• Sonuç bulunamadı

D. Kondrokalsinozis ile beraber olan OA E Diğerler

1.3. Metabolik Sendrom ile OA Arasındaki İlişk

Metabolik sendrom ve OA arasındaki ilişkiyi açıklamada osteoartrit patogenezinde önemli bir faktör olan obezitenin biyomekanik etkisinin yanında metabolik faktörlerin de önemli rolü olduğu ileri sürülmektedir.

1.3.1. Obezite ile OA İlişkisinin Mekanobiyolojisi

Yüksek kilolu insanlarda artmış OA riski en azından diz OA için eklem kıkırdağına binen fazla yük ile kısmen açıklanabilir. Kartilaj biyolojisi ile ilgili yeni bir bilgi olarak kondrositlerin yüzeyindeki basınca duyarlı mekanoreseptörlerin intraselüler sinyal kaskadları ile çevre arasında bağlantı kurduğu bilinmektedir. Kondrosit üzerinde üç tip mekanoreseptör tanımlanmıştır: Gerilim duyarlı kanallar, 5β1 integrin ve CD44. Kompresyon ve gerilim, integrinleri ve gerilim duyarlı kanalları uyararak sinyal yolaklarını (mitojen-aktif protein kinaz, NFkB) ve yanı sıra sekonder habercileri (kalsiyum, siklik İnositol trifosfat ve Adenozin monofosfat) aktive eder (177). Mekanoreseptör aktivasyonundan sonra sitokinler, büyüme faktörleri ve metalloproteinazların ekspresyonu ile prostoglandin ve nitrik oksit gibi medyatörlerin üretimi söz konusu olabilir (178). Deneysel çalışmalarda fazla yüke maruziyetin kartilajda matriks sentezi inhibisyonu ve kartilaj hasarına sebep olduğunun gösterilmesi obezitenin kartilaj hasarını bu mekanoreseptörleri uyararak indüklediği fikrini doğurmuştur. Benzer şekilde osteoblastlar üzerinde mekanoreseptörlerin eksprese edilmesi (179,180) obeziteye bağlı yüklenme sonucu kondrositlerin bozulmuş cevabını açıklayabilir (181).

1.3.2. Yağ Dokudan Salınan Adipokinlerin Olası Katkısı

ilişikili olduğunu düşündürmektedir. Fazla kilo ve obezite ile OA birlikteliğinin yalnızca diz OA için geçerli olmayıp el eklemleri gibi yük taşımayan eklemlerdeki OA’ in de obezite ile pozitif birlikteliği (182) ayrıca yağ kaybının OA gelişimini önlemede kilo kaybına göre daha etkili olması (183) bu düşünceyi desteklemektedir.

Bugün yağ dokusu aralarında interlökin 1 ve tümör nekrozis faktör gibi sitokinlerin, leptin, adiponectin, resistin, visfatin gibi adipokinlerin de bulunduğu çok sayıda faktörü salgılayan bir endokrin organ olduğu kabul edilmektedir. Bu adipokinler hemostaz, lipid ve glukoz metabolizması, üreme fonksiyonları, kan basıncı regülasyonu, kemik formasyonu ve anjiyogenezis gibi birçok fonksiyona aracılık etmektedir (184).

Yeni çalışmalar kartilaj metabolizmasında leptinin anahtar rolüne işaret etmektedir. Leptinin hem katabolik hem de growth faktörlerin üretimini artırarak anabolik etkisi olduğu düşünülmektedir. Leptin normal doku ile karşılaştırıldığında yapısal ve biyokimyasal değişikliklere uğramış OA’lı yapılardan –örneğin, kartilaj, osteofitler, ve subkondral kemik- belirgin olarak eksprese edilmektedir (185). Hasarlı kartilajdan artmış leptin ekspresyonu özellikle bazı lokal faktörlerle ilişkilendirildiğinde leptinin kartilaj destrüksiyonunu başlattığını düşündürmektedir.

Adipokinlerin nitrik oksit üretimini artıran IL-1 gibi proinflamatuar sitokinlerle sinerjisinin apopitozu başaltmak yoluyla kartilaj kaybına, metalloproteinaz aktivasyonuna ve proteoglikan ve tip II kollajen sentezi inhibisyonuna neden olarak kondrosit fonksiyonunu engellediği bilinmektedir. (186) Adiponektin ve resistinin OA’ ten etkilenen eklemlere katkısı bilinmemektedir. Bu adipokinlerin eklem hasarındaki potansiyel etkileri ile ilgili mevcut bilgiler romatoid artrit gibi kronik inflamatuar hastalıkların patogenezinde aktif rolleri olabileceğini düşündürmektedir (187). Adiponektinin osteoartritli hastaların sinovyal fibroblastlardan metalloproteinaz 1 ekspresyonunu indükleyici etkisi bu adipokinin kartilaj matriks yıkım üzerine anahtar yolaklar ile ilişkili olduğunu desteklemektedir (188).

