• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: TESETTÜR KAVRAMI VE TARİHTE KADIN

1.6. II. Meşrutiyet Döneminde Kadının Statüsüne Yönelik Reaksiyonlar

1.6.2. Beşiktaş Hadisesi

Osmanlı Devletin ekim olayları devam etmekteydi. Bu olay kadın odaklı bir isyandı. Hikâye farklı inanca sahip iki gencin evlenme isteği ve isteğin meşrutiyet karşıtları tarafından olayın toplumsal bir infiale dönüşmesiydi123. Bedriye ve Todori’nin ilişkisi olaydan 4 ay öncesinde başlamıştı. Bedriye’nin babası ilişkiyi öğrenmiş ve ilişkilerine karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Bedriye Todori’nin evine gitmiştir. Todori’nin babası da bu evliliği onaylamamıştır. Zincirlikuyu’da bulunan Bedriye’nin evine giderek babasına fikrini bildirmiştir. Bedriye’nin babası durumu Beşiktaş’taki karakoluna bildirdi. Bir şahsın durumu duyup halka yayması ile birlikte olay büyümüştür. Bu arada polis iki

117 Sıddık Yıldız, “Çıkışından Bastırılmasına Kadar 31 Mart İsyanı”, (Yayınlanmamış Gazi Üniversitesi SBE, 2006), s.13.

118 Merve Çidem, “II. Meşrutiyet’e İlk Tepkiler 1908 Yılı Ekim Ayı Olayları”,(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2017), s.62.

119 Necdet Aysal, “Örgütlenmeden Eyleme Geçiş: 31 Mart Olayı”,s.19. 120 B.O.A, DHMİ.1042.12 / 2.

121 B.O.A, DHMİ. 1042.12 / 7. 122 B.O.A, DHMİ.1042.12 / 8.

37

genci ifade için karakola getirmişti. Karakol önünden toplanan bir grup tarafından şeriat adına çeşitli sloganlar atılmaya başlanmıştı: “Şeriat mahvoluyor, ırzımız, namusumuz,

gâvurların ayakları altında çiğnendi. Lanet olsun böyle hürriyete”. Öfkeli kalabalık iki

gencin kendilerine teslim edilmesini istedi. Sonuç olarak Todori linç edilerek öldürüldü. Bedriye ciddi derecede darp edildi124. Osmanlı Arşivlerinde olayla ilgili şeriat kanunlarına aykırı olarak bir Rum genç Todori ile Müslüman Bedriye arasındaki münasebetten bahsetmektedir. Bu durumun ülkede ‘kanuna mugayir’ olduğu belirtilmektedir. Olayın toplum içinde infiale yol açtığı kayıtlara geçmiştir125. Bu infiale yol açan şey yine şeriat kurallarının ihlal edilmesiydi. Çünkü şeriata göre Müslüman bir kadın gayrimüslim bir kadınla evlenmesi mümkün değildi. Şeriat burada erkeği aile reisi olarak görmektedir ve böyle bir evlilikte kadının İslamiyet’i kabul etmesini daha kolay bulmaktadır. Bu bağlamda İslam inancı yayılması kolay olacağını belirtmektedir126. Olay sonrasında birçok gazete olaya yaşanılanlara sert tepki göstermiştir. Ayrıca ülkedeki gayrimüslim vatandaşlar büyük endişe ve korku içinde olduklarını verdikleri dilekçelerde belirttiler. Tepkinin temelinde kolluk kuvvetlerinin duruma seyirci kalmasıydı. Tepkiler üzerine olay mahallindeki görevli bulunan Jandarma Mülazımı Mahmut Ağa’nın yargılanması kararlaştırıldı. Aynı zamanda Beşiktaş taburundaki askerlerin yerleri, Fatih askeri taburu askerleri ile yer değiştirilmiştir. Ancak toplum yapılan soruşturma sürecini yetersiz bulmuştur. Olayda ağır yaralanan Bedriye tedavisinden sonra tutuklu kadınları tutulduğu Nisa Tevkifhanesine127götürüldü. Yaşanan bu elim olaya rağmen kadınları koruyucu ve taciz olaylarını caydırıcı bir önemle alınmamıştır. Süreç içerisinde sokağa çıkan yalnız kadınların birçok sözlü taciz maruz kaldığı görülmektedir128. Tesettür tartışmalarının da benzer olaylarla daha ateşlendiği görülmektedir. Bu noktada muhafazakâr basının kadınların tesettüre riayet etmeleri gerektiği vurgusu yapılmaya başlanmıştı. Böylece kadının sözlü ve fiziksel tacizlerden korunacağı vurgulanmıştır. Diğer taraftan basın olanları kadınlar üzerinden değerlendirerek şeriatın zarar görmeye başladığı düşüncesi dillendirmeye başladı. Ancak işin temelinde yapılan ıslahatlara karşıtlık yatmaktaydı.

