• Sonuç bulunamadı

C- MEZHEBÎ TEFSĠR

4. MüteĢâbih Âyetler

MüteĢâbihler tefsirin temel konularından birisidir. Bu nedenle Kur‟an‟ı anlama ve yorumlama konusunda yaĢanan tartıĢmalarda önemli bir yer iĢgal eder. MüteĢâbih, tefsirlerde ve usul kitaplarında muhkem kavramıyla birlikte ele alınmıĢtır. Çünkü kavramsal olarak bir birine zıt manaları ifade etmektedirler.

Muhkem, engellenmiĢ, korunaklı kılınmıĢ, sağlam gibi anlamlara gelir. MüteĢâbih ise birbirine çok benzeyen, ayırt edilmesi çok zor olan iki Ģey anlamında

kullanılmaktadır.102

Istılahî birer kavram olarak Muhkem, anlamı açık ve kolay anlaĢılabilir;

MüteĢâbih ise, lafzı kapalı ilk bakıĢta anlaĢılamayan, birden fazla manaya gelebilen

âyetler olarak tanımlanmıĢtır.103

Genel kabul gören bu tanıma rağmen esasen müfessirlerin müteĢâbihin tanımı konusunda bir fikir birliği içerisinde olduklarını söylemek oldukça zordur.104

Kur‟an‟daki müteĢâbih âyetlerle ilgili tartıĢmalar tesbit edebildiğimiz kadarıyla temel iki konuda ortaya çıkmaktadır. Bu iki konudaki tartıĢmalar da Âl-i Ġmrân sûresi 3/7. âyet "Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur‟an‟ın) bazı âyetleri

muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteĢâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteĢâbih âyetlerin peĢine düĢerler. Hâlbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. Ġlimde yüksek pâyeye eriĢenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düĢünüp anlar" üzerinde cereyan etmektedir.

101 eĢ-ġâyi‟, Esbâbu Ġhtiâfi‟l-Müfessirîn, s. 48.

102 er-Râzî, Fahreddîn, Esâsüt-Takdîs (thk. Ahmet Hicâzî es-Sakâ), Mektebetü‟l-Külliyyâti‟l- Ezheriy- ye, Kâhire, 1986, s. 232; ġimĢek, Kur‟an‟da Ġki Mesele, s. 18-19; Ya‟kub, Mahmud Muhammed, Esbâbu‟l-Hatai fit-Tefsir, Dâru Ġbnü‟l-Cevzî, Riyad, 1425, I-II, I, s. 471.

103 ġimĢek, Kur‟an‟da Ġki Mesele, s. 74; ÇalıĢkan, Siyasal Tefsirin OluĢum Süreci, s. 53. 104 MüteĢâbih‟in farklı tanımları ile ilgili bkz.: Füneysân, Ġhtilâfü‟l-Müfessirin, s. 156 vd.

Birincisi, müteĢâbihin sınırları yani hangi âyetlerin müteĢâbih olduğu hangilerinin olmadığı noktasındadır. Âyette ifade edilen “muhkemât” ifadesiyle lafzı açık, manası kolay anlaĢılabilen âyetlerin kastedildiği ve bunların Kur‟an‟ın esasını ve çoğunluğunu oluĢturduğu noktasında fikir birliği içerisinde olmalarına rağmen müteĢâbihler için aynı Ģeyi söylemek mümkün görünmemektedir.105

MüteĢâbihler ile ilgili zikredilen birbirinden farklı görüĢleri kısaca ifade etmek gerekirse:

1-MüteĢâbihler Allah‟ın sıfatlarıyla ilgili âyetlerdir.

2-MüteĢâbihler lafızda farklı olsalar da manaca bir olan âyetlerdir. 3-Nâsih âyetler muhkem, mensuh âyetler müteĢâbihtir.

4-MüteĢâbihler inanılması zorunlu ama kendisiyle amel edilmeyen ihbâri lafızlardır.

5-Surelerin baĢındaki harfler (hurûf-u mukattaa‟) dir.

6-Kıssalarda geçen anlaĢılması zor lafızlar ile meseller (temsîlî örnekler) müteĢâbihtir.

