• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.2. Meme Kanseri

2.2.9. Meme Kanserinde Psikososyal Sorunlar

Mastektomi, meme kanseri tanısı alan hastalarda stres yaratan bir operasyondur. Memenin kaybı olarak görülen ameliyat bireyin vücut imajını, kendine olan güvenini, cinsel yaşamını olumsuz etkilemektedir (Acar 2009). Hastalar mastektomi ile kadınlığa ait simgeyi ve vücut bütünlüğünü kaybettiklerini düşünmektedir. Memenin bireyin kadınlık ve benlik kavramındaki büyük önemi ve kaybının bireysel anlamı cerrahi girişime verilecek psikolojik tepkide belirli olacaktır. Kanser tanısı konulduğundan itibaren, birey ve ailesi birçok zorlukla karşı karşıya kalacaktır (Anderson ve diğ. 2003; Akkaya ve diğ. 2011).

Memenin alınmasıyla meydana gelen psikolojik tepkiler bireyin memesi ile ilgili kişisel algısıyla yakından ilgilidir. İnsan karakterinin gelişiminde beden algısının işlevi önemlidir (Atlı Özbaş 2008). Diğer kanserlere göre meme kanseri insan psikolojisini daha çok etkilemekte olup, ruhsal ve psikososyal alanlarda en çok araştırma yapılan kanser türüdür. Kadının vücudunda dişiliği temsil eden “meme” vücut algısı, benlik saygısı ve cinsel yaşamı büyük ölçüde etkilemektedir (Ayaz 2012; Arslantaş 2014).

Tedavilerden sonra meydana gelen hormonal değişimler, yorgunluk, enerji kaybı, bulantı, ağrı, kusma, uyku problemleri en çok yaşanan sorunlardan olup, bireylerin günlük yaşamını olumsuz etkilemektedir. Bu semptomların uzun süre devam etmesi bireylerde psikososyal sorunlara sebep olmaktadır. Bu açıdan meme kanserinde fiziksel ve psikososyal sorunlar arasındaki bağlantıların sağlanması çok önemlidir (Aslan ve Gürkan 2007; Özen 2009). Birçok araştırmada; mastektomi ameliyatının psikososyal yaşamı ve meme rekonstrüksiyonundan ve meme koruyucu ameliyattan daha çok olumsuz etkilediği belirtilmektedir (Yılmazer 1992; Alptekin Ülgey 1999; Atılgan 1999; Çalışkan 2007; Kadı 2011).

Yapılan bir çalışmada bireylerin hastalık sonrası yaşamlarında değişiklikler yaşandığı saptanmış ve bu değişiklikler; %16,6 yalnızlık, %20 önceliklerinde meydana gelen değişim, %26,6 maddi sıkıntı ve zorluk, %36,6 mesleki yaşamda bozulma, %40

sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi, %76,6 aile içi rol ve sorumlulukları yerine getirememe, %100 korku, üzüntü, çaresizlik, belirsizlik, huzursuzluk olduğu belirtilmiştir (Babacan Gümüş 2006). Meme kanserli hastalarla yapılan başka bir çalışma da en çok yaşanan ruhsal sorunların, anksiyete, depresyon ve uyum bozukluğu olduğu belirlenmiş olup, hastaların duygu durum değişikliklerinden sinirli olma (%37) haline ilişkin belirti saptanmıştır (Özen 2009).

Meme kanserli hastaların psikososyal durumlarının incelendiği bir çalışma da örneklem grubunun, en fazla duygusal alanda (%76,7) distress yaşadığı görülmekte olup, distress yaşamaoranları %70,4 olarak belirlenmiştir. %57,8 ile en çok üzüntü distress kaynağı olup, %48,1 ile ikinci sırayı sinirlilik hali almaktadır (Atlı Özbaş 2008).

Kanser görüşü toplumda bireylerin tutum ve önyargılarında kaygı yaratmaktadır. Cerrahi girişim, bireye hastalıktan kurtulma umudu vermenin yanında bireye yaşamında ve bedeninde psikolojik açıdan denetim kuramayacağı endişesi yaratarak, organ kaybının meydana getirdiği üzüntü ve ölüm korkusuna neden olmaktadır (Arıkan 2001; Ayaz 2012).

