• Sonuç bulunamadı

2.7. ABD’de Kamu Yayıncılığı

3.1.3. Mali Özerklik

TRT’nin gelir kaynakları; 359 Sayılı yasa’nın 26. maddesine göre, radyo ruhsatlarına ait ücret ve cezalar, yayınlanacak ilan ve reklâm karşılıkları, konser, kitap, dergi, plak ve ilgili gelirler, her çeşit radyo ve televizyon iktisadi işlemlerinden elde edilecek karlar ve bağışlar olarak belirlenmiştir. Ama yasanın 28. maddesine göre; kurum kendi bütçesini, finansman, yatırım ve işletme programlarını yapabilmekte ancak bütçe ve programlar Turizm ve Tanıtma Bakanlığı onayıyla yürürlüğe girmektedir. Bu da siyasi iktidarın mali açıdan TRT’ye müdahalesini mümkün kılmaktadır. Bunun dışında, ekonomik güç de reklâmlar yoluyla kurumun özerkliğine baskı oluşturmaktadır. Ayrıca, kurumun işletme açığının bütçeden sağlanacak ödenekle karşılanması, bu ödeneğin bazı durumlarda azaltılması TRT’yi reklâm gelirlerine daha fazla önem vermeye yöneltmiştir. Bu durum, Anayasa gereği kamu hizmeti yapmakla görevli bir kurum için doğru bir yaklaşım değildir. Gelir bakımından kendi kendine yeterli olamayan TRT mali özerkliğini de tam olarak sağlayamamış, bu durum da bağımsızlığını sınırlamıştır (Eren, 2008: 91).

Çok fazla şeyler beklenilen 359 Sayılı yasa’yla özerklik kavramı tam olarak gerçekleştirilememiş, gerektiği ölçüde bağımsız olunamamıştır. Buna; yasal

düzenlemelerin yetersizliği, yayınlardan rahatsızlık duyan siyasi çevrelerin baskısı gibi etkenler neden olarak gösterilmektedir. TRT yönetim olarak özerkliği belli kalıplar içinde değerlendirip, alanını daraltıp uygulamıştır. Özerklik zırhının ne kadar önemli bir koruyucu olduğunu, onu hak etmek için gereğinin yapılmasının şart olduğunu görmezlikten gelmiştir. Ayrıca, çalışanların yönetime katılmasına izin vermemiş, özerkliğin yalnızca genel müdüre ve üst düzey yöneticilere özgü olma mantığından hareket etmiştir. Oysa özerkliğin tanımında, yetkinin tek bir elde toplanması değil, işbölümü ve işbirliğine yönelik kurul yönetimi vardır. Sonuçta, özerklik gereği gibi uygulanamamış, Kurum siyasi iktidarların artan baskıları karşısında dirençsiz ve ilkesiz bir şekilde çalışmalarını sürdürmüştür. Önce iktidarın istediklerini yapmaya sonra da tam anlamıyla teslim olmaya başlamıştır. Tüm bu olumsuzluklara karşın, 1971 yılına kadar süren yapıda, TRT için olumlu gelişmeler de olmuştur. Bu yıllarda hızla önemli kararlar alınmış, olumsuzluklar demokratik bir biçimde ortadan kaldırılmaya çalışılmış, kurum kimliği oluşturulmaya çabalanmıştır. Ayrıca 1964- 1966 yılları arasında TRT yöneticileri İngiliz Yayın Kurumu BBC’den etkilenerek ilk yeniden yapılanma hareketini de başlatmışlar ve başarılı bir modele ulaşmışlardır. Ancak 1961 Anayasasıyla TRT’ye verilen özerklik, siyasi iktidarın dikkatinin çekildiği 1971 müdahalesi ile birlikte ortadan kalkmıştır(Eren, 2008: 92). Özerk TRT Kurumu'nun faaliyette bulunduğu 7 yıllık süre boyunca, devletin yönetim mekanizmasını elinde bulunduran hükümetler daima TRT'nin tarafsız davranmadığını savunmuşlar ve bu 7 yıllık dönem boyunca TRT’nin "özerkliğine" tepki göstermişlerdir. Fiilen 12 Mart 1971 tarihinden itibaren sona eren Özerk TRT dönemi resmi olarak ise, 29 Şubat 1972'de, 359 Sayılı Kanunu değiştiren 1568 Sayılı Kanun ile sona ermiştir (Serarslan, 1999: 118). Bazılarına göre, kurum BBC gibi güçlü temellere dayanan, geleneği olan bir kamu televizyonu olma şansını yitirmek zorunda kalmıştır. Alemdar’a göre; “Uygulaması pek tatmin edici görünmese de

özerkliğin, bu haberleşme kurumu için en iyi yönetim biçimi olduğu savı geçerliliğini hala korumaktadır. Ama biçimsel olarak özerkliğin var olmasının bir yarar sağlamadığını geçmiş deneyler göstermektedir”(Alemdar, 1981: 119).