1.3.3. Ateroskleroz ve OA İlişkisi

Son günlerde aterosklerozun OA progresyonunda rolü olduğu ileri sürülmektedir. Osteoartitik sürecin erken dönemindeki subkondral kemiğin mikrovasküler değişiklikleri venöz dolaşımı belirgin şekilde etkilemektedir.

Subkondral kemikteki bu vasküler değişiklikler kartilaj beslenmesini etkileyerek veya direkt kemikteki iskemik etkiyle osteoartrit progresyonunu hızlandırır. Vasküler obstrüksiyon neticesinde meydana gelen subkondral hipertansiyon, kemiğin mekanik özelliğini etkileyerek şok absorbsiyon yeteneğini sınırlar ve kartilajı hasara duyarlı hale getirir (189–191). Etyolojik çalışmalarda son dönem kalça OA’lı hastalarda damarsal hastalıkların komorbiditesinin yüksek olduğunun gösterilmesi OA’nın ateromatöz hastalıklarla ilişkili olduğunu akla getirmektedir (192,193).

1.3.4. Diabetes Mellitus ve OA İlişkisi

Osteoartrit ve diabet gibi sık görülen hastalıklar arasında bir ilişki saptamak güçtür; fakat birçok çalışma ikisi arasında pozitif bir ilişki ortaya koymuştur (194). Birçok araştırmacı genç ve orta yaş diabetik hastalarda osteoartrit prevalansının daha fazla olduğunu ve eklem harabiyetinin daha erken yaşta başladığını, kontrol grubuna göre daha şiddetli olduğunu öne sürmüştür (194–197).

İnsülinin kıkırdak büyümesini ve proteoglikan biosentezini stimüle ettiği gösterilmiştir. Tip 2 diabette insülin rezistansının eklem kıkırdağını olumsuz etkileyeceği düşünülebilir (194). Ayrıca insülin rezistansının kas metabolizmasını da olumsuz etkileyerek periartiküler kaslarda yol açtığı güçsüzlüğün OA gelişimine katkıda bulunduğu öne sürülebilir (198).

Diabetes Mellitus’ ta meydana gelen ileri glikasyon son ürünlerinin (AGEs) OA patofizyolojisine katkısı olabileceği ileri sürülmüştür. OA’ li eklem kartilajındaki AGEs birikiminin AGEs’ın kollajen ile cross-linking’i sonucu kollajen sertleşmesine neden olarak OA progresyonuna katkıda bulunduğu düşünülmektedir (199). Kollajen ağının hasarlanması ekstraselüler matriksin mekanik özelliğini değiştirebilir ve osteoartritteki kartilaj değişiklikleri ile ilişkili olabilir (200). Ayrıca artiküler kondrositler, AGEs için ligand bağlandığında mitojen aktive protein kinaz, NF-κB ve metalloproteinaz 13 üretimini indükleyen fonksiyonel reseptörler eksprese ederler (201). AGEs etkisi ile normal kartilajda meydana gelen değişiklikler matrix yıkımı ve kondrositlerce proteoglikan sentezinin artması yönündedir (202).

1.3.5. Serum Kolesterol Seviyeleri ile OA İlişkisi

Serum kolesterol seviyelerindeki yükseklik; kartilaj ve sinovyal sıvı içeriğini etkileyerek veya dolaylı olarak mikroanjiopati yoluyla subkondral kemiğin tamir ve

seviyesi ve OA gelişimi arasındaki ilişkiyi gösteren az sayıda kanıt vardır ve sonuçlar birbiriyle çelişkilidir. Chingford çalışmasında (182) hiperkolesterolemi kadınlarda diz OA için bağımsız bir risk faktörü olarak bulunmuştur. Bu ilişki özellikle bilateral diz OA'lı kadınlarda güçlü olarak gösterilmiştir. Bunun tersine diğer bir epidemiyolojik çalışmada diz OA ve serum kolesterol seviyeleri arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır (203)

Bu çalışmada amacımız osteoartritli hastalarda MetS sıklığını ve bu hastalarda MetS varlığının yaşam kalitesi üzerine etkisini araştırmaktır.

Benzer Belgeler