• Sonuç bulunamadı

1. TASAVVUFUN ANLAMI VE KAYNAĞI

1.4. Mürşidi Dede Osman Avni Baba Urfevi (v.1300/1883)

Seyyid Osman Avni Baba, Urfa’da yetişen büyük mütefekkir ve mutasavvıflardandır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Babasının adı Abdal Muhammed (ks), dedesinin adı Eyyub (ks), büyük dedesinin adı Bekir’dir (ks). Seyyid olup, bütün fertleri mutasavvıf olan bir ailenin çocuğu olarak bu dünyaya teşrif etmişlerdir. Hayatını Urfa’da Mevlid-i Halil dergâhında, insanları irşat ile geçirmiştir. O zamanlar Halep

87

Hacı Muharrem Hilmi,”Divan-ı Sırri” Haz. Ateş, Süleyman. Mas Matbaacılık A.Ş. Mart, 2012, İstanbul. S.18.

vilayetinin Urfa Sancağında bulunan Mevlid-i Halil Tekkesi Vakfından kendilerine senelik 1500 kuruş tahsisat ayrılmıştı.1814 yılında babası Ebdal Muhammed (ks), bu fani âlemden göçtü. Mevlid-i Halil Dergâhında bulunan kabirlerin ikisinin, kardeşlerine ait olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri, 1814 yılında vefat eden Eyyub Efendi (ks), ikincisi, 1867 yılında vefat eden Sofi Muhammed Efendi'dir. 1883 yılında bu fenayı terkeden Dede Efendi (ks), cedlerinin de bulunduğu, Hz. İbrahim (as) dergâhının avlusundaki küçük kabristana defnolunmuştur. Hayatını zühd ve takva ile geçiren Dede Osman Avni’nin (ks) vefat ettiği zaman çocuğunun bulunmadığı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Mübarek cedlerinin ve hulefasının metfun bulunduğu bu küçük kabristan, Hz. İbrahim’in (as) dünyaya teşrif buyurdukları mağara ile dergâh hücreleri arasında, Mevlid-i Halil Camisi avlusunun güneyinde yer almaktadır. Bu kabristanda sekiz kabir vardır. İki kabirde mükerrer defin yapılmıştır.88

Eserin sonunda kabri şeriflerinin fotoğrafı mevcuttur.

Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin türbe-i saadetleri Urfa'da Halil Camii'nin avlusuna girişin karşısında ki öndeki kabir Dede Osman Avni Baba’ya aittir. Öbürleri de yakınlarına aittir. Urfa Belediyesi, Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin kabri saadetlerinin baş tarafına "Kadiri Hulefalârından Dede Osman Avni Baba Hazretleri" diye yazdırmıştır.89

Dede Osman Avni Baba Hazretleri Urfalılar tarafından çok sevilip sayılıyordu. Onların devrisaadetlerinde Ermenilerle Müslümanlar beraber yaşarlarmış.

Dede Osman Avni Baba Hazretleri, Cenab-ı Hakk'a bu ümmet-i Muhammedin işlemiş olduğu günahları görüp dayanamadığından şöyle bir duada bulunmuştur:

"Ey merhameti bol Rabb’im! Sen işinin hâkimisin Ümmet-i Muhammedin günah işlemesine, bu dünyanın çirkefine tahammül edemiyorum, Gözlerimin ışığını sen alda onları görmeyeyim."90

Bu duayı okuyup tamamladığı an, gözlerinin hali duası gibi oldu. Gözleri mahlûkatı göremez hale gelmişti. Yalnız basiret gözü ile müminleri sezebiliyordu.

Yanı başındaki camide sabah, yatsınamazından sonra hatmi Kadiri yapılır.

88

Müridan.Com Dede Osman Avni Baba'nın Hayatı 10.06.2013. 89

Ayten, Yunus “Dede Osman Avni Baba Urfevi”, Sahâbeden Günümüze Allah Dostları,” Şule Yayınları, İstanbul, 1996, IX, s. 120. Hayatı hakkında geniş bilgi için ayrıca bakınız: M. Karakaş, Şanlıurfa Evliya ve Âlimleri, Şanlıurfa, 1996, s.10-50; B. Alpay, Şanlıurfa Şairleri, Şanlıurfa, 1986,s.70- 110.

90

Ayten, Yunus, " Dede Osman Avni Baba Urfevi ", Sahabeden Günümüze Allah Dostları, Şule Yayınları, İstanbul, 1996, IX,119.

Himmet ve dualârı bereketiyle yine o caminin yanında bir bölüm de Dede Osman Avni Baba Hazretlerine ait mübarek Sancağı Şerifi, Tacı Şerifi, Tespihi, kullandığı diğer eşyalâr bulunur.

