3. PSİKOLOJİK ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN KADIN
3.8. Kendine Hayran Kadınlar
Narsisizm; genel olarak kişinin ruhsal ve bedensel varlığına aşırı bir bağlılık ve beğeni duyması, öznenin kendi kendisini beğenmesi ve hayran olması olarak tanımlanmaktadır.579
Sigmund Freud ‘a göre narsisizm, kişinin cinsel dürtülerini kendi benliğine yönelmesidir: “Narsisizm, bireyin, o ana kadar oto-erotik etkinlikler içinde yer almış
olan cinsel dürtülerini, bir sevgi nesnesi elde etmek üzere birleştirdiği; kendisini, kendi bedenini sevgi nesnesi olarak aldığı ve ancak bunun ardından kendinden başka bir insanı nesnesi olarak seçmeye doğru ilerlediği bir evreyi temsil etmektedir. Diğer bir ifadeyle, narsisizm, sınırsız ve nesneden bağımsız olan, egonun enerji yatırımı (cathexis) olarak görülmelidir. Egonun cinsel karakteristiği, diğer bir evreye, eşcinsel nesne seçimine, ancak ondan sonra zıtcinselliğe gider. Eşcinsel nesne ile ilişki ne kadar çatışmalı, ne ölçüde cinselleştirilmiş olarak kalıyor ise, ego ideali de o kadar fazla soyut ve büyüklenmeci bir figüre, en uç noktada Tanrı'nın kendisine yansıtılacaktır.”580
Karen Horney’e göre narsistik olarak adlandırılan olgular arasında “kibir,
bencillik, prestij ve hayranlık özlemi, bir sevilme arzusu ve bununla birlikte sevme yerişinden yoksunluk, insanlardan uzaklaşma, normal öz saygı, yaratıcı arzular, sağlığa, görünüşe, zihinsel becerilere yönelik kaygılı bir ilgi” gibi özellikler
sayılabilmektedir.581
Bu özelliklerin kişide varlığı, kişiyi narsisizme daha eğimli bireyler yapmaktadır. Başkalarında nasıl bir izlenim bırakacağını ve başkalarının kendisi hakkında neler düşüneceği fikriyle hareket eden insanın eylem özgürlüğü olabildiğince kısıtlanarak engellenmiştir. Kişinin özgürlüğünün engellenmesiyle kendini beğenmişlik doğarak ortaya çıkmaktadır. Kendini beğenmişlik, insanı özgürlüğünü engelleyecek gücü gösterir; çünkü kendini beğenmiş kişi herhangi bir
579
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yay, İstanbul, 1999, s.616. 580
Sigmund Freud, Narsisizm Üzerine ve Schreber Vakası, (Çev. Banu Büyükbal, Saffet Murat Tura), Metis Yay., İst., 2012, s.12.
581
davranışta bulunurken, her zaman “acaba işin sonunda kendisi için bir çıkar söz
konusu mudur?” diye düşünür. 582
Erkeklere nazaran kadınlar, narsistik davranışlara daha eğimlidirler: “Kadının
ruhu dizginlenemeyecek bir hükmetme hırsıyla dolup taşar. Bu hırsın doyuma kavuşturulması bir bakıma kendini beğenmişlik duygusunun da tatmin edilmesidir.”583 Horney’e göre narsistik eğimli bir insan, başkalarına olduğu kadar kendine de yabancılaşmıştır. Bu nedenle insan, narsist olduğu ölçüde kendilerini de başkalarını da sevme yetisinden yoksundur.584
Narsisizm, öz sevginin değil, kendine yabancılaşmanın bir dışavurumudur. Kişi kendini kaybettiği için ve kaybettiği ölçüde kendine ilişkin yanılsamalara tutunur: “Kadınların çoğu, hiçbir şey olamadıkları için
bütün ilgilerini korkunç bir saldırganlıkla kendi ben’leri üzerinde toplamakta, onu, her şeyle bir tutacak kadar abartmaktadır.”585
Kendini beğenmişlik, insanın ruhsal yaşamının çocukluk evresini kapsayan bir döneminde ortaya çıkarak gelişir. Kadınların birçoğunun, çocukluk anılarına sıkı sıkıya bağlı olduğu kabul görmüş bir bilgidir.586
Psikolojik kuramlara göre ise yetişkin dönemde ortaya çıkan davranış bozuklukları çocukluktaki gelişim evreleriyle yakından ilgilidir. Özellikle anne-babanın çocuğu terk etmesi ya da sevgi yitimi kişide narsist bir iz bırakmaktadır.587
Aile ve çocuk arasındaki bağların kopması, kişide aşağılanmışlık hissini uyandırmaktadır. Kernberg’e göre anne ve baba çocuğunu sanat eseri olarak görmektedirler.588
Küçük yaştan itibaren anne baba sevgisi gören çocuklar, ileriki yaşlarda kendisini daha değerli hissetmektedirler. Buna karşın çocukluğunda anne baba sevgisinden yoksun kalmış kişiler, sonraki yıllarda olumsuz davranışlar sergileyebilmektedirler. İhmal ve bakımsızlık, kişide kendini beğenmişliğin rol oynadığı bir durumdur. Mutsuz çocukluk geçiren ve kendilerini başkalarına bir türlü ifade edemeyen kişiler, sadece kendisiyle ilgilenen narsist bireyler hâline gelmektedir.
