• Sonuç bulunamadı

Zalimin zulmü varsa Köylünün Keloğlan’ı var

Masalların başlangıç formelinde yer alan Vaktin birinde, bir memlekette

bir kel oğlan varmış. cümlesi ile Keloğlan’ın kimsesizliğine zaman ve mekânın

da eşlik etmesi sağlanır. Onun yaşadığı dönem ve yer, kendisi gibi belirsiz kılınmış ise de Keloğlan masalları ele alınan konular, olayların gerçekleştiği zaman ve mekân, anlatım araçları ve kullanılan dil gibi özellikleri bakımından incelendiğinde çoğu kez kent merkezinden uzakta ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan yoksul ve yoksun kimselerin hayatından kesitler aktarır. Son kırk elli yıl öncesine kadar Anadolu’nun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel alt yapısına baktığımızda Türk halkının, kentlerde yaşayan, ticaretle uğraşan ve devlet memurluğu yapan kısmı dışındaki ezici çoğunluğunun tarım ve hayvancılığa dayalı köy kültürü ile yaşamakta olduğunu görmekteyiz. Bu kültür bugünden farklı olarak daha homojen bir sosyo-kültürel iklimi ifade etmektedir.

Anlatı türleri arasında yer alan masallar, bu köy ya da kasaba kültürü etrafında şekillenmiştir. Pertev Naili Boratav’ın da haklı olarak işaret ettiği gibi “küçük şehir-kasaba halkı köy şartlarına yakın bir toplum hayatı yaşar”. Yazar,

Zaman Zaman Đçinde kitabının tek şehirli masalı olan Hases Paşa masalında

padişahın sarayın penceresinden sokağı seyrederken geçen sürüdeki koçu beğenmesini, masaldaki egemen köy-kasaba havasına tanık gösterir.177 Uzunca bir süreçte batıya ve özellikle de kentlere göç sonucunda henüz tamamen kentlileşmemiş toplumun anlatıları köy kültürü özelliklerini korumaktadır.

Keloğlan masallarında mekân olarak karşımıza çıkarılan yerler, ister bir sahil kasabası isterse padişahın da yaşadığı bir yer olsun benzer bir sosyal çevreyi işaret eder. Bu çevre hemen hemen bütünüyle köy kültürü ile şekillenir. Çünkü Keloğlan, şehrin dışındaki toplumun macerasını anlatmak ve onların ihtiyaçlarına cevap vermek üzere ortaya çıkarılmış bir tiptir. Burası, çoğu zaman padişahın bile hükmünün geçmediği, merkezin uzağındaki kesimdir. Devletin

177

eli uzanıncaya kadar kendi deneyim ve birikimleri ile yerli dinamiklerin hayatı düzenlemeye çalıştığı bu mekânda halk, farklı coğrafyalarda bazen birbirine de benzeyen tipler ve kahramanlar üzerinden tecrübelerini sembolleştirmeye çalışmışlardır. Keloğlan da kendi kırsalında üzerine biçilen tüysüz kumaşla, gösterişsiz ama önemli bir misyonu bu tipin kapladığı sosyal çevre olan köy zemininde yerine getirmeye çalışmaktadır. Farklı dönem ve coğrafyalarda ortaya çıkan masal metinleri de bu eksende kalmakla birlikte bazı sosyo-kültürel farklılıklar gösterir. Metin, onu yaratan kitlenin kültür zeminine göre şamandan, mitolojiden, dinden ya da tasavvuftan etkilenerek birtakım farklılıklar arz eder.

Adı belirtilmeyerek anonim karakter kazanan Keloğlan’ın vatanı, neredeyse her masalda memleketin ücra bir köyü olarak karşımıza çıkar. Böylece kendi yoksunluğuna vatanı da uygun düşmüş olur. Keloğlan masallarında bulunan pek çok unsurda olduğu gibi mekân da gösterişsiz ve iddiasız bir tip olan Keloğlan’a uyum sağlamak durumundadır. Yani mekân, kahramanın tip özelliklerinin ve misyonunun somut göstergesidir.

Dev Anası ile Keloğlan masalında Vaktin birinde ülkenin ücra bir köyünde bir Keloğlan varmış. cümlesi Keloğlan’ın vatanını ülkenin ücra bir köyü olarak

tarif eder. Bu cümleyi izleyen cümlelerde Keloğlan’ın anasız, babasız olduğu, bakıma muhtaç iki kız kardeşinin bulunduğu, fakir ve çaresiz kalan bu üç kardeşin her gece evin birine yemeğe gittikleri ifade edilmektedir. Böylesi bir sosyal durum için seçilen mekânın ücra bir köy olması, kimsesizliği ve fakirliği daha iyi vurgulayacağından Keloğlan köylü bir oğlandır.

Keloğlan ile Kargası masalında Keloğlan, ücra bir köyün kıyısında

karşımıza çıkar. Masalcı Keloğlan’ın köyünü ‘ücra’ kılma ihtiyacı hissetmiş, kendisini de köyün kıyısına atmıştır. Bu coğrafi konum, onun yoksunluğunu artırmakla birlikte mekânı kahramana yaklaştırmak için seçilmiştir.

Keçelce masalında hiç çocukları olmayan dayısı ve yengesi tarafından

evlat edinilen Keçelce’nin yaşadığı yer, yolumuzun düşdüğü belürsüz diyar olarak tanımlanır.

