• Sonuç bulunamadı

ESAT MAHMUT KARAKURT’UN ROMANCILIĞI

Esat Mahmut Karakurt, 1926-1960 yılları arasındaki yazı hayatı boyunca seyahatnameler yazmış ve çoğu roman olmak üzere yirmi bir telif eser vücuda getirmiştir. Bu eserlerden on altı tanesi günümüze intikal edebilmiştir. Bu eserler yayım tarihi sırası itibariyle şunlardır:

Aşkın Alevleri54

(1926), Çölde Bir İstanbul Kızı (1926), Dağları Bekleyen Kız

(1934), Allah’a Ismarladık (1936), Ölünceye Kadar (1937), Son Gece (1938), Kadın

Severse (1939), İlk ve Son (1940), Kocamı Aldatacağım55 (1940), Sokaktan Gelen Kadın (1945), Ankara Ekspresi (1946), Bir Kadın Kayboldu (1948), Ömrümün Tek Gecesi (1949), Erikler Çiçek Açtı (1952), Son Tren (1954), Kadın İsterse (1960).

Esat Mahmut Karakurt, romancılığının yanı sıra diş hekimliği, avukatlık, gazetecilik ve öğretmenlik gibi birçok mesleğe sahiptir. Karakurt’un bu meslek gruplarından kendine edindiği asıl kimlik ise gazeteciliktir. O, hayatındaki en önemli gayesinin meşhur bir gazeteci olmak olduğunu şu sözlerle ifade eder: “Ben ilk ve

orta tahsilimi, Kadıköy Lisesi’nde yaptıktan sonra, Tıp Fakültesinin Diş Tababeti şubesine devam ederek 1340 senesinde mektepten neşet edip, diş tabibi oldum. Bilmem neden daha o zamandan beri gazeteci olmak arzusu içimi kemiriyordu. Sultani’de iken küçük küçük şiirler, hikâyeler yazar, arkadaşlarıma okurdum. O zaman edebiyat hocamız şair Halit Fahri Bey’di… Bütün gayem meşhur bir gazeteci olmaktı. Bir gün garip bir tesadüf beni bu gayeme ulaştırdı.”56

Karakurt’un eserleri kitap olarak basılmadan önce “İleri, İkdam, Cumhuriyet,

Tasvir, Akşam ve Yeni Sabah” gibi çeşitli gazetelerde bu eserlerin tefrikaları

yayımlanmıştır.57

Romanlarının bir zaman tefrika olarak basılmış olması gerçeği sebebiyle Karakurt’u bir gazete romancısı olarak kabul etmek pek mümkündür. Ona

54

Aşkın Alevleri adlı eser Vahşi Bir Kız Sevdim, Perde Arkasında, Bir Çılgın ve Çölde Bir Aşk Macerası başlıklı dört hikâyeden oluşmaktadır. Vahşi Bir Kız Sevdim adlı hikâye daha sonraları baskılarında değişikliğe uğratılarak bir roman hâline getirilmiştir. Bkz. Şaban Sağlık, Bir Popüler Romancı Esat Mahmut Karakurt Bir Estetik Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar, s.37.

55

Kocamı Aldatacağım adlı eser daha sonraki baskılarda “Aldatacağım” adıyla yayımlanmıştır. 56 Mehmet Behçet Yazar, Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı, Kanaat Kitabevi, İst., 1938, s.127. 57

göre “Gazete romanı ile onun haricindeki romanı tamamen birbirinden ayırmak

lazımdır.”58

Karakurt’un döneminde “estetik değeri yüksek sanat eserleri vücuda getiren

pek çok sanatkâr bir köşede sefalet içinde yaşarken ve adeta unutulmuşken”, o

bunun aksine popüler romancı kimliğiyle üne ve servete kavuşmuş bir yazardır. Şaban Sağlık’a göre “düzeyli sanat eserleri vücuda getiren sanatkârların görmezden

gelinmesinin” tek sebebi Karakurt gibi kişilerin popüler kimlikleridir. Döneminde

