• Sonuç bulunamadı

Müminlere Karşı Vefa

2. İmanın Gereği Olarak Vefa Gösterilmesi Gerekilen Zatlar ve Varlıklar

2.4. Müminlere Karşı Vefa

Yukarıda bahsi geçen “Din nasihattir” hadisinde kendisine karşı samimiyetle davranılması gerekilen bir başka kısım da müminlerin tamamına karşı gösterilecek olan samimiyettir. Bu da onların dünya ve ahiret maslahatını sağlayan şeylere onları irşat etmek, onlardan her türlü zararı engellemek, dinleri hususunda bilmediklerini onlara sözle ve fiilen öğretmek şeklinde gerçekleşir.

11 Ebû Abdullah Muhammed b İsmail Buharî, Sahihü’l-Buhari (Beyrut : Darü’l-Ma’rife, 2010), “Kefalet” 3 No:

2296.

12 Buharî, Sahihü’l-Buhari, "fezâilü’l-Ashâb" 1.

13 Tevbe, 9/128.

Yine onların kusurlarını örtmek, eksikliklerini kapatmak, onlara şefkat ve ihlasla iyiliği emredip onları her türlü kötülükten engellemek, büyüklerine saygı gösterip küçüklerine merhametle davranmak ve onlara güzel öğütlerle nasihat edip onları aldatmaktan ve kıskanmaktan kaçınmakla haklar yerine getirilmiş olur. Kendi nefsi için sevip istediğini onlar için de isteyecek yine kendisi için istemediğini onlar için de istemeyecek. Onların mallarını ve ırzlarını ve bunun dışındaki durumlarını sözle ve fiille koruyacak, yukarıda bahsi geçen samimiyetin ve vefanın her türüyle ahlaklanıp diğer müminleri de buna teşvik edecek ve onların bütün gayelerini ibadetlere yönlendirmelidir.

Selef âlimlerinden bazıları bu konuda o kadar fedakârlık yapmışlardır ki kendi hayatları zarar görmüştür.14

Herhangi bir kan bağı bulunmayan müminlere karşı bile bu derece vefa tavsiye edilirken şüphesiz bu konuda anne-babaya karşı ise gösterilmesi gereken vefanın ise ayrı bir yeri vardır. Bu hususta Allah Rasûlü (s.a.v)’den gelen tavsiye ve nasihatler sayılmanın ötesindedir. Şu kadarı var ki sadece anne-babaya değil onların dostlarına da ilgiyi devam ettirip, iyilik yapılması tavsiye edilmiştir. Abdullah b. Ömer’den (r.a) rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v), “En faziletli iyilik kişinin, babasının samimi dostuna ilgiyi ve ihsanı devam ettirmesidir.”15 Buyurmuştur.

Vefayı sevgi temelinde tanımlayan İmam Gazâlî’nin vefayla ilgili en çok üzerinde durduğu husus, mümin kardeşlere karşı gösterilmesi gereken vefadır. Bunun ölçülerini belirleyen İmam Gazâlî, bu ölçüleri şöyle sıralamıştır;

“Kişinin mümin kardeşine ölümünden sonra gösterdiği az vefa hayatta ona gösterilen çok vefadan daha hayırlıdır. Allah Rasûlü (s.a.v)’den rivayet edilen şu hadis bunun en güzel örneğidir. Allah Rasûlü (s.a.v) yanına gelen yaşlı bir kadına çokça ikramda bulunur. Bu konuda kendisine sorulunca O şöyle cevap verir; ‘bu kadın Hadice hayattayken bize gelirdi, geçmişe vefa göstermek dindendir’ buyurdular.

Bir başka vefa ölçüsü ise, mümin kardeşimizin bütün dost ve akrabalarını gözetmektir. Hatta bu davranış mümin kardeşimizin gönlünde ona gösterilen ilgiden daha fazla tesir eder. Burada dikkat edilmesi gereken bir tehlike de var. O da şeytanın Allah için birbirini sevenlerin arasını açmak için her türlü bozgunculuğu devreye koymasıdır. Nitekim Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyurur; ‘Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; yoksa şeytan aralarına girer.’16 Bu tehlike kardeşlerden birinin yanlış veya yalan konuşarak günah işlemesidir.

Bir başka ölçü ise, kişinin makam, statü ve şartlarının değişmesine rağmen mümin kardeşine karşı tevazu göstermede tavrının değişmemesidir. Bazı selef âlimleri evladına şu vasiyette bulunmuşlardır; ey oğul, insanlardan ona muhtaç olduğunda sana yakınlık

14 Nevevî, el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. Haccâc, 3/46-47.

15 Müslim, el-Câmiʿu’s-sahîh, “Kitabü‟l-Birr ve‟s-Sıla ve‟l-Âdâb”, XIII.

16İsra, 17/53.

