• Sonuç bulunamadı

I. SOKRATES ÖNCESİ FELSEFEDE SANI VE BİLGİ AYRIMI

2. PLATON: EPİSTEME TASNİFİNDE SANININ YERİ

2.4. PLATON: SANILARIN YENİDEN-YARATIMI

2.4.3. Makul Yalanlar

Platon bazı hallerde yalan söylemenin ahlaki/pratik bir zorunluluk olduğunu söyler.312 Bu en açık biçimde Devlet’te sunulan ‘soylu yalan’da (maden miti) karşımıza çıkar. İdeal devletinde (kallipolis) eğitim programının koruyucular, yardımcılar, üreticiler biçiminde üçlü hiyerarşisini sürdürmek için yeterli olmadığını fark edince, Sokrates onların yetişmesi ve eğitiminin aslında bir rüya olduğuna bu üç grubun da inanması gerektiğini söyler.

“Biz sizi bazı ilkelere göre yetiştirdik ya, bunlar bir çeşit rüyaydı. Gerçekte siz silahlarınız, bütün eşyalarınızla birlikte yerin altında yetiştiniz, yoğruldunuz. Toprak bir ana gibi, iyice büyüttükten sonra yeryüzüne çıkarttı sizi. Üstünde yaşadığınız bu toprak sizleri büyüten, emziren ananızdır. Ona saldıran olursa korumak boynunuzun borcudur. Yurttaşlarınız da aynı toprağın çocuklar ve sizin kardeşlerinizdir.”313

Platon bu sınıfsal ayrıma sadık kalınması için şu açıklamayı getirir. Kallipolis’in bazı vatandaşların mayasına altın (önderler); bazılarının gümüş (yardımcılar); bazıların ise demir ve tunç (çiftçiler ve işçiler) katılmıştır. Sokrates’in burada “sözle yalanlar” ile “ruhtaki yalanlar” arasında yaptığı ayrım önemlidir:

“Aldanmış insanın içindeki bilgisizliğe gerçek yalan deseler, çok doğru olur; çünkü sözle aldanma, yani yalan, içimizdeki bir halin benzeri, gölgesidir; sonradan ortaya çıkmış bir görüntüdür.”314

Daha önceki tartışmada Sokrates ne zaman, kime “sözle yalan”ın nefret uyandıracak yerde yararlı olduğunu sorar. Düşmanları kandırma ve delilik ya a bilgisizlik nedeniyle bir yanlış yapmaya çalışan dostları aldatma gibi benzer örnekler verir:

“Acaba yalan bazı hallerde zararsız olur mu? Kim, ne zaman yalan söyler de kötü bir şey yapmış sayılmaz? Düşmanlarımıza yalan söylersek, ya da dost bildiklerimizin çılgınlıkla, bunaklıkla kötü bir şey yapmalarına engel olmak

312 Platon Devlet 3.414b8-c1. “Demin, zorunlu bazı yalanlardan söz etmiştik. Böyle güzel bir yalan

bulup, hem önerleri, hem de yurttaşları buna inandırabilir miyiz dersin?.”

313 Platon a.g.e. 3.414d 5. 314 Platon a.g.e. 382b 5-c1.

için yalana, bir ilaç, bir çare diye başvursak, yararlı olmaz mı bu?” 315

Yukarıdaki alıntı da “sözle yalanlar”, iyi yalanlar, farmakolojik olarak görülür, çünkü bir birey ya da bireyler grubunun inanç ya da anlayışındaki sağlıksız kusurları düzeltmek için kullanılırlar. Platon’un ‘sözle yalanlar’ için verdiği son örnek mit ya da masal anlatmadır:

“Masallarda de ne olduğunu bilmediğimiz bir eski gerçeği, bize en uygun gelen biçime sokmakla, yalanı yararlı kılmış olmuyor muyuz?”316

Sokrates tanrıların asla aldatmadığını çünkü buna ihtiyaç duymadıklarını söyler. Kendisinin ideal devletinde çocuklara eğitimlerinin parçası olarak sadece doğru hikâyeler anlatılmalıdır. Kallipolis’in gelecek vatandaşları için sosyal olarak zararlı olan bir biçimde tanrıları ve kahramanları betimleyen şairlerin anlattıkları hikâyeler sansürlenmelidir.

