• Sonuç bulunamadı

Mütevâtir Haber ve Epistemolojik Değeri

1.4. KONULARIN İŞLENİŞİ

2.1.3. Haber Kavramı

2.1.3.2. Mütevâtir Haber ve Epistemolojik Değeri

Sözlükte “araya zaman girmekle beraber kesintiye uğramaksızın devam etmek, birbiri ardınca gelmek” anlamına gelen vetr (رتو) kökünden türeyen kelime tefâ‘ül (لعافت) babından ism-i fâ‘ildir.185 Mütevâtir haber, hadîs ıstılahında ise, “Baştan sona kadar her nesilde, yalan üzerinde birleşmeleri aklen ve âdeten mümkün olmayacak kadar çok kimsenin rivayet etmiş olduğu hadis” şeklinde tanımlanmıştır.186 Haberi nakledenlerin bilerek veya bilmeyerek yalan üzerinde birleşmeleri tasavvur olunamayacak bir sayıda olması, zikredilen sayının her tabakada eşit olması ve haberin

180 Karâfî, Şerhu Tenkîhi’l-Fusûl, Thk. Tâhâ Abdurraûf Sa’d, Şirketü’t-Tıbâatü’l-Fenniyye el-

Muttehide, bsy., 1973/1393, s. 357.

181 Hansu, Mütevatir Haber Bilgi Değeri ve İslâm Düşüncesindeki Yeri, s. 66. 182 Korkusuz, el-Hadîsu’s-Sahîh ve Tahlîluhu, s. 37.

183 Korkusuz, el-Hadîsu’s-Sahîh ve Tahlîluhu, s. 38.

184 Korkusuz, el-Hadîsu’s-Sahîh ve Tahlîluhu, s. 38; Muhittin Düzenli, Hadislerde Gizlilik Kusurları

–İllet ve Şâz- , İsam Yayınları, Ankara 2016, s. 76; Ünal, İmam Ebu Hanife’nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, s. 153.

185 Yunus Apaydın, “Mütevâtir”, DİA, T.D.V. Yayınları, İstanbul 2006, c. 32, s. 208; Koçyiğit, Hadîs

Usûlü, s. 15.

55

duyularla alınmış olması mütevâtir haber için belirtilen şartlardır.187 Bazı âlimler tarafından bu şartlara ek olarak; mütevâtir haberi nakledenlerin bir beldeye sığamayacak kadar çok olması, haberi rivâyet edenlerin nesep, bölge, mezhep ve dinlerinin farklı olması, haberi rivâyet edenlerin Müslüman ve âdil olması, haberi rivâyet edenlerin rivâyet konusunda zorlanmış olmamaları, Mâsum imamın da rivâyet edenler arasında bulunması gibi şartlar zikredilmiş ancak bu şartlar genel kabul görmemiştir.188

İlk dönemlerde mutlak manada kullanılan tevâtür kavramı hakkında zamanla farklı tasnifler yapılmıştır.189 Yapılan tasniflerden biri de mütevâtirin lafzî ve ma‘nevî olarak iki kısma ayrılarak yapılan tasnif olmuştur. Lafzî mütevâtir, lafız ve mana birliği olan haberleri ifade eden bir terim iken, manevi mütevatir, lafzî mutabakatı bulunmayan ancak mana birliği olan haberler için kullanılan bir terim olarak ifade edilmiştir.190

Lafzî Mütevâtir, kesin (zorunlu) bilgi ifade ettiği kabul edilmekle beraber, bu bilginin doğrudan mı yoksa dolaylı mı gerçekleştiği konusu ihtilaflıdır.191 Manevî Mütevâtir ise istidlalî bilgi ifade etmektedir.192 Manevî mütevâtir, bir takım karinelere ve aklî yürütmelere dayandığından ihtilafa açık bilgidir.193

Hadîs ilminin amacı hadîsin sahîh olanını sakîm olanından ayırmaktır. Mütevâtir haber ise sened açısından araştırılmaya ihtiyaç duyulmadan işiten kişinin yalanlama şansı bulunmayan haberdir. Mütevâtir haberin sübutu kesin olduğundan ifade edeceği bilgi de kesinlik olacaktır. Ayrıca Mütevâtir haberin isnadının araştırmaya ihtiyaç duyulmaması bu terim hakkında konuşanların kelamcılar ve usûlü fıkıhçılar olmasına sebebiyet vermiştir.194

187 Apaydın, “Mütevâtir”, DİA, c. 32, s. 209; Koçyiğit, Hadîs Usûlü, s.17; Hansu, Mütevatir Haber

Bilgi Değeri ve İslâm Düşüncesindeki Yeri, s. 91-96.

188 Apaydın, “Mütevâtir”, DİA, c. 32, s. 209-210.

189 Hansu, Mütevatir Haber Bilgi Değeri ve İslâm Düşüncesindeki Yeri, s. 103. 190 Bilen, Said Nursî ve Hadîs, s.54.

191 Apaydın, “Mütevâtir”, DİA, c. 32, s. 210. 192 Bilen, Said Nursî ve Hadîs, s.54. 193 Bilen, Said Nursî ve Hadîs, s.54.