Enes Boztepeli | 57

XV Uluslararası Mevlid-i Nebî Sempozyumu “Kur’an ve Sünnet’te Vefa” (04-05 Kasım 2021 – Şanlıurfa)

gösteren, müstağni olduğunda ise senden bir beklentisi olmayan ve makam ve statüsü yükselse de sana karşı yukarıdan bakmayan kişilerle arkadaş ol.

Bir başka ölçü ise, din ile ilgili olan bir hususta hakikate aykırı olan davranışta mümin kardeşe muvafakat gösterilmez. Muhabbetle olan vefanın en büyük gayesi Allah Teâlâ’ya karşı samimiyetle sonuçlanmasıdır.

Son olarak vefanın bir ölçüsü de insanların mümin kardeşinle ilgili söylediklerini duymamandır. Özellikle ilk olarak şüphelenilmesin diye dost olduğunu açıklayıp sonrasında türlü türlü ithamlarda bulunan insanların dediklerine kulak asmamak gerekir.

Bu gibi insanlardan sakınılmadığı zaman mümin kardeşler arasındaki muhabbet devam etmez. Vefanın bir diğer alameti ise, arkadaşının düşmanını tasdik etmemektir. İmam Şâfiî (r.a), ‘arkadaşın düşmanına itaat ettiği zaman ikisi de sana düşmanlıkta ortak olur’

buyurmaktadır.”17 Sonuç

İslam’ın hayata dair ilke ve esaslarından olan, müminlerin Allah Teâlâ’ya karşı, Kur’an-ı Kerîm’e karşı ve Allah Rasûlü (s.a.v)’e karşı tavırlarının temelinde bulunması gereken değerlerin başında samimiyet olarak da tarif edilen “vefa” gelmektedir. Aynı zamanda müminlerin birbirleriyle olan münasebetlerinin de vazgeçilmez bir unsuru olan vefa, sevgi temelinde bir bağdır. Kapsamı hayatın tüm anlarını ve alanlarını kuşatan vefa, hayattan sonra da devam etmesi halinde hakiki manada gerçekleşmiş olur.

Yukarıda bahsedilen boyutunun yanı sıra vefanın hukuki akitlerde de

‘yükümlülükleri yerine getirme’ manası da vardır. Bu manadaki vefa, Allah Teâlâ tarafından Kur’an-ı Kerîm’de emredilmesiyle dini bir boyut kazanmaktadır.

Müminler tarih boyunca dinin bir emri olan vefaya tutunup hem kendi aralarındaki münasebetleri güçlü tutmuşlar hem de gayrı Müslimlerle olan her türlü ilişkilerinde;

ticaret, anlaşma vs. her türlü münasebette vefanın gereği olarak yükümlülüklerini yerine getirmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak diğer toplumlardan “güven veren toplum”

özellikleriyle ayrışmışlardır. Fethettikleri veya İslam’ı tebliğle girmiş oldukları coğrafyalarda çok kısa sürede kabul görmüşlerdir.

Bütün bu anlatılanların müminlerin maddi ve gönül dünyasına nüfuz etmesini sağlayan ve bu hakikatleri onlara öğreten Allah Rasûlü (s.a.v) olmuştur. Bu nedenle vefa deyince akla ilk olarak O gelmektedir.

Kaynakça

Buharî, Ebû Abdullah Muhammed b İsmail. Sahihü’l-Buhari. Beyrut : Darü’l-Ma’rife, 2010.

Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-. İhyâü Ulûmi ̇’d-Dîn. 6 Cilt. Dımaşk: Daru’l-Feyhâ, ts.

Gökçe, M. Cüneyt. İnanç ve Hayata Dair Okumalar. İstanbul: Nida Akademi, 2021.

17 Gazzâlî, İhyâü Ulûmi ̇’d-Dîn, 3/73-74.

İbn Hişâm, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb Himyerî Meâfirî el-Basrî el-Mısrî. es-Sîretü’n-nebeviyye. 4 Cilt. Beyrut: Daru İhyai’t-Türâsi’l-Arabî, ts.

Muhâsibî, Ebû Abdillâh el-Hâris. Risâletü’l-Müsterşidîn. Kahire: Dârü’s-Selam, ts.

Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî. el-Câmiʿu’s-sahîh. Beyrut: Daru’l-Ma’rife, 3. Basım, ts.

Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b Şeref b Mürî. el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. Haccâc. 6 Cilt.

Dımaşk: Daru’l-Feyhâ, 1. Basım, ts.

Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b Şeref b Mürî. et-Tibyan fî âdâbi hameleti’l-Kur’ân. Beyrut: Daru’n-Nefâis, 2005.

