakınlığı ve bağlılığı sağlar. Okuyucunun yazara olan inancını pekiştirir. Mehmet Kara “Bir Başka Açıdan Kutadgu Bilig” adlı çalışmasında eserin hadis ve âyetlere dayalı olduğunu beyan eder ki bunda büyük ölçüde haklılık payı vardır. (Kara, 1998; Giriş.) Bu durumun baştan itibaren esere olan itimadı güçlendirip iletilerin hedefe ulaşmasında etkili olduğu gerçektir. Bu tip bir tutum, eğitim öğretim ilkelerinin bilimsel ve düşünsel tekniklerinin dışında duygusal bir tekniktir ve genel bir yargı olarak, insanlara ulaşmak için duygu yolunun düşünce yolundan daha kısa olduğu kanaati vardır.

Girişten sonra yazar eserini dayandırdığı genel kavramlardan bahseder. Bilgi ve aklı tanımlar ve gerekliliğini anlatır. Bu bölümde düşünceyi geliştirme yollarından olan tanık göstermeden azami derecede faydalanıldığı görülür:

Buna tanık olarak işte şu söz geldi.

Bu sözü işit ve bu hususta sözünü kes (B.153) Anlayış nerede olursa orası ululuk bulur

Bilgi kimde olursa o büyüklük bulur (B.154)

Bu bölümde bilgisizlik hastalığa, bilge-âlim de bilgisizliğin ilacını bilen bir doktora benzetilerek kavramlar somutlaştırılır. Bilgi ve aklın erdem ve faydaları anlatılır. Dilin erdem ve kusuru; faydası, zararı anlatılır. Karşılaştırma metodundan

yoğun bir şekilde faydalanılmış olan bu bölümlerde, tanık gösterme metodunda dikkati çeken bir husus da tanık olarak işaret edilen sözlerin tanıdık olmasıdır:

Dilinden eziyet çeken adam ne der, işit;

Bu söze göre hareket et bunu daima aklında tut, (B.165) Dilim bana pek çok eziyet çektiriyor;

Başımı kesmesinler de ben dilimi keseyim. (B.166)

Bu husus genel kabullerin itibarından faydalanarak bilinenden bilinmeyene yükselmede etkilidir. Aynı işlemle eserin öğretici hüviyetinin sıkıcılıktan sıyrılması da amaçlanır. Eserde bulunan 174 adet mani de bu amaca hizmet etmektedir.

Bundan sonraki kısımlarda Yusuf Has Hacib, öğretmek istediklerini temsil tarzında izâh edici diyaloglarla okuyucuya sunar. Kavramlar canlanmış, birer şahsiyet olmuş; karşılıklı konuşmaktadır. Soyut-somut, bilinen-bilinmeyen ve uzak- yakın ilkelerine hizmet eden bu alegorik yapı öğretici ile öğrenenler arasındaki ilişkiyi sıkıcı olmaktan kurtarmıştır. Eserdeki şahsiyetler temsil ettikleri vasıflara uygun davranarak onları âdeta görselleştirirler. Öğretimde insanın görerek öğrendiklerini, teorik bilgilerden daha çabuk kavradığı ve daha zor unuttuğu kabul edilmektedir. (Doğan, 1982.)

Kahramanlar arasındaki yoğun ilişki ve etkileşimlerle iyiler ve kötüler sunulmuştur. Vasıf ve erdemlere dair bütün iletiler giriş bölümünde kıymetinden bahsedilen değerler ölçüsünde işlenerek basamak basamak ifadesini bulmuştur. Bu bölümlerde soru-cevap tekniği, öyküleme, canlı tabiat tasvirleri ve geçmişten misaller okuyucunun ilgisini cezp ederek; akıcılığı sağlamış, öğrenmeyi kolaylaştırmıştır. Eserin daha önce ayrıntısı ile ele aldığımız üslûp özellikleri bilgilerin öğretilmesi ve kalıcı olmasında oldukça etkilidir. Eserin bütününde kafiyeye dayalı dilsel âhengin de desteklediği ve Comenius âhengi diyebileceğimiz fikirler, kelimeler ve eşyalar arasındaki benzerlikleri bularak bu benzerliklerden fayda etmeyi amaçlayan âhenk, eserin didaktik yapısının kalın bir çizgisini

oluşturmaktadır. Kahramanlar ve kahramanların vasıfları ile bu kahramanlara verilen adlar arasındaki ilişki ve bu karamanlarının eşya ile ilişkilerinin onların adlarına ve sahip olduğu vasıflara göreliği metin didaktizmine uygundur.