124 Merve Çidem, “II. Meşrutiyet’e İlk Tepkiler 1908 Yılı Ekim Ayı Olayları”,(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2017), s. 64-65.

125 B.O, DHMİ.0334.92.3.

126 Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 1974, s.111-112.

127 Bkz: Nuran Yıldırım, “Klasik Dönemde İstanbul Dârüşşifaları”, Antik Çağdan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c.4, Ed. Coşkun Yılmaz, . İstanbul: İBB Kültür AŞ, 2015, s.138-145.

38

Beşiktaş Hadisesi ve Kör Ali olayları, Osmanlı Devletini derinden sarmış olan 31 Mart Vakası’nın öncü sancılarıydı. Ayrıca toplum kadın statüsü ve Meşrutiyet karşıtlığın ülkede geldiği noktayı göstermektedir. Muhalif ve muhafazakâr bazı gazetelerin sürecin hızlanmasında önemli rol oynadıkları görülmektedir. Bundan sonra II. Meşrutiyetin ilanına sağlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti arasında müthiş bir gerilim yaşanmıştı. Yaşanan gerilim toplumun bütün dinamiklerini oldukça etkilemiştir.

1.6.3. 31 Mart Vak’ası

II. Meşrutiyet sonrasında Osmanlı Devletini derinden etkileyen siyasi olaylardan biri de 31 Mart Vak’asıydı. 13 Nisan 1909 tarihinde Taşkışla’da bulunan dördüncü avcı taburu askerlerinin ayaklaması ile başladı. Askerler, İttihat ve Terakki Cemiyetinin uygulamalarına karşı şeriatın yeniden temin edilmesini istiyorlardı129. İlk başta Meşrutiyet yönetiminin korunmasını amaç edinen İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidar hayali yoktu. Ancak İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarda olan Sait Paşa hükümetinin yönetim politikasına sıkı sık müdahale etmeye başladı130. Sait Paşa hükümetinin arkasından göreve gelen Kamil Paşa hükümetiydi. Kamil Paşa hükümeti karşısında Prens Sabahattin öncülüğünde muhafazakâr kesimi temsil eden muhalif Ahrar Fırkası kuruldu. Bu partiyle muhafazakar ve muhalif kesimden, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin uygulamalarına karşılık ağır eleştiriler gelmeye başladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin şeriata aykırı uygulamalar içinde bulunduğu muhalif basında sık sık dile getirilmeye başlandı.131. Aynı süreçte muhalif ve muhafazakâr kesime ait Serbesti gazetesi başyazarlarından Hasan Fehmi’nin suikast haberi geldi132. Bütün bu durumlar ülkedeki muhalif seslerin daha da yükselmesine sebebiyet verdi. Bu muhalif seslerden biri Derviş-i Vahdet yönetimindeki Volkan gazetesiydi. Volkan gazetesinde Hasan Fehmi ile ilgili yazıyı dört gün sonra yayımlandı. Bu bağlamda olaydan sonra gazetenin bariz bir şekilde İttihatçılara karşı savaş açıp muhalif zeminden yararlanma amacı güttüğü görülmektedir133. Ancak Derviş Vahdeti’nin net bir düşünce dünyası olmadığı

129 Sina Akşin, 31 Mart Olayı, İstanbul: İmge Kitabevi, 2015, s.51.

130 Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki (1908-1914), çev.Nuran Yavuz, İstanbul : Kaynak Yayınları,1999, s.35-36.

