• Sonuç bulunamadı

II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Kadını

BÖLÜM 2: II. MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE TESETTÜR TARTIŞMALARI

2.1. II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Kadını

Tanzimat dönemi ile kadına dair belli bir arketip oluşturmaya çalışılmıştır. Bu arketip batı ve doğu motiflerini tek bir bünyede toplayan bir model olarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Temel konular evlenme, miras, eğitim ve toprak paylaşımı gibi konular üzerinden tartışmalar gerçekleştirilmişti. Kadın varlığının Osmanlı devletinde somut olarak Fransız Vatandaşlık Kanunun bir örneği olan Tabiiyet-i Osmanlı Kanunudur (28 Ocak 1869) ile tanındı142. Kanundaki düzenlemelerde gayrimüslim vatandaşla evlilik yapmış olan kadınların tekrardan Osmanlı tabiiyetine dönme imkȃnı veriyordu. Ayrıca bu evlilik içerisinde dünyaya gelmiş çocuklar da Osmanlı Tabiiyetine geçmesi öngörülmekteydi143. Bir nevi kadının hakları ile ilgili devlet eliyle yeniden bir tanımlama getirilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Tanzimat dönemi ‘kadın’ kavramının anlaşılması ve tanımlanması başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bir nevi ‘tohumun toprağa serpilmesi’ gibi bir benzetme yapılabilir. II. Meşrutiyet dönemi tohumların yeşerme ve büyümesi açısından bir dönüm noktasıdır. Dönem içerisinde kadının eğitiminin önemini vurgulayan birçok yazının da yayınlandığı görülmektedir. Kadın adına yapılması istenen yenilikleri kalıcı kılacak olan onun eğitilmesiydi. Çünkü Osmanlı kadını eğitim anlamında çok geride kalmıştı. Toplumsal hayata adapte olabilmesi için yeni eğitim politikalara ihtiyaç vardı. 1869 yılındaki Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile birlikte yeni bir eğitim politikası belirlenmişti. Bunun kanun öncesi 1859 yılında ilk kız rüştiyesi İstanbul’da Cevri Kalfa İnas Rüştiyesi (Sultan Ahmed Kız Rüştiyesi) açılmıştı144. Dönemin muhafazakâr şartları altında kız çocukların eğitimini sağlayacak kadın öğretmen çok azdı. Öğretmenlerin seçimlerinde ‘yaşlı olması’ kriteri ön plana çıkmıştır. Ancak bu problem kesin bir çözüme ihtiyaç duymaktaydı. Bunun üzerine 1869 yılında Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ‘Kız Öğretmen Okulu’ adlı başlığı altında 68.maddesinde: “Kız sıbyan okullarına ve rüştiyelerine öğretmen

yetiştirmek üzere İstanbul’da bir Kız Öğretmen Okulu (Darülmuallimat) kurulmuştur. Bu okulun biri sıbyan diğeri rüştiye okullarına öğretmen yetiştiren iki bölümü vardır.

142 İbrahim Serbestoğlu, “Zorunlu Bir Modernleşme Örneği Olarak Tabiiyet Kanunu”, OTAM (Osmanlı

Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), c.29, sayı 29, (2011,) c.193-214.

143 Tuğba Yolcu, “Türkiye’de Demokratikleşmeyi Anlamak: Demokratikleşme Paketleri Üzerine Bir İnceleme”, Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Dergisi, c.6, sayı 5, (2018), s.111-121.

42

Bu bölümlerden biri Müslüman diğeri Müslüman olmayan rüştiye okullarına yetiştirilecek öğretmenlere mahsus olmak üzere ikişer şubeye ayrılacaktır’’145. 1869

kanun içerisinde tasarlanan bu okul 1870 yılında hayata geçirildi. Osmanlı kadını böylece daha fazla eğitim ve sosyal haklardan yararlanma hakkına sahip oldu. Mesleki okulların ise süreçte sadece taslak olarak kaldığı görülmektedir. İşte kadınlar eğitimdeki gelişimlere paralel olarak sistemi daha fazla sorgulamaya, araştırmaya ve eleştirmeye başlamıştır. Basın kadınların içinde bulunduğu sorgulama sürecinin uygulama zemini olarak hayatlarına girdi146 .