XV Uluslararası Mevlid-i Nebî Sempozyumu “Kur’an ve Sünnet’te Vefa” (04-05 Kasım 2021 – Şanlıurfa)

Muhammedî Ahlakın Çekirdek İlkelerinden “Vefa”nın Sosyal ve Siyasal Açılımları Recep ARDOĞAN

Giriş

Hz. Muhammed insanlığa Allah’ın elçisi olarak ilahî buyrukları tebliğ ve tebyin ettiği gibi bunları önce kendisinden başlayarak toplumda tatbik etme ve kâmil insana yaraşır kâmil ahlak noktasında da insanlığa model olmuştur. O, ahlakî ilke ve normları yaşama ve yaşatma konusunda “iyi niyet” ve “samimiyet”ten başlayarak davranışların şekilsel boyutuna kadar hassasiyet göstermiştir. “Vefa” ilkesi noktasında da gerek “öz” gerekse özü koruma işlevi gören “biçim” konusunda örnek olmuştur.

Çekirdek İlke Olarak Vefa

"Vefâ ( ءاَ

ف َو )" kelimesinin türediği " َ يف َوَ " fiilinin lügatteki temel anlamı

"tamamlamak"tır.1 Aynı kökten gelen "evfâ" fiili, lügat anlamıyla tamamlamak, tamama erdirmek, demektir. Bu fiil antlaşma için kullanıldığında antlaşmaya tam olarak bağlı kalmak, antlaşmanın süresini doldurmak, antlaşma süresince ona aykırı bir şey yapmamak, onu bozmamak anlamına gelir.

Vefa, dostluğun ve verilen sözün gereğini yerine getirmek, sözünde durmak demektir. Ahde vefa da yapılan bir sözleşme veya antlaşmaya uymak, onu ihlal etmemektir.2

Burada altını çizelim ki, bir ilkenin bireysel alandan toplumsal ve uluslararası alana doğru açılması, onu temel ve güçlü bir ilke yapar. Ayrıca, bireysel alandaki ilkenin inanç temelinden duygu, niyet ve davranış alanına doğru açılması, ona haricî yaptırımları yanında gerçek bir dahilî yaptırım gücü de kazandırır. İşte Kur'an'da emredilen nebevî bir ilke olarak ahde vefa, böyle bir ilkedir.

İslam'da vefa, "genel" ve "çekirdek" bir ilkedir. Genel bir ilkedir, çünkü hayatın sadece şu ya da bu alanına ait değildir. İnanç ve niyet boyutundan başlayıp ahlak ve muamelât alanına kadar uzanan bir kapsama sahiptir. Vefa, çekirdek bir ilkedir; çünkü sıla-i rahsıla-imden, uluslararası antlaşmalara kadar hayatın çeşsıla-itlsıla-i alanlarında tezahürlersıla-i ve

Prof. Dr., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 3kelam@gmail.com

1 Bu fiilin isim- sıfatı (ism-i fail) olan vâfî, "tamama ulaşan, tamamlanan" demektir. Aynı kökten gelen "evfâ"

fiili de ölçerken tam ölçmek, ölçeği tam olarak doldurmak demektir. Kur'an'da Hz. İbrahim için "el-veffâ denilmesi (Necm 53/37.) onun (a.s.) Allah'ın buyruklarını yerine getirmek için elinden gelen her şeyi yapması, Bakara 124. ayette geçtiği üzere Allah'ın imtihan ettiği konularda üzerine düşenleri tamamlaması sebebiyledir. Allah'ın insanların amellerinin karşılığını ahirette eksiksiz vermesi de yine "evfâ" fiiliyle ifade edilir. Bu anlamda fiil, Allah'ın insanlara yönelik va'dini tam olarak gerekleştirmesi, sözünü yerine getirmesiyle ilişkilendirilebilir. Aynı kökten gelen "tevvefâ" bir şeyi eksiksiz almak, tamamını almak demektir. "Teveffî" kelimesinin bir anlamı da "mevt" yani ölüm, ölmektir. Ölümün teveffî kelimesinin kökündeki "tamamlama" anlamıyla ilişkisi, ömrün tamamlanması ile ölümün gelmesi, ölümle ömrün dolmasıdır. Bk. İsfahanî, Râğıb, el-Mufradat fî Ğarîbi’l-Kur’an, İstanbul, 1986, s. 829.

2 İsfahanî, Râğıb, el-Mufradat fî Ğarîbi’l-Kur’an, İstanbul, 1986, s. 829.

açılımları vardır. Tüm bu alanlarda da vefanın en güzel örneği, İslam Peygamberi'dir. Hz.

Peygamber (s.a.v.), gerek beşerî, gerek nebevî gerekse idarî yönüyle insanlarla ilişkilerinde iyi niyet, güvenilirlik, adalet, doğruluk ve vefadan ayrılmazdı. Akraba ve arkadaşlarına karşı büyük bir vefa örneği sergilerdi.

Muhammedî ahlakta “vefa”nın çekirdek ilke oluşu iki noktayla ilgilidir:

1. Vefa, yaratılışta insanın Allah’ın Rabb’liğini ikrar etmesi ve ona söz vermesinin