Sokrates’e göre gerçekten doğru olmayan ya da doğrulanabilir olmayan masalları anlatmak zorunlu olarak yanlış değildir. Bilinmeyen geçmişe dair “doğruya benzer” yalanlar yine de etik ya da dinsel doğrular taşıyabilir. Dinleyicilere ahlaki ya da dinsel duygularını incitecek ya da kahramanları olduklarından başka türlü gösterecek (örneğin, Aşilyus’u yürekli bir yiğit değil de ağlayıp sızlayan biri gibi gösteren) masallar anlatmak yanlıştır.

Yalanlardan ilkin ve en çok ayıplanması gerekeni, güzel bir yalan (καλῶς ψεύδηται) olmayandır. Böylece “sözle yalan”, ‘güzel yalan’ örneği ise yararlıdır. Madenler miti buna örnektir onlar “gerçek” ya da “hakiki” yalan değildir çünkü ahlaki olarak doğru ve güzel sonuçlara yol açarlar. Platon’un bahsettiği bu türde yalanları sadece yöneticilerin söylemesine izin verilmelidir. Aksi halde hastanın hekime yalan söylemesinin ardından yaşanan kötü sonuçlar doğar. O “hekimlerin elinde olmalı, önüne gelen ona el sürmemelidir.”317

“Öyleyse geçekten ayrılma yetisi yalnız devleti yönetenlerde olmalıdır. Devletin yararına, düşmanların ya da yurttaşlarına

315 Platon Devlet 382c8-12. 316 Platon a.g.e. 382 c12-d1. 317 Platon a.g.e. 3.389b5.

yalan söyleyebilirler. Bunların dışında kimse böyle bir yola başvurmaz. Yönetilenin yönetene yalan söylemesi, hastanın hekime, öğrencinin öğretmene yalan söylemesi kadar, ya da gemicinin kaptandan gemi ya da gemicinin durumunu gizlemesi kadar büyük, daha da büyük suçtur.”318

Platon’un Yasalar’ında soylu yalanlar hakkında daha suskun ve üstü kapalı olarak konuşur. Bu özellikle din ve kehanetlerin politik olarak manipüle edilmesi alanında açıktır. Ksenophon Sparta kanun-koyucusu Lykurgus’un koyduğu yeni yasalara itaati Delfik bir kehanetle tasdik ederek güvence altına aldığını ileri sürer. Ksenophon bunun Lycurgus’un en iyi buluşu olduğunu, çünkü böylelikle yasalarına itaatsizliğin kanunsuzluk olduğu kadar dinsizlik olarak da yasalaştırmayı başardığını söyler.319 Sparta’da kehanetlerin politika ya da politika değişimlerine yetki vermek için resmi kullanımlarının birçok örneği olsa da sadece Lykurgus’un bu yola başvurması açıkça bir hile olarak nitelendirilir. Yasalar’da da tebaaların itaatini güvenceye alma aracı olarak sık sık dinsel inançlara ve kehanetlere başvurulsa da Devlet’i “soylu yalan”ınında olduğu gibi pragmatik kurgular olarak asla açıkça nitelendirilmemişlerdir.