Comenius’un didaktizmin sacayakları içinde saydığı ayanîlik ve kıyaslama prensibi de eserin didaktizm büyütecinde diğer kalın çizgileridir. Ayanîlik, yani fikirler ve eşya arasındaki ilişkiyi gerçekleştirerek, öğretimde eşya kullanarak düşünceyi somut hale getirmek; eserde birtakım kavramların, değerlerin birer insan kimliğine bürünmesiyle ortaya çıkmaktadır. Kıyaslama prensibinin varlığını da biz, ilk etapta; öğütlenen bir davranışının akabinde hemen karşıtının verilmesi ile ve bu şekilde bir kavramın karşıtı ile tanımlanma gayretinden çıkarıyoruz. Daha sonra da Ögdülmüş’ün mevsimlerin değişimine ve günlerin akıp gitmesine hayret edip, dünyanın doğal tavrını kendi hayatına kıyas etmesinden çıkarıyoruz ki -zaten Comenius’un da kıyaslama prensibinden kastı budur- kişinin doğruyu bulabilmesi için çevresinde olan biteni kendine kıyas edip ona göre davranması gerekir, Ögdülmüş’e de vezirliği bırakmayı düşündüren bu kıyasın neticesidir. Bu durum okuyucuya gerçeği ve doğruyu arama yolunda verilen didaktik bir ipucudur.

Sağlam didaktik prensipler üzerine kurulmuş eserin didaktik sistematiğinde bazı yerler de aksamalar da görülür. Aytoldu’nun oğluna diyaloglar halinde verdiği öğüt dolu vasiyetnâmesinden sonra Hükümdar ile Ögdülmüş arasındaki muhabbette saray hizmetlilerinin görevlerinin peşi sıra anlatılmasının soru-cevap şeklinde olmasına rağmen, cevaplarda düz anlatımın ağır basması nedeniyle olsa gerek, didaktik bir kuruluğa yol açtığı gözden kaçmaz. Ancak bu durum Odgurmuş’un belirmesiyle değişir. Yazarda eserine didaktizmin kuruluğunun hükmetmeye başladığını düşünüyor olmalı ki bundan sonra stratejisini ve dolayısıyla da tekniklerini değiştirir. Dikkati uyanık tutmak için okuyucuda merak duygusu uyandırır. Bundan sonra talip, Odgurmuş’un gelecekte ne yapacağını, kaderi hakkında nasıl bir karar vereceğini tahmine çalışır. Bu durum okuyucu için bir “örnek olay”dır. Buluş stratejisine göre çözüm bekleyen bu olay, öğreticiliği de sağlayacaktır. Eserin uzun soluklu olmasının strateji ve yöntemlerde de çeşitliliği zorunlu kıldığı bir gerçektir. Odgurmuş’un durumunda bir insanın ne yapacağı

benzer durumlarda olup da ikilemde kalmış insanlar için bir örnek olay niteliğindedir. Eserde açıklanan bu duruma okuyucu zihninde bilinçli ya da bilinçsiz olarak cevaplar verir. Nihayetinde yazar için doğru olan Odgurmuş’un tavrıyla ortaya çıkar. Eleştirel düşüncenin ön planda olduğu bu bölümlerde Yusuf Has Hacib’in okuyucuyu esere dâhil etme kaygısı ortadadır. Didaktik yazarların geneline hâkim olan bu duygu ile birlikte bu bölümdeki diyaloglarda yine birçok iletiye yer verildiği görülür. Hizmet edenlerin âdâbı, yöneticilerin halkla ilişkileri, evlilik, çocuk terbiyesi, âdâb-ı muaşerete dair bilgiler ve devleti yönetme sanatı burada anlatılır.

Eserin sonuna doğru ise 81. Bâb’ta okuyucunun dikkati tekrar uyandırılır ve halka yönelik, daha geniş bir kitleye hitap eden iletiler sunulur. Ancak bu sefer Yusuf Has Hacib, didaktik edebiyatın satirik yönünden faydalanır ve zamânenin bozukluğu ile dostlarının cefâsından yakınarak, ideal toplum düzenine göndermelerde bulunur.

Kutadgu Bilig’de insanlar ikiye ayrılmıştır: Öğreten ve öğrenen. Bunların dışındakiler ise hayvandır. Eserin genelinde metot olarak Sokratvâri bir soru-cevap yöntemi önerilmiş ve eserde de en iyi örneklerinden biri verilmiştir. Sormak erkektir, cevap vermek dişi; dişi, ancak erkek sayesinde doğurur, iyi fikirler de ancak iyi sorulara cevap olarak çıkar.