• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: SUAT YILDIRIM’IN MEÂLĠNĠN METOD VE USLÛP AÇISINDAN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

3.11. Meâlin Metod Açısından Değerlendirilmesi

3.11.5. MüteĢabih Âyetlerin Tercümesi

Yukarda zikredilen âyetteki “ve üĢribû fî kulûbihimü‟l-icle bi küfrihim” ifadesi cümle halinde deyimsel (mecâzî) bir anlatımdır. Hakiki veya luğavî anlamı “Ġnkârları yüzünden kalplerine buzağı içirildi” Ģeklindedir. Ġnsan kalbi, buzağı, içirmek ve küfür kelimeleri sözlük anlamları esas alınarak bir araya getirildiğinde âyetin doğru anlaĢılması mümkün olmamaktadır. Doğrusu yapılması gereken, ifadenin mecâzî bir anlatım olduğunu kabul ederek arapların bu cümleden ne kastettiklerini araĢtırmaktır. Araplar kumaĢların boyanmasını “iĢrab” kelimesiyle ifade ederler. Türkçe‟de “çeliğe su vermek” ifadesinde olduğu gibi. Burada Yahudi‟lerin Hz. Musa‟ya isyan etmelerinin arkasında yatan sebep ve ruh hali yani Ģirke karĢı tutkuları ve buzağı sevgisi, dolaylı bir

anlatımla tıpkı boyanın kumaĢa içirilmesi gibi, bir temsilî istiareyle dile getirilmiĢtir.201

3.11.5. MüteĢabih Âyetlerin Tercümesi

Allah Teâla Kur'ân'ın tam anlaĢılması için âyetleri üzerinde iyice düĢünülmesini istemektedir. Ancak Kur‟ân üzerinde çalıĢma yapan insanın bazı gerçekleri baĢtan kabul etmesi gerekmektedir. Nitekim insan, ilmi sonsuz olan bir zâtın mesajını, sınırlı ilmiyle anlamak istemektedir. Hâl böyle olunca, ilmî usûle riayet etmek, peĢin hükümlerden uzak olmak, kendi anlayıĢında ısrar etmemek ve bilemediği durumların ortaya çıkabileceğinin farkında olarak, o kısımları baĢtan Allah'a havâle etmek esastır. Bilindiği gibi Kur‟ân-ı Kerim, asırlara ve devirlere hitâp eden evrensel kitaptır. Farklı coğrafyalardaki, farklı ırk ve kültürlerdeki farklı seviyedeki insanlara hitâp eden böyle

bir kitabın tek bir kelâmla bunu yapması müteĢâbihlerle gerçekleĢmektedir.202

MüteĢâbihler, belirsizlik demek değildir. MüteĢâbih mühmel bir Ģey, anlamsız bir söz de değildir. Aksine, çok sayıda manalar ihtiva eder ve asıl maksadı ayırt etmemiz mümkün olmaz. Bunun için bazılarına müphem gelmektedir. Müphem görünmesi, onların ifade ettiği manaları beĢer fikrinin kapsamasının mümkün olmamasından ileri

gelmektedir.203

200 Bakara, 2/93.

201 Ekin Yunus ve Akyüzoğlu Hüseyin, age, s. 63; Diğer örnekler için bkz. Âraf 7/149, Ahzab, 33/10, Tekâsür 102/1-2, Mâide 5/28, Ġsrâ 17/13.29, Kehf 18/22.

202 Yıldırım, “MüteĢâbih Âyetler Hakkında Önemli Bir Hatırlatma”, Yeni ümit, Temmuz-Ağustos-Eylül 1998, sy. 41, s. 7.

72

ġimdi meâlde ve açıklamalarında müteĢâbih âyetlerin nasıl ele alındığına bakabiliriz. Mûhkem ve müteĢâbih kavramlarını en iyi anlatan âyet Âl-î Îmrân sûresinin 7. âyetidir.

Bu muazzam kitabı sana indiren O‟dur. Onun âyetlerinin bir kısmı mûhkem olup

bun-lar kitabın esasıdır. Âyetlerin bir kısmı ise müteĢâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanbun-lar sırf fitne çıkarmak, insanları saptırmak ve kendi arzularına göre yorumlamak için müteĢabih kısmına tutunup onlarla uğraĢır dururlar. Halbûki onların hakikatini, gerçek yorumunu Allah‟tan baĢkası bilemez. Ġlimde ileri gidenler: “Biz ona olduğu gibi inandık. Hepsi de Rabbimizin katından gelmiĢtir.” derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düĢünüp an-lar.‟204

Müellif, muhkem ve müteĢâbih kavramlarıyla ilgili görüĢlerini bu âyetin devamında açıklamaktadır.

„Muhkem: Anlamı açık, kesin, ifade ettiği mâna tek olup, açıklanması için baĢka delile

ihtiyaç olmayan demektir. MüteĢâbih: Birden fazla mâna ihtimali olduğundan, anlaĢıl-ması için baĢka delile ihtiyaç hissettiren, mânası hakkında kesin bir hüküm verilemeyen âyettir.

Suat Yıldırım‟a göre müteĢâbih lafızlarla Yüce Allah, insanlara tamamını kavrayamaya-cakları meseleleri, teĢbihlerle, muayyen bir nisbette, farklı seviyelere göre daha farklı Ģekilde anlaĢılacak tarzda bildirir. MüteĢâbihlerdeki bu izafî durum, dinin değiĢmez ger-çeklerine zarar vermez. Zira Allah sabit gerçekler olarak, biz yükümlü insanlardan iste-diği akaid, ibadet, ahlâk ve ahkâma dair esasları muhkem âyetlerde bildirmiĢtir. MüteĢâ-bihlerle ise bazı “nisbi hakîkatleri” bildirmek istemiĢtir.

