• Sonuç bulunamadı

Hz. Peygamber (s.a.s.)’den sonra Müslümanlar arasında meydana gelen Cemel, Sıffin ve özellikle Tahkim olayına iştirak edenlerin uhrevî durumları Müslümanlar arasında tartışma konusu olmuştur. Başlangıçta siyasî olarak ortaya çıkan bu durum, zamanla itikadî bir hüviyet kazanarak; kâfir, mümin, fasık, kebire, mürtekib-i kebire gibi kavramlar tartışılmaya ve

356

Bakara, 2/81.

357

Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilâl eş-Şeybânî el-Mervezî Müsned, II. , 488. 358 Ali İmran, 3/103. 359 Zemahşerî, a.g.e. 76. 360

tanımlanmaya çalışılmıştır. Konunun iman-amel bağlamında ele alınması ise Hicrî II. Asır’da gündeme gelmiştir.361

1. İslam-İman ve Fısk

“Zemahşerî, “el-menziletü beyne’l- menzileteyn” ilkesi ile ilgili olarak mensubu olduğu Mu’tezile Ekolü’nün görüşlerini aktarmaktadır. Ona göre, “Namaz kılan birisi, büyük günahlardan birisini sürekli olarak işleken ölürse; o, ebedî kalmak üzere cehenneme girecektir. Ona Mümin ya da kâfir denilip denilemeyeceği hususunda; o, iki menzil arasında bir menzildedir. Ona mü’min veya Müslüman denemeyeceği gibi, kâfir, müşrik ve münafık da denemez. Ona fâsık denilebilir”362 demektedir.

Mu’tezile’nin bu ilkesi üzerinde şekillenmiş bazı kavramlar vardır. Bu kavramların bazılarında Zemahşerî, Mu’tezile’nin görüşlerinden farklı bir çizgide durmaktadır. İmana ulaşma noktasında insana yol gösteren unsurların, akıl ve vahiy olduğunu söyleyen Zemahşerî, Mu’tezileden farklı olarak bu konuda salt akılcı tavır sergilememiştir. Zemahşerî’nin imanın tanımı hakkında yaptığı bir yorum, Eşârîler’in iman tanımına yakındır.

“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; onlar namazda huşu içindedirler”363 Ayeti’nde Zemahşerî; imanda kalp ve dil ile telaffuzun önemine özellikle dikkat çekmiş, fasıkı ise mümin kategorisinde değerlendirmemiştir. Zemahşerî sahih imanı Keşşâf’ta şöyle tarif etmektedir: “Sahih iman, kişinin hakka kalben inanması, onu dili ile ifade etmesi ve amelleri ile tasdik etmesidir. Kalben inanmayı ihlâl eden kişi, dili ile şehâdet getirip amel etse dâhi münafıktır. Şehadeti ihlâl eden kişi kâfirdir; ameli ihlâl eden kişi ise fâsıktır.”364

Zemahşerî’nin ameli öne çıkardığı iman tanımlarında takvayada yer verir. Ayrıca o, İslâm ile iman arasında farklılık olduğunu kabul eder. “Bedeviler ‘inandık’ dediler. De ki:

‘Siz iman etmediniz ama ‘boyun eğdik’ deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez; çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir”365 Ayeti’nin tefsirinde, sadece dille ikrar edilen ve kalbin

361

Aydınlı, İslam Düşüncesinde Aklileşme Süreci Mutezile’nin Oluşumu ve Ebû’l-Hüzeyl Allaf, 55.

362

Zemahşerî, a.g.e. , 73.

363

El-Mü’minün 23/1-2

364

Zemahşerî, “Bakara Suresi, 3. Ayet”, ei-Keşşâf, I, 144-145.

