• Sonuç bulunamadı

Yerel bölgelerde etkisi görülen ve halk üzerinde belirli bir nüfuza sahip olan vakıflar da idare geleneğimizde önemli yer edinmişlerdir. Şehir ve mahallelerde önemli hizmetler üstlenen vakıflar, toplumsal yaşamın ayrılmaz parçaları olmuşlardır. Ahali tarafından kurulup ahaliye ait olan vakıflar aracılığıyla şehir merkezleri oluşturulmuş, şehrin altyapısı, yönetimi, imarı, sosyal bütünleşmesi vakıflar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir (Cansever, 2010: 108-109).

Vakıflar, Osmanlı şehrinin vazgeçilmez ögelerinden olmuştur. Cami, medrese, hastane, misafirhane, yol, köprü, hayrat gibi sosyal hizmet veren yapıların yanında ticari nitelik taşıyan han, çarşı, kervansaray, hamam, değirmen, boyahane, mezbaha, aşevi gibi kurumlardan oluşan imaretler Osmanlı şehirlerinin özgün simgeleri olmuştur. Hizmetin sürekliliğini sağlamak, giderlere kaynak oluşturmak için imaretler genel olarak vakıflar aracılığıyla kurulmuş ve idare edilmişlerdir. Merkezi idarenin onayıyla kurulan ve denetimine tabi olan vakıflar sayesinde şehirlerde kültürel ve ticari merkezler oluşturulmuştur. Vakıf sistemi ve imaret yaptırma zamanla gelenek halini almış, hatta devrin padişahları toplumun önde gelen kişilerinden imaret yaptırmalarını talep etmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in bu konudaki arzusu onun tarihçiler tarafından “İstanbul’u Sultan Mehmet yapmıştır” şeklinde anılmasına sebep olmuştur. Kamu adına yapılan bu imaretler Osmanlı şehir ve mahallelerinin geleneksel yapısını meydana getirmiştir (İnalcık, 2003: 148-150).

Vakıflar, Osmanlı şehir ve mahalleleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler. Vakıfların yapacakları icraatlar için her durumda merkezi idareden izin almaları gerekmediği gibi merkezi idare de vakıfların idaresine müdahil olmamıştır. Vakfın iç düzenini ilgilendiren durumlarda da cezalandırma yetkisi vakfa ait olmuştur. Vergi konusunda ise vakıflara kolaylıklar sağlanmıştır (Barkan, 1942: 358). Mahalle ve

şehirlerde inşa edilen imaretler sayesinde vakıflar sosyal yardım işlevi de üstlenerek bu konuda merkezi idareye yardımda bulunmuşlardır (Bayartan, 2008: 170).

Vakıflar üzerinden hizmetlerin yürütüldüğü mahallenin yönetiminde görev alacak kişiler, vakıflar çevresinde bir araya gelen mahallelinin istekleri esas alınarak belirlenmiştir. Mahallenin önde gelen kimseleri, mahalleli adına görev almasını istedikleri kişileri kadı huzuruna çıkıp bildirmişler, aksi durumda halkın rızası alınmadan yapılan işlemlerin itiraz üzerine iptal edildiği görülmüştür. Nihayetinde kadının arzı ve sultanın beratı ile atama işlemleri gerçekleştirilmiştir (Ergenç, 2013: 101). Mahallelinin yönetime dolaylı katılımı olarak anlamlandırılabilecek olan bu durumun yönetim ve halk arasındaki ilişkiyi güçlendirdiği de açıktır. Bunun yanında vakıf sisteminin, şehir ve mahallelerin yönetiminde idari özerkliğe katkı sağladığı da söylenebilir.

3.4. Toplumsal Değişimin Mahalle Yapısına Etkisi

İlerleyen dönemde ortaya çıkan gelişmeler geleneksel mahalleyi de etkisi altına almıştır. Batılı ekonomileri Osmanlı’ya bağımlılıktan kurtaran yeni ticaret yollarının keşfiyle başlayan süreç, Osmanlı ekonomisinde büyük zararlara yol açmış, devletin gelir kaynaklarındaki azalma iltizam usulü gibi yeni vergi tahsil yöntemleri geliştirilmesine sebep olmuştur. Bu durum devletin merkezi gücünü azaltmış, yerelde ayanlık gibi yeni otoriteler ortaya çıkmıştır. Batı’nın Sanayi Devrimi ile taçlandırdığı yükseliş, Osmanlı idarecilerinin dikkatini mecburi olarak bu yöne çevirmiştir.

Üretim-tüketim ilişkilerinin değişimiyle birlikte nüfusun şehirlerde yoğunlaşmaya başlaması, 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra şehir ve mahallelerin fiziki ve toplumsal yapısının değişimini ivmelendirmiştir. Yoğun nüfusu taşıyacak altyapının eksikliği, sağlık sorunları gibi unsurlar şehirlerin ve dolayısıyla da mahallelerin değişimini hızlandırmıştır (Özbek Eren, 2017: 44).

Mahallenin değişimi dış kaynaklı olsa da tek etken bu değildir. Zamanın getirdiği değişim insan ve şehri de etkilemiş, bu durum mahalleye de yansımıştır (Alver, 2013: 54). Geleneksel mahallede, mahalle çeşmesi gibi ortak alanlarda temin

edilen su ihtiyacı ilerleyen süreçte konut içerisinde karşılanmaya başlanmıştır. Suyun neden olduğu bu değişim, yerleşim yeri seçiminden konut tiplerine kadar birçok konuda dönüşümü beraberinde getirmiştir. Mahallenin sosyal bütünleşme mekânları olan çeşme ve hamam gibi yapılar bu süreçte eski önemlerini kaybetmiştir (Kavruk, 2004: 140). Hızlı nüfus artışı mahalleyi de etkilemiş, mahalledeki tanınan yüz sayısı azalmıştır. Ev değiştirmek ve mahalleden göç etmek sıklıkla tekrarlanan bir durum hâline getirmiştir (Mumford, 2007: 607). Bu da mahalleyi, benimsenmeyen ve ona her an terk edip gidilecekmiş gözüyle bakılan salt bir fiziksel mekân hâline getirmiştir.

Mahallenin değişimini izlemek için günümüzde yeni bir mahallenin oluşumuna bakmak yönlendirici olacaktır. Geleneksel mahallede cami ve imaret gibi yapıların etrafında biçimlenen mahalle yaşantısı, camiyi merkeze alarak şekillenmiştir. Günümüz mahallesine bakıldığında ise önce konut alanları inşa edilmekte, sonrasında cami, okul gibi sosyal yapılar mahalle çevresinde konumlandırılmaktadır (Kavruk, 2004: 143).

Günümüz mahallesinde hanelerin su ihtiyacını belediye karşılamakta, yangın hâlinde belediyeye bağlı itfaiye birimleri duruma müdahale etmekte, mahalleler belediye tarafından hazırlanan imar planları neticesinde düzenlenmektedir (Kavruk, 2004: 140-141). Bu hususa merkezi idarenin denetiminde olan güvenlik ihtiyacının karşılaması da eklenebilir. Böylelikle mahallenin ve mahallelinin sosyal ve fiziki bütünleşmesi yerini kendi ihtiyacını kendisini karşılayabilen hanelerin bulunduğu mekânlara bırakmaktadır. Mahalle giderek sosyal bir birim olma işlevini kaybetmekte ve salt fiziksel birime dönüşmektedir.