Özerklik döneminde TRT siyasi partiler tarafından birçok eleştiri almıştır. Özerk TRT hakkında en fazla söz söyleyen partilerden biri, 1964 – 1971 arasındaki

yedi yıllık özerklik döneminin altı yıllık bölümünde iktidarda bulunan Adalet Partisi’dir. Örneğin, Başbakan Süleyman Demirel şunları söylemektedir:

“TRT’nin özerk olması kadar tarafsız olması da şarttır. Millet

TRT’den, programlarından, tatbikatından şikayetçidir. Bu şikayetler devam edip gidemez. Binaenaleyh, gerek programları bakımından hem özerkliği hem de tarafsızlığı bakımından, tarafsızlığı umumi efkarca tasvip edilecek bir seviyeye TRT’yi getirmek hükümetin vazifesidir. Bunun için ne icap ederse yapılacaktır. Bu sözlerim yuvarlak değildir. Kanunun değiştirilmesi gerekiyorsa kanun, iç düzeni gerekiyorsa iç düzeni değişecektir. Yani bir taraftan devletten aldığı paralarla, milyonlarca lira ile, vergi ile özel kuruluş değilsiniz. Ben özerkim diyeceksiniz, bu hüviyete bürünerek istediğiniz şekilde yapamazsınız. Halkımız bu işe razı değil. Umumi efkarın tasvip edeceği şekilde yapacaksınız. Şunu size gayet net olarak söyleyeyim; biz AP olarak, AP’nin ortaya çıkardığı hükümet olarak, TRT bizim lehimizde, aleyhimizde neşriyat yapmış, biz bunlarda değiliz. Yani TRT’nin bizim için yapacağı lehte neşriyata ihtiyacımız yoktur. Biz problemlerimizi, meydanlarda, kahvehanelerde, salonlarda anlatarak, milletin içinden gelen insanlarız. Binaenaleyh, efendim TRT’yi kendi istedikleri ağız haline getirmek istiyorlar. Böyle bir şey söz konusu değildir. TRT’yi özerk, müstakil, tarafsız bir kuruluş haline getirmek hükümetlerin görevidir.” (Cumhuriyet, 05.01.1966).

Başbakan’ın bu sözlerine tepki gösteren Prof. Dr. Muammer Aksoy,

“radyoyu tarafsız olmadığı için değil, taraflı olmadığı için beğenmiyorlar” demiş,

1960 öncesi Vatan Cephesi radyoları sisteminin hortlatılmasının memleketi geriye götüreceğini belirtmiştir (Cumhuriyet, 10.01.1966).

Başbakan Süleyman Demirel TRT’nin İzmir Radyosu tesislerini açarken yaptığı konuşmada, en kısa zamanda TRT Kanunu’nun değiştirileceğini ve halkın

“oh benim güzel radyom” diyeceğini belirtmiştir: “Biz iktidar olarak, radyonun taraflı olmasını istemiyoruz. Fakat özerk bir müessese olan ve devletten para alan TRT, hiçbir mesuliyeti yokmuş gibi de hareket edemez. Özerklik müessesesi tabu

haline getiriliyor. O zaman bu, kendi yaptığımız puta tapmak olur… İdareciler halka insinler. Yanlışlarını düzeltmelerinin çarelerini araştırsınlar. Bunu yapmazlarsa, iktidar müdahale etmek zorunda kalır. Biz her müessesenin itibarlı olmasını isteriz. Bu tutumumuzu ‘iktidarın işine gelmiyor’ diye düşünmek hatalıdır. Türkiye’de halkın arzusuna, iradesine aykırı bir şey olmayacaktır. Hiçbir özerk müessese, kendisini istediği şekilde çalışmaya haiz addedemez. Bir ahenk bulmak lazımdır… Bir tekamülün icap ettiği bir ıslah meselesi üzerinde duruyoruz. Islahtan gocunacak bir şey yoktur…” (Cumhuriyet, 23.08.1967).

