• Sonuç bulunamadı

MüĢahedelerde Cinler

Belgede İslam inancında cinler (sayfa 87-95)

E. CĠNLERĠN SAYISI VE DĠĞER CANLILARA NĠSBETĠ

I. BÖLÜM

7. MüĢahedelerde Cinler

Ġnsanlarla aynı dünyayı paylaĢan cinlerin insanlara Allah‟ın izni ve müsaadesiyle farklı Ģekillerde görünebileceğini evvelki baĢlıklar altında ele almaya çalıĢmıĢtık. ġimdi cinlerin müĢahede edilebileceğine dair vuku bulmuĢ hadiselere yer vereceğiz. Bunları da geçmiĢte vuku bulmuĢ ve günümüzde cereyan edenler olarak iki grup halinde ele alacağız.

298

Kurtubî, el- Câmi’u li Ahkâmi’l- Kur’an, XVI, 215; İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, VII, 289; Yazır, Hak

Dîni Kur’an Dili, VII, 103-104. 299

İbn Esir, İzzuddin Ebi’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Cezerî (v.630), Usdu’l-Gabe fi Marifeti’s-Sahabe, I- VII, Daru’l-Fikr, Beyrut 1989, III, 740.

300 İbn Esir, a.g.e, IV, 271; el-Askalanî, İsabe, VI, 33.

301 Bu isimler Usdu’l-Gabe’de farklı farklı yerlerde bulunduğundan ötürü bütün hepsine dipnot

veremedik. Misal teşkil etmesi hasebiyle iki örnekle yetindik. Gerisini Usdu’l-Gabe’ye havele ediyoruz.

302

el- Askalânî, a.g.e, I,15.

303el-Askalanî, a.g.e, VI, 35. 304

Bu isimler İsabe’de farklı farklı yerlerde bulunduğundan ötürü bütün hepsine dipnot veremedik. Misal teşkil etmesi hasebiyle iki örnekle yetindik. Gerisini İsabe’ye havele ediyoruz.

GeçmiĢte yaĢanmıĢ müĢahedelerin bir kısmına sahabilerden baĢlamak istiyoruz. 1. Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Ben zekât mallarını bekliyordum. Bir gece, birinin

gelip bu malları karıştırdığını gördüm ve onu yakaladım. Ona, „Seni Resûlallah‟a götüreceğim.‟ dedim. O ise kendisinin, ihtiyaç sahibi olup aile fertlerine başka bakan kimsenin olmadığını, bundan dolayı da kendisini serbest bırakmamı istedi. Ben de bu hâline acıyıp onu serbest bıraktım. Ertesi gün Allah Resûlü‟nün (sas) yanına geldim. Ben daha bir şey söylemeden Allah Resûlü (sas): „Yâ Ebâ Hüreyre! Dünkü esiri ne yaptın?‟ diye bana o geceki macerayı sordu. Ben de „Yâ Resûlallah! Onu size getirecektim; ancak kendisinin fakir olduğunu ve ailesine bakacak kimsesinin olmadığını söyleyince ben de vazgeçtim.‟ deyince, Allah Resûlü, „Yalan söylüyor, o yine gelecektir.‟ buyurdular. O akşam ben yine nöbet tuttum. Aynı şahıs yine geldi ama bu sefer kararım kesindi; ne kadar yalvarıp dil dökse de dinlemeyecek, onu tutup Allah Resûlü‟ne götürecektim. O da, bu kararlı tavrımı görünce: „Şimdiye kadar söylediklerimin hepsi yalandı. Eğer beni bırakırsan sana, okuduğun zaman ben ve emsalimin şerrinden korunabileceğin bir dua öğretirim.‟ diyerek kendisinin yalancı olduğunu itirafla Allah Resûlü‟nü tasdik etmişti. Ben ise söyleyeceği duanın ne olduğunu merakla onu hemen bırakıverip dinlemeye başladım. Bunun üzerine o bana, „Ayetü‟l-Kürsi‟yi okumaya devam ettiğin müddetçe, bütün insî ve cinnî şeytanların şerrinden emin olursun.‟ dedi. Ben de sabah Allah Resûlü‟nün huzuruna geldim ve Allah Resûlü yine: „Esirine ne yaptın?‟ diye sordu. Ben de olup-bitenleri anlattım. Sözümü bitirince de: „Yalancı ama sana doğruyu söylemiş.‟ buyurdular. Ardından: „Onun kim olduğunu biliyor musun?‟ diye sordu. Ben, „Hayır, yâ Resûlallah!‟ dedim. Bana, onun şeytan olduğunu haber verdi.”305