çokça konuşulan ve eserleri defalarca basılıp çokça okunan bir yazar olmasına karşın günümüzde edebiyat tarihlerine, incelemelerine konu olmaması ve edebiyat ortamlarında dahi adının anılmaması bunun en önemli kanıtı niteliğindedir. 59

Esat Mahmut Karakurt’un döneminde ülke içerisinde siyasi ve sosyal hayatta birtakım değişimler ve yeni oluşumlar meydana gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinin ardından yeni bir devlet kurulmuş ve bu yeni devlet için yeni bir rejim belirlenmiştir. Bu yeni rejimin getirdiği yenilikleri benimsetme konusunda en büyük görev sanatkârlara düşmüştür. “Popüler yazın, özellikle harf devriminden

sonra okuma-yazma hevesi uyandırmada, geniş halk kesimlerine yeni rejimin ilkelerini benimsetmede öncelikli bir rol üstlenmiştir.”60

Bu nedenle “rejime ve

Atatürk’e övgü, modernleşme, kadınlara açılış, üst kültürün popülerleştirilmesi” gibi

konuları devrin popüler romanlarında görmek mümkündür.61 Karakurt, yeni rejimin yerleştirilmesinde etkili olmuş birçok yazardan biridir. Karakurt, estetik değeri yüksek bir eser kaleme almadığını, rejimin kendisi gibi birçok yazara biçtiği görevi kabul ederek asıl amacının toplumun okuryazarlığını geliştirmek olduğunu dile getirmektedir. Esat Mahmut’un Galatasaray Lisesi’nden öğrencisi olan Tahsin Yücel,

“Esat Mahmut Karakurt ve Yapıtları” başlıklı yazısında yazarın kendisini gerçek bir

romancı olarak telakki etmediğini ve ayrıca günümüzde sıkça kullanılan üç noktanın mimarının da Karakurt olduğunu şu ifadelerle açıklamaktadır: “Hiç unutmam, bir

gün ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin müfettiş olarak dersimize gelmiş, ders boyunca bir dost gibi aramızda kalıp hocamızla ve bizlerle söyleşmişti. Aramızdan bir dost gibi ayrılmasından sonra, Esat hoca bize gerçek bir romancıyla tanıştığımızı

58

Doğan Hızlan, Saklı Su, s.176. 59

Şaban Sağlık, Bir Popüler Romancı Esat Mahmut Karakurt Bir Estetik Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar, s.23. 60 Ahmet Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1993, s.125.

61

söylemiş, bir arkadaşım ‘Ya siz, hocam?’ deyince de kendine özgü içtenliğiyle ‘Ben Reşat Nuri bey gibi bir romancı değilim; tüm o kitapları ülkemizde okur-yazarlığın gelişmesine yardımcı olmak için yazdım’, diye yanıtlamış, sonra da yazın dünyasına tek katkısının üç nokta olduğunu söylemişti, romanlarında oldukça sık kullandığı,

bugün de çoğu köşelerimizin bol bol yararlandıkları üç noktanın.”62

Oktay Akbal ise “Karakurt İçin..” adlı yazısında yazar hakkındaki görüşlerini şöyle ifade etmektedir:

“Kendini edebiyatçı saymazdı o. Biz okuma yazma seferberliğine katkıda bulunduk derdi. Öğretmen olduğu yıllarda öğrencilerine gerçek edebiyatın bambaşka bir şey olduğunu söylerdi, ona öykünenlere kızardı. Bir kez 1956’da Bursa’da bir edebiyat gecesinde beraber olduk. Sıra ona gelince kalktı şöyle dedi. Ben edebiyatçı değilim, benim romanlarım okuma-yazma devrimi sırasında yararlı olmuştur, o kadar.

Demek istediğim Karakurt her şeyden önce kendini bilen bir kişiydi. Tutucu değildi. Kemalist ilkelere bağlıydı.

