• Sonuç bulunamadı

Mağdur Açısından Ahlaki Kayıtsızlık

2. GAYR-I AHLAKİ DAVRANIŞLARI MEŞRULAŞTIRMANIN BOYUTLARI

2.3. Mağdur Açısından Ahlaki Kayıtsızlık

“Güçlü olan haklıdır” sözünün anlamı: Suç işleyen arsız ve güçlü olursa mağdur olan kişi altta kalıp suçlu durumuna düşebilir demektir. Bunun yanında bu durumu anlamanın

229 D. Bollinge, Language: The loaded weapon, London: Longman, 1982, pp. 82-122.

230 Walter Reıch, Origins of Terrorism: psychologies, ideologies, theologies, states of mind, Cambridge, England: Cambridge University Press, 1990, pp. 270-280.

231 W. Reich, “The moral logic of Hizballah", Origins of terrorism: Psychologies, ideologies, theologies, states of mind, ed. M. Kramer Cambridge, England: Cambridge University Press, 1990, pp. 131- 157; ed.

D.C.Rapoport, Y.Alexander, The morality of terrorism: Religious and secular justification, Elmsford, NY:

Pergamon Press, 1982, pp. 122-130.

232 Reich, a.g.e, pp.285

diğer bir yolu da veda hutbesindeki şu ifadeyle açıklanabilir; “Bir Arap’ın Arap olmayana, bir başkasının Arap’a, bir siyahın bir kırmızı deriliye, bir kırmızı derilinin bir siyaha, takvanın dışında bir üstünlük sebebi yoktur.”233 Yani insanların hepsi eşittir ve ancak üstünlük takva iledir veya haklılık iledir. Kendilerinde bulunan başka vasıflarda (güç, zenginlik, nüfuz) değildir. Toplumdan bu duruma örnek verilecek olursa, “Bazı kişiler hayvan gibi muamele görmeyi hak eder.” sözü verilebilir. Bu sosyolojik durum, ahlaki kayıtsızlık kavramlarından biri olan insandışılaştırma kavramı ile anlatılacaktır. İnsanlık dışı eylemlerin failleri, kurbanlarını manipüle edip insanlıktan çıkmış göstererek kendi yapmış oldukları gayr-ı ahlaki davranışları hafifletilmiş görebilirler. Bu teori, faillerin kötü muamele ettikleri kurbanlarını insan olarak görmemelerine dayanmaktadır. İnsan olma özelliklerini kurbanlarının ellerinden alarak failler, gayr-ı ahlaki eylemlerini daha kabul edilebilir görmektedirler.

Bu ahlaki kayıtsızlık kavramı, gayr-ı ahlaki eylemlerin uygulandığı kişiler üzerinde uygulanmaktadır. Vicdanının sesini dinlemenin gücü, faillerin kötü muamele gösterdikleri insanları ne kadar insan gördüklerine göre ortaya çıkmaktadır. Başka birini insan olarak algılamak, algılanan benzerlik sebebiyle empatik tepkilerin oluşmasına sebep olmaktadır. 234 Bireyler tanıdığı kişilerin sevincine ve ıstırabına yabancı kişilerin veya insandışılaştırdığı diğer kişilerin sevinçleri ve ıstıraplarından daha fazla ilgi duymaktadırlar.

İnsandışılaştırılmamış kişilere, vicdanının rahatsızlık vermeden ve başkaları tarafından kınanmadan kötü muamelede bulunmak zor olacaktır.

