• Sonuç bulunamadı

Finansal sistem; belirli kişi ve kurumların, finansal piyasaların, finansal araçların ve organizasyonların, çeşitli fonksiyonları yerine getirmek amacıyla bir arada bulunduğu bir bütünü ifade etmektedir. Ekonomik performans üzerinde hayati bir önem taşıyan (Afşar, 2007: 188-189) finansal sistem, gelinen noktada giderek küresel bir boyut kazanmıştır. Bunun sonucunda finansal kurumlar küresel etkinliklerini belirli birkaç uluslararası ve bölgesel merkezde toplamışlardır (Uzunoğlu vd., 2000: 45). Finansal hizmet veren kurumların bazı ülkelerin ekonomik açıdan ön plana çıkan şehirlerinde bir araya gelmesi sonucu ise finans merkezleri ortaya çıkmıştır (Karagöl vd., 2017: 13).

Finansal liberalizasyon süreci finans merkezlerinin küreselleşmesine olumlu katkılar sağlamıştır. Küreselleşme sonucu yatırımcıların portföyleri zenginleşmiş, yurtiçindeki finans piyasalarına yabancı fon girişleri artmıştır. Dolayısıyla, fon transferlerinin merkezi olan finansal sistemler, ekonomik sistemlerin en önemli bileşeni olmuştur. Buna bağlı olarak finansal sistemin etkinliği makroekonomik başarıyı büyük ölçüde etkilemiştir (Akıncı vd., 2014: 1).

Bununla birlikte finansal sistemin işleyişi üzerinde makroekonomik değişkenlerin de etkisi bulunmaktadır. Makroekonomik faktörler finansal piyasalara yansıyrak ülkenin ekonomik performansını etkileyebilmektedir. Diğer taraftan makroekonomik faktörlerin finansal sistem üzerindeki etkisi finansal gelişmişliğe bağlıdır. Bu bağlamda finans merkezlerinin bulunduğu ekonomilerde finansal sistemin gelişmiş olduğunu, finansal sistemi etkileyen faktörlerin finans merkezlerinin performansını da etkileyeceğini söylemek mümkündür.

Literatürde finansal gelişmişliğin belirleyicileri hakkında çok sayıda uygulamalı çalışma yapılmış ve bu kapsamda makroekonomik faktörler analiz

edilmiştir (Akıncı vd., 2014: 3). Finansal piyasaları etkileyen temel makroekonomik faktörler arasında genellikle tasarruf oranları, portföy yatırımları, ulusal gelir, reel faizler, enflasyon oranı ve cari işlemler dengesine yer verilmiştir (Akıncı vd., 2014: 1).

Finansal piyasaları etkileyen temel makroekonomik faktörlerin başında tasarruf oranları gelmektedir. Çünkü bütün finansal sistemlerin ortak çabalarından bir tanesi; tasarrufların etkin bir şekilde ekonomiye yönlendirilmesini sağlamaktır. Tasarrufların yatırımlara aktarılması işlevi finansal sistem vasıtasıyla gerçekleşmektedir (Afşar, 2007: 188). Güçlü bir finansal sisteme sahip olan ülkelerde tasarruflar finansal kurumlar vasıtasıyla yatırımcılara aktarılır. Eğer ülke güçlü bir finans sistemine sahip değilse yatırımlar tasarruf sahipleri tarafından üretken olmayan verimsiz alanlara aktarılabilir. Bu durum tasarrufların yatırım ve ekonomik büyüme üzerinde meydana getireceği pozitif etkiyi olumsuz yönde etkileyebilir. Dolayısıyla tasarrufların yatırım ve ekonomik büyüme üzerindeki pozitif etkisi finansal sistemin gelişmesine bağlıdır. Finansal sistemin gelişmesi ise finansal derinliğin sağlanması ile ilişkilidir. Çünkü finansal derinlik düzeyi arttıkça tasarruflar üretken alanlara aktarılarak yatırıma dayalı bir ekonomik büyüme ortaya çıkacaktır (Gökten vd., 2008: 117-129).

Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun bütün ülkeler için yatırımların artırılması merkezi bir konuma sahiptir. Yatırımların arttırılması ise fon ihtiyacının karşılanmasına bağlıdır. Gelişmiş bir finansal sistem, bu ihtiyacın giderilmesinde önemli bir görev üstlenmektedir. Gelişmiş bir finansal sisteme sahip ülkeler fon maliyetlerinin düşüklüğü, aracılık faaliyetlerinin gelişmişliği, araç çeşitliliği ve dünya sermaye piyasalarına erişimin yüksek olması nedeniyle yatırımların cazibe merkezi haline gelmektedir. Bu özellikleri taşıyan bir finansal sisteme sahip ekonomilerde tasarrufların artması ve bu tasarrufların yatırım birimlerine ulaşarak ekonomik büyümeyi sağlaması kolaylaşmaktadır (Ergeç, 2004: 63).