Karakurt'un kendine özgü bir biçimi vardı. Devrik cümlenin öncülerindendi. Yerinde, tadında kullanmazdı bunu, durmadan devrik cümle ile anlatırdı olayı, sıkardı, bezdirirdi. Kimi zamanda gerçek dışı şeyler yazardı. Karikatürlere konu olurdu bu tür cümleleri. ‘Elleri arkasında odada gidip gelerek gazetesini okuyordu’. ‘Ya da kızın başı erkeğin kıllı göğsünde kayboldu’ gibilerden Karakurt çalakalem yazan bir kişiydi. Özensiz, yazdığına önem vermeden, daha iyi, daha doğru yazmayı düşünmeden yazan bir akımın temsilcisiydi. Ama bir zamanlar, 1930-50 arasında ne yazsa okunurdu. Gazeteler bir romanını tefrika etmek için büyük paralar verirlerdi. Üst üste baskılar yapardı o ünlü romanları. Kimler çevrilirdi bu romanlara dayanarak. Yapıtlarından en çok film yapılan yazar oydu. Bir çağı bir kaç kuşağı hiç değilse ilk yaşam uyanışlarında etkilemiş olmak az şey değildir.”63

62 Tahsin Yücel, “Esat Mahmut Karakurt ve Yapıtları”, Sözcükler, Temmuz-Ağustos 2009, S.20, s.7-8. 63

Karakurt’un romanlarındaki tematik yapıyı duygusal ve fikri olmak üzere iki boyutta incelemek mümkündür.64

Duygusal boyutu aşk; fikri boyutu güncel konular oluşturmaktadır. Romanların ana konusunu teşkil eden aşk bünyesinde daima klişe bir yapı içermektedir: “ a- Tanışma ve âşık olma, b- Buluşmalar ve geçici kavuşma,

c- Ayrılık ve tekrar kavuşmak için mücadele etme, d- Mutlu son ya da ölüm.”65

Karakurt, romanlarında aşktan sonra “casusluk”, “savaş”, “polisiye”, “intikam” ve “cinsellik” gibi konulara yer vermekte ve genellikle bu konular fikri yapıyı teşkil etmektedir. Karakurt, romanlarında ilgi çekebilmek amacıyla toplumsal bir konudan yola çıkarak onlara bir aşk hikâyesi eklemiştir.66 Romanların fikri boyutunu teşkil eden konuların temelinde ise dönemin tarihi önem arz eden olaylar bulunmaktadır. Karakurt; Dağları Bekleyen Kız romanında Doğu İsyanı, Allah’a Ismarladık’ta Milli Mücadele, Son Gece’de Birinci Dünya Savaşı, Ankara Ekspresi’nde İkinci Dünya Savaşı ve Erikler Çiçek Açtı’da Kore Savaşı gibi döneminde oldukça önemli bir etkiye sahip konuları ele alarak işlemiş ve bu olayların zemininde kendisine yeni bir olay örgüsü oluşturmuştur. Fakat bu konular hiçbir zaman “aşk” kadar dikkat çekmemektedir. Bu konuların romanlarda yer edinmesinin temel sebebi aşkın klişe yapısının tezahür etmesine zemin hazırlamaktır. Ayrıca yazar, genç yaşta yazdığı romanlarında olayları hayatından esinlenerek kaleme aldığını ifade etmiştir: “Son

röportajında; genç bir gazeteciyken kendine gönderilen intihar mektuplarını malzeme olarak kullandığını açıkça belirtmiştir. Bu yöntemi kullandığının açık örneği, Dağları Bekleyen Kız’dır. Doğu olaylarını bastırmakla görevli Salih

Paşa’nın karargâhına giden Karakurt roman yazmayı burada aklına getirmiştir.”67

Esat Mahmut Karakurt, romancılığın yanı sıra aynı zamanda bir avukattır. Karakurt, “Afrodit” davasında yaptığı savunmayla Türk edebiyatındaki “cinsellik” ve “müstehcenlik” kavramlarına yeni boyut getirmiştir. Bu konuşma sadece edebiyatı değil aynı zamanda sosyal hayatı da etkilemiştir. Cumhuriyet’in getirdiği özgür düşüncenin Türk toplumunda ne ölçüde kabul gördüğünün yansıması olarak da önemli bir etkiye sahiptir:

64

Şaban Sağlık, Bir Popüler Romancı Esat Mahmut Karakurt Bir Estetik Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar, s.34. 65

A.g.e., s.35.