Özerkliğin kalkması ve yapılan bu değişikliklerin Kuruma yansımasının en belirgin özelliği merkezi anlayışı ön plana alan yönetim olmuştur. Özerk olmayan bir kuruluşun tarafsızlığını sağlamasının zor olacağını ve bunun da yayınlara yansıyacağını düşünenler olmuştur. Nitekim TRT yıllar boyunca tarafsızlık adına bültenlerinde haber değeri taşımayan siyasi parti haberlerine, parti başkanları demeçlerine yer vermiş, bu da Kurumun eleştirilen habercilik anlayışının doğmasına neden olmuştur. Tarafsızlık, tüm siyasi partilerin haber bültenleri içinde yer alması anlamına gelmemektedir. Eğer özerklik kavramı gerektiği biçimde korunabilseydi, haber değeri olmayan konuların bültenlerde yer alması önlenebilirdi. Mümtaz Soysal bu konuyla ilgili olarak, “Bağımsızlık, radyo ve televizyon istasyonlarının yönetimine

hiç olmazsa siyasal iktidardan gelebilecek baskılara karşı korumanın yollarından biri olabilirdi. Ama özellikle Türkiye gibi bir ülkede, toplumun kendi kendini aşması, kendi değer yargılarını tekrarlayıp durmaktan kurtulabilmesi için bağımsızlık da yeterli değildir. Özerklik, yalnız siyasi iktidara karşı değil, toplumda ağır basan görüşlere ve değer yargılarına karşı da bağımsız olma anlamına geldiği için gereklidir.” (Soysal, 1919:283).

3.2. 359 Sayılı Yasaya Göre TRT’nin Yönetim Şekli

359 sayılı yasaya göre TRT, en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu ve kararların uygulayıcısı olan Genel Müdürlük olmak üzere iki temel organa sahiptir. Bunların dışında Danışma Kurulları, Siyasi Yayınlar Hakem Kurulları gibi idari birimler de bulunmaktadır. Yönetim Kurulunu oluşturan üyelerin görev süreleri 359 sayılı yasanın 4. maddesine göre beş yıldır ve bu süre içinde hiçbir şekilde uzaklaştırılamazlar. Tarafsızlık ve özerk yapı göz önünde bulundurularak, üyeler

çeşitli birimler tarafından seçilmiş ve siyasi parti mensubu olmamalarına dikkat edilmiştir.

Genel Müdür, kurumu temsil eden ve yayından sorumlu olan kişidir. Ataması Bakanlar Kurulu kararlarıyla gerçekleşmekte ve Yönetim Kurulunun kararları, gözetimi altında görevini yürütmektedir. Siyasal iktidar tarafından gerçekleşen bu atamanın, “tarafsızlık” ve “özerklik” ilkeleriyle örtüşmediği sorusu akla gelmektedir. Bu olumsuzluğu önlemek adına, Genel Müdürün karar ve yetki kullanmada özerk bir yapısı olan Yönetim Kuruluna tâbi tutulması ve tarafsız bir biçimde çalışması öngörülmüştür. Ancak en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulunun oluşumunda hükümetten bağımsız olması endişesi taşınırken, kurumun temsilcisi Genel Müdürün siyasi iktidar tarafından atanması ve görevinden alınabilmesi çelişki doğurmaktadır. Genel Müdürün görevinden alınmasını gerektiren nedenler; kamu düzeni, dış ilişkiler ve millî güvenlikle ilgili konulardan oluşmaktadır. Bu nedenlerden herhangi biri söz konusu olduğunda, hükümetin Yönetim Kurulunun kararını yazılı olarak alması gerekmektedir. Ancak alınan karar her ne olursa olsun son söz Bakanlar Kuruluna aittir.

TRT yasasına göre; İdari Yardımcılığı, Haber ve Program Yardımcılığı ve Teknik Yardımcılığı olmak üzere üç Genel Müdür Yardımcısı bulunmaktadır: Bu yardımcıların atanmaları Genel Müdürün teklifi üzerine Yönetim Kurulu tarafından yapılmakta ve görevden alınmaları da atanmalarındaki usulle olmaktadır.

359 sayılı yasanın 10. maddesinde, “Yönetim Kurulu, radyo ve televizyon

hizmetleriyle ilgili konularda danışmak üzere çeşitli kurullar kurabilir… Her radyo dinleme bölgesi için mahalli ihtiyaçların tespit edilmesini ve karşılanmasını kolaylaştırmak üzere, mahalli bölge danışma kurulları kurmaya Genel Müdür yetkilidir ” denilmektedir. Danışma Kurullarına kurum personeli de katılabilmekte

ancak oy kullanamamaktadır. Bu kurullara kurum personelinin katılabilmesindeki amaç, yönetimde şeffaflık ilkesini sağlamak düşüncesidir. TRT’nin kurulmasından sonra, çeşitli bölge danışma kurulları toplanmıştır. Kurulların görevi, bölgesel ihtiyaçların tespitine ve giderilmesine yardımcı olmak ve bu konularla ilgili Genel Müdüre görüş ve önerileri bildirmektir. Böylece toplumun çeşitli kesimlerinin yayınlar hakkında ne düşündüğü, isteklerinin neler olduğu tespit edilmekte ve bu sayede kuruma demokratik bir işleyiş kazandırılmaktadır.

Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu, yasanın 12. maddesine göre kurulmuştur. Üyeleri siyasi parti mensubu değildir. Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu gerekli durumlar dışında Genel Müdürün çağrısı üzerine de toplanabilmektedir. Görevi, yayınlarla ilgili siyasi partilerin başvurularını incelemek ve gerekirse cevap hakkı vermektir (359 Sayılı yasa).

3.3. 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu

12 Eylül 1980 Askeri Harekâtı ile kurulan Danışma Meclisi, başta Anayasa değişikliği olmak üzere, Toplumu ilgilendiren çeşitli yasaları yeniden düzenledi. Bu dönemde, TRT ve dolayısıyla televizyon yayınları için en önemli değişiklik ise, 1982'de kamuoyuna sunulan ve kabul edilen 1982 Anayasa'sı idi. Yeni Anayasa'da TRT ile ilgili121. Madde değiştirilerek133. Madde olarak aynı içerikte yeniden düzenlendi.

"...Madde 133. Radyo ve Televizyon istasyonları, ancak Devlet eli ile kurulur ve idareleri bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir. Kanun, Türk Devleti 'nin varlık ve bağımsızlığını, Ülkenin bölünmez bütünlüğünü, toplumun huzurunu, genel ahlakı ve Anayasa' nın 2. maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyacak tarzda yayın yapmasını düzenler ve kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesini gözetir..."

Bu maddeye dayanılarak bir yıl sonra TRT'nin yapısını düzenleyen 359 sayılı yasa ve onun 1971 tarihinde 1568 sayılı yasa ile değiştirilmiş şeklinin yerine yeni bir yasa yapılması hazırlıklarına başlandı. TRT Yasası'nın değiştirilmesi gereksinimi, siyasilerin Kurum yayın politikasına karışmaları, zaman zaman kendi sempatizan ya da militanlarını TRT Kurumu'na çalışmak üzere siyasal baskılarla aldırtmaları ve kurum yayınlarında tarafsızlığı etkileyen yapısal nedenleri, yeni yasada ortadan kaldırma amaçlarından kaynaklanıyordu. Yeni yasa çalışmaları oldukça gizlilik içerisinde, TRT çalışanlarından ya da ilgili kurum ve kuruluşlardan herhangi bir görüş alınmadan hazırlandı ve tasarı olarak Danışma Meclisi'nden oldukça hızlı bir şekilde geçerek yasalaştı (Aziz, 1999: 62). Anayasanın 133. maddesine dayanılarak, 11 Kasım 1983’de çıkarılan ve 14 Kasım 1983 tarihinde Resmi Gazete’de

yayınlanarak yürürlüğe giren 2954 sayılı yasa, Türkiye’deki tüm radyo ve televizyon yayınları ile ilgili düzenlemeleri içermektedir. Bu yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle 1964 yılında kabul edilen 359 sayılı yasa da artık geçersiz olmuştur. Yeni yasanın 10. maddesine göre TRT Kurumu’nun organları şöyle oluşmaktadır:

- Yönetim Kurulu - Genel Müdürlük - Koordinasyon Kurulu

359 sayılı yasada bulunan, TRT Seçim Kurulu, Genel Danışma Kurulu ve Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu bu yasayla kaldırılmıştır. TRT Kurumunun organları arasında yer almayan Danışma Kurulları, yasanın 15. maddesinde düzenlenmiştir. Yönetim Kurulu veya Genel Müdür tarafından; radyo ve televizyon yayınları hakkında kamuoyunun düşünce ve dileklerini saptamak, bilimsel veya teknik araştırmalar yaptırmak ve gerekli görülecek konularda özel uzmanlıklarından yararlanmak amacıyla geçici danışma kurulları oluşturulabileceği belirtilmektedir. Yönetim Kurulu ile Kurum arasındaki ilişkiyi sağlayan ve düzenleyen Koordinasyon Kurulu; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Baş Hukuk Müşaviri, Genel Sekreter, Personel Dairesi Başkanı ve Eğitim Dairesi Başkanı’ndan oluşmaktadır. Koordinasyon Kurulu’nun görevleri yasanın 14. maddesinde şu şekilde belirtilmiştir:

“Kurum hizmetlerinin yürütülmesi ve geliştirilmesi, üniteler

arasında işbirliğinin sağlanması ve hizmetle ilgili görüş ve uygulama farklılıklarının giderilmesi ile ilgili önerilerde bulunmak; yıllık bütçe tasarılarını, yıllık genel yayın planını, uzun vadeli ve yıllık yatırım planlarını incelemek ve Yönetim Kurulu’na görüş bildirmek. Kurum ile ilgili kanun ve yönetmelik tasarılarını incelemek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını incelemek ve cevap hazırlamak ve Genel Müdür tarafından tespit ve talep olunacak konular hakkında görüş bildirmektir” (Eren, 2008:

135).

Öncelikle, 2954 sayılı yasa, artık bir "Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu" Yasası değil, "Türkiye Radyo ve Televizyon" Yasasıydı. Yani, yalnızca TRT Kurumunu değil, Kurum dışındaki yayınları da düzenliyor ve tüm radyo ve televizyon yayınlarından sorumlu, onların dışında ve üzerinde yeni bir kuruluş olarak

"Türkiye Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu" (RTYK) adı altında yeni bir yapılanmayı da öngörüyordu. Bu durum, Türk elektronik yayıncılığı için yeni bir olgu idi. Bu tür kuruluşlar ABD ve Avrupa ülkelerinde, biraz farklı olmakla birlikte, vardı. Örneğin İngiltere'de IBA (Independent Television Authority), ABD'de FCC (Federal Communication Council) ya da Fransa'da CSA (Counceil Superiour d'Audio,Visual-Fransız Görsel İşitsel Yüksek Konseyi) gibi kuruluşlar RTYK'ya benzer kuruluşlardır. Bu kuruluş, her ne kadar Türkiye'deki tüm radyo ve televizyon yayınlarım düzenleyecek ise de, yayın tekelinin TRT'de olması, Kurul yetkileri ile ilgili uygulama alanının TRT olduğu açıktı. Bu durum televizyon yayınları için daha da geçerliydi. Çünkü radyo yayınları olarak, TRT'nin dışında Polis Radyoları ile Meteoroloji Radyosu gibi radyo yayınları vardı. Televizyon yayınları olarak, Amerikan üslerindeki kapalı devre televizyon yayınları dışında herhangi bir televizyon yayını söz konusu değildi (Aziz, 1999: 63).

2954 sayılı yasanın 35. maddesi TRT’nin gelir kaynaklarını belirtmektedir: - Ruhsata tabi cihazlardan alınacak ruhsat ücret ve ceza gelirleri.

- Radyo ve televizyon yoluyla yapılan her çeşit ilan ve reklâm gelirleri. - Halk önünde düzenlenecek konser, temsil ve benzeri programlara giriş ücreti ve bu yerlerde yapılacak ilan ve reklâmdan elde edilecek gelirler.

- Radyo ve televizyonda düzenlenecek tele-şans ve benzeri oyunlardan elde edilecek gelirler.

- Kitap, dergi, nota, plak ve bant yapım ve yayınları ile ilgili gelirler. - Radyo ve televizyonla ilgili her türlü ticari ve iktisadi işlemlerden elde edilecek gelirler.

- Genel bütçeden sağlanacak katkılar.

- Yapılacak her türlü bağış, yardım ve diğer gelirler (Eren, 2008: 136).

2954 sayılı yasaya göre TRT personeli üç grupta toplanmıştır. Memurlar, işçi sayılmayan sözleşmeli personel ve geçici personel. Memurlar; 657 sayılı Devlet Memurları Yasası hükümlerine göre çalışmaktadırlar. Bunların atamaları, yer değiştirmeleri, görevden alınmaları ve terfi işlemleri Genel Müdür onayıyla yapılmaktadır. 50. maddenin öngördüğü özel hizmetleri yapanlar (haber ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden yükseköğrenim yapmış olanlar) dışında kalanlar Kamu İktisadi Kuruluşları’nın personel rejimine tabidirler.

Ancak, yasada yer alan özel düzenlemeler, kurum personeline, görev tazminatı ve ikramiye gibi mali açıdan ayrıcalıklar tanımaktadır (Cankaya, 2003: 203).