Dede Efendi, Halisiyye kolunu Anadolu’ya taşımıştır. Halisiyye kolu, Anadolu’ya Dede Efendi vasıtası ile girmiş, Köğenkli Hacı Ömer Hüdai Baba ile yayılmıştır. Dede Efendi’nin halifesi, kutsal gönüllü veli Hacı Ömer Hüdai Baba ve onun da önde gelen halifesi, Halisiyye kolunun büyük velisi Hacı Muhammed Baba’dır. Dede Osman Avni Baba, ömrünün büyük bir bölümünü mürşidi ile aynı çağda geçirmiştir. Abdurrahman Halis Baba, 1275 yılında; Dede Efendi, yirmi beş yıl sonra 1300 yılında vefat etmişlerdir.

Bu konuda önemli birkaynaktaHacı Muharrem Hilmi Efendi’nin “Kadiri yolu Saliklerinin Zikir Makamları ”adlı eseridir.

Bu eserde Hilmi Efendi, Kadiri silsilesini şöyle vermektedir.

“Bu fakir-i pür taksir dahi, usul-i zikir ve tarik-i Kadiriye’yi, Şeyh Hacı Ömer Hüdai (ks)’den, oda Seyyid Dede Osman Ruhani (ks)’den, oda Abdürrahman Halis (ks)’ten, oda Ahmet Talâbani (ks)’den, oda Mahmut ez-Zengeni (ks)’den, oda Ahmet-i Hindi el-Lahori (ks)’den ahz ve telakki etmişlerdir.” 91

Mübarek cetleri Dede Eyyub Urfevi (ks)’nin vefat tarihine bakılırsa çok küçük yaşta bu yolu ceddinden ahzettiği ve çocukluk devresinin dahi tasavvufi atmosferde geçtiği söylenebilir. Dede Eyyub (ks)vasıtası ile Hz. Abdulkadir Geylâni’ye ulaşan silsiledeki mürşitlerin hepsi Hz. Pir’in soyundan gelmekteydiler. Bağdat’ta yaşayan bu seyyid ve şerifler ailesindeki kâmil zatlara “Nakib’ul Eşref” adı verilmiştir.

Nakip: Lügatte halkın iyisi, kethüda, kefil, müfettiş, idareci, temsilci gibi anlamlara gelir. Osmanlı Sultanları, Hz. Abdulkadir Geylâni’nin neslinden gelenlere son derece hürmet ve itibar göstermişlerdir.92

Kanuni Sultan Süleyman Han, Bağdat’ı (h.941)’de fethettiğinde Hz. Pir’in torunlarından büyük Zeyneddin’i nakil tayin etti. Seyyid Zeyneddin(ks)Hz. H.891 yılında Bağdat’ta doğmuştur. Kanuni Seyyid Zeyneddin’e ordunun önünde teşekkürlerini bildirdi. Sonra bir fermanla Seyyid Zeyneddin’e (ks) nakiplik payesini verdi. Böylece nakiplik başlamış oldu. İlk nakip Seyyid Zeyneddin (ks) oldu. Bundan sonra gelen nakipler adet üzere Geylâni ailesinden

91

Hilmi, Hacı Muharrem, “Kadiri Yolu Saliklerinin Zikir Makamları”, Naşir.S.Ateş,Ank.Pars Matb.s.50 92Bağdadi, İbrahim Derubi, El-Bazüleşheb,Naşir.M.Yuluğ,Uluçınar Yay.İstanbul 1976.s. 184

gelen halef arasından seçilirdi.93

İşte Dede Osman Avni Baba’dan Ebubekir Abdulaziz Hazretlerine uzanan tasavvuf zinciri, nakip olan bu yüce şahsiyetlerden müteşekkildir.

Kadiri silsilenamesinde, bu kolda bulunan kâmiller şöyle sıralânmıştır.

1) Piri tarikat, Gavsü Rabbülalemiyn, Abu Muhammed Muhyiddin Abdülkadir Geylâni El Haseni, El Hüseyni

2) Ebubekir Adulasin 3) Muhammeden-il Haddak 4) Şemseddin

5) Şerafeddin

6) Zeyneddin (Büyük Zeyneddin) 7) Veliyeddin 8) Nureddin 9) Hüsameddin 10) Yahya 11) Ebubekir El-Bağdadi 12) Muhammed Derviş 13) Zeyneddin (Küçük Zeyneddin) 14) Mustafa El-Bağdadi 15) Süleyman El-Bağdadi 16) Aliyyul Bağdadi 17) Eyyüb Urfevi

18) Dede Osman Avni Baba Urfevi

Bu zatlar Hz. Abdülkadir Geylâni’nin soyundan geliyordu ve Bağdat’ta Nakibul Eşraf olarak yüce cedlerine hizmet ediyorlardı. Dede Efendi bu kolu Eyyub Urfevi ’den (ks), ol dahi Nakibul Eşraf Aliyyul Bağdadi’den ahzetmiştir. Hz. Pir’in oğlu Ebubekir Abdülaziz, Musul’da (hıyal) adında bir beldede vefat etmiş, oraya defnolunmuştur. Bağdat’taki nakipler onun soyundan gelmektedir. El-basül eşheb de Nakibul Eşraflar Şemsettin (ks) 1498’de vefat etti. Mehmet Şerafettin (ks) mütteki ve fadıl bir zattı. 1535’te vefat etti. Zeyneddin (ks) ilk nakiptir.1566’da vefat etti. Bütün mallarını Kadiri medresesine vakfetti. Hz. Pir’in türbesini onarttı. Kabri Hazret-i Geylâni’dedir.

Veliyeddin (ks):1612’de vefat etti. Zeyneddin’in oğludur. Hz.Geylâni’de medfundur. Nureddin (ks)1960’ta vefat etti. Veliyeddin’in oğludur. Zahid bir zat idi. Hazreti Pir’in camiinde imamlık yapardı. Hüsameddin(ks)1748’de vefat etti. Nureddin’in oğludur. Zahid bir zat idi. Muhammed Derviş(ks)1760’ta vefat etti. Zeyneddin(ks)1777’de vefat etti. Küçük Zeyneddin diye bilinir. Muhaddis ve fakihti. Mustafa el-Bağdadi(ks) Zeyneddin’in oğludur.1768’de vefat etmiştir. Selman’ül Bağdadi (ks) Mustafa’nın oğludur. Hem Nakibul Eşraf hem de kadiri vakfı mütevellisidir.1829’da vefat etmiştir. Aliyyul Bağdadi Selman’ın oğludur. Nakip ve ve Kadiri vakfı mütevellisidir. H.1289’da vefat etmiştir.94

Seyyid Dede Osman Avni Baba, ariflerin önderi, saliklerin sığınağı, sırların hazinesi, tarikatın delili, hakikatin tercümanı idi. Mutasavvıfların büyüklerinden, ilimde derin, kerametler sahibi ve makamlara sahipti. Sırrı açık, basireti kuvvetli, duası makbul, himmeti yüce, zamanındaki mutasavvıfların imamı, zühd ve takvada bir inci idi. Genç yaşında Abdurrahman Halis Talabani’den ders almış, irfan deryasına dalmıştır.

1.4.1. Hilafet Usülü ve Merasimi

Tacın etrafına emame sarılırdı. Kırmızı, yeşil, beyaz, siyah gibi renkli emameler vardı. Mürşidin öğrencisine bir taç ve bir hırka giydirmesindeki mana, ona bütün iyi huyları giydirmekti.

Bir tasavvuf yolunda zikir ve taat ile irşat makamına yükselenlere, mürşidleri icazetname denilen mühürlü bir belge verir, başlarına da törenle taç giydirirdi.

Yüce kadiri yolunda, taç ve hırkanın giydirilmesi töreninde, mürşid, Fatiha süresini okur, Allahu Tealâ’dan ve Peygamber Efendimizden niyabet kastederek kendi eliyle hırkayı öğrencisine giydirdi. Daha sonra “Benim mürşidim olan bu zat bana mübarek elleriyle giydirdi. Ona da şu zat giydirdi.” der, bu şekilde kendisi ile Peygamber Efendimiz arasındaki kâmillerin isimlerini tek tek beyan ettikten sonra, “Ben dahi mürşidimin giydirdiği şekilde sana giydiriyorum.” deyip icazetnameyi okurdu.

Dede Osman Avni Baba (Ks), Âşık Paşa’nın teklif ettiği Garibnâme adlı el yazması tasavvufi bir eseri Mevlid-i Halil Medresesine vakfetmiştir. Kitabın vakfiyesinde şöyle yazılıdır.

94

“Âşık Paşa ismindeki bu kitabı Cedd’ül Enbiya makamının hizmetçisi, Şeyh Dede Osman El-Kadiri Er-Ruhavi (k.s), Cenab-ı Hakk’ın rızası için, Mevlid-Halil Medresesine vakfetmiştir. Okumak isteyen bundan men edilmemelidir. Ve buradan dışarı ancak kuvvetli bir rehin ve kefil karşılığından çıkarılabilir.”

Keşif ve kerâmet sahibi olmakla, Allah’ın yanında makbul kul olunmayacağını söylerdi. “Hikmet, hak ile batılı en ince noktasına ve en derin teferruatına kadar birbirinden ayıran ilimdir. Onun için hikmeti talep etmek lazımdır.”95

Hacı Mustafa Hayri Baba, Dede Efendi için şöyle derdi:

“Dede Efendi’nin manevi elbisesinin her tarafı terfilerle doluydu. Hatta almış olduğu manevi terfilerden dolayı elbisesi görülmez olurdu.”96

Benzer Belgeler