Platon’un devletinde aletheia çoğunluk için erişilebilir değildir. Onlar ancak doğru sanıya sahip olabilirler. Doğruluğun ikna ediciliği, değişmezliği, bu nedenle genel geçer değildir. Filozof kral doğruluğa sahip olduğundan ikna edilemez. Bu durumda çoğunluğun sanıları doğru olsa bile değişebilir. Platon’un mite başvurmasının nedeni hakikatin ikna edicilikten aciz olmasıdır. Bunun en açık örneğini Yasalar isimli kitabında buluruz. Platon, Yasalar’da, Kleinias ve Atinalı arasında geçen diyalogda adaletsiz yaşamanın adil ve inanç karşısından daha utanç verici, kötü ve daha az zevk verici olduğu kabul edildikten sonra, Atinalı kimi zaman yasa koyucunun gençlere onların iyiliği, zorla değil isteyerek adaletli olması için yalan söylenip söylenemeyeceğini sorar. Kleinias “gerçek, güzel ve kalıcı bir şeydir, dostum: ama herhalde insanları inandırmak kolay değil” yanıtını verir.”320

318 Platon Devlet 3.389 c1-6.

319 Xen. Lac. Pol. 8.6. (çev. Jon Hesk, Deception and Democracy in Classical Athens Cambridge:

Cambridge University Press, 2000, s.157).

Atinalı, Sidonlu’nun masalına (Kadmos) ve binlercesine inanılması çok güç olduğu halde insanların kolayca inandıkları yanıtını verir. Kleinias’ın isteği üzerine Atinalı masalı anlatır ve bu masalların değerinden bahseder:

“Toprağa ekilmiş dişlerden silahlı adamların çıktığını anlatan masal. Bununla birlikte, yasa koyucu için inandırma konusunda, birinin gençlerin ruhunun inandırmaya kalkıştığına dair büyük bir örnek; öyle ki neye inandırarak kente en büyük iyiliği yapabileceğinden başka hiçbir şeyi inceleyip bulması gerekmez, böyle bir topluluğun şarkılarında, masallarında ve sözlerinde her zaman, tüm yaşamı boyunca bu konuda olabildiğince tek ve aynı şeyi söylemesi için her türlü çareyi bulmalıdır.”321

Devlet’te olduğu gibi burada da polis için iyi olan, yalanlar olarak mitlerinin değeri ifade edilir. Sokretes’in muhatabı olan Atinalı bunu bilir çünkü onların da böyle bir miti vardır. Sokrates Kallipolitans’ın ilk kuşağının Fenike masalına ikna olmasa da gelecek kuşakların ikna olacaklarından emindir.322 Yasalar’daki Atinalı benzer bir biçimde ikna süreciyle ilgilenir. Klinias asil yaşamın aynı zamanda en zevk verici olduğunun gerçekten doğru olduğuna inanır görünse de, Atinalı’nın maksadı şudur: Doğru olmadığı kanıtlansa bile, kimi mitlerin onun doğru göstermek için anlatılması gerektiğidir. Mit böyle yalanlar için yararlı bir ortam sunar.

Platon’un “hakikate öykünen yalanlar” görüşü Hesiod’un “Musaların hakikat gibi yalanları da bildiği” iddiasına benzer. Platon’un madenler miti de Heisodoscu bir izlenime sahiptir ve Yasalar’ın Atinalısının açık kıldığı gibi, köken-mitleri bir polisi kararlı hale getirmek için can alıcı önem taşır.

Bir ilaç olarak “sözle yalanlar” Gorgias’ın ikna edici logos’u bir ikna formu olarak –ilaca benzer- bazen zehirli bazen iyileştirici- açıklamasına bir dönüştür. Sokrates ve Atinalı, tedavi edici ve önleyici bir ilaç olarak sadece “aldatma ilacı”nın kullanılmasıyla kalınıp kalınmayacağı noktasında kaygılıdır. Platon’un yalan ve ikna edici mitleri kullanımı filozofun ideal polisi güvenceye aldığı ve koruduğu bir araç olarak konulur.

321 Platon Yasalar 663 e9-63a4-a8. 322 Platon Devlet III.415 d1-2.

Buraya kadar görülen, mitlerin doğru sanı alanına ait olmasıdır. Sokrates Gorgias diyalogunda Kallikles’le diyalogunda “kötülük etmenin kötülük görmekten daha sakınılacak bir şey olduğu”323 yönünde iddiasının doğruluğunu kanıtlamak için bir masal anlatır.324

Sokrates anlattığı masalla (logoi) ikna olduğunu ileri sürer.325 Sokrates burada anlattığı masalın kelimesi kelimesine doğru olduğunu ileri sürmez, derdi Kallikles’i kandırmak da değildir. Burada Sokrates’in vurguladığı şey, söz konusu mitte diyalog boyunca anlattığı doğruların var olmasıdır.

