• Sonuç bulunamadı

Mümkünün Meydana Gelen Tarafının Zorunlu Olması Gerektiği

3. BÖLÜM: KEMALPAŞAZÂDE’NİN İMKÂN ANLAYIŞI

3.7. Mümkünün Meydana Gelen Tarafının Zorunlu Olması Gerektiği

Düşünürümüze göre isbât-ı vâcib için asıl önemli olan konu mümkünün taraflarından ortaya çıkacak olanın zorunlu olmasının gerekli oluşudur. Ona göre mümkünün iki tarafından meydana gelenin zorunlu olması gerektiği iki meselenin neticesinde ortaya çıkmıştır:

a) Mümkünün taraflarından biri kuvvetli olsa bile bu var olması için yeterli değildir b) Bir illet sebebi ile mümkünün iki taraflarından birinin sahip olduğu kuvvetlilik de

var olmak için yeterli değildir.

358 Ali Kuşçu, Şerhu Tecrîdi’l-akâîd, 250.

115 3.7.1. Birinci Delil

Kemalpaşazâde’nin ifade mümkünün taraflarından birisinin kuvvetli halinde bile bunun varlık için yeteli olmayacağının delil şu şekildedir: Eğer mümkünün taraflarından birisi kuvvetli olursa diğer taraf ya imkânsız olacaktır yada imkânsız olmayacaktır. İmkânsız olursa mümkün mümkün olmaz. Eğer imkânsız olmaz ise kuvvetli olan tarafın zayıf olan tarafın illetinin yokluğuna bağlanması gerekir.360

Düşünürümüz bu delili her yönü ile ele alıp tartışmaya açmaktadır ve bu bağlamda odaklandığı husus zayıf olan tarafın imkânsız olması ile ne kast edildiğidir. Buna göre Kemalpaşazâde iki ihtimali ele alır. Eğer karşı tarafın varlığı imkânsız olmadıktan sonra, kuvvetli kuvvetliliği kendisinde hasıl olduktan sonra zayıf tarafın yokluk illetine ihtiyaç duyması gerektiği kastediliyorsa, bu gereklilik men edilecektir. Çünkü öncelikle kuvvetli tarafın kuvvetliliği karşı tarafın yokluk illetine bağlıdır. Bu durumda ise kuvvetli taraf kendisin daha kuvvet sabit olmadan karşı tarafın yokluk illetine bağlı olacaktır. Bu durum kuvvetliliğin zâtî olmadığı anlamına gelecektir. Bu zaten kabul edilen bir şeydir.

Eğer kuvvetli tarafın karşı tarafın illetinin yokluğuna duyduğu ihtiyaç ile genel bir anlam kastediliyorsa yani ister kuvvetlilik sabit olduktan sonra olsun ister önce olsun her halükârda zayıf tarafın yokluk illetine ihtiyaç duyması gerektiği kast ediliyorsa bu gereklilik kabul edilir. Fakat kuvvetli olan tarafın kuvvetinin onun varlığına delil olması konusunda tam bir delil değildir. Zira tam bir delil olması bu delilin kuvvetli tarafın kuvvetliliğinden sonra karşı tarafın illetinin yokluğuna ihtiyaç duyduğuna hasr edilmelidir.

Bu bağlamda Kemalpaşazâde delilin tashih edilmesi gerektiğini iddia eder ve zayıf tarafın imkânsız olmaması ile kast edilenin ne olduğunu beyan eder. Kemalpaşazâde bu bağlamda şunları ifade eder: “ Delil getirenlerin zayıf olan tarafın var olmasından ve imkânsız olmamasından kastı kuvvetli tarafın zata dayana kuvvetliliğinin sabit olmasından imkânsız olmasıdır”361 Diğer bir ifade ile kuvvetli tarafın kuvvetliliği ile zayıf taraf arasında bir çelişki durumu vardır. Kuvvetli tarafın kuvvetliliğinin meydana gelmesi zayıf tarafın varlığının imkânsızlığını gerektirmektedir. O halde kuvvetli taraf

360 İbn Kemâl, “Risâle fî tahkîki enne’l-mümkine lâ yekûnu ehadu tarafeyhi evlâ bih lizâtih”, 6:405.

116

var olmak için karşı tarafın illetinin yokluğuna ihtiyaç duyacaktır. Bu durumda kuvvetli tarafın kuvvetliliğinin kendi başına var olmak için yeterli olmadığını ifade edebiliriz. 3.7.2. İkinci Delili

Kemalpaşazâde, mümkünün kendi zatına nispetle daha güçlü olmasının onun varlığını gerektiremeyeceğini ispat ettikten sonra ikinci meseleyi ele alır. Düşünürümüz, mümkünün taraflarından birinin kendi dışında var olan bir illet sayesinde güçlü olmasının onun varlığı için yeterli olmayacağı şeklinde özetlenebilecek iki meseleyi, ilk meselede olduğu gibi Ali Kuşçu’nun şerhi üzerinden tartışmaktadır. Ali Kuşçu şerhte yer alan delilini şu şekilde özetleyebiliriz: Bir neden sayesinde var olan kuvvetlilik zayıf olan tarafı imkânsız kılmaması onun zorunluluk derecesine ulaşmadığının ispatıdır. O halde kuvvetli olan tarafın var olması zorunlu değil mümkündür. Kuvvetli olan tarafın bu imkânı tahlil edildiği takdirde şunu kabul edebiliriz. Kuvvetli olan taraf bu kuvvetliliği ile beraber bazen var olacak bazen var olmayacaktır. Kuvvetli tarafın taşıdığı kuvvetlilik ile bazen vakı olup bazen vakı olmaması durumunda da iki ihtimal vardır:

1. Ya vakı olduğu durumda bir neden olmaksızın sadece bu kuvvetlilik(evleviyyet) sebebi ile vâkı olmuştur

2. Ya da vâkı olması başka zamanlarda bulunmayan başka bir şeye ihtiyaç duymaktadır

Bu ihtimallerden birincisi geçersizdir. Çünkü kuvvetli olan taraf sadece üstünlük sebebi ile vâkı olmuş ise bu tercih edici bir sebep olmaksızın iki eşit şey arasında tercih yapmayı gerektirecektir.