66 Olcay Önertoy, a.g.e., s.32. 67

“İddia makamı, Piyer Louys’den iki parça bulup getirdi. Fakat ben isterlerse kendilerine; okuduklarını gölgede bırakacak üç yüz on iki parça getirip okuyabilirim şimdi. İsterlerse Nedim’in, Nefi’nin, Baki’nin divanlarından, İncil’den, Tevrat’tan parçalar okuyayım. İsterlerse şimdi Nedim’in hammamiyesini açarak dejenere olmuş bir bedbaht mahbubun; hamamın gölgeli bir köşesine uzanmış yatan Nedim’in yanına gelerek ona sarılıp öpmek istediğini ve Nedim’in de bu iffetsiz, ahlâksız oğlanın göğsünde çıkan tüyleri görerek, ‘nasıl güneş bulutlanmaya başlamış!’ diye devam eden parçasını okuyayım? İsterler mi Tevrat’ı açarak Hazreti Lut’un bizzat kendi sulbünden hasıl olan iki kızının arasına girip onları nasıl inlete inlete istifraş ettiğini tasvir eden faslı tekrarlayayım mı? Ve gene aziz müddeiumumi isterler mi ki İncil’in kapağını kaldırarak daha dünyayı tanımayacak kadar küçük bir kızı; yüz tane karısı olan peygamber Süleyman’ın nasıl bağırta bağırta hurma ağacının altına sürükleyip götürdüğünü hikâye eden fıkrayı okuyayım? Ve gene isterler mi? Süre-i Yusuf’tan bir sayfa açıp, ‘Mısır kadınlarının onun güzelliği karşısında nasıl kendilerini kaybederek tenasül aletlerinden kan bıraktıklarını’ burada okuyayım?

Şimdi soruyorum sayın müddeiumumiye: Bütün bu klasik edebiyatımızın ve bütün Kütüb-ü Mukaddese de müstehcen?

Allah da mı –haşa- müstehcen neşriyat yapmış?”68

“Afrodit” adlı yapıtın aklanarak basımına izin verilmesinin ardından

Karakurt’un eserlerinin cinsellik açısından yeni bir boyut kazandığı ifade edilebilir. Karakurt’un 1940 sonrasında kaleme aldığı eserlerinde cinsellik daha rahat bir ifade bulmuştur. Bunun en belirgin örneği ise Sokaktan Gelen Kadın adlı eserdir.

Ahmet Oktay, Esat Mahmut Karakurt’un ve aynı zamanda dönemin birtakım yazarlarının romanlarında tespit ettiği “cinsellik miti” için şu ifadeleri kullanmaktadır:

“…kadın ve erkek yazarlar, Kate Millet’in sözleriyle söylersem, “cinsellik mitinin romantik ve şefkatli yönünü” sergiler, “cinselliğin geri kalan bölümünden ima yollu” söz ederler. Buna karşılık Esat Mahmut ve M. Turhan Tan,o yıllarda pek

68

rastlanmayan bir cesaretle erotik boyutu da gündeme getirir, sevişme sahnelerine yer verirler.”69

Sağlık’ın da belirttiği gibi yazarın romanlarında anlatım tekniklerinden sıkça yararlandığı görülmektedir. Romanlarda sıkça kullanılan anlatım teknikleri şunlardır:

“diyaloglar, kamera-göz (anlatıcı), tasvirler ve iktibaslar”70

İktibaslar haricindeki anlatım tekniklerine bütün romanlarında rastlanmaktadır. Fakat iktibasların türü bir romandan diğerine farklılık göstermektedir: “Karakurt, ‘iktibaslar’ kapsamında

‘mektup, gazete haberi, şiir, makale, rapor; komutanların emir metinleri; avukatların savunma metinleri ve savcıların iddianame metinleri’ gibi alanlarla ilgili metinleri bir anlatı olarak kullanır.”71

Yazarın bu anlatım tekniklerini kullanmasındaki asıl amaç ise kaleme aldığı esere gerçeklik kazandırma düşüncesidir. Özellikle sıkça kullandığı tasvirler ve iktibaslar olaylara ve mekânlara gerçeklik kazandıracak niteliktedir.

