• Sonuç bulunamadı

2.6. MÜZE, MÜZECİLİK VE MÜZE EĞİTİMİ

2.6.2. Müze Eğitimi

Günümüzde müzelerin sadece arkeolojik buluntuların ve sanat eserlerinin, yabancılar, yerel halk ve okula giden çocuklar tarafından gezildiği sergilemeler olmaktan çıktığı ve müzelerin eğitim görevini üstlenmesi gerekliliği bir gerçektir (Shabbar, 2001: 68).

Müzeler, koleksiyonlarındaki yapıtlar hakkında oluşturduğu yazılı, görsel ve işitsel tüm belgelerle arşivler meydana getirir. Arşivler aracılığıyla da sanatçıları ve eserleri hakkında bilgiler verir. Bu çalışmasıyla izleyicilerin hayal ve düşünsel karşılaştırma gücünü ve yaratıcılığını geliştirir. Bu etkinlikleriyle müzeler, 19.yüzyıl boyunca bir eğitim işlevi de görmüştür (George, 1998: 5- 6).

“Çağdaş toplumlarda müzeler, birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi hedeflemektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için de yöntem olarak halkla ilişkilerini ve iletişimi kullanmaya yönelmiştir” (Maccario,2002: 276).

Müzeler koleksiyonlarına kattığı eserlerle, onların anlam ve değerlerini topluma aktarmaya çalışan bir etkinlik üstlenmiştir.

Müzelerin eğitim süresince kullanılması gereken önemli bir kurum olduğu gerçeği 21.yüzyıl eğitimcileri tarafından sık sık dile getirilmekte ve bu bağlamda çalışmalar yapılmaktadır.

Müzelerin toplanan eserleri koruma, saklama, belgeler oluşturma, bilimsel yayın yapma ve bunları halka sunma gibi hizmetleri vardır. Amaç, kültür ve bilimin toplum kesimlerine aktarılmasıdır. İşte bu nedenle müzelerin “eğitim” işlevi, toplama, koruma, inceleme, değerlendirme ve sergilemenin yanı sıra, yönlendirici olarak biçimlenmiştir. Çağdaş müzeler, gelen ziyaretçilerin eğlenirken öğrendiği ve öğrenmekten zevk aldığı kültür merkezleridir (Atagök, 1999: 2).

19.yüzyılda kurulan “halk müzeleri” ile bir eğitim kurumu olarak işlemeye başlayan müzeler, 20.yüzyıl başlarında toplama, koruma ve sergilemenin yanında eğitimi de temel işlevlerinden biri kabul etmişlerdir. Böylece müzecilik biliminde ayrı bir disiplin ihtiyacı gerekmiş, müze eğitimi bilimi doğmuş ve gelişmiştir. Bugün dünyada pek çok müze, kendine göre bir müze eğitimi politikası oluşturarak eğitim programlarını buna göre planlamaktadır.

Birçok ülkede müzeler önce, okullara ödünç malzeme ve ürettikleri kopya eşyaları vererek okullarda müze köşesinin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Gönüllü öğretmenlere müze bilimi ve kendi müzeleri hakkında bilgiler vererek müze eğitim ilişkisini başlatmışlardır. 1894- 1895 yıllarında İngiltere’de ilk eğitsel müze açılmıştır. (Haslemere Müzesi) . Okulların bu müzeyi ziyaret etmeleri ile okul müze işbirliği gerçekleşmiştir (San, 2001: 21).

1984’te Amerikan Müze Topluluğu (AAM) “ Yeni Yüzyıl İçin Müze” adlı raporu yayınlamıştır. Müze liderlerinin özel komisyonu tarafından yayımlanan bu raporda, müze eğitiminin işlevi üzerinde önemle durulmuş, okul müze işbirliğine değinilmiştir. Aynı raporda, müzelerin görsel, bilimsel ve tarihsel kültür merkezleri olduğu ve burada, insanların düşüncelerini sentezlemeyi, fikirler oluşturmayı, estetik ve kültür duyarlılığı şekillendirmeyi öğrendikleri belirtilmiştir. Eğitimci Newson ve Silver (1978) 15 okul ziyaret programında çalışmış ve müze eğitimcilerinin amaçlarını şöyle özetlemişlerdir (Zeller, 1985: 8).