Ali Kuşçu ikinci ihtimalin de iki ihtimalin de iki ihtimali olduğunu belirtir. Buna göre kuvvetli taraf kuvvetli olmakla beraber her zaman bulunmayan başka bir sebebe ihtiyaç duyuyorsa;

2a. Kuvvetli taraf ya bu başka sebep sayesinde zorunlu olur.

Bu ihtimale göre iddiamız ispatlanmıştır. Çünkü kuvvetli olan taraf kuvvetliliği var olmak için kendi başına yeterli olmamıştır. Aksine zorunlu olmadığı sürece var olmamıştır.

117

Bu durumda mümkünün bir neden sebebi ile taraflarından birisinin üstün olması hakkında konuştuğumu bütün ihtimaller, ikinci defa oluşan bu üstünlük hakkında da cari olacaktır. Bu ikinci üstünlük için bu ihtimaller yeniden kurgulandığında, az önce oluşan durum tekrar oluşacak ve mümkün üstün olan tarafı için üçüncü bir üstünlük ortaya çıkacaktır. Bu da teselsüle yol açar. O halde kendisini zorunlu kılacak bir sebepte durmalıdır. 362

Kemalpaşazâde, öncelikle Ali Kuşçu’nun delilinin ikinci ihtimali zikretmesi ile birlikte tamamlandığını düşünmektedir. İkinci ihtimalin de tekrar iki ihtimalinin olduğunun açıklanması delili anlamayanlara delili tamamlamak (tetmîm) için getirilmiştir.363 Bir diğer nokta Kemalpaşazâde’ye göre ikinci ihtimalin ikinci durumunda -2b- oluşacak teselsülün iptali için kullanılacak delil burhan-ı tatbik değildir364 Bu delilin takririni şu şekilde yapabiliriz: Mümkünün bir neden ile kuvvetlenen tarafı başka bir şey sebebi ile bazen vâkı olmakta bazen vâkı olmamaktadır. Kuvvetli olan taraf başka bir şey onu zorunlu kılmayıp ikinci defa kuvvetli kıldığı takdirde ve bu silsile sonsuza kadar gittiği takdirde, sonsuz sayıda tercih edici ortaya çıkacaktır.365 Şimdi burada şu soru sorulabilir. Bu tercih edicilerin de bir tercih edicileri var mıdır yoksa yok mudur? Eğer bu tercih edicilerin bir tercih edicileri yok ise bu durumda iki eşit olan şeyden birini tercih edici olmaksızın tercih edici etmek gerekecektir. Eğer bu tercih ediciler kümesinin bir tercih edicisi var ise bu tercih edicinin bir yönden bu tercih ediciler kümesine dahil olması gereklidir. Zira bu küme içerisinde bütün tercih ediciler bulunmaktadır. Bir yönden bu kümenin dışarısında bulunması gereklidir. Zira bu tercih ediciler kümesinin varlığından

362 Ali Kuşçu, Şerhu Tecrîdi’l-akâîd, 255.

363 İbn Kemâl, “Risâle fî tahkîki enne’l-mümkine lâ yekûnu ehadu tarafeyhi evlâ bih lizâtih”, 6:412.

364 Burhân-tatbik hakkında bk. Osman Demir, “Kelâm’da Teselsülü İptal Delilleri ve İsmail Hakkı İzmirli’nin Teselsül Risalesi”, İslâm Araştırmaları Dergisi 23 (2010): 117-142.

365 Burada tercih ediciden kastedilen mümkünün zayıf olanın kuvvetli tarafını meydana getirmesi anlamına değil, evla kılması anlamına bir tercih ediciliktir. Zira varlık verici anlamda tercih edici olursa zaten kuvvetli olan taraf varlık sahasına çıktığı için teselsül olmayacaktır. Kanaatimizce Kemalpaşazâde’nin burada tercih edici tabirini seçmesinin nedeni teselsülün iptali için kullanmış olduğu bu meşhur olmayan delili alıntıladığı yerden olduğu gibi alıntılamasından kaynaklamamaktadır. Zira Kemalpaşazâde’nin teselsülün iptali için kullandığı bu delil, Râzî’nin el-Erbaîn eserinde Tanrı’nın kudretini tartıştığı yerde kullanılan delile büyük ölçüde benzemektedir. Nitekim Kemalpaşazâde de bu delilin başka konularda kullanıldığı ifade etmiştir. Râzî’de ilgili bölüm için bk. Fahreddin er-Râzî, el-Erb’aîn fî usûli’d-dîn, 1:175-176.

118

sonra olan eşitliği gidermektir. Kemalpaşazâde, bu bağlamda Devvânî’nin burhan-ı tatbik delilini uygulamasından dolayı eleştirmektedir.366