“Muhtemelen bunu koca karılarını anlattığına benzer bir mit ( görüyor ve küçümsüyorsun; eğer araştırmamızda bundan daha iyisini () ve doğrusunu () bulabilseydik küçümsememizde şaşırılacak bir şey olmayacaktı.”326

Sokrates Devlet’te eğitimde mitlerin rolünü tartışırken sözleri (logoi) ikiye ayırır: 1) Doğru (alethes) ve 2) yanlış (pseudos).327. Pseudeis logoi miti ifade eder. Platon eğitimde ikisinin de kullanılması gerektiğini söyler. Mitler büyük ölçüde

pseudos olsalar da bir anlamda doğrudurlar. Mitler tartışmasının sonunda Sokrates

Adeimantus’a hem halka hem de koruyuculara o ünlü maden mitini anlatmanın iyi olacağını söyler. Bu durumda mitlerdeki sözün gerçekliğe karşılık gelip gelmemesi anlamında doğru ya da yanlışlığından söz edilmemelidir.

Platon mitlerin farklı türlerinin ve pseudea’nın farklı türlerinin neler olduğunu açıklar. Sokrates’in farklı türde pseudea tiplerini açıklamasının nedeni tanrıların asla peseudea ya başvurmamaları böylece tanrıları bu şekilde yansıtan mitlerin yanlış olduğunu göstermek içindir.

Sokrates’in pseudea’nın farklı türlerinin neler olduğunu açıklaması aynı zamanda onun mitleri ya da pseudeis logoi’yu kendi eğitim programında kullanmasının nedenini açıklamaktır. Tanrılar böyle pseudea kullanmasalar da insanların kullanabilmelerinin önünde açık bir kapı bırakılır: “Gerçek yalan (ληθῶς

323 Platon Gorgias 527 b2. 324 Platon a.g.e. 522c. 325 Platon a.g.e. 524a9, 26d4. 326 Platon a.g.e. 527a5. 327 Platon Devlet 377a.

ψεῦδος)328 özsel yalanın329 (ὄντι ψεῦδος) herhangi bir kullanımını onaylamaz ama katışıksız olmayan pseudos (πνυ ἄκρατον ψεῦδος)330 karşısındaki tavrı farklıdır.

Sokrates hem tanrıların hem de insanların gerçek yalandan (ληθῶς ψεῦδος) nefret ettiklerini söyler. Bu yalanlar gerçeklik hakkında (περὶ τ ὄντα)331 ve en önemli konular hakkında (περὶ τ κυριώτατα) söylenen yalanlardır. Sokrates yararlı (χρήσιμον) olarak332 ve “sözlerde ψεῦδος” (ἐν τοῖς λόγοις [ψεῦδος]) yalan olarak nitelendirdiği iki tür yalanı onaylar. Bunların onaylanmasının sebebi onların “ruhtaki yalan” olmaması ruhtaki bir etkilenimin kopyası (μίμημά) olmasıdır.333 Bu izin

verilen yalanlarda kişinin ruhu doğru hakkında yanıldığı anlamına gelmez, kişi iyi nedenlerden ötürü doğru olmayan şeyden bahseder.