582
Alfred Adler, a.g.e., s.224. 583 A.g.e., s.235.
584
Karen Horney, a.g.e., s.80. 585
Simone de Beauvoir, Kadın: “İkinci Cins” Bağımsızlığa Doğru, s.46. 586
A.g.e., s.50.
587 Sibel Bayram, a.g.t., s.32. 588
Adler’e göre ise ihmal ve bakımsızlığın olduğu gibi aşırı ilginin de kendini beğenmişliğin üzerinde rol oynadığı büyük bir gerçekliktir. Tüm isteklerin “gerçekleştiği ekmek elden su gölden ülkesi” idealini yerine getiren ailelerin çocuklarında; her şeyi para sayesinde elde edecekleri kanısı oluşmaktadır.589
Kişinin her şeyi elde edebilmesi bir süre sonra elindekilerle yetinememesine yok açmaktadır. Böylece sadece kendisiyle ilgilenen narsist bireyler ortaya çıkmaktadır.
Kendini beğenmişlik ve toplumsallık duygusu birbirleriyle hiç bağdaşmaz; çünkü kendini beğenmişlik, toplumsallık ilkesine boyun eğmeğe yanaşmaz.590 Oysaki kendine hayran kadının tutumundaki tek çelişme, “yalnız kendisine değer
verdiği için değersiz saydığı bu dünyadan saygı beklemesi”ndedir.591
Esat Mahmut Karakurt romanlarında narsist kadın kahramanlara pek yer vermemektedir. Onun karakterize ettiği kadın kahramanların narsist olmaktan ziyade özgüven sahibi oluşu dikkat çeker. Onun birçok kadın kahramanları kendilerine karşı büyük bir güven sahibidirler. Fakat bu özellikleriyle ön plana çıkmazlar. Karakurt’un kadın kahramanları genellikle masumiyeti, merhameti ve aşka olan yakınlığı ile tanımlanabilmektedir. Bu nedenle de onun romanlarında kendini beğenmiş kadın kahramanlara pek sık rastlanılmamaktadır.
Sokaktan Gelen Kadın romanının ana kadın kahramanı Semra, Karakurt’un
özgüveniyle dikkat çeken ilk kadın kahramanıdır. Güzelliğiyle bütün erkeklerin dikkatini çekmesi sebebiyle güzelliğinin fazlasıyla farkında olan bir kadın kahramandır. Bu farkındalık o kadar büyüktür ki güzelliğine Tanrı’ya inanır gibi inanır.592
Semra’nın güzelliği, onu çoğu zaman ukala bir insan olarak göstermektedir:
"Benim güzelliğim, bir çirkinlikle ölçülerek değerlenmeye tenezzül etmeyecek kadar üstündür."593
Semra’nın güzelliğine fazlasıyla güvenmesinin temel sebebi ise âşık olamayışı gösterilmektedir. Karakurt’un romanlarında kadının asıl vazifesi aşka hizmet etmektir. Aşka hizmet edemeyen, kendini aşkla besleyemeyen kadınlar; kendilerine yabancılaşırlar. Semra, aşka ulaşamamış olması sebebiyle eksikliğini, güzelliğini ön plana çıkararak bastırmak istemiştir. Semra’nın güzelliğini fark edişi
589
Alfred Adler, a.g.e., s.249. 590
A.g.e., s.227. 591
Simone de Beauvoir, Kadın: “İkinci Cins” Bağımsızlığa Doğru, s.64. 592 Esat Mahmut Karakurt, Sokaktan Gelen Kadın, s.91.