73

Yıldırım‟a göre Allah Teâlâ, mahdut lafızlarla, tükenmek bilmeyen mânaları, farklı se-viyelerde, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa anlatmak, onları kitabı üzerinde

dü-Ģündürmek için birçok müteĢâbih âyet göndermiĢtir.205

Örnek 1.

„Rabbiniz o Allah‟tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra da arĢa istiva buyurdu. O Allah ki geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürür. GüneĢ, ay ve bütün yıldız-lar hep O‟nun buyruğu ile hareket ederler. Ġyi bilesiniz ki yaratmak da, emretmek

yetki-si de O‟na mahsustur. Evet o Rabbülâlemin olan Allah ne yücedir!‟206

Suat Yıldırım önce ulemânın bu âyete bakıĢını izâh ederek açıklamaya baĢlamaktadır. “Selef-i Salihin böylesi müteĢabih âyetleri tevil etmeksizin olduğu gibi kabul eder, yal-nız Allahı mahlûklara benzetmekten, o kelimelerin kullar hakkında ifade ettiği noksan sıfatlardan tenzih ederler. Müteahhirun ise, avam benzetme tehlikesine düĢmesin diye

muhkem âyetlerin ıĢığında tevil edip hâkimiyet, istîla, mülk anlamına alırlar.”207

Suat Yıldırım‟a göre yukarıdaki âyet Allah‟ın kâinattaki sınırsız icraatlarını gökleri ve yeri altı günde yaratmasını, GüneĢ‟i, Ay‟ı, yıldızları çekip çevirmesini anlatırken, kâina-tı yönetmede O‟nun rububiyet mertebesini, bir sultanın saltanat tahkâina-tında durup etrafa emirler yağdırmasını, böylece iĢleri düzenlemesini bu tarzda beyan buyurmuĢtur. ArĢa çıkıp hükmetmek ekseriya bu mânada kullanılır. Yıldırım, müteahhir âlimlerin bu izah-larını makbul bulmakla beraber, selefin tutumu daha salim bir yol olarak

görmektedir.‟208 Örnek 2.

205 Yıldırım, Meâl, s. 49. 206 Âraf, 7/54. 207 Yıldırım, Meâl, s. 156. 208 Yıldırım, Meâl, s. 156.

74

„Kıyamet hakkındaki sözün gerçekleĢme zamanı yaklaĢınca onlara yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız.‟209

Bu âyette “dabbe” kelimesi müteĢâbih bir kelimedir. Müellif meâl verirken dabbenin canlı olabileceğini belirtmek için bunu parantez içinde ifade etmiĢtir. Dikkatimizi çeken baĢka bir husus ise, Yıldırım eserinin 2005 baskısında „“Dabbetü‟l-arz Mûsâ‟nın âsâsı, Süleyman‟ın mührü yanında olarak çıkacak, mühür ile müminin yüzünü parlatacak, asâ ile kâfirin burnunu kıracak, insanlar sofraya toplanacak, mümin ve kâfir tanınacak.” (Ahmed b. Hanbel, "Müsned", II, 491) Hadisini delil olarak sunduğu halde, 2010 baskısında dabbe hakkında Kur‟ân‟da ve hadis-i Ģeriflerde net bir bilgi verilmediğinden,

onu gaybî bir mesele kabul edip mâhiyetini Allah‟ın ilmine havâle etmek gerektiğini210

söyleyerek konuyu Allah‟ın ilmine havâle etmiĢtir.

Örnek 3.

AĢağıdaki örnek aslında muhkem bir âyettir. Ancak Suat Yıldırım, müteĢâbih âyetlerin muhkem âyetlerle birliktelik iliĢkisini bu âyetin açıklamasında izâh etmektedir.

MüteĢâbihlerin mûhkem âyetler ıĢığında anlaĢılması gerektiğine mülk sûresi 16. Âyeti örnek gösterebiliriz.

„Yüceler yücesi olan Allah‟ın sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz? O

za-man bir de bakarsınız yer çalkalanıp duruyor.‟211

Müellif, bu âyetle ilgili olarak, Allah‟ın mekândan münezzeh olmasıyla alâkalı açıklamasını yaparak bu âyeti nasıl anlamamız gerektiğini izâh etmektedir. Biz de devamında, bu âyetin anlaĢılmasına yardımcı olacak âyetleri meâlleriyle birlikte vereceğiz.

„Bu ifadeden, Allah‟ın yukarıda bir cihette ve bir yerde olduğu mânası çıkarılamaz. İn-san, mekânlara sığmayan Rabbini, farkında olmadan hep yücelerde düşündüğünden böyle buyrulmuştur. Nasıl ki duada eller yukarıya kaldırılır. Vahiyler, kitaplar, melek-ler, emirler yukarıdan indirilir. Hâşa, bunlar Allah‟ın yukarıda olduğunu anlatmak

209

Neml, 27/82.

210 Yıldırım, Meâl, s. 383.

75

yesini taşımazlar. Bu müteşabih âyetler insana bir tasavvur verirler. Bu gibi âyetler Al-lah‟ın mutlak yüceliğini ifade ederler.212

Bu âyet ;

Doğu da Batı da Allah‟ındır. Hangi tarafa dönerseniz, orada Allah‟a itaat ve ibadet

ciheti vardır. Muhakkak ki Allah‟ın lütfu ve rahmeti geniĢtir, ilmi her Ģeyi kuĢatır.213

“O gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendi nefislerinizden eĢler yarattığı gibi davarlara da eĢler yarattı. O, bu düzen içinde sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir Ģey

yoktur. O, her Ģeyi hakkıyla iĢitir ve bilir.”214

âyetleri ıĢığında incelendiğinde daha iyi

anlaĢılmaktadır.215