Kadıköy Orta Mektebi’nden öğretmeni, Galatasaray Lisesi’nden ise meslektaşı olan Halit Fahri Ozansoy; yazar ile ilgili anılarını derlediği yazısında - daha öğrencisi iken- Karakurt’un tahrirlerinde konuyu fazlasıyla uzattığından bahseder. Hatta bu özelliğinin kimi zaman romanlarında da mevcut olduğunu kırıcı olmayan şu ifadelerle belirtir:

“ – Üzme kendini Esatçığım. Olur böyle şeyler. Bak, gördün mü, sonunda yine hocan haklı çıktı. Dünkü tefrikan 120 mi idi, ne idi? E, adamlar da bütün bir yıl romanı tefrika edemezler ya.. Bir de 6 numarayı unutmazsın. İyi etmişim. Eğer orta mektepte ilhamını biraz hududa sokmaya çalışmasa idim, o zaman bir romanını üç sene tefrika etseler bitiremeyeceklerdi.”72

Aynı durumdan yakınan Murat Uraz, yazarın ilk eserlerinde olayların gereksiz yere uzatıldığına vurgu yapmıştır. Ayrıca Karakurt’un anlatımının zaman içerisinde gelişim gösterdiğine dikkat çekerek yazarın tasvirlerinin de güçlü olduğunu şöyle ifade etmektedir:

69

Ahmet Oktay, Türkiye’de Popüler Kültür, YKY, İstanbul, 1994, s.134. 70

Şaban Sağlık, Bir Popüler Romancı Esat Mahmut Karakurt Bir Estetik Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar, s.154.

71 A.g.e., s.35. 72

“İlk yazılarında görülen, bazı sanat hataları, ifadedeki ufak tefek ihmaller, dikkatten kaçmış zaif cümleler bugün kalmamıştır. Gittikçe güzelleşen bir üslup içinde; canlı pürüzsüz ve kısa cümlelerle her zaman yaşayacak mevzular, renkli manzaralar görülür.

Üst üste gelen, bir yere toplanan hadiselere karşılık; bazı yerlerde basit bir hadisenin uzatılması gibi şeyler son romanlarında artık görülmüyor. Anlaşılıyor ki bu sanatkâr; artık durulmuş, şahsiyetini bulmuştur.”73

Nihat Sami Banarlı ise Esat Mahmut Karakurt’un romanları ve romancılığı hakkında şu ifadeleri kullanmaktadır:

“İlk şöhretini Çölde Bir İstanbul Kızı, Dağları Bekleyen kız, Allaha Ismarladık gibi romanlarıyla yapan Esad Mahmud Karakurt, roman hayatımızda zengin ve popüler bir şöhretin sahibidir. Türkiye’de bilhassa genç kızlar ve genç erkekler tarafından alaka ile okunan romanlarını Esad Mahmud daha çok, "macera romanı" vasıflarıyla yazmıştır. Zengin bir hayali, aşk ve ihtiras sahnelerini ve bu gibi sahnelerin karakteristik tiplerini muvaffakiyetle yaşatan bir sanat cephesi bulunan muharririn roman yazarken kullandığı özel bir Türkçedir ki, onun bilhassa dikkate değer bir tarafını teşkil etmektedir.”74