Bu sözler insan ruhunda olması gereken doğru etkileniminin bir kopyasını yaratır. Örneğin, Odysseus’da olduğu gibi cesaretle dolması gereken ruhlara cesaret aşılamak için sözde yalanlar söylenmesi. Bu uygun ruh halinin yaratılmasını amaçlar. Dolayısıyla ruhu hedef alır. İkinci tür pseudos logos yararlı olanlardır: “Mitlerde (μυθολογία) de ne olduğunu bilmediğimiz bir eski gerçeği, doğruya benzer kılmakla (ἀφομοιοῦντες τῷ ἀληθεῖ τὸ ψεῦδος) pseudos’u yararlı kılmış olmuyor mu?”334

Sokrates ardından Tanrının bu tür pseudos’a gerek duymadığını çünkü onun geçmişi bildiğinden yerini bir şey koymasına gerek olmadığını söyler.335

Platon devlet için yararlı gördüğü sözlerde pseudos’a örnek verir. Onu hem gerekli (δέοντι) hem de soylu (γενναῖόν) olarak görür. Bu, insanların oluşu hakkında bir masaldır. Sokrates pseudos’u doğruya benzer kılmaya çalışır. Platon bu masalın insanların birbirileri ve kentleri için daha fazla kaygılanmalarını sağlayacak olmasından ötürü yararlı olacağını söyler.336 Sokrates bunun tarihsel bir olgu olarak değil yararlı, ahlaki olarak yükseltici bir yalan olarak ortaya koyar.

328 Platon Devlet 382a.

329 Platon a.g.e. 382c. 330 Platon a.g.e. 382c 331 Platon a.g.e. 382 b2. 332 Platon a.g.e.382c. 333 Platon a.g.e.382b. 334 Platon a.g.e. 382d. 335 Platon a.g.e. 382b 336 Platon Devlet 415d.

Sokrates ikna olduğunu söylediğinde mitin belirttiği gerçek/tarihsel olgudan ikna olduğunu söylememiştir. Çoğu kez başkalarının değil de kendi anlattığı mitten ikna olduğunu söyler. Sokrates’in yöneticileri mitle ikna etmenin zor olacağını düşünmesinin nedeni açıktır. Hem içerik olarak kabul edilmesinin güçlüğü hem de mitle ikna edilmesi gerekenlerden talep edilenin kabul edilmesinin güçlüğü. İkincisi bu güçlüğü daha iyi açıklar:

“Yeni bulunmuş bir şey değil bu Fenike masalı; şairlerin dediklerine göre birçok yerlerde olmuş bir şey, ama bizde olmamış, belki de hiç olmayacağı için inandırılması. İnanılır kılmak için uzun bir iknaya (συχνῆς πειθοῦς.) ihtiyaç vardır.”337

Sokrates koruyucuları buna nasıl ika edeceğini bilmediğini ama gelecek kuşaklardan umutlu olduğunu söylerken söz konusu mitin sürekli iknayla insanların inançları arasında yerleştiği, alışkanlık haline geldiği zaman etkili olabileceğini kastetmektedir. Gelece kuşaklarca bu mitin daha inanılır olmasının sebebi bu mitin kopyası olduğu gerçeğin toplumsal hayatta tam anlamıyla tesis edilmiş olmasıdır. Başka bir deyişle mitin gerçeklikte bir karşılığının olması, gerçeğe daha benzer hale gelmesidir.

İnanmaya değer, ikna olunması gereken bir şey olarak mitten bahsederken Platon’un gerçeğe daha benzer olanı bulunduğunda inandığı eski mitten vazgeçip ona inanacağını söylemesi manidardır. Devlet’in sonunda anlatılan mitte Sokrates kendi miti hakkında kesin bir iddiada bulunur.

“Bunlara (mitlere) ikna olursak kurtarabiliriz kendimizi. Lehte ırmağından mutlu geçer, ruhumuzu kirletmeyiz. Benimle ikna olursanız ki ruhumuz ölümsüzdür, her iyiliği, her kötülüğü yapmak elindedir, o zaman hep bizi yukarılara götüren yolda yürürüz; nerede, nasıl olursa olsun doğruluktan bilgelikten ayrılmayız.”338

Dolayısıyla her ikisi, hem mit hem de Sokrates’in diyalog boyunca ruhun ölümsüzlüğü hakkında söyledikleri aynı mesajı verir. Sokrates’in, Phaidon diyalogunun sonundaki mit de aynı şeyi bildirir.