56

Mütevâtir haberi nakledenler hakkında çeşitli sayılar zikredilmişse de âlimler tarafından genel kabul görmemiştir. Bunun nedeni de mütevâtir haberin ifade edeceği bilginin kesinliği; haberin tevâtür seviyesinde olmasına bağlı değil, Allah (cc)’ın kesin bilgiyi yaratmasına bağlı olduğu için haberi nakledenlerin sayısına itibar edilmemiştir.195

Ayrıca usȗlcülerin, hadisçileri etkilediği ve Eş’ari kelâmcılarının aracılığıyla bazı kavramların hadisçilerce kullanıldığı görüşü de mütevâtir kavramının aynı mana ile taşınmasını hızlandıran bir sebep olmuştur.196 Bu etkilenme ile beraber aslında başka alanlara ait olan kavramlar hadisçiler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

Hadîs usȗlü tarihinde İbn Hacer’e kadar zikredilmeyen veya usȗlcülerin kullandığı anlamdan farklı bir manada kullanılan mütevâtir kavramı İbn Hacer’le beraber hadîs usûlü kitaplarında kendine yer bulmuştur.197 Kavramın bu alana taşınmasından sonra bazı sorunların baş göstermesine sebebiyet verdiği ifade edilmiştir. Bu sıkıntıların bir kısmını ele alan Hüseyin Hansu şu tespitlerde bulunmaktadır:

a- İbn Hacer’in bu müdahalesi ile birlikte kavramda bir daralma meydana gelmiş, mütevâtir, sahîh veya meşhȗr kavramları yerine kullanılır hale gelmiş.

b- Hadîslerin nerede ise tamamında bir güven sorununa neden olmuş ve âhâd haberlerin alınmaması gerekir anlayışına sebebiyet vermiştir. Bu durumda hadîsin bilgi değeri ile sıhhat değerinin birbiri ile karıştırılmasına yol açmıştır.

c- Batı’daki hadîs çalışmalarının ana noktası hadîslerde kuşku uyandırmak olduğu için bu kavrama yapılan tanımlar ve gösterdikleri âhâd haberlerle nerede ise bütün haberler zayıf veya uydurma olarak gösterilmeye çalışılmıştır.

d- Rönesans’tan sonra özellikle Avrupa’da din adına yapılan bazı eylemler, ortaya çıkan rasyonalist ve pozitivist akımların güçlenmesine sebebiyet verdi. Zamanla güçlenen ve dinî bilgiyi indî, gereksiz, bayağı ve anlamsız bulan rasyonalist ve pozitivist bilgi anlayışları karşısında bu kavramın gündeme gelmemiş olmasına neden oldu. Aslında bir bilgi teorisi olan mütevâtir konusu Rönesans’ın ortaya çıkardığı

195 Apaydın, “Mütevâtir”, DİA, c. 32, s. 208.

196 Hadisçilerin usȗlcülerden etkilendiği hakkında ile bkz. eş-Şerîf Hâtim İbn el-‘Avnî, el-Menhecu’l-

Muktereh lifehmi’l-Mustalah, Dâru’l-Hicre, Riyad 1416/1996, Kelamcılardan etkilendiği

hakkında bkz. aynı eser, s. 73-84.

57

anlayışlarla beraber geliştirilemedi. Bu da İslâm bilgi teorisi için bir talihsizlik olarak değerlendirildi.198

Molla Hâlid, mütevâtir kavramını, “Baştan sona kadar her nesilde, yalan üzerinde birleşmeleri mümkün olmayacak kadar çok kimsenin rivayet etmiş olduğu hadis”199 şeklinde tanımlamıştır. Tanımda dikkat çeken husus, Molla Hâlid’in aklen ve âdeten kavramlarını zikretmemiş olmasıdır. Bu kavramlardan özellikle âdeten kaydının tanımda bulunmaması kanaatimizce tanımın efradını cam‘i eğyarını man‘i olmadığını göstermektedir.

Mütevâtir haber zarûrî ilim ifade ettiğinden dolayı Mütevâtir haberle amel edilmesinin zorunlu olduğuna vurgu yaparak cumhûrun görüşüne katılmıştır. Mütevâtir haberde senet araştırması yapılamayacağına vurgu yapan Molla Hâlid bu ifadesi ile bu kavramın hadîs ilminin bir kavramı olmadığını ima etmiştir. Mütevâtir haberi nakleden râvîlerin sayılarının önemli olmadığını ifade eden Molla Hâlid’in “Haberin zarûrî bilgi ifade etmesi, tevâtür seviyesinde olmasına bağlı değil, Allah (cc)’ın kesin bilgiyi yaratmasına bağlıdır. Dolayısıyla haberi nakledenlerin sayısına itibar edilmemiştir” görüşünü kabullendiği anlaşılmaktadır.200