2. Hz. ÂiĢe anlatıyor: “Bilmeyerek, evde dolaşan bir canlıyı (muhtemelen bir yılanı

kastediyor) öldürmüştüm. O gece rüyamda beni yüksek bir mahkemeye çağırdılar ve benim cinayet işlediğimi söylediler. „Hayır, ben kimseyi öldürmedim…‟ dediysem de, ısrarlarından gündüz öldürdüğüm canlıyı kastettiklerini anlamıştım. Meğer o bir cinnî imiş. Kendimi müdafaa için: „O niçin eve gelip beni gözetliyor?‟ deyince: „Hayır, o asla sana bakmak için gelmezdi. Hele saçın-başın açıkken, kat‟iyen odana girmezdi. Fakat o, bir Kur‟an aşığı idi. Resûlullah‟tan ilk dinlediği Kur‟ân zevki, onu o kadar sarmıştı ki, Allah Resûlü‟nden sonra o mânevî zevki, hep senin Kur‟ân‟ında arardı. Evine gelişi de

işte bu sebepleydi...‟ dediler.” Hz. Âişe diyor ki: “Uyandığımda rüyanın dehşetinden kan ter içinde kalmıştım. Hatamı affettirmek için de, sadaka dağıtıp, bazı köleleri hürriyete kavuşturdum...”306

3. Süheylî, Ömer b. Abdülaziz‟le alâkalı bir vak‟ayı anlatıyor: “Ömer b. Abdülaziz,

bir gün kırda dolaşırken, ölü bir yılan görür. Atından iner ve mendiline sararak o ölüyü toprağa defneder. O esnada etraftan bir ses: “Saraka öldü, Saraka öldü…” diye etrafı çınlatır. Ömer b. Abdülaziz, bu ses sahibinin kim olduğunu sorar. Bu soru üzerine o ses: “ „Bir zaman cinlerden bir topluluğu, Kur‟ân dinlemek üzere sana yöneltmiştik…‟307 âyetinde anlatılan cinlerden biriyim.” der ve sözlerine şöyle devam eder: “O gün Allah Resûlü‟nü dinleyip kavmine „uyarıcı‟ olarak dönenlerden hayatta sadece Saraka ile ben kalmıştım. Bugün kâfirlerle harp ederken, Saraka da şehit oldu. Şu anda, sadece ben varım..sana müjdeler olsun ey Müminlerin emiri! Zira biz Allah Resûlü‟nün huzurunda iken, bir aralık dönüp: „Sizlerden Saraka bir yerde şehit olacak. Onu ümmetimin en hayırlılarından biri kefenleyip defnedecek.‟ buyurdular. İşte o haber bugün aynen cereyan etti. Ne mutlu sana ki, sen O‟nun müjdelediği o hayırlı insansın!”308

4. Halid b. Velid baĢından geçen bir vakıayı Ģöyle anlatır, Uzza denilen put kırıldığı vakit, siyah bir kadın Ģeklinde, içinden bir cinnîye çıktığını görmüĢ ve bir kılıç darbesiyle onu öldürmüĢtü. Daha sonra o bu hadiseyi Allah Rasulü‟ne (sas) anlatmıĢtı. Daha sonra da Allah Resulü (sas) bu hadise hakkında Ģöyle buyurmuĢtu: “Uzza putu

içinde ona (cinnîyeye) ibadet ediliyordu, daha ona ibadet edilmez.”309

5. Ebû Bekir el-KureĢî anlatıyor: Abbas b. Mirdas (ra), halim, selim bir insandı. Allah Resûlü‟ne Müslüman olduğunu bildirip teslim olan bu sahabi, baĢından geçen bir hâdiseyi bize Ģöyle nakletmiĢti: “Bir öğle vaktiydi. Kapımın önünde duruyordum.