7-Kıyamet saati, yağmurun yağıĢ zamanı ve eceller gibi konulardan bahseden âyetler müteĢâbihtir.106

Ġkinci ayrıĢma noktası da âyetin ِّٖٗث بََِّٰٕا ٌَُُْٛٛمَ٠ ٍُِِْؼٌْا ِٝف َُْٛخِعا َّشٌا َٚ ُ ٰلِلا َّلَِا ٍَُٗ٠ ّْٖٚبَر ٍَُُْؼَ٠ بَِ َٚ kısmında ifade edilen müteĢâbih âyetlerin anlaĢılıp anlaĢılamayacağı noktasıdır. Bu konuda temel iki görüĢ bulunmaktadır. Evzâî, Süfyân es-Sevrî, Malik b. Enes ve Ġmam ġafıî‟, muhaddisler ve Selefiyye'nin çoğunluğunun oluĢturduğu birinci görüĢ sahipleri müteĢâbih âyetlerin te‟vil edilemeyeceğini, bunların mânâsını Allah‟tan baĢka kimsenin bilemeyeceğini ileri sürmüĢlerdir. Onlar âyetteki vavı (ٚ) isti‟nâfiyye yani yeni bir cümlenin baĢlangıcı olarak kabul etmiĢler ve ilimde yüksek mertebe sahiplerinin (râsihûn) dahi bu âyetleri anlayamadıklarını ve âyetin manasının “…Ona

105 ġimĢek, Kur‟an‟da Ġki Mesele, s. 21; Dereli, Tefsirde Yanılgı…., s. 191.

106 Ġbn Teymiyye, Takıyyüddîn, el-Ġklîl fi‟l-MüteĢâbihi ve‟t-Te‟vîl, Dâru‟l-Ġman, Ġskenderiyye, tsz., s. 8 vd.; s. 402; Füneysân, Ġhtilâfü‟l-Müfessirin, s. 159-160. MüteĢâbihlerin sınıflandırması ve bunla- ra dair örnekler için bkz.: Cemâa‟, Muhammed b. Ġbrahim b., KeĢfü‟l-Meânî fi‟l-MüteĢâbi‟l-

Mesâni (thk. Ali Ġbrahim Merzûk), DâruĢ-ġerîf, Medine 1990, tsz., s. 28 vd.; ez-Zerkânî, Muhammed Abdu‟l-Azîm, Menâhilü‟l-Ġrfân fî Ulûmi‟l-Kur'an, Dâru‟l-Kitabi‟l-Arabiyy, Beyrut, 1995, II, s. 219 vd.; Suyûtî, el-Ġtkân, V, s. 1865 vd.

inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler…” Ģeklinde olduğunu söylemiĢlerdir.

Ġkinci görüĢe göre ise âyetteki vav atıf vavı (bağlaç) olarak kabul ederek müteĢâbihleri belli bir takım usul ve esaslar çerçevesinde ilimde temâyüz etmiĢ kimselerin anlayabileceğini ve âyetin manasının “Hâlbuki Onun tevilini ancak Allah

ve ilimde yüksek mertebe sahipleri (râsihun) bilir…” Ģeklinde olduğunu ileri

sürmüĢlerdir. Bu görüĢ de mütekaddimûndan (ilk dönem bilginleri) bazıları ile son dönem Ġslâm bilginlerine (müteahhirûn) ve kelâmcıların tamamına isnad edilmektedir.107

MüteĢâbihlerin anlaĢılabileceğini savunan Ġbn Abbâs, Süddî, Ġbn Teymiyye vb. âlimler âyette geçen te‟vil kelimesine yanlıĢ anlam verildiğini buradaki te‟vil‟in, „bir Ģeyin âkıbeti, mahiyet ve hakikati anlamına geldiğini‟ dolayısıyla müteĢâbihlerin keyfiyet ve mahiyetinin bilinemeyeceğini ancak haklarında tefsir, açıklama ve yorum yapılabileceğini söylemiĢlerdir. Mesela onlara göre Allah‟ın istivâ etmesi demek “Onun arĢının üzerinde olduğudur.” Burada „istivâ‟nın manası bilinir. Ancak nitelik ve niceliği yani hakikat ve keyfiyeti bilinemez demektir. Yoksa birilerinin ileri sürdüğü gibi tartıĢmaya konu Âl-i Ġmrân sûresi 3/7. âyetten, Kur‟an‟da anlaĢılması imkânsız birtakım âyetlerin var olduğu kesinlikle anlaĢılmaz. Burada ifade edilmek istenen muhkem âyetlerin Kur‟an‟ı anlamada esas olduğu bunun dıĢında müteĢâbihlerin peĢine takılarak çarpık bir takım yorumlarda ve art niyetli yaklaĢımlarda bulunmanın yasaklandığını söylemiĢlerdir.108

Bu çalıĢmada tefsirleri mukayeseli olarak ele alınan müfessirler Fahreddin er-Râzî ve Kâdî Abdülcebbâr da müteĢaâbih âyetlerin anlaĢılabileceğini savunmuĢlardır. Râzî, Selefin ve kelâmcıların görüĢlerini aktarıp onlara birtakım cevaplar verdikten sonra en son kendi görüĢüne yer verir ve der ki: “Bilki: Allah bir yerde müteĢâbih lafız zikrettiyse orada onun hemen arkasından yanlıĢ anlamaya ve batıl yorumlara mani olacak bir delili (karine) mutlaka ona bitiĢtirir, onunla birlikte