Keloğlan ile Devler Ağası masalında masalın başlangıç mekânı bir

köydür. Olayların akışından anladığımıza göre bu köy, Keloğlan ve otuz dokuz kardeşinin geçimi için gerekli iş ihtiyacına cevap verecek bir mekân değildir. Babaları onları meslek edinmeleri ve evlenecek parayı kazanmaları için başka köylere gönderir. Onlar da büyük tarlaları olan köylerde ekin biçmeye başlarlar. Keloğlan, bu çocukların kırkıncısıdır. Ağabeylerinden farklı hünerleri vardır. Nitekim bu yetenekleri ile çok zengin olur ve vezirlik unvanını elde eder. Keloğlan belki de vefa duygusu ile kardeşlerine haber gönderir. Kazandığı altın çuvalını onlara verir. Ayrıca ana babasını da köyden getirtir. Onlara şehirde konak tutup yerleştirir. Bu masalda köy, sosyo-ekonomik koşullar değişince terk edilen bir mekân olarak karşımıza çıkar. Böylece sosyal ya da ekonomik yükselmeye mekân da eşlik etmiş olur.

Keloğlan Hiç Alıyor masalında Keloğlan’ın yaşadığı yer diğerlerinden

farklıdır. Bu mekân, bir sahil kasabasıdır. Denizcilerin, terlikçi esnafının ve bakkalın bulunduğu kasabada bir de hamam vardır. Fakat bu sahil kasabasının masala diğer mekânlardan farklı bir işlev kazandırdığını söylemek mümkün değildir. Bu kasaba, işlevi ve özellikleri ile bilinçli olarak seçilmiş bir mekân olarak değil, anlatıcı kişinin masalı kendi mekânına uydurtmak istemesinden kaynaklanan bir durum olarak değerlendirilmelidir.

Keloğlan ile Üç Cambaz masalında Vaktin birinde bir Keloğlan varmış. Köyün birinde kendi halinde yaşar, çifti çubuğu peşinde koşar, uğraşır dururmuş. Tarlasından azığını, ineğinden ağartısını, katığını, dağdan odununu denkleştirir, kıt kanaat geçinir gidermiş. cümlelerinden Keloğlan’ın adı belirsiz

bir köyde yaşayan fakir bir köylü olduğunu anlaşılmaktadır. Keloğlan, harçlıksız kalınca en değerli varlığı olan ve kolay paraya çevrilebilen eşeğini satmak zorunda kalır. Yine masaldan anlaşıldığına göre altı ahır olan iki katlı bir evde karısı ile yaşamakta, zamanını kazanç için çalışmakla değerlendirmektedir.

Kasabaya ulaşımı kolay bir köyde yaşayan Keloğlan, eşeğini kasaba pazarına götürür. Pazarda eşeğe, Kırk köyde, dört bucakta da kurnazlıklarıyla,

düzenbazlıklarıyla ad çıkarmış, ün salmış olan bu cambazlar alıcı olur. Bu

masalda masalcının cambazlara karşı aldığı tavrı Keloğlan üzerinden icra ettiğine bakılırsa masalcı köylü lehine şehirli cambazları hırpalamak ister. Bu bakımdan pazar, köylünün imtihan yeri olmuştur. Bugün dahi bir bilinçaltı psikolojisi gibi yaşayan bu olguyu hazırlayan pek çok psiko-sosyal sebep bulunabilir. Keloğlan, kasabaya giderken omuzlarında bu tarihî yükü de taşıyor olmalıdır. Bu bakımdan onun maruz kalacağı bir haksızlık onun şahsında köylünün onuruna da leke düşürecektir. Masalcı Keloğlan’ın karşısına bu bilinçaltı psikolojisi ile hesaplaşmak üzere ideal bir üçlü çıkarmıştır. Keloğlan gibi kendisine peşinen üstün meziyetler yakıştırılamayan bir tip aracılığı ile de tadını çıkara çıkara kentliyi hezimete uğratmıştır. Bu hesaplaşmada ilk bakışta güçsüz ve deneyimsiz çağrışımına sahip olan köy, deneyimli ve güçlü şehre üstün gelerek kahramanın macerasına eşlik etmiş olur. Bu bakımdan mekân, kel tipin ‘görünüşte değersiz ve yoksun ama özünde kıymetli ve anlamlı’ tipik karakteristiği ile kahramanın aşamalarına katkıda bulunur.

Keloğlanın köylülüğü, kahramanın aşaması açısından da anlamlı bir seçimdir. Kel kahraman, ait olduğu en vasat zeminden hareket ederek aşamalar kaydetmiş ve her zaman daha da yükseğe erişmiştir. Masalların sonunda onun kat ettiği yolculuğun daha somut ve belki daha belirgin kılınması adına da köy önemli bir mihenk niteliği taşır. Hemen her masalda Keloğlan’ın ilk hareket noktası köydür. Kahraman, önce ait olduğu bu mekânı terk ederek yola koyulur. Esasında aşama arketipinden başka bir anlam taşımayan bu yolculukta köy, değersiz ve gözden çıkarılmış mekân değildir. Hatta kimi zaman yolculuk sonunda elde edilen aşamanın takdir edildiği bir mekân olarak da karşımıza çıkarılır. Masalın sonunda tekrar köye dönerek kahramanlığın tescili yapılır. Bu yönüyle de köy, bünyesinden çıkan ve kendisini terk eden kahramanın hâlâ değerli varlığı anlamına gelmektedir.

Belgede Türk masallarında Keloğlan tipi (sayfa 120-124)

Benzer Belgeler