• Sonuç bulunamadı

A. SÖZLEŞMEDEN DOĞAN SORUMLULUK

2) Manevi Zarar

Manevi zarar, bir kimsenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Geniş anlamda zarar kavramı, manevi zararı da içerir. Bir kişinin, kişi varlığını oluşturan hukuki değerlerin saldırıya uğraması sonucu ortaya çıkan objektif eksilmeler ve kayıplar manevi zararı oluşturur102. Manevi zararda, kişinin şahsiyet haklarına yönelmiş haksız saldırı nedeniyle duyduğu manevi acı ve ıstırap, hayat zevklerinde bir azalma söz konusudur103.

Manevi zarar da maddi zarar gibi üç unsurdan oluşur; şahıs varlığı, şahıs varlığında eksilme ve eksilmenin zarar görenin iradesi dışında gerçekleşmesi.

      

100Tandoğan, a.g.e., s. 70.; Eren, a.g.e., s. 529.

101 Çağlar ÖZEL, “ Sözleşme Dışı Sorumlulukta Yansıma Zarara ve Giderimine İlişkin Bazı Düşünceler”, AÜHFD, C.50, S.4, Ankara, s. 84.

102 Eren, a.g.e., s. 531.

103 Tandoğan, a.g.e., s. 63.

Şahıs (Kişi) Varlığı

Kişi varlığı, bir kimsenin kişi olmak nedeniyle sahip olduğu, hukukça korunan kişilik değerlerinin tümünü ifade eder. Kişilik hakları da denilen bu değerler; kişinin maddi ve manevi varlığı yani vücudu, sesi, sağlığı, görüntüsü, şerefi, özel hayatı gibi varlıkları üzerindeki haklarıdır104.

Şahıs Varlığında Eksilme

Manevi zarardan bahsedilebilmesi için şahıs varlığında objektif olarak bir eksilme meydana gelmelidir. Kişilik hakkının veya değerlerinin haksız bir saldırıya uğraması ve bu değerlerde objektif eksilmenin meydana gelmesini manevi zarar olarak nitelendiren teoriye, objektif teori adı verilir105. Buna karşılık doktrinde savunulan hakim görüşe göre, manevi zararın tazmin edilebilmesi için objektif eksilme yeterli değil, bunun yanında zarar görenin söz konusu ihlal neticesinde objektif olarak meydana gelen bu eksilmeyi yaşaması, duyması, onu hissetmesi, bunun sonucunda da acı, elem, ıstırap duyması anlamına gelen sübjektif unsura da ihtiyaç vardır. Subjektif teori adı verilen bu teoriye göre, zarar gören, kişilik haklarına yapılan saldırı sonucu yaşama sevincinde bir eksilme hissetmeli, huzur, rahatlık ve mutluluk duyguları azalmalı, ruhsal bütünlüğü bozulmalıdır. Ancak sübjektif teorinin olmazsa olmaz bir şart olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Öncelikle kimin hangi oranda acıyı, ıstırabı duyacağı, yaşama sevincini kaybedeceğini ortaya koymak mümkün değildir. Diğer taraftan sübjektif teori kabul edildiğinde, tüzel kişilerle, ayırt etme gücünden yoksun olanların manevi acı ve ıstırap duyma yetenekleri olmadığından bunların manevi zarara uğraması ve dolayısıyla manevi tazminat davası açabilme imkânları da olmayacaktır106.

Eksilmenin Zarar Görenin İradesi Dışında Gerçekleşmesi

Zarar görenin kişilik haklarına ve değerlerine yapılan saldırıya rıza göstermemesi gerekmektedir.

d. İlliyet Bağı

Temeli ve niteliği ne olursa olsun, her türlü hukuki sorumlulukta büyük önem taşıyan illiyet bağı; gerçekleşen zararla, sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış       

