• Sonuç bulunamadı

FAALİYETLERİ

3) Mektep inşaatı

Maarif Vekilliğinde mektep binaları, mektep vesaiti ve hıfzıssıhhası ile meşgul ayrı bir şube bulunmalıdır. Herhangi tecrübeli bir mimarın muallimlerden az çok fikir alarak bir mektep binası yapabileceğini ve bina meselesinin alelade mimarla mektep idarelerine emniyetle tevdi edileceğini zannetmek büyük bir hatadır. Bıı usul takip olunursa müteamil tarzda mektep binaları inşasına devam olunacak ve para, hakikî terbiye ihtiyaçlarını tatmin etmekten ziyade mektebin haricî manzarasına sarf edilmiş olacaktır. Bu şube. ilk ve tâli mektepler işlerine, terbiye gayeleri ve vasıtaları ile mektebin binası ve bahçesi arasındaki münasebetlere ve hava, ziva, sıra ve tuvalet teşkilâtı... gibi sıhhî meselelere vâkıf mütehassıslardan mürekkep olmalıdır”72.

John Dewey’in, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim sorunlarının çözümüne yönelik olan gözlem ve incelemelerde bulunarak bir rapor hazırlaması eğitim-öğretim, kütüphanecilik açısından kıymetli bir çalışma olarak değerlendirilmelidir. Raporda bilhassa Tarım-Ziraat, İlköğretim Programları, Kütüphanecilik, Okuma-Yazma ve Okuma Alışkanlığı konuları üzerinde durulmuştur. Ayrıca Köy Enstitülerinin kuruluş mantığı ve dayanaklarında da bu raporun doğrudan etkilerini görmek mümkündür.

Okur-yazar oranının yükseltilmesine yönelik aktif uygulamalarda bölgesel farklılıklar olsa bile bu oranın %5-10 düzeyinden , %90’lara çıkması başarılı bir durumdur. Raporda belirtilmiş olduğu gibi destekleyici öneri olarak Kütüphane ve Kütüphanecilik programları yurt geneline yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Halkevleri çalışmalarını da bu kategoride değerlendirmemiz mümkündür. 1940’lı yıllarda bilhassa yayın alanında dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi çalışmaları, Köy Enstitülerinde okuyan öğrencilerin her eğitim-öğretim yılından bu klasiklerden 21

28

tanesini okuması, tanıtması ve eleştirisini yazması zorunluluğu, yeni bir okur-yazar kitlesinin oluşmasını sağlamıştır. Bu okullardan mezun olan öğrenciler okuma yazma alışkanlıklarını gittikleri yerlerde de sürdürmüşlerdir. Okumak ve üretmenin Köy Enstitülerinin ve Köy Enstitülerinde okuyanların yaşam biçimi olması bunu sağlamıştır. Fakat günümüzde okur – yazar oranı yüksek olsa da okuma alışkanlığı olmayanların oranı halen çok yüksek olduğu araştırma sonuçlarından da net bir şekilde anlaşılmaktadır73.

Eğitim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası ile ( 3 Mart 1924) eğitim bütünleştirilerek eğitim, ulusal ve laik bir kurum haline gelmiştir. Vakıf kütüphaneleri de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Bu kurumlar çağdaş kamu hizmeti vermeleri için vakıf tüzel kimliğinden çıkartılmış “devlet malı”na dönüştürülmüştür. Sonuçta, Türk kütüphaneciliği ve özellikle halk kütüphaneciliği açısından yeni bir yapı ve anlam kazandırılmıştır. Daha sonra, 1927’de çıkarılan, 677 nolu “Tekke ve

zaviyelerle türbelerin seddine, türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve ilgasına dair Kanun”74 la buralardaki kitaplar da Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir75.

73 Akın Efendioğlu, Hasan Güner Berkant, Ömer Arslantaş “John Dewey’in Türk Maarifi Hakkında Raporu ve Türk Eğitim Sistemi” 1.Ulusal Eğitim Programları ve Öğretim Kongresi’ne Sunulan Bildiri,

Balıkesir,13-15 Mayıs 2010, s.2.

74 Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine, türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve ilgasına dair

kanun” T.C. Mer’i Kanunlar, Ankara 1958, s.667.

29

2.3.MAARİF VEKÂLETİNE SUNULAN RAPOR 1925

(HAMİT ZÜBEYR KOŞAY)

1925 yılında Dr. Hamit Zübeyr Koşay tarafından hazırlanarak Maarif Vekâletine sunulan raporda;