131 Azmi Özcan, “31 Mart Vak’ası”, DİA, Yeni Türkiye Yayınları, İstanbul 2007, s.9-11.

132 Murat Hanilçe, İlyas Ak, “İstanbul Gazetelerinin Başyazarlarının Kaleminden 31 Mart Vak’ası Öncesi ve Sonrası”, Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, sayı 2, (2018), s. 1-32.

133 Selim Sezer, “Volkan Gazetesinde 31 Mart Vak’ası”, Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c.5, sayı 2, (2017), s.143-159.

39

görülmektedir. Dönemin popüler düşünce sistemine göre hareket etmişti134. Süreç içerisindeki popüler tartışmalardan biri olan muhafazakar ve garpçı düşünceler arasındaki tartışmalarda muhafazakar tarafta yer almıştır. Bu tartışmaların muhalif basında kadına tanınan haklar ve onların gündelik hayattaki durumları üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Bu uygulamalarında şeriata aykırı uygulamalar olduğu dile getirilmiştir. Derviş-i Vahdeti 23 Mart 1909 (10 Mart 1325) tarihinde kaleme aldığı

“Alaylı-Mektepli Zabitanla Askerler” başlıklı yazısında şu cümlelerle kadın üzerinden

sistem eleştirisi yapmıştır: “…Mesela kadınlarımız tedricen çarşaflarını atmak, yahut,

bir müslüman hürdür, diye meyhaneler, kerhaneler açmak gibi Müslümanlığa yakışmayan şeylerin memleketimizde husȗlüne meydan vermeyelim. Lakin Avrupalıların, bütün sanatlarını hep alalım. Çünkü “El-hikmetü dȃllethü’l-mü’mini eynema vecedeha ahezehȃ(Hikmet, bilgi, müslümanın kaybettiği malı gibidir; nerede bulursa alır. -Hadis-i Şerif)” buyurulmuştur…135”. Ordu içerisindeki alaylı-mektepli

zabıtan tartışmasından yola çıkarak ülkenin bekasının ve huzurunun önemine vurgu yapmıştır. Bu bağlamda şeriatın Meşrutiyet yönetimi ile ayakta durduğunu vurgulamaktadır. Ülkenin ahlakının korunmasında askerin ve halkın sorumlulukları olduğunu yazmıştır. Batının ahlakının değil ilminin alınmasının vurgulamıştır. Ahlaki çöküntü sebepleri içine kadının giyim kuşamındaki vaziyetide eklemiştir. Bu durumun toplumsal geleneklere ve İslam dinine uygusuzluğuna vurgu yapmıştır. Volkan gazetesinde 21 Aralık 1908 (8 Kanunievvel 1324) tarihli sayısında “Validelere Bir

Hitab ve Hanım Kızlara-Nasihat” başlıklı Fatıma Sadiye’nin makalesinde annelerin

kızlarının yetişmelerinde eskisi kadar özen göstermedikleri vurgusu yapılmıştır. Kızlarının ahlak arkadaşlar edinmelerini, çarşı ve pazarda yüzleri kapamaları ve ziynetlerini göstermemeleri konusunda annelerin hassas olması gerektiği yazılmıştır136. Volkan gazetesinde eleştirilen diğer bir konu ise tiyatroydu. Birçok yazıda kadınların tiyatrolara gitmeleri eleştirilmişti. “…Hele kadınlarımızın ara sıra tiyatrolara gitmesi

ahlȃk-ı İslamiyye ile asla kabil değildir…”. Çünkü tiyatrolarının içindeki müzikli ve

rakkaseli kısmının şeriata aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kadınların nezdinde ise;

“…Gazetelerde ara sıra –yarın Kadıköyünde kadınlara mahsusu filan piyes mevki-i

134 Zekeriya Kurşun, “31 Mart Olayının Arkasındakiler”, II. Abdülhamid ve Dönemi, Sultanbeyli

Belediyesi Yayınları, (2012), s. 49-60.

135 Derviş-i Vahdeti, “Alaylı-Mektebli Zabitanla Askerler”, Volkan Gazetesi (11 Aralık 1908-20 Nisan

1909), haz. M.Ertuğrul Düzdağ, sayı 82, İstanbul: İz Yayıncılık, 1992, s.396.