Kronik hastalıklı bireylerin ele alındığı bir çalışmada, bireylerin %35,7’si (n=86) var olan kronik hastalıklarının ruhsal durumunu çok etkilediğini, % 22’si (n=53) ise kronik hastalıklardan ruhsal durumunun hiç etkilenmediğini belirtmiştir (Karakuş 2016). Kanserli hastalarla yapılan başka bir çalışmada ruhsal belirti puanlarından en yüksek anksiyete bozukluğu (0,84) olduğu, diğerlerinin sırasıyla kişisel duyarlılık (0,73), somatizasyon (0,69), obsesif-kompulsif bozukluk (0,68), paranoid düşünce (0,56), hostilite(0,55), depresyon (0,55), fobik anksiyete (0,39) ve psikotizm (0,22) olduğu tespit edilmiştir (Kabataş Saral 2008).

Meme kanseri tanısı alan bir birey kendisini hastalığına bağlı bir kriz dönemi içinde bulabilmektedir. Bu kriz durumunda ki tepkiler hastalığın evresine, etnik gruba veya yaşa bakmaksızın evrenseldir. Kriz döneminin süresi ve yoğunluğu değişmekle birlikte tüm kanser tanısı alan hastalar bu krizin tüm evrelerini veya bir kısmını yaşayacaktır (Ayaz 2012; Kaya 2016).

Kanser tanısı alan hastaların geçirdiği evreler Elizabeth Kübler Ross tarafından inkar ve şok, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul etme olarak beş aşamada tanımlanmıştır (Ayaz 2012). Bu tanımlanan dönemler şunlardır:

İnkar ve Şok Dönemi: Bu dönem bireyin gerçeği ve neler olup bittiğini algılayamadığı, bedenine yabancılaştığı, söyleneni duymak istemediği yaşam krizi dönemidir. Birey yapılan muayene ve tetkiklerin iyi değerlendirilmediğini, başka hasta sonuçları ile karıştırıldığını düşünebilmektedir. Konulan tanı kabul edilmeyerek, kaygı, korku ve ümitsizlik duygularına karşı bir savunma oluşturulmaktadır. Bu dönemde; bireye zaman tanınarak, umut verecek olumlu cümleler kullanılmalı, tedavi türleri ve olasılıklarından bahsedilmelidir. Aile desteği ve duygusal destek bu dönemin en etkili güç kaynaklarıdır (Sertöz 2002; Ayaz 2012; Kaya 2016).

Öfke Aşaması: Bu dönemde hastalığına sebepler bulmaya çalışan birey de, geçici bir tepki olarak başlayan inkar duygusunun ardından öfke başlamaktadır. Bu dönemde yaşanan öfke; kendisine, aile üyelerine, hemşireye, doktora olabilmektedir. Sağlık ekibi üyeleri bu dönemde, bireyleri dinlemeli, sorunlarına yardımcı olarak çözüm üretmelidirler. Birey için oluşturulmuş bakım planına aile fertlerinin de dahil edilmesi önemlidir (Acar 2009; Ayaz 2012).

Pazarlık: Bireyin kanser tanısını kabul etmeye başladığı dönemdir. Fakat birey yaşadığı kaybı sağlık personelleri veya tanrı ile pazarlık yaparak geciktirme çabasındadır. Bu dönemde, yapılan pazarlığın nedenleri araştırılmalı ve bireyin pazarlık etme çabalarına ilgili davranışlar sergilenmelidir (Ayaz 2012).

Depresyon: Bireyin hastalığı ağırlaşıyorsa, fiziksel durumu toparlanamayacak kadar kötü ise hastalığın inkar edilmesin de ki öfke ve pazarlık anlamsız hale gelerek, yaşanan endişe ve sıkıntı depresyon tablosuna dönüşmektedir (Ayaz 2012). Mastektomi ameliyatı öncesi bireyin beden bütünlüğündeki kaybı olumsuz algılamasını en az düzeye indirmek için ameliyat öncesi dönemde tüm bireylere bilgilendirme yapmak önemlidir. Bireylere yapılan açıklama cerrahi girişim sonrası depresyon tepkilerini azaltmada etkili olacaktır. Ameliyat sonrası sağlık çalışanları

tarafından bireylere verilecek olan iyi bir bakım ve aileden gelecek destek yaşanacak olan psikolojik sorunları önlemede etkili olacaktır (Özberksoy 2006; Ayaz 2012).