“Türkiye Cumhuriyetini teşkil eden 74 Vilâyet, 395 kazadan 45 Vilâyet merkezi 366 kaza Umumi Kütüphaneden mahrumdur. Mevcut kütüphanelerden 11 tanesinin Bursa mülhakatında 15 tanesinin Kastamonu'da 40 dan fazlasının İstanbul'da olduğunu azarı itibara alacak olursak kütüphanelerin sureti tevziinin de fena olduğu tahakkuk eder. İstanbul kütüphanelerinde yüz binlerce kitap olmasına mukabil tekmil Anadolu'da hususi kütüphanelerde dahil olduğu halde nihayet 60-70 bin cilt kitap vardır. Kitapların cins ve nevinden sarfınazar bu adet Anadolu'nun nüfusu ve mesahasına göre fevkalade küçüktür. Kütüphaneler, muhteviyatının kıymeti izafiyesine gelince: Bunlar fevkalâde yüksek, müzelik kıymeti haiz almakla beraber ihtiyacatı haızireye tekabül ölmekten çok uzaktırlar. Kütüphanelerdeki asar umumiyetle iki üç asır evvel islâm iskolastik ilminin damgasını taşırlar. Muhteviyatının yüzde seksenini tefsir, hadis, usulu hadis, fıkıh ilah, müteallik asar (teşkil ettiği cihetle arapça, farsça yahut enderunî Türkçe ile yazılı olan bu gibi asara bir sınıf kütüphanesi yani sarıklı ülema sınıfının kütüphanesi ve binalarına da cami ve, tekkefesrin bir kısmı mütemmimi olarak bakabiliriz. Avam kütüphanesini teşkil eden (Battal Gazi, Kan Kalesi, Köroğlu, Hoca Nasreddin, Aşık Kerem, Şah İsmail. Tahir ile Zühre) ilah eserlerden ancak terbiyeye menafi görülmeyenleri bu kütüphanelerde yer bulabilmişlerdir”76.

Kütüphane materyallerine bakıldığında yüzbinlerce eserin İstanbul’da toplandığı, İstanbul dışındaki kütüphanelerde de eser bulunduğu anlaşılmaktadır. Kütüphanelerde bulunan eserlerin % 80’inin dini yani tefsir, hadis, fıkıh vb. kitaplar olduğu ve içeriğinin halkın anlayamayacağı şekilde ağır dille yazılmış olduğu görülmektedir. Halkın bu kütüphanelerden yararlanamayacağı ortaya çıkmaktadır. Ahmet Zübeyr Koşay’ın hazırladığı rapordan geleneğimizdeki kütüphaneyi kullanma amacı olarak eski kültürleri ve tarihsel süreçleri inceleyecek olanlarla din âlimlerinin yararlandığı toplumun her kesimine hitap etmediği anlaşılmaktadır. Halkın bilgi

76 Ahmet Zübeyr Koşay, “Maarif Vekâletine Sunulan Rapor”, Maarif Vekaleti Mecmuası, S.4, İstanbul

30

gereksinimlerinden doğan bir kütüphane anlayışı yoktur. Kitap ve kütüphane ilişkisi sağlam bir temele oturtulmamış olduğu görülmektedir.

31

2.4.LİSANS DÜZEYİNDE KÜTÜPHANECİLİK EĞİTİM

FAALİYETLERİ

Hamit Zübeyir Koşay’ın raporunda “Kütüphanecilik fennine vakıf hafız-ı

kütüpler yetiştirilmelidir; yazmaların toplu kataloğu hazırlanmalı, basmalar için de onlardan ayrı bir Türk Bibliyografyası kurulmalıdır”77

der.

Fetmi Ethem Karatay, Dârülfünun’un teklifiyle birlikte kütüphanecilik kursu görmek için Ekim 1925’te Paris’e gönderilmiştir. Gittiği yerde daha önce Amerikalılar tarafından açılan ve modern kütüphanecilik metotlarının öğretildiği kütüphanecilik okuluna bir yıl kadar devam eder. Döndüğünde ise, Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nin devredilmesiyle zenginleşerek yeniden teşekkül eden İstanbul Dârülfünunu Kütüphanesi’ne müdür olarak göreve başlamıştır78.

1926’lı yıllarda yürürlüğe girmiş olan iki “Talimatname” kütüphanelerimizin yapılanmaları ile yakından ilgilidir: “Kütüphaneler Talimatnamesi” ve “Maarif

Vekâleti Müfettişlerinin Hukuk, Salahiyet, Vazifelerine Dair Talimatname”. Bunlardan

birincisi kütüphanelerin kuruluş ve çalışma biçimini belirler. İkincisi de kütüphanelerin denetlenmesine ilişkindir79.

Fehmi Ethem Karatay “Hafızı Kütüp” kavramını değiştirerek yerine “kütüphaneci” kavramını getirmiştir. Yazmalar toplu kataloğunun oluşturulması 1927’de kurulan Kütüphaneler Tasnif Komisyonuna verilir. Ancak bu komisyon Harf Devrimi nedeniyle etkili olamayıp 1935’de yeniden kurularak İstanbul Kütüphanelerinde bulunan yazmaların kataloğunu kurmaya başlar.

77 Koşay, a.g.e., s.24-26.

78 Ayrıntılı bilgi için bkz. Semavi Eyice “Fehmi Ethem Karatay” Maddesi DİA, C.24, Türkiye Diyanet

Vakfı Yay., İstanbul 2001,s.473-474.

32

2.5.HARF

İNKILABI İLE BİRLİKTE EĞİTİM VE