337 Platon a.g.e. 414c.

“Bununla beraber, bu şeylerin benim anlattığım gibi olduğunu iddia etmek aklı başında bir adamın işi değildir. Bununla beraber ruhlarımız ve oturdukları yerler için böyle olsa da veya buna yakın olsa da, madem ki ruhlarımızın ölmezliği şüphe götürmüyor; onu iddia etmek, yüksekten atıp tutmak bence deliliktir. Göze alınması gereken bir tehlike var; o da bu ölmezliğe inanmaktır. Bu tehlike gerçekten güzeldir. Bunu büyülü sözler ve dualar gibi tekrar etmeliyiz. İşte bu yüzdeni hatta uzun zaman, bu masal üzerinde duruyorum.”339

Sokrates bu mitten önce mitin ana mesajı için ruhun ölümsüzlüğüne ilişkin kanıtları sunmuştur. Sokrates mitin temel doğrusunda ısrar eder: Ruh ölümsüzdür. Ve felsefe yapmak onun bakımı için en iyi yoldur. Daha iyisi keşfedilene kadar mitin “doğru”larına inanmak daha iyidir. Sokrates daha birçok diyalogunda diyalogda karşısındakini doğruları kabul etmesi için farklı araçlar kullanır. Nihayetinde onun doğrulara dair bilgiye edinme ve onun bilgi edinme kabiliyetini beslediğinden umutlu olsa da bu doğrular dair bilginin ona aktarılabileceğini boş bir kap biçiminde düşünmez. Karşı taraf önce ikna edilmelidir ama bu ikna sofistlerinkinden faklıdır.

Platon’un, Gorgias ve Phaedrus gibi birçok diyalogunda doğru ve yanlış retorik arasında bir ayrım yapılır. Doğru retorik doğrunun bilgisine dayanırken, diğeri sadece hangi araçla olursa olsun tartışmayı kazanmaya bakar. Hiç kimse bilgiyi diğerine aktaramadığından ötürü, doğru retorik bilgiyi dinleyiciye aktarmak derdinde değildir; o olası olduğu ölçüde hakikate uygun bir biçimde sunumunu yapar. Kişinin doğruya sahip olduğunun bilgisine sahip olmasına gerek yoktur. Doğru sanı, bilgi olmasa da, yine de doğrudur.

Bununla birlikte sadece ideaların bilgisine sahip olan kişi hem formların hem de oluş dünyasını en iyi açıklamasını verebilir. Mağara alegorisinde bu çok açık olarak ortaya koyulur. Mağaradan dışarı çıkan kişi içeri girdiğinde onun gölgeler dair açıklaması en üstün açıklama olacaktır:

“Karanlığa alışınca, siz onlardan bin defa daha iyi göreceksiniz. Çünkü güzelin doğrunun, iyinin gerçek

339 Platon Phaidon 114d-f.

örneklerini görmüş olduğunuz için, karşınıza çıkan her yansımanın aslını bileceksiniz.”340

Platon formların bilgisine sahip olanın en iyi yönetici olacağına aynı zamanda en iyi mit yazarı olacağına vurgu yapar.

“Şimdilik seninle ben şair değil, devlet kurucuyuz. Biz kendimiz masal uyduracak değiliz. Kurucuya düşen, şairlerin masallarının ne yolda olacağını bilmek ve bu yoldan ayrılmalarına göz yummamaktır.”341

Platon’un çoğu diyalogunda duyusal tikelleri kullanarak formların doğasını açıklama çabası ve formların bilgisini referans alıp karşısındakinin duyusal dünyaya dair açıklamasını yetkinleştirme gibi karşılıklı bir çaba vardır. Mit her iki konuda da olabilir. Platon, Parmenides’in ‘Hakikat Yolu’ ve ‘Sanı Yolu’ arasında yaptığı ayrıma paralel olarak Timaeus diyalogunda oluş dünyası ve onun sanı ve ikna ile birlikteliğiyle Varlık dünyası ve onun bilgiyle birlikteliği arasındaki ayrımı açık kılar.