104 Gözler, a.g.e., s. 160.

105 Eren, a.g.e., s. 532.

106 Konuyla ilgili tartışmalar için Bkz. Eren, a.g.e., s. 534.-535.

arasındaki sebep-sonuç ilişkisine verilen addır. TBK 49 da bahsi geçen “zarar veren”

sözleri, illiyet bağını işaret eden sözlerdir. Zararla fiil arasında illiyet bağının mevcut olması, zararın fiilin bir sonucu olarak ortaya çıkması, fiil olmadan zararın doğmayacağının muhakkak olarak görülmesi demektir107. Fiille zarar arasında illiyet bağının mevcut olup olmadığı her şeyden önce mantık kurallarına göre belirlenir108. Zarar haksız fiilin sonucunda ortaya çıkmış olmalıdır. Fiil meydana gelmemiş olsaydı, zarar ortaya çıkmayacak idiyse illiyet bağı var demektir109. Ancak sebep sonuç ilişkisi arasındaki bağ her zaman açık olarak görülmeyebilir. Bu durumlarda illiyet bağının ispatı zarar gören açısından güçlük gösterebilir. İlliyet bağının kurulmasıyla ilgili çeşitli yaklaşımlar söz konusudur. Konuyla ilgili teorilere kısaca bakılacak olursa;

-Şart Teorisi; Bu teoriye göre, bir olayın varlığı, zorunlu biçimde bu olayı meydana getiren her şartın varlığına bağlıdır. Bu şartlardan biri mevcut olmadığı takdirde, olay meydana gelmemelidir. Dolayısıyla bu şartlardan birini gerçekleştiren kişi, yalnız bu şartı gerçekleştirmiş olması sebebiyle zararlı sonuçtan sorumludur. Örneğin; işine gitmek için sahibi olduğu otomobilin yanına giden kişi, otoparkın girişine başka bir aracın park ettiğini görüyor. Aracını hareket ettiremediği için minibüse binmek zorunda kalıyor.

Minibüsün kaza yapması sonucu yaralanıyor ve hastanede yatmak durumunda kalıyor.

Şart teorisi uyarınca, hatalı yapılan park, kaza sonucunda yaralanma olayının vazgeçilmez bir şartıdır. Hatalı park (sebep) olmasaydı, zarar gören minibüse binmeyecek, yaralanma (sonuç) olmayacaktı. Şart teorisi, sebeple çok uzak sonuçlar arasında ilişki kurabilmesi nedeniyle eleştirilmektedir110. Sonucu meydana getiren şartlar bütününden her biri sebep sayıldığı takdirde, sorumluluk sınırsız bir biçimde genişletilmiş olur111. Böyle bir durumun ise hukuk ve adalet duygularına aykırı düşeceği açıktır.

-Uygun İlliyet Bağı Teorisi; Somut olayda gerçekleştiren türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre meydana getirmeye genel olarak elverişli olan sebep ile söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denir112. Türk,

      

107 Tandoğan, a.g.e., s. 71.

108 Tandoğan, a.g.e., s. 72.; Şenyüz, a.g.e., s. 124.

109 Şenyüz, a.g.e., s. 124.

110 Şenyüz, a.g.e., s. 125.

111 Eren, a.g.e., s. 540.

112 Tandoğan, a.g.e., s. 77.; Eren, a.g.e., s. 541.; Şenyüz, a.g.e., s. 125.

İsviçre ve Alman Hukukunda hakim olan teori uygun illiyet bağı teorisidir113. Bir kimse bir başka kimseye tabanca ile ateş eder ve onu vurursa ve yaralanan kimse bir süre sonra kan kaybından öldüğü takdirde, meydana gelen ölüm neticesiyle tabanca ile ateş edilmesi arasında uygun illiyet bağının mevcudiyeti göz ardı edilemez. Buna karşılık kurşun o kimseye isabet etmez, fakat kurşundan kurtulan kimse kaçarken bir otomobilin çarpması neticesinde ölürse, ortaya çıkan ölüm neticesi ile ateş edilmesi arasında uygun illiyet bağına göre bağlantı kurulamayacağı açıktır.

İlliyet Bağının Kesilmesi

Normal bir biçimde cereyan etseydi bir zararı meydana getirebilecek bir sebebin gerçekleşmesinden sonra diğer bir sebep ortaya çıkar ve ilk sebep henüz etkisini göstermeden bu ikinci sebep zararı meydan getirirse, bu hale illiyet bağının kesilmesi adı verilir114. Örneğin A, B’ye öldürücü dozda zehir içeren bir içecek verse, ancak zehir henüz tesirini göstermeden C, B’yi tabancayla vurarak öldürse, ölüm neticesinden illiyet bağı kesildiği için A değil C sorumlu tutulacaktır.

İlliyet bağını kesen sebepler; mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirtilebilir.