• Sonuç bulunamadı

Müsbet Ayinler

Belgede Ziya Gökalp'in din anlayışı (sayfa 48-52)

2. ZİYA GÖKALP’İN METODOLOJİSİ

3.4. Ziya Gökalp’te İbadet Fenomeni

3.4.2. Müsbet Ayinler

Ziya Gökalp Dinin İctimai Hizmetleri isimli makalesinin son kısmında müsbet ayinlerden bahseder. Bu makalede müsbet ayinlerin üç şartını ele alır.

1.Menfi ayinlerin icrasından sonra eda edilme 2.Cemaatle icra kılınmak

3.Mevkut olmak (ibadetleri vaktinde eda edebilme)

Ziya Gökalp müsbet ayinlerin cemaatle yerine getirilmesinin önemini sosyolojik olarak açıklar. Fertlerin bir araya gelerek cemaat oluşturmasının sonucunda karşılıklı olarak etkileşimin tesiriyle yeni bir ruhiyyatın ortaya çıktığını söyleyen Ziya Gökalp bu duruma ictimai ruh adını verir. Bu ruh hiçbir zaman için ümitsiz ve karamsar olamaz. Fertlerde gördüğümüz inanç ve ümit hali de ictimai hayatın meydana getirdiği bir unsurdur. İbadetlerin cemaatle yapılıyor olması kutsallaşmak için cemaatleşmenin zorunluluğunu ortaya çıkarır. Çünkü menfi ayinler sayesinde zenimlikten kurtulan insanın, kutsala yakınlaşmak için sadece zenimlikten kurtulması yeterli değildir. Bunun için kendisinin kutsallaşması gerekir. Bunu da ancak cemaat unsuru yapabilir. Ziya Gökalp’e göre müsbet ayinler; beş vakit namaz, teravih namazı, Cuma namazı, bayram namazı ve hac ibadetidir.103

Bu ibadetler, ibadete ayrılmış mabetlerde gerçekleştirilir. Ziya Gökalp’e göre İslam mabetleri; mescit, cami, cami-kebir, Kâbe, Arafat’tır. Bir mescit, bir mahalle

102 Ziya Gökalp, Makaleler VIII, s.55 103 Ziya Gökalp, Makaleler VIII, s.51-52

ve köy halkını, cami, semt halkını, cami-i kebir ise büyük bir şehir halkını bir araya toplayan toplumsal mekânlardır.104 Arafat’ta Müslümanların toplanması sosyal

içeriklidir ve insanlar arasında ortak ruhun oluşmasını sağlar.

Ayinler, insanları bir araya toplayarak onlarda kutsal duyguların ortaya çıkmasına sebep olan önemli unsurlardandır. Türlü türlü gayelerin arkasından koşan insanlar belli vakitlerde toplanarak milli hayatın yaşanmasını sağlar. Bu sayede din, insanları kutsal duygular ve itikatların etrafında birleştirerek milli vicdanı oluşturur. Bu açıdan Ziya Gökalp dini, toplumsal dayanışmanın bir vasıtası olarak ele alır ve dini ayinleri toplumsal dayanışmanın oluşmasında bir araç olarak görür.

Ziya Gökalp’in sosyolog olarak yaklaştığı bu incelemelerde, cemaate bu denli önem vermesi çok önemlidir. Fakat bu izahlardan da anlaşılacağı üzere Ziya Gökalp ferdin alanlarını daraltmaktadır. Bu açıklamaları yaparken Ziya Gökalp’in yaşadığı dönemin şartlarını göz ardı etmiş değiliz. O dönemin siyasi şartları Ziya Gökalp’in öne sürdüğü fikirlerde kendisini yoğunlukla hissettirmektedir. Yıldırım Ergun bu konuda çok yerinde bir tespit yapmaktadır. O Ziya Gökalp’in dini, hem milliyetçi hem de modern paradigmalarla ele aldığını ve onun Milliyetçiliği, beraberliği, laikliği vs. kabul eden bir İslam anlayışı oluşturmayı amaçladığını söyler.105

Son olarak da Ziya Gökalp’in ele almış olduğu eserlerde ibadetleri ne şekilde ele aldığını inceleyelim.

NAMAZ

Namaz nedir? Edep ile huzuruna çıkarak Bizi yoktan yaratana gönlümüzü açmaktır.

Bu dünyanın çirkin, iğrenç işlerinden bıkarak, Bir lahzacık Arş’a uçmak, cehennemden kaçmaktır.

İnsanları asırlardan beri eden terbiye

104 Ziya Gökalp, Makaleler VIII, s.58

Her birinde birer vicdan uyandıran namazdır; Buna cennet kılavuzu denilse de pek azdır

Bir kaygumuz bulunursa odur eden tesliye.

Ziya Gökalp bu mısralarında namazı, dünyadaki çirkin işlerden kulları alıkoyan, insanların Allah’ın huzuruna saygı ve sevgiyle çıkmasını sağlayan kutsal bir ibadet olarak gördüğünü ifade eder.106 Ziya Gökalp’in kısa olmak şartıyla diğer

şiirlerine de değinmek istiyoruz.

Nefsimizin iyi, kötü her emrine uyarken, Yılda bir ay sen gelirsin bizi irşad etmeğe, Hep başlarız gönlümüze karşı cihad etmeğe… Artık kibir, tama’ gibi bir manevi kasırga, Kayalardan muhkem olan o tıyneti sarsamaz; Artık vicdan cennetine iblis ayak basamaz…107

Burada orucu insanları nefsine karşı uyaran, onun kötü emirlerine uymaktan alıkoyan unsur olarak ele alır. Oruç sayesinde kişi nefsiyle savaş içindedir. Bunun sonucunda vicdan o kadar olgunlaşır ki artık iblis insana yaklaşamaz. İbadet hakkında fikirlerini saptamak adına Ezan adlı şiirine de bir bakalım;

Bu ses işte budur, bütün dünyayı Uyandıran, Hakyolunu bildiren. Kötüleri iyi yapan ve iyi

Vicdanlardan ben pasını sildiren… Bu ses her gün beş vakitte bağırır.

106 Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990,

s.268

İnsanları doğru yola çağırır,

Bu ses hala büyük asrın sesidir…108

Hem bu mısralara hem de aşağıda vereceğimiz zekât adlı şiirin mısralarına dikkatlice baktığımızda Ziya Gökalp’in bu şiirlerle klasik düşüncenin dışında farklı yorumlar ortaya koyduğunu görürüz. Yani oruç şiirinde nefsi terbiye altına alma konusuna değinirken gerek ezan gerekse zekât şiirlerinde toplumsallık vurgusu ön plandandır. Özellikle ezan toplu ibadetlerin yerine getirilmesi için Müslümanları camide toplayan bir çağrıdır. Şiirde söylenildiği gibi insanlardan ben duygusu silen bir güçtür. İnsanları günde beş kez çağırarak onları bu yolda eğitir. Zekât ibadetinin toplumsal oluşu herkes tarafından kabul edilmiştir. Zaten zekât toplumsal bir ödevdir. Toplumsal olanı önceleyen ferdilikten şiddetle uzak duran Ziya Gökalp zekâtı toplumun en önemli unsurlardan birisi olarak görür. Çünkü ona göre her insanın bir diğerinin üzerinde hakkı vardır. Aynı şekilde fakirlerin de zenginlerin malları üzerinde hakkı vardır. Ziya Gökalp ibadetlerde toplumsal dayanışmayı ön plana çıkarır. Bütün bu söylenilenlerden sonra Zekat şiirinin bir kısmını burada verelim.

Bir çalışkan, uslu adam birçok para kazanır Düşünülse hepsi anın emeğinin bedeli; Fakat hayır, bu paralar bütün halkın malıdır; Çünki vardır onda cümle insanların ameli…

Millet nedir? Düşünülse bir teavün şirketi. Bu şirkette her bir ferdin emeği var re’yi var. Zenginlerin servetinde yoksulların payı var.

Ey talihli demem sana dağıt bütün serveti, O Hakkındır, fakat her yıl kırkta bir zekâtı var,

Kazancından fakirlere ait olan payı ver.109

Bütün bu söylenilenlerden yola çıkarak şunları söyleyebiliriz. Ziya Gökalp’in ibadet anlayışı, toplumu bireysellikten uzak tutarak bir birlik bilinci uyandırma düşüncesi üzerine kurulmuştur. Asıl istediği bireyleri kutsal duygular etrafında birleştirerek onlarda milli vicdan oluşturmaktır.

Belgede Ziya Gökalp'in din anlayışı (sayfa 48-52)