Finansal piyasaları etkileyen makroekonomik faktörler içerisinde portföy yatırımları yatırım yapılan ülke açısından riskli kabul edilir. Portföy yatırımları reel faiz oranlarındaki artışa bağlı olarak artmaktadır. Portföy yatırımları, yatırım yapılan

ülkede meydana gelebilecek olumsuz bir gelişme sonucu ülkeyi hızlı bir şekilde terk etme özelliğine sahip oldukları için en riskli yatırım türüdür (Pazarlıoğlu ve Gülay, 2007: 219). Çünkü portföy yatırımlarında yatırımcılar açısından önemli olan sermayenin güvende olması ve yüksek getiri sağlamasıdır (Mucuk, 2011: 113).

Finansal piyasaları etkileyen makroekonomik faktörlerden biri olan ulusal gelir; yatırım, tüketim, kamu harcamaları ve net ihracatın toplamından oluşmaktadır. Gelişmiş finans sistemine sahip olan ülkelerde yapılan yatırımlar çarpan etkisi sonucu ulusal geliri artırmakta ve ülke ekonomisi büyümektedir (Afşar, 2007: 190).

Finansal piyasaları etkileyen makroekonomik faktörlerin bir diğeri ise reel faiz oranlarıdır. Reel faiz ile risk arasında aynı yönlü bir ilişki vardır. Bir ülkenin sahip olduğu finansal risk düzeyi arttıkça finansal yatırımcılar o ülkenin finansal varlıklarını tercih etmek için daha yüksek faiz talep edeceklerdir (Özatay, 2013: 16). Dolayısıyla reel faiz oranları hem portföy yatırımlarının ülkeye çekilmesi hem de iç piyasadaki yerli yatırımlar açısından son derece önemlidir. Bu nedenle reel faiz oranlarının yatırımları teşvik edecek makul seviyede tutulması gerekir (Akıncı vd., 2014: 13).

Finansal piyasaları etkileyen makroekonomik faktörlerden enflasyon parasal tasarruflar üzerinde azaltıcı etki yaratarak gelecekle ilgili kararların alınmasını önlemektedir (Akıncı vd., 2014: 13). Enflasyonun ileriye yönelik planlama ufkunu daraltması yatırım kararlarını olumsuz yönde etkilemektedir (Özatay, 2013: 246). Bu durum yatırımcıların finansal varlıklardan ziyade reel varlıklara yönelmesine neden olmaktadır (Akıncı vd., 2014: 13). Çünkü enflasyonun olduğu bir ekonomide ekonomik birimler enflasyonun yarattığı belirsizlik nedeniyle yatırımların kârlılığı hakkında kesin bir bilgiye sahip olamamakta ve bunun sonucunda da finansal sektör olumsuz etkilenmektedir (Özatay, 2013: 246).

Finansal piyasaları etkileyen temel makroekonomik faktörlerin sonuncusu ise ülkenin cari işlemler dengesidir. Cari işlemler dengesinde meydana gelen değişmeler ülke ekonomisinin gidişatı açısından öncü bir sinyal olarak değerlendirilmekte ve ekonomik birimlerin karar ve beklentileri üzerinde etkili olmaktadır (Erdoğan ve

Bozkurt, 2009: 137). Ülkelerin büyüme oranlarındaki artışa paralel olarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde ithalat hacminin artması sonucu cari açık sorunu ortaya çıkmaktadır. Cari açık sorunu ülkenin yatırım riskinin artmasına neden olarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir (Yılmaz ve Akıncı, 2011: 363). Cari açığın finansmanında kısa vadeli sermaye girişlerinin kullanılması ise son derece risklidir. Çünkü kısa vadeli sermaye hareketleri risk ve belirsizliğe karşı son derece hassas olup oynak bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla cari açığın finansmanında uzun vadeli sermaye yatırımları tercih edilerek finans sektörü üzerindeki risk önlenmelidir (Erdoğan ve Bozkurt, 2009: 163).

Finans merkezleri genellikle ülkelerin iktisadi açıdan ön plana çıkan şehirlerinde ortaya çıkmaktadır (Karagöl vd., 2017: 13). Dolayısıyla makroekonomik faktörler açısından başarılı bir finans merkezi, sağladığı ekonomik istikrar sayesinde yatırımın ve yatırımcının cazibe merkezi haline gelmektedir.