593
de eksikliğinden tezahür etmiştir: "Ben vücudumu, sevdiğimi zannettiğim meçhul bir
yabancının kollarına teslim ettiğim günden beri, güzelliğimin alakasız bıraktığı bir erkeği tanımıyorum daha."594
Karakurt, kadınları çoğu zaman narsist bir boyutta ifade etmez. Fakat bu kadın kahramanların dışında kalabilecek tek kadın kahraman Nevzat’tır. Son Tren adlı romanın ana kadın kahramanı Nevzat, narsist bir kadındır. "Narsist birey,
yaşamın daha ilk aylarında bile yalnızlık duygusunu tatmaya başlamıştır."595
Nevzat, küçük yaşta ailesini yitirdiğinden dolayı kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için para kazanmak mecburiyetinden kalmıştır. Para kazandıkça daha hırslı olmuş ve narsist kişiliğini güçlendirmiştir. "Narsisizm özellikleri gösteren bireyler amaçları
doğrultusunda başkalarını kullanır, kendilerine olduklarından fazla değer verip, çevresinden de aynı oranda değer görmeyi beklerler. Ancak, bu beklentilerine rağmen kendileri çevresindeki bireylere eşduyum gösteremezler."596
Nevzat; benmerkezci, diğer insanlarla empati kurmaya ve onları düşünmeye ihtiyaç duymayan, kendine karşı aşırı bir beğenmişlik hissi benimseyen kibirli bir kadındır. O, kendisini etrafındaki herkesten daha üstün olduğuna yönelik inançla donatmış bir kişiliktir. Etrafındaki bütün erkekler tarafından beğenilmeye ve ilgi görmeye alışkın bir kadındır. Nevzat, çevresindeki bütün erkekleri kendi istek ve amaçları doğrultusunda kullanmayı seven, güç ve sevgide doyumsuz bir kadındır. O, kendisini eşsiz olarak görme özelliğinden dolayı kimseyle empati kuramayacak düzeyde bencilliklerle çevrelenmiş farklı bir kahramandır. Rıdvan tarafından aşkına bir karşılık bulamadığı için Nevzat’ın benliği sarsılmıştır. O, yeryüzünde onun aşkına karşılık veremeyecek hiçbir erkek bulunmadığına inanmaktadır. Bu nedenle kendisine ilgi göstermeyen Rıdvan’ı otoritesi altına almak ister:
"İnan bana delikanlı, diyor; ben senin şimdiye kadar tanıdığın kadınlardan hiç birine benzemem!.. Bir kere beni koynuna alırsan, bir daha koynundan çıkarmazsın!"597
"Seni bir kere elime geçirdim, bırakmam bir daha seni elimden!"598
594
A.g.e., s.39. 595
Meryem Karaaziz ve İ. Erdem Atak, “Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme”, Nesne, C.1, S.2, 2013,s.46.
596A.g.m., s.48. 597
"Ben erkekler tarafından asla hakaret görmeye alışmış bir kadın değilim."599
"Ama dikkat et! Rıdvan Bey, diyor, ben sana, sadece bu kızla evleneceksin dedim, kalbini vereceksin demedim! Senin kalbine bir kadının sahip olmasına asla tahammül edemem!"600
Terk edilme korkusu içerisinde yaşayan kendisine hayran kadın terk edilmeyi asla kabullenemez ve terk edildiği an ölümü seçebilir.601 Narsistik bir kadın kahraman olarak ön plana çıkmış olan Nevzat, Rıdvan’ın Pelin’i kendisine tercih etmesini asla kabullenemez. O, Rıdvan’ın Pelin’le olan mutluluğunu bozmak ve onları ayırmak için elinden gelen bütün çabayı gösterir. Fakat hiçbir zaman emeline ulaşamayacağını, Rıdvan’ı elde edemeyeceğini anladığında ölümü tercih eder.602
İki kadın kahraman birbirleriyle kıyaslandığında Semra’nın ifadeleri daha narsistir. Fakat asıl narsist olan kahraman Nevzat’tır. Semra, hayatında eksik gördüğü tarafı Selim ile tamamlayabilmiş ve sevdiği adamın kollarında mağlup olma saadetini yaşayabilmiştir.603
Lakin Nevzat, Rıdvan’a âşık olmasına rağmen davranış biçiminden vazgeçmemiştir. O tavrını, ölüm anına kadar korumuştur. Kısacası Semra’nın kendine hayran, Nevzat’ın ise narsist bir kahraman olarak nitelendirilmesinin nedeni düşünce ve davranış biçimleridir.