136 Fatma Sadiye, “Validelere Bir Hitab ve Hanım Kızlara”, Volkan Gazetesi (11 Aralık 1908-20 Nisan

40

temaşaya vaz olunacaktır- gibi ilanlar nazar-ı teessüfle görülmektedir. Kadınların acaba tiyarolardan alacağı ibret ne merkezde olabilir? İlan-ı aşk, nasıl olduğuna yahut rakkaselerin omuzları nasıl silkindiğine, başları öteye beriye ne sȗretle hareket etdirildiğine dair mi? Yoksa?... Hȃsılı tiyatrolarımızın şekl-i hȃzırı ahklakımızı mahvedecek bir mahiyeti hȃizdir. Islȃhat-ı acile lazımdır…137”. Kadınların böyle bir

kültürü almasının doğru olmadığını savunmuşlardır. Bu eleştirilerin temelinde kadınların davranışları ve kıyafetleriyle tesettür kaidelerini çiğnedikleri vurgulanmıştı. Özetle İttihatçıların kadınların çağdaş seviyeye gelmeleri için destekleyici politikalar üretmeleri, Volkan gazetesinde sürekli eleştiriliyordu. Bütün bu yazılar varolan muhalif durumu daha da körükledi. Çünkü yapılan değişimler kadının sosyal yaşamın içine fazlasıyla katılım sağlaması sağlamıştı. Toplumun alt bilincine ‘şeriat elden gidiyor’ mesajı verilmiş ve bu durum 31 Mart Vak’asının meydan gelmesinde etkin rol oynamıştır.

31 Mart Vak’asının yaşandığı gün birçok yağmalama olayı gerçekleşmişti. Yağmalama hareketlerinde dikkat çeken bir hareket vardı. İsyancıların ilk olarak yaptıkları şey İstanbul’daki İttihat ve Terakki Cemiyetine bağlı bir kadın kulübünü kapatmalarıydı. Böylece olumsuz anlamda oluşturulmaya çalışan bilinç su yüzüne çıkmıştı. Bu kulübün harap edilmesi onların isteklerinin ne olduğunu göstergelerinden sadece biriydi138. Hatta olaydan 5 gün sonra Vahdeti’nin ‘Öte, beri’ başlıklı yazısında açıkça şu cümleyi kullanmıştı: “…Ey kadınlarımız! Biliyor musunuz ki, bu memleketi siz berbat etmeğe

kafisiniz…139” Kadınların kuruntulu ve dedikodu yapıp sürece zarar verdiklerini iddia

etmiştir. Diğer taraftan İstanbul’daki olaylar ciddi boyutlara ulaşmıştı. Durum İttihatçıların merkezi olan Selanik’e ulaşmıştı. Buradaki Mahmut Şevket Paşa komutasındaki III. Ordu kesin bir tavırla isyanı bastırmak için İstanbul’a bir ordu gönderme kararı aldı. İçinde Mustafa Kemal Bey’in bulunduğu Hareket Ordusu İstanbul’a doğru yola çıktı140. 24 Nisan’a gelindiğinde ordu İstanbul’a varmış olaylar kontrol altına alınmıştı ve Padişah tarafından sıkıyönetim ilan edildi141.

137 “Volkan”, Derviş-i Vahdeti, Volkan Gazetesi (11 Aralık 1908-20 Nisan 1909), haz. M.Ertuğrul Düzdağ, sayı 37, İstanbul: İz Yayıncılık, 1992, s.174.

138 Aykut Kansu, İttihatçıların Rejim ve İktidar Mücadelesi 1908-1918, İstanbul: İletişim Yayınevi, s.81 139 Derviş-i Vahdet, “Öte, beri”, Volkan Gazetesi (11 Aralık 1908-20 Nisan 1909), haz. M. Ertuğrul Düzdağ, sayı 107, İstanbul: İz Yayıncılık, 1992, s.520-522.

140 Zekeriya Türkmen, Osmanlı Meşrutiyetinde Ordu- Siyaset Çatışması, İstanbul: İrfan Yayınları, İstanbul 1993, s.32, s.39-40.

41

BÖLÜM 2: II. MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE TESETTÜR