• Genç insanların müzeleri ev gibi hissetmelerine ve değerlerini anlamasına yardımcı olmak,

• Anlayışlarını keskinleştirerek görsel deneyimleri tanıtmak,

• Sanatı anlama ve sanattan zevk almaları için çocuklara zengin seçenekler sunmak,

Zeller’in (1985: 8) aktardığına göre, “1984 yılında Amerikan Ulusal Sanat Eğitimcileri Topluluğunun bir toplantısında müze eğitimi ile ilgili olarak; görsel algılamayı ilerletme, sanat ve sanat müzeleri hakkında olumlu duygular yaratma, sanatı değerlendirme, kültürel şartları öğretebilme gibi amaçlardan bahsedilmektedir. Bunun sonunda, müzelerde sanatsal mirası öğretme ve sanatsal değerlendirme yapabilmek için etkin yöntem ve tekniklerle, canlandırma(dramasyon), doğaçlama,

keşif ve eser karşısında tartışma gibi aktif etkinlikler olduğu konusunda anlaşmaya varılmıştır.”

San’ın ( 1998: 120) deyimiyle, müzeler kültürel özgür zamanlar açısından her yaşatan kesimin yararlanacağı bir alan olarak vurgulanmakta, öğrenmenin sağladığı, söylemsel ve tartışmalı bir öğrenmenin yanı sıra, duyuşsal ve yaşantısal öğrenmenin de sağlanacağı, durağan ve dingin olmayan, yalnızca sergilemelerle yetinmeyen, gerek araştırmaları yönlendirebilecek veriler taşıyan, kitaplığını açan, metinlerden, akademik yayınlardan, biyografilerden, mektup ve günlüklerden, harita, fotoğraf, çizelge gibi malzemelerden yaralanılan, gerek düşüncelerin yaratıldığı ve paylaşıldığı bir forum olarak, okullardaki öğretim programlarıyla eş zamanlı program ve etkinlikler düzenleyen gerektiğinde müzenin bulunduğu kentin oluşumunu aydınlatabilen, izleyici- müzeci- malzeme arasında olduğu kadar, izleyiciler arasındaki iletişimi sağlayan bir kültür pedagojisi uygulama alanlarından biri olarak tanımlanmaktadır.

Geçmişi anlamanın, tarihe saygı duymanın ve artık kaybolan değerlere önem vermenin başta eğitimciler olmak üzere herkes için önemli olduğu bir gerçektir. Gelecek nesil bu işlevi müzeler aracılığıyla sağlıklı bir şekilde yerine getirebilir. Bu nedenle de günümüzde de pek çok müzede başlayan bir uygulama, müze içerisinde eğitim bölümlerinin bulunmasıdır.

Bugün müzelerdeki her etkinlik potansiyel bir eğitim yaşantısı olarak görülmekte, hem de doğrudan eğitim planları planlanmakta ve gerçekleştirmektedir. Müzelerde yürütülen eğitim hizmetleri, genellikle eğitim bölümleri ve müze eğitimcileri tarafından gerçekleştirilmektedir. Müzelerin eğitim hizmetlerinin başında da programlı etkinlik eğitimleri gelmektedir. Batı Ülkerlinde pek çok müze, çocuklara ve yetişkinlere programlı olarak bilim, sanat kursları düzenlemektedir (Seidel ve Hudson, 1999: 6).

Müzelerin bu çeşit doğal etkinlerinin yanında, sergilenen eserin anlam ve değerini anlatmak gibi bir de sorumluluğu vardır. Böylesi bir durum için her müzenin eğitici görevlerini tam olarak yerine getirdiği söylenemez. Bu konuda yeteri kadar faydalı olabilmek için müzeler eğitime, eğitim de etkili olabilmek için müzelere başvurmalıdır. Buradaki yararlı etkilerden biri de bireyin hayal gücünü kamçılamak, duygu odağını geliştirmektir (Coremans, 1963: 104).

Müzelerin temel işlevlerinden birinin eğitim olduğu bir gerçektir. Bu eğitim ister doğrudan bilime ve bilgiye, ister duygu ve sezgilere yönelsin bireye kattığı yaşantısal zenginliklerle ona yeni ufuklar açar. Onu bilişsel ve duyuşsal açıdan donatır, daha yaratıcı bir yaşama yöneltir. Bireye gerekli tarih ve çevre bilincini verir. Bu nedenle müzeler bilişsel öğrenmenin yanı sıra duyuşsal ve yaşantısal öğrenmenin de sağlanacağı ortamlardır.

Benzer Belgeler