Esat Mahmut Karakurt, romanlarının gazetelerde tefrika edilmesi ve düşük eğitim seviyesine sahip okuyucuya hitap etmesi sebebiyle eserlerinde yalın ve anlaşılır bir dil kullanmıştır: “Esat Mahmut, seçtiği konulara uygun olarak, sade bir

dili, dilbilgisi kurallarına uygun, fazla özen göstermeden normal konuşma anlatımına benzer bir anlatımı yeğlemiştir. Yer yer kişilerin kullandığı atasözleri ve aralara serpiştirdiği dörtlükler de anlatımını renklendirir. Romanlarını okutan bu basit diliyle birlikte, hepsinde ortak olarak bulunan macera, heyecan, hareket ve duygusallıktır. Bunların bir araya gelmesi okuyucunun romanı bir solukta okuyup bitirmesini sağlamıştır.”75Ayrıca Karakurt, edebiyat tarihinin yaşayan bir tarih olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle de dönemin bir diğer güncel unsuru olan

73

Murat Uraz, a.g.e., s.7.

74 Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İst., 1971, s.1262. 75

“gazete” ile “romanı” bir araya getirerek güncel ve çarpıcı konuları akıcı bir üslupla işlemiştir.76

Karakurt, Tanzimat ve Servet-i Fünûn edebiyatını anlaşılmazlık ve dil yönünden Divan edebiyatının devamı olarak görmüş ve eleştirmiştir. Ona göre Tevfik Fikret’i anlamak, Nefi’yi anlamaktan daha güçtür.77

Ayrıca Karakurt’a göre edebiyat gönül işidir. Bu nedenle edebiyatı icra edecek veya onunla ilgilenecek kişi bunu dilediği gibi gerçekleştirmelidir:

“Ben Divan edebiyatını bütün kıymetleriyle beraber yani Fuzuli’si, Nefi’si, Baki’si, Nedim’i, Şeyhülislam’ı ne bileyim ben, velhasıl küçüğü ve büyüğü ile vazifesini yapmış, rolünü ikmal etmiş, artık kendisinden ses gelmesine imkan olmayan sadece ve basitçe bir tarih telakki ediyorum. Yeni nesil, bu şerefli ve büyük eskileri bundan sonra, o da ancak anlamak kabil olursa bir tarih diye okuyabilir. Lisanını bilmediği, sesini anlamadığı, zevkine varamadığı bir edebiyatı bugün çocuğu zorla, o da edebiyat hocasından alacağı kırık notlardan korkarak ancak tekrarlayabiliyor. Nedim’in en çapkın mısralarını bile bugün bir yirmi yaş delikanlısına zorlamazsanız ezberletemezsiniz.

Sevilen edebiyat zorla değil, arzuyla, heyecanla yapılır. Binaenaleyh bence bu edebiyat artık tarihe karışıp yavaş yavaş izlerini kaybettiğimiz bir edebiyattı. İyiydiler, heyecanlıydılar, yüksektiler, sanatkârdılar… Evet hepsi kabul!.. Fakat aynı zamanda itiraf etmek lazım ki, çok bir cepheli, çok dar ve mahdut, pek yeknesaktılar.”78

Karakurt, romanlarının ana konusunun aşk olması dolayısıyla seçtiği konuya uygun olarak kadın ve erkek kahramanlarına aynı ölçüde önem vermektedir. Erkek kahramanlar, genelde anne ve babasını yitirmiş, yalnız yaşayan kimselerdir. Bazı romanlarda ise erkek kahramanın bakmakla yükümlü olduğu ya annesi ya da bir kız kardeşi bulunur: “Erkeğin özgür ve bağımsız hareket etmesi için, böyle yalnız

kalması ve kimsesiz oluşu özellikle vurgulanır.”79

Ailesinden kalan bir mal varlığına sahip olmayan bağımsız erkek modeli, yaşamını sürdürmek için gerekli olan şartları

76

Şaban Sağlık, Bir Popüler Romancı Esat Mahmut Karakurt Bir Estetik Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar, s.31. 77