2954 sayılı TRT Kanunu hükümete birtakım olanaklar tanımıştır:

18. maddeye göre; TRT Kurumu, hükümet bildirilerini yalnızca hükümeti

bağlamak koşuluyla yayınlamakla yükümlüdür. Olağanüstü haller ile sıkıyönetim, seferberlik ve savaş durumlarında hükümet konuşmalarını yayınlamakla görevlidir.

19. madde ise hükümet uygulamalarının tanıtılmasını düzenlemektedir. Hükümet

uygulamaları bu maddeye göre; kurum dışında hazırlanmak, cevap hakkı doğurmamak ve ayda 32 dakikayı geçmemek üzere TRT tarafından yayınlanmayı içermektedir. 20. madde de haber değeri ve niteliği taşıyan hükümet ve siyasi parti açıklamaları ile faaliyetlerinin yayınlanmasını düzenlemektedir. 2954 sayılı yasa, 23.

madde ile hükümete yayın men etme yetkisi vermektedir: “Başbakan veya görevlendireceği bakan, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı durumlarda bir haber veya yayını men etmeye yetkilidir” (Eren, 2008: 137). TRT radyo ve özellikle

televizyon programlarında siyasal iktidarların yaptıkları müdahaleler, yayın durdurma, yayından kaldırma gibi konular, bu maddeye dayandırılarak yapılmıştır. Bu maddeye dayandırılarak yapılan ilk yayın yasağı 22 Şubat 1969 tarihinde haberlere oldu. Bunu aynı yıl 15 Aralık'ta başlayıp 16 Aralık'ta sona eren öğretmenlerin başlattığı boykot ile ilgili ikinci bir haber yasağı izledi. 359 sayılı TRT Yasası'nın 17. maddesine dayanılarak haberlere bu yasaklar konulurken, Kurum içinden de yayınlara karışmalar başladı. Hatta Televizyon yayınlarının başlamasından bu yana ilk kez yayın sırasında bir yayının kesilmesi olayı yaşandı. Atatürk'ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım 1969 tarihinde "Türkiye'nin Kalbi

Ankara" adlı bir Sovyet yapımı film Genel Müdür Adnan Öztrak'ın emri ile yarıda

kesildi. Ancak, bu durumu ihbar kabul eden Ankara Savcılığı da daha sonra film ile ilgili olarak soruşturma açtı (Aziz, 1999: 34).

2954 sayılı yasanın bir başka önemli özelliği ise yayın sonrası denetim ve değerlendirmeyi yapmak için Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK) adında bir üst kurul oluşturulmasını öngörmektedir. RTYK, TRT’nin dışında, ayrı bir kuruluştur ve TRT’nin bir organı değildir. RTYK’nın oluşturulma amacı, BBC’deki Guvernörler Kurulu’nun oluşturulma amacına benzemekte ve TRT Yönetim Kuruluna ilişkin hükümler de içermektedir (Eren, 2008: 137). RTYK'nın TRT ile

ilgili en önemli görevi, TRT Genel Müdür'ü için üç aday ve Yönetim Kurulu üyeleri için ise üye sayısının 2 katı adayı (toplam 12 aday) seçerek, ataması için Bakanlar Kurulu'na göndermekle yükümlü olmasıydı. Kurul ayrıca, TRT'nin genel yayın planlamalarını da onaylayan bir makam olarak da öngörülmekte idi. Yayınlara olan yetkisi ise, yayın sonrası denetim olarak adlandırılabilecek bir şekilde düzenlenmişti. RTYK, radyo ve televizyon programlarını, yayımlanmasından sonra bunların Yasa'da öngörülen yayın ilkelerine uygun olup olmadığı konusunda üç aylık raporlar hazırlayarak başta TRT olmak üzere, Başbakanlık, Cumhurbaşkanı'na ve suç unsuru bulunması durumunda ise savcılığa göndermesi ile de görevlendirilmekteydi (Aziz, 1999: 63).

Yasada oldukça soyut kavramlarla düzenlenen yayın esasları yer almıştır. Bu esaslar, daha sonra yapılacak ve özel yayınları da kapsayacak olan 3984 sayılı yasada aynen yer alacak ve yayın sonrası denetim kararlarında sorunlar yaratacaktır. Yasanın yayın ilkeleri kuşkusuz yalnızca TRT'ye uygulanabilecekti. TRT çalışanları ise, yıllardan beri "özerklik"ten yoksun olarak yayın yapmaya alıştıklarından