Zalim davranış için vicdan, insani niteliklere sahip insanları insanlıktan çıkarma yoluyla ortadan kaldırılabilir veya körleştirilebilir. İnsanlıktan çıktıktan sonra, artık duyguları, umutları ve kaygıları olan insanlar olarak değil, insan altı nesneler olarak görülmeye başlanırlar. Onlar “akılsız vahşiler”, “insan olmayan hainler” ve diğer aşağılık varlıklar olarak tasvir edilirler 235. Yunan işkencecilerinin kurbanlarına “solucanlar”

dedikleri gibi, insanları düşük hayvan formları olarak gördüklerinde, acımasızca görmek

233 Vehbi Ünal, Peygamberimizin Veda Hutbesi, 1.b., İstanbul: Rağbet Yayınları, 2007, s.77.

234 Saul Feınman, a.g.e., pp. 186–208.

235 Keen Sam,”Faces of the Enemy: Reflections of the Hostile Imagination”, San Francisco: Harper & Row, 1986, The Journal of Historical Review, Winter 1990-91, Vol. 10, No. 4, pp. 487-490.

kolaylaşır 236. Savaş sırasında milletler düşmanlarını en insanlık dışı, şeytani ve en iyi imgelerle insanlıktan çıkarmışlar ve onları öldürmeyi kolaylaştırmışlardır.

İnsandışılaştırma mekanizmasının zararları ile ilgili çalışmalarda, cezalandırma gücü verilen görevlilere, kurbanlarını insandışı olarak algıladıklarında, kurbanlarına daha acımasız davrandıkları görülmüştür.237. Sorumluluğun yaygınlaştırılması mekanizması, insandışılaştırma mekanizması ile birleştirildiği zaman, cezalandırma seviyesini daha vahşi seviyelere ulaştırmakta ve cezalandırma seviyesini büyük ölçüde arttırmaktadır.

İnsandışılaştırma süreci, insanlık dışında kalma sürecinde önemli bir unsurdur. Bir Nazi kampı komutanına her halükarda öldürecekleri kurbanlarını psikolojik olarak yıkım gerçekleştirmek için neden aşırıya gittikleri soruldu. Komutan, ürpertici bir şekilde bunun amaçsız zulüm meselesi olmadığını açıkladı. Kurbanların insanlık dışı nesnelere indirgenmesi gerekiyordu, böylece gaz odalarını işletenlerin sıkıntıları azaltılıyordu.238

Çağdaş yaşam şartları, insanları kişiliksizleşmeye ve insanlık dışı bırakmaya elverişlidir.239Bürokratikleşme, otomasyon, şehirleşme ve yüksek hareketlilik, insanları adsız, kişisel olmayan yollarla birbirleriyle ilişki kurmaya sevk etmektedir. Ayrıca, insanları grup içi ve grup dışı üyelere ayıran sosyal uygulamalar insanlık dışı bırakmayı teşvik eden insani birleşme üretmektedir. Yabancı kişiler tanıdıkları kişilerden daha kolay bir şekilde insandışılaştırılabilirler.

Ahlaki kayıtsızlık konusundaki araştırmalardan elde edilen bulgular, insan vahşetinin tarihi ile uyumludur. Gayr-ı ahlaki işler yapmak için canavarlardan ziyade iletken sosyal koşullar gereklidir. Uygun sosyal koşullar göz önüne alındığında, düzgün, sıradan insanlar olağanüstü derecede acımasız şeyler yapabilirler.240

236 J.T.Gıbson, M. Harıtos-Fatouros,” The Education of a Torturer”: The Psychological Impact of the York Crucifixion Pageant”, The Journal of Popular Culture ,Vol. 35(1), March 2004, pp.155 – 168.

237 A.Bandura, B.Underwood, M.E. Fromson,” Disinhibition of aggression through diffusion of responsibility and dehumanization of victims”, Journal of Research in Personality, 1975, Vol.9(4), pp. 253–269.

238 Albert Bandura, 'Selective Moral Disengagement in the Exercise of Moral Agency', a.g.e., pp. 107 – 115.

239 Bernard, P. Ottenberg, F. Redl, “Dehumanization: a composite psychological defense in relation to modern war”, ed. M. Schwebel, Behavioral Science and Human Survival, Oxford, England: Science and Behavior Books, 1965, pp. 64–82.

240 C. Haney, W. C Banks, P. G. Zimbardo, "Interpersonal dynamics in a simulated prison", International Journal of Criminology and Penology, Vol. 1, pp. 69-97, 1973.