Osmanlı kadını Tanzimat döneminde basın ile tanışmış olması II. Meşrutiyet döneminde sürecin bambaşka bir noktaya gelmesine sebep olmuştu. Bu aydınlanma süreci ile birlikte Osmanlı kadınının eğitimi ve sosyal haklarının iyileştirilmesi çabası içine girilmişti. Ne yazık ki bu çabalar Tanzimat dönemi sonunda tam olarak istenilen sonuçlara ulaşmamıştır. En azından halk tabakasına erişim konusunda sıkıntı bulunmaktadır. Tanzimat yenilikleri daha çok devlet eliyle gerçekleştirilmiş ve yeniliklerin daha çok üst tabaka kadınların hayatlarına yansıdıkları sonucuna varılmaktadır. II. Meşrutiyet Döneminde ise kadınların birçok konuda daha derin ve donanımlı bir savaş verdikleri gerçeğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bu dönemde dönemin özgür ortamı ile belli başlı kadın rol modelleri ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan kadın modelleri dünyadaki feminizmin akımından oldukça etkilenmişlerdi.

II. Meşrutiyet ile birlikte kadınların birçok konuyu sorgulama süreci başlamıştı. Kadınların toplum içerisinde kendi konumlarını ve haklarını aramak için mücadeleye başlamıştı. Tanzimat döneminden farklı olarak, II. Meşrutiyet döneminde yapılan yenilikler halkı daha derinden etkilemişti. Kadınların haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için basın yolunu tercih etmişlerdir. Osmanlı kadının artık toplum içerisindeki kadın-erkek eşitsizliğini sorgulamaya ve basın yoluyla yazılarında bu eşitsizliği dile getirmekte kararlı bir yapı sergilemeye başlamıştı. Günlük hayattan örnekler vererek eşitsizliğin ne noktada olduğunu göstermeye çalışmışlardı. Kadınları bu örnekleme bağlı olarak vapur seferlerinde erkeklerle aynı parayı ödemelerine rağmen eşit şartlarda muamele görmediklerinden dile getirmişlerdi. Dönemin öne çıkan

145 Reşat Özalp ve Aydoğan Ataünal, Türk Milli Eğitim Sisteminde Düzenlenme Teşkilatı (Talim ve

Terbiye Kurulu- Milli Eğitim Şurası), İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1977, s.563.

146 Hamza Altın, “1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ve Öğretmen Yetiştirme Tarihimizdeki Yeri”,

43

isimlerinden olan Fatma Aliye Hanım kadın-erkek eşitsizliğinin dünya çapında da tartışmalara sebep olduğunu yazılarda belirmektedir. Kadınların bu noktada haklarını savunmak isteseler de bunu başaramadıklarını yazmıştır. Bunun en önemli sebebi olarak kadınların kendi gücünü ve tarihini bilmemeleriydi. Buradan hareketle Osmanlı kadını II. Meşrutiyet döneminde kadın dergileri ve dernekleri ile örgütlü bir sorgulama sürecine gitmiştir. Dönem içerisinde ön plana çıkan ve kadınların gelişimi açısından önemli dernekler kurulmuştu Bu dernekler sadece kadın değil ülke meseleleri hakkında da fikir beyanında bulunuyorlardı. Bunlardan biri Melek Hanım tarafından kurulan ‘Ma’mulat-ı Dâhiliye İstihlakı Kadın Cemiyet-i Hayriyye’dir. Dernek yerli ekonomi, üreticinin desteklenmesi ve bağımsız bir ekonomiyi olması gerektiğini savunuyordu. Hatta kendilerine bağlı bir terzihane açma teşebbüsünde bulunmuşlardı. Diğer önemli dernek ‘Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’dir. Zamanın feminizm akımından oldukça etkilenen ve asil üyeleri sadece kadın olan dernek 28 Mayıs 1913 kurulmuştu147. Diğer taraftan meşrutiyetin ilanı ile birlikte eğitim sürecinde çeşitli yenilikler yapılmıştır. Rüştiyelerin ismi değişçi ve sultani olarak adlandırılmıştır. 1911 yılında ilk kız idadisi ve 1913 yılında İstanbul (İnas) sultanisi kurulmuştur. 1915 yılında İnas Darülfünun adı altında kız öğrenciler için ilk defa yüksek öğretim özelliği taşıyan okul açılmıştır. İstanbul İdadisinden ve kız öğretmen okullarından mezun olan kız öğrenciler bu okulda eğitimlerine devam etmişlerdir148. 1917 yılında bu okul ilk mezunlarını vermiştir. Okulda güzel sanatlar, terzilik ve hemşirelik gibi mesleki konulara ait ders programları oluşturulmuştur. Dönemin eğitim çabalarının sonucu olarak kız öğrencileri Avrupa’ya gönderilmişti149. 1919 yılına gelindiğinde Darülfünun ve Darülmuallimat okullarından mezun olan öğrenci sayısı 6 bin kadardı. Kadınlar adına büyük bir okullaşma sürecinin bu dönemde yoğunlaştığı görülmektedir. Eğitim süreçlerinin gelişimi ile kadın hareketi basın araçlarının da yardımıyla daha bilinçli bir hale gelmiştir. Böylece kadının basına ilişkin faaliyetleri ve kadın dergileri bu dönemde fazlalaşmıştır.