Kabul Etme: Birey bu dönemde gerçeği kabullenerek, bu durumun üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Bireyin hastalığını kabullenmesi gerçeği önemsemediğini veya bu gerçek ile mutlu olduğu bir döneme girdiğini göstermez. Hastalık ile ilgili verilen tepkilerin son dönemidir (Acar 2009; Ayaz 2012). Hastalık birey için kaçınılmaz bir aşamadır ve bireyin gerçeği kabul etmesiyle uyum süreci başlamıştır. Meme kanserli hastaların sağladığı uyuma bakıldığında; %20- 50’si ciddi psikolojik sorunlar yaşarken, sadece bir kısmı bir yıl içinde yeni yaşamına uyum sağlamaktadır. Kanserin yarattığı etki ve tedavinin yan etkileri ile bir kısım sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Önceden var olan psikolojik bir hastalık kanser tanısının öğrenilmesinden sonra alevlenebilmektedir (Sertöz 2002; Sertöz ve diğ. 2004; Acar 2009).

Kanserli hastanın hastalığa uyum sürecinde yer alan birçok tıbbi, psişik ve psikososyal faktör bulunmaktadır. Hastalığın kendisi, türü, gösterdiği belirti, bulgular, ciddiyet düzeyi ve yayılım gösterdiği organlar, hastanın kişiliği ve yaşı, hastanın yaşadığı hastalık ile ilgili duygu, düşünce ve deneyimleri, baş etme süreçleri, sosyal ve kültürel tutumları ve çevresel destek uyumda yer alan faktörlerdir. En büyük çevresel destek sistemi ailedir. Aile en güçlü desteği aldığımız sosyal kaynaktır (Aydın 2003; Çevik 2003; Okanlı 2004). Ailenin tanı ve tedavi sürecinde sergilemiş olduğu tavır, duygu ve endişe bireyi doğrudan etkilemektedir. Hasta bakımına bireyin ailesinin ne şekilde katılacağı, bireyle konuşularak planlanmalıdır. Ailenin bakıma katılması bireye güç vererek ilişkileri sağlamlaştırmaktadır. Aileye bakım adımları konusunda bilgilendirme yapılmalıdır (Taneli 2003).

Çalışmalarda kanser hastalarının çevresinden daha çok duygusal alanda destek bekledikleri saptanmıştır. Yapılan bir çalışmada, %58,8 kanserli birey hastalıktan sonra eşinin davranışlarını daha yakın hissettiğini bildirirken, %41,6 birey ise hastalıktan sonra eşinin davranışların da değişiklik olmadığını belirtmiştir (Tünel 2011). Başka bir çalışmada da cerrahi girişim sonrası bireylerin eşleri ile daha çok yakınlaştığı (%49,5) saptanmıştır (Soylar 2015). Tıbbi tedavi sonrası ailelerden görülen destek bireylerde olumlu sonuçlar doğurmakta, bireyin yakın çevresinin

sergilemiş olduğu ilgi bireylerin özgüvenlerini geri kazanmasını sağlamaktadır. (Ramirez ve diğ.2007).

Mastektomi sonrası yaşanan ruhsal sorunlar genç bireyleri daha çok etkilemektedir. Evlilik yaşamı iyi olan çiftlerin, mastektominin olumsuz etkilerinden daha az etkilendiği saptanmıştır. Kanserde gösterilecek uyum sürecinde, kanserli bireyi etkileyecek tüm sosyal ve psikolojik faktörler ele alınarak, sağlık ekibinin tüm üyeleri tarafından destek sağlanmalıdır (Babacan Gümüş 2006; Atlı Özbaş 2008; Doğdu 2010; Armağan 2013).