Mehmet Behçet Yazar, a.g.e., s.129. 78 Doğan Hızlan, Saklı Su, s.177-178. 79

kendisi sağlamaktadır. Bu özelliğiyle birlikte Karakurt’un idealize etmiş olduğu erkek kahramanın kişisel özellikleri bir bütün oluşturmaktadır. Çünkü bütün erkek kahramanlar kendinden ödün vermeyen, gururlu ve hükmedici bir yapıya sahiptirler. Bu özelliklerinin temelinde ise özgür olmaları ve kişisel gayretleri sonucunda kendilerini saygın bir mertebeye ulaştırmış olmaları bulunmaktadır. Ayrıca erkek kahramanların fiziksel ve kişisel özellikleri birbirleriyle benzerlik göstermektedir:

“Yazarın romanlarında betimlenen erkek kahramanların iyi eğitimli, işinde başarılı, yakışıklı ve şık giyinen kişiler olduğu saptanmıştır.”80

Romanlardaki işlevsel niteliğe sahip bütün erkek kahramanlar, Türk milletine mensupturlar. Kadın kahramanlar ise genellikle fiziksel, psikolojik ve sosyolojik özellikleriyle birbirlerine benzemektedirler. Fakat onları mensup oldukları ırk açısından Türkler ve yabancılar olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür. Yabancı bir millete mensup bulunan kadınların işlevsel kahramanı oluşturduğu romanlarda, kadın ve erkek birbirlerine düşman iki milletin ferdidirler ve erkek kahramanlar, diğer romanlara nazaran daha vatanperver bir özellik taşımaktadır.

Yazarın romanlarında kadın kahramanlar ise genelde anne veya babasını yitirmiş kişilerdir. Fakat ergin bir yaşa gelinceye kadar onları ahlâksal yönden eğitecek ve koruyacak birinin himayesi altındadırlar. (Bu kişi genellikle babaları veya ağabeyleridir.) Ahlâksal yönden eğitimi tamamlanmamış roman kahramanları ise Sokaktan Gelen Kadın’daki Semra veya Aldatacağım’daki Mualla gibi uygun görülmeyen davranışlarda bulunmaktadırlar. Bu nedenle romanlarda iyi huylu olarak tabir edebileceğimiz bütün kadın kahramanlar, ergin bir yaşa gelinceye kadar yalnız ve kimsesiz değillerdir. Selim İleri’ye göre aşk ve sevda romanları içerisindeki en gizemli ve en ateşli kadın kahramanlar, Esat Mahmut’unkilerdir.81

Ebru Aktaş, “Esat Mahmut Karakurt Hayatı, Edebi Şahsiyeti ve Romanları” adlı çalışmasında yazarın romanlarındaki kahramanlar için şu ifadeleri kullanmaktadır:

80 Senem Timuroğlu Bozkurt, a.g.t., s.45. 81

“Esat Mahmut Karakurt’un bütün romanlarındaki kahramanlar özellikleri itibariyle birbirinin aynı gibidir. Romanlardaki kahramanlar isimleri verilmeden değiştirilse hangi kahramanın hangi roman ait olduğu fark edilmeyecektir.

Eserlerindeki kahramanlar seçkin kişilerdir. İstanbul Türkçesi ile konuşurlar. Özellikle erkek kahramanlar mağrur, mert ve yiğittir. Kadın kahramanlar ise fazlasıyla hassastır. Esat Mahmut’un kendisi de mağrur ve gözü pek bir kişiliğe sahiptir ve romanlarındaki erkek kahramanlar kendisinin bir prototipi gibidir.”82

Esat Mahmut’un romanlarında zaman oldukça geniş bir süreci kapsamaktadır. Bazı romanlarındaki olay örgüsü ayları kapsayan bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşirken, birçok romanında olay örgüsünün yıllar içerisinde gerçekleştiği görülmektedir. Aktaş, Karakurt’un romanlarındaki zaman unsuru hakkında şunları söylemektedir:

“Esat Mahmut Karakurt’un romanlarında zaman unsuru önemli bir yer tutmaz. Eserleri genel itibariyle kronolojik bir sıra takip eder. Geriye dönüşler neredeyse yok gibidir. Eserlerin zamanıyla yaşanılan zaman birbirine uygundur. Ancak zaman zaman kendi devrine göre ileri sayılabilecek fikirleri çok başarılı bir

Benzer Belgeler