365

katılmadığı imanı “İslam” olarak değerlendirir. İman, dildeki ikrara kalbin iştirak etmesiyle gerçekleşir demektedir.366

2. Kebire-Sağire

Kebire; “Büyük günah” anlamında, gerek bu dünyada gerekse ahirette katî naslarla ceza gerektiren günahtır.367 Sağîre ise; “Küçük günah” anlamında, kebîre dışındaki kötü davranışlara denilmektedir.368 Zemahşerî, söz konusu kavramlarla ilgili şöyle bir tanımlama getirir: “Bir ma’siyet, kişinin sevapları olmasına rağmen, kendi failinin büyük azap çekmesini gerektiriyorsa kebire; kişinin sevaplarının yanında kendi failinin daha az ceza çekmesini gerektiriyor ya da kişinin sevap ile ikabını eşitliyor ise sağire olarak isimlendirir.”369 Bir günahın kebire ya da sağîre mi olduğunun vahiyle bilineceğini söyleyen Zemahşerî, “Ey iman

edenler seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygambere yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider”370 Ayetini delil gösterir. Büyük günah işleyen kimsenin bütün iyi amellerinin boşa gideceği ile ilgili görüşe karşı çıkan Zemahşerî: “Sabit olmuştur ki; Peygamberliğin ifasının karşılığında elde edilen sevaba hiçbir amelin sevabı denk düşmediği gibi, kişinin ömrü boyunca işlemiş olduğu taatin sevabına da hiçbir günahın cezası denk düşmez.” Sağire hakkında Zemahşerî; “Küçük günahın Allah tarafından umumi bırakıldığını zira sağirenin şerhinin teşvik riskini taşıyacağını söylemektedir. Günahın büyük ya da küçük olması ile ilgili herhangi bir delilin olmaması durumunda söz konusu ma’siyetin her iki ihtimalinin câiz olacağını”371 söyleyen Zemahşerî Keşşaf’ta takvâ ile ilgili olarak: “ Küçük günahlardan sakınmanın buna dâhil olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir. Bir görüşe göre doğru olan, takvânın küçük günahlardan sakınmayı içermediğidir, çünkü büyük günahlardan kaçınan kimselerin küçük günahları örtülür, silinir…”372 Demektedir.

3. Tevbe

Zemahşerî, kişi işlediği günahlardan ve yerine getirmekle sorumlu olduğu farzları yapmadığından dolayı nedamet duyar ve eski haline dönmemeye gayret ederse, bu bir çeşit

366

Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 376.

367

Cürcani, Seyid Şerif, Ali b. Muhammed Cürcani, Ta’rifat, 79, İstanbul, 2002.

368

Adil Bebek, “Kebîre”, DİA, XXV, 163-164, Ankara, 2002.

369 Zemahşerî, a.g.e. , 74. 370 Hucurat, 49/2. 371 Zemahşerî, a.g.e. , 75. 372

tevbe olur. Tevbesinden dolayı kişinin önceki hatalarının silinmesi makuldür. Aynı şekilde bir kimsenin başkasına kötülük yaptıktan sonra pişman olması ve o kötülüklerden yakasını kurtarması durumunda; söz konusu hatalarından dolayı o kimsenin affedilmesinin vâcip olduğunu nass, icmâ ve akli delillerle sabit olduğunu söyler. Zemahşerî; “kötülüğün büyük günah veya onun benzeri bir günah olması halinde, tevbe etmenin zorunlu olduğunu; zîra bilinen veya zannedilen bir kötülüğün de def’i vaciptir” demektedir.373 Zemahşerî bazı büyük günahların tevbe ile affedilemeyeceği kanaatindedir. Bu hususla ilgili delil olarak gösterdiği Ayetlerden birisi: “Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içinde ebedi kalacağı

cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır”374 Ayeti’dir. Zemahşerî, kasten cinayet işleyen katilin tevbe etse dahi affedilmeyeceğine dair birçok rivayet zikreder.375 Zemahşerîye göre; “Büyük günahlar kesin surette daha önce işlenen sevapları siler ve büyük günah işleyenler tevbe ettikten sonra amelleri yeni başlamış gibi olurlar” demektedir.376