“Hiç doğmadığı halde her zaman var olan nedir? Hep geliştiği halde hiç var olmayan nedir? Birincisi düşünüşün yardımıyla akıl tarafından (meta logou) sezilir. Çünkü her zaman aynıdır; ikincisine gelince onu kanaatle (doksa ) akla dayanmayan duyum tasarlar, çünkü o doğar ve ölür; ama hiçbir zaman gerçekten var değildir.”342

Daha sonraki pasajda sade sanının bir nesnesi olabilecek oluş dünyasına dair açıklamasının en iyi biçimde ikna aracılığıyla nakledilebileceğini söyler.

“Kavramla doğru sanı birbirinden farklı iki nesne ise, bu formların mutlak bir varlığı vardır; onlar duygularımızla değil, ancak aklımızla kavradığımız şekillerdir. Ama bunu aksine olarak bazılarının kabul ettiği gibi, doğru sanı hiçbir şekilde kavramdan farklı değilse tenimizle kavradığımız şeylerin varlıkları, en emin nesnelerdir; fakat şunu da teslim etmek gerektir ki bunlar, asılları ayrı, birbirlerine benzemeyen şeyler olduklarından, başka başka nesnelerdir. Çünkü birincisi ya da kavram bize öğretimle, öteki, yani, sanı ikna ile meydana gelir; birincisi gerçek ispatlara bağlıdır, ötekisi de ispata lüzum göstermez. Biri ikna ile sarsılmaz; öteki sendeler. Şunu da söyleyelim ki bütün insanların sanıda

340 Platon Devlet 520c. 341 Platon a.g.e. 2.379a. 342 Platon Timaios 27d-f.

payları vardır, ama kavram tanrılar ile pek az kişiye nasibolan bir şeydir.”343

Bu diyalogda kullanılan ikna aracı “benzeri/makul” açıklama, eikos logos ya da eikos mythos’tur. Yine Timaeus’da kendi açıklamasının niçin sadece benzer/makul olduğu açıklanır.

“Böyle olunca evrenin mutlaka bir şeyin kopyası olması gerekir. Her konuya tabi başlangıçla başlamanın da çok büyük bir önemi vardır. Bunun için, kopyasıyla örnek arasında şu farkları göstermek lazımdır: Sözlerin ifade ettikleri şeylerle tabii bir akrabalığı vardır. Değişmeyen, her zaman aynı kalan ve zekânın yardımıyla görülen şeyleri ifade ederlerse değişmezler, ne kadar yenilmez olabilirse onlar da o kadar inkâr götürmez, yenilmez sözler olmalıdır. Aksine olarak bu örnekten kopya edilmiş tasarıdan başka bir şey olmayanı ifade ederlerse kopyalarına nispetle akla yakın olurlar, çünkü varlığın oluşla ilgisi ne ise gerçeğin de inanla ilgisi odur. Bunun için, Sokrates, tanrılara ve dünyanın doğuşuna ait birçok meselelerde, birçok noktalara dair her bakımdan birbirine uygun, tamamıyla doğru açıklamalar vermezsek buna şaşma: Ama açıklamalarımız akla en yakın açıklamalardan geri kalmazsa size bunları söyleyenin, benim ve hüküm veren sizlerin birer insan olduğumuzu hatırlayıp, böyle bir konuda akla en yakın olan mytos’u kabul ederek, daha ilerisine gitmeden buna sevinmeliyiz.”344

Eikotes logoi ya da mytoi o halde Demiurgus’un evrenine benzer: Onlar

gerçek olanın iyi bir kopyasıdır. Yani, nasıl ki Demiurgus formlara ya da gerçek olana öykündüğü ölçüde iyi bir evren yaparsa, aynı şekilde filozof da bildiğe şey üzerine açıklamalarını temellendirdiği ölçüde benzer bir açıklama yapar. Ama yine de bu açıklamalar yaklaşık olarak konuyu açıkladıklarından nihai bir açıklama

Benzer Belgeler