Kadın tartışmaların bu süreçte oldukça geniş bir yelpazeye yayıldığı görülmektedir. Ancak süreç sancılı bir yolda ilerledi. Çünkü köklü alışkanlıkların dönüşümü söz

147 Hale Kolay, “Kadın Hareketin Süreçleri, Talepleri ve Kazanımları”, EMO Dergisi, sayı,3, (2015), s.5-11.

148 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (M.Ö 1000- M.S 2007), s.273-275.

149 Hacer Tor ve Esra Ağlı, “Kadın ve Eğitim”, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi (Özel Sayı) , c.5, sayı 2, (2016), s.67-74.

44

konusuydu. Bugün çok basit olarak algılanabilecek haklar, o süreçte büyük bir devrimdi. Örneklem olarak dönemin kadın yazarları vapur güvertesinde oturma hakkı kazanmalarından büyük bir zafer olarak bahsetmişlerdi. Diğer taraftan kadınlar aktif olarak siyasi arenada yer almaya başladı. Yavaş yavaş çalışma hayatının içinde yer almaya başlamışlardı. Özellikle büyük kentlerde üst sınıftaki kadın dokuma ve gıda sektöründe yer almaya başladığı görülmektedir. Köydeki kadın ise klasik dönemde de olduğu gibi ziraat alanında hâkimiyeti devam etmekteydi. Ancak kadın büyük şehirlerde yeterince çalışma hayatı içinde değildi. Kurulan derneklerin bu gelişmelerle yakından bağlantılı olduğu görülmektedir. Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyetinin üyesi Bedri Osman Hanım 1913 yılına gelindiğinde kendisi memur kademesine kadar ulaşan ilk Türk kadınıydı. Ayrıca 1916-1923 yılları arasında ‘Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyye Derneği’ önemli bir yere sahiptir150. Özellikle I. Dünya Savaşını kadının çalışma hayatında daha fazla yer almaya başladığı görülmektedir. Var olan erkek memurlar cephede savaşmaktaydı. Diğer taraftan savaşan askerin arkasından bıraktığı bir ailesi ve bu ailenin maddi ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Bu durumda ülkede üretim ve iş gücünün devam etmesi önem arz etmekteydi. Dönemin Harbiye Vekili Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan bu ihtiyacın karşılanması için bu süreçte bu derneği kurmaya karar verdiler. Devletinin savaş içerisinde bulunduğu ekonomik durum ne yazık ki içler acısıydı. Asker ailelerine bağlanan maaşla ev geçindirmek pek mümkün görünmüyordu. Maddi imkânsızlıklar toplumun ahlaki yapısını da bozmaktaydı. Öyle ki fuhuş olaylarının bu süreçte arttığı görülmektedir. Cemiyet hem bu sosyal durumu durdurmak hem de kadınları ekonomik anlamda istihdam edebilmek amacını taşımaktaydı. Özellikle büyük şehirlerde kadının ekonomik faaliyete katılımı oldukça azdı. Kuruluşu kamuoyuna İttihat ve Terakki partisine ideolojik olarak yakın olan ‘İktisat Mecmuası’ tarafından Fransızca bir makale ile duyurulmuştu. 14 Ağustos 1916 günü Kadınları Çalıştırma Derneği resmen kurulmuştur151. Bu dernek kadınların sosyal ve ekonomik hayata atılmasında önemli bir örnek teşkil etmektedir. Osmanlı kadını kendini basın ve derneklerle kendini tanımlama yoluna gitmiştir. II. Meşrutiyet dönemindeki bu ortam kadınlar adına aydın bir kesim oluşmasına sebep olmuştur. Bu

150 Serap İlkhan, “II. Meşrutiyet Döneminde Türk Kadını”, Bayterek Uluslar arası Akademik Araştırmalar Dergisi, c.1, sayı 1, Ocak 2018, s.56-76.

151 Yavuz Selim Karakışla, Osmanlı İmparatorluğu’nda Savaş Yılları ve Çalışan Kadınlar: Kadınları Çalıştırma Cemiyeti (1916-1923), İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.74

45

isimler kadınların toplum içindeki hakları ve statüleri ile ilgili düşüncelerini makalelerinde dile getirmişlerdir.