2.3.2. Suçu Atfetme Kavramı

Hoşgörülü ve merhametli olma bir toplumu ayakta tutan iki temel taştır. Bu temel taşlar, yerlerinden oynarsa toplumda geri dönüşü olmayan gedikler açılmış demektir.

İnsanlar, gayr-ı ahlaki davranış sergilemek ve bunun sonucunda vicdanlarında rahatsızlık duymamak için hoşgörü ve merhamet hislerini gayr-ı ahlaki davranış sergileyecekleri kişilere karşı duymak istemezler. Hoşgörü ve merhameti hissetmemenin de yolları vardır.

Toplumdan bu yollara örnek verilecek olursa, “Kötü muamele gören kişiler bunu hak edecek bir şey yapmıştır.” sözü verilebilir. Bu sözü söyleyen birisi kötülüğe maruz kalan kişiye karşı merhamet duymaz ve vicdanını rahatsız edecek bir durumla karşı karşıya kalmaz veya kötülüğü kendileri yapabilirler, bunun için de kötülük yapacakları kişilere karşı hoşgörü göstermemeleri gerekmektedir. Bu sosyolojik durum, ahlaki kayıtsızlık kavramlarından biri olan suçu atfetme kavramı ile anlatılır.

Suçun atfedilmesi, sorumluluk almak yerine eylemler için koşulların veya düşmanların suçlanmasıdır. Bu insanlar kendilerini faillerden ziyade kurban olarak görmeye eğilimlidirler. Provokasyon ya da zorlama yoluyla bazı gayr-ı ahlaki veya adaletsiz şeyler yapmaya sevk edildiklerini gerekçe göstererek eylemlerini haklı çıkarırlar.

Birinin düşmanlarını veya koşullarını suçlaması, ahlaki kayıtsızlık amaçlarına hizmet etmenin başka bir yoludur. İnsanlar kendilerini, zorla (provokasyon yoluyla) zarar verici davranışlara yol açan kusursuz mağdurlar olarak görmektedirler. Şiddet içeren davranışlar sergilemek, savaşçılar için provokasyonlara karşı haklı bir savunma tepkisi olarak görülmektedir. Mağdurlar kendilerine acı çektirdikleri için suçlanmaktadırlar. Kişinin vicdanından kurtulması; kişisel bir karardan ziyade zorlayıcı şartlar tarafından zorunlu tutulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Kişi isteyerek gayr-ı ahlaki davranış sergilemez, bunun için belirli nedenler bulunmaktadır. Kişinin vicdanından kurtulması da gayr-ı ahlaki davranış sergilemesi şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Suçu başkalarına veya zorlayıcı şartlara sabitleyerek birinin kendi sergileyeceği zararlı davranışları mazeret olarak görülebilir, bu sayede süreç boyunca kendini haklı hissedebilmektedir.

Ahlaki olarak gerekçelendirilmiş olan bu davranışlar, toplum tarafından kabul görmüş zulümden daha yıkıcı insani sonuçlar doğurabilmektedir. Doğrulukla örtüşmeyen kötü muamele, mağdurun dikkat çekmesinden ziyade haklarının zedelenmesine neden olur.

Fakat mağdurlar, içinde bulundukları durum için ikna edici bir şekilde suçlandıklarında, sonunda kendilerinin aşağılayıcı özelliklerine inanmaya başlayabilirler.241 Türkçedeki

“kendisi kaşındı” şeklindeki ifade ahlak dışı bir davranışın sorumluluğunu zarar gören bireye yüklemenin “haklılığına” işaret eder. Mağdur yani kötü muameleye maruz kalıyor gibi görünme durumu sergiledikleri zararlı davranışın tamamen sorumluğunu üstlerine yüklemez yani kısmen sorumlu tutulmalarını sağlar242. Suçluluktan doğan yükümlülüğün insanda uyandırdığı değersizlik hissi ve öfke, daha büyük kötü muamele için daha fazla ahlaki gerekçe sağlamaktadır.

2.4. Sorumluluk Açısından Ahlaki Kayıtsızlık