107 Heyet (Hayrettin Karaman- Mustafa Çağrıcı- Ġ. Kâfi Dönmez- Sadrettin GümüĢ), Kur'an Yolu Türkçe Türkçe Türkçe Meâl ve Tefsir, D.Ġ.B. yay., Ankara 2007, I, s. 493; Yavuz, Yusuf ġevki, DĠA “MüteĢâbih” md., XXXII, s. 206; Suyûtî, el-Ġtkân, IV, s. 1339 vd.

108 IĢıcık, Yusuf, “Kur'an'da Ġki Temel Kavram: Tevil ve MüteĢabih”, S.Ü ilahiyat Fakültesi Dergisi, XIII, Konya, 2002, s. 20-26; ġimĢek, Kur‟an‟da Ġki Mesele, s. 48.

zikreder.”109 Kâdî Abdülcebbâr, bu konuda MüteĢâbih‟l-Kur'an adında müstakil bir eser yazarak Kur‟an‟daki müteĢâbih âyetleri mushaf tertibi içinde ele alarak kendi mezhebi görüĢleri çerçevesinde bir takım aklî ve naklî deliller ıĢığı altında açıklamaya çalıĢır.110

Yine bu çalıĢmada esas alınan Tenzihü'l-Kur'ân 'ani 'l-Metâ'in adlı eserinde müellif, Kur‟an‟ın muhkem ve müteĢabihlerini ayırmak için bu kitabı yazdığını ve eserinde müteĢabih âyetlerin manalarını ve bazı kiĢilerin hataya düĢme sebeplerini açıkladığını ifade etmektedir.111

Râzî, Kur‟an‟daki muhkem âyetlerin Kur‟an‟ın esasını ve çoğunluğunu oluĢturduğunu ve diğer âyetlere kaynaklık ettiğini bunun dıĢında kalanların müteĢâbihler olduğunu ve müteĢâbihlerin tefsirinde muhkemlere baĢvurulacağını ifade etmektedir. Ancak müfessirler dilsel birtakım tartıĢmalara, kelimelerin lüğavî anlamlarına takılıp kalmıĢtır. Usul alanında yapılan bu tartıĢmalara mezhebî kaygılar da eklenince konu daha da karmaĢık bir hal almıĢ, müteĢâbih âyetler mezheplerin kendilerini desteklemek için kullandıkları bir yöntem haline bile getirilmiĢtir. ġöyle ki eğer bir âyet kendi görüĢünü destekliyorsa bu muhkemdir derken karĢı taraftan biri herhangi bir âyetten delil getirse bu müteĢâbihtir. Söz gelimi Mu'tezilî birisi kendi görüĢüne (kulların fillerinde özgür olduğu konusunda) uyduğu için َِْٓ َٚ ِِْْٓإُ١ٍَْف َءبَش ََّْٓف ْشُفْىَ١ٍَْف َءبَش “Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin”112

âyetine muhkem derken kendi görüĢlerine uymayan َٓ١ ٌَّّٖبَؼٌْا ُّة َس ُ ٰلِلا َءبَشَ٠ َْْا َّلَِا َُْؤبَشَر بَِ َٚ “Âlemlerin Rabbi olan

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” âyetine113 müteĢâbih demiĢtir.114 Bu sebeple müteĢâbih âyetlerin sınıflandırlması ve tespiti ile anlamının bilinip bilinemeyeceği ile ilgili ihtilaflar Kur‟an‟ın anlaĢılması ve yorumlanmasında farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

109

er-Râzî, Fahreddin, Esâsüt-Takdîs, s. 243.

110 Yurdagür, Metin, DĠA “ MüteĢabihü'l-Kur'an” md., XXXII, s. 207

111 el-Kâdî, Abdülcebbâr el-Hemedânî, Tenzîhü‟l-Kur'an ani‟l-Metâi‟n, Dârun-Nehdati‟l-Hadîse, Beyrût, tsz, “Mukaddime”, s. 7.

112

Kehf 18/29. 113 Tekvîr 81/29.

114 er-Râzî, Fahreddin, Tefsîru‟l-Fahrir-Râzî (Mefâtîhu‟l-Ğayb), Dâru‟l-Fikr, 1981, VII, s. 180-187; er-Râzî, Fahreddin, Esâsüt-Takdîs, s. 234.

Benzer Belgeler