Birdenbire karşımda devekuşu gibi bir şey belirdi. Evet, karşımda üzerinde bembeyaz elbiseler içinde birisi vardı. Bana: „Galip b. Fihr evlâdından biri, Mekke‟de önemli bir misyonla zuhur etti!‟ dedi. Bu söz üzerine ben âdeta şaşkına dönmüştüm. Moralim altüst olmuştu. Hemen kabilemizin putu olan „Dimar‟ın karşısına varıp, yüzünü-gözünü öptüm ve ona gerekli tazimi gösterdim. O anda bir çığlık duydum. Sanki bu çığlık karşımdaki

306 Kurtubî, el- Câmi’u li Ahkâmi’l- Kur’an, XVI, 214-215. 307 Ahkaf 46/29.

308

Aynı yer.

309

en-Nesaî, Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb (v. 303), Kitabu Süneni’l-Kübra, I-XII, Müessesetü’r-Risale, 1. Baskı, Beyrut 2001, X, 279; el- Vâkıdî, Muhammed b. Ömer (v.207), Kitabu’l-Meğazî, I-III, Âlemü’l- Kütüb, Beyrut 1984. III, 874; Beyhakî,Ebubekir Ahmed b. Hüseyin (v.458), Delailü’n-Nübüvve, I-VII, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut 1988, V, 77.

puttan geliyor gibiydi. Kulağımı dolduran sesin içinden şunları seçebildim: „Dimar helâk oldu! Bundan sonra Dimar yoktur! Mescit ehli, Dimar‟a galebe çaldı...‟ Ben iyice yıkılmıştım. Oradan ayrılarak bitkin bir vaziyette kavmimin yanına geldim. Neden sonra anladım ki, artık Dimar‟ın söyleyecek sözü kalmamıştı. Bu mülâhazayla kavmimden bazı insanlarla bineklerimize binip Medine‟ye doğru yola koyulduk. Geldiğimizde Allah Resûlü‟nün mescitte olduğunu öğrendik. Ve mescide vardığımızda O‟nu kapının önünde bulduk.. O, bize tebessüm ediyordu. Bana ismimle hitap ederek: „Yâ Abbas, başından geçenleri bize de anlatır mısın?‟ dedi. Olanları Allah Resûlü‟ne ve ashabına birer birer anlattım.”310

6. Ġbn Ebi‟d-Dünya naklediyor: “Urve b. Zübeyr (ra) diyor ki: “Bahçemde

oturuyordum. Derken çardağın etrafını bazı karartıların sardığını gördüm. Çardağın üstünden bir ses yükseliyordu. Bu Ses: „Urve‟nin hakkından gelecek kimse yok mu?‟ diyordu. İçlerinden biri ileri atıldı ve „Ben varım, ben onun hakkından gelirim!‟ dedi. Biraz sonra mahzun, mükedder, boynu bükük geri döndü. Ona niçin bir şey yapamadığını sordular. Cevap verdi: „Sabah-akşam okuduğu dua ona yaklaşmama mâni oldu...‟”311

Urve b. Zübeyr (ra), sabah-akĢam Ģu duayı okuyordu: “ لا ج ل لا ا ل لا لا ا ل ” Azîm

olan Allah‟a inandım. Ne kadar sanem ve put varsa hepsini inkâr ettim. Ve ben, kopmayan ipe (Kur‟an‟a) sarıldım. Allah her şeyi işitir, bilir.”312

7. Ġbn Kesir ve Taberî naklediyor: “Hz. Ömer zamanında Sasanilerle yapılan

savaşta komutan olarak gönderilen Ebû Ubeyd (ra), ordusuyla Sasanilerin üzerine yürüdü ve çok zorlu bir savaş oldu. Bir ara kumandan atından düştü ve fillerin ayakları altında kaldı. Filler, onu çiğneyip geçerken o bütün gücüyle ric‟at içindeki askerlerine şöyle sesleniyordu: “Askerlerim, gitmeyin, ben buradayım, ben buradayım.!” Ve onları belli ölçüde de olsa geri çevirmeye muvaffak oluyordu. Ebû Ubeyd, orada şehit düşmüştü. Diğer taraftan Halife, Medine‟de Ebû Ubeyd‟den haber bekliyordu. Nihayet Taif tarafından birisi geldi ve Halifeye şu haberi getirdi: “Bir vadiden geçiyordum.

310Heysemî, Nureddin Ebu’l-Hasen Ali (v.1405), Mecmeu’z-Zevaid ve Menbau’l-Fevâid, Daru’l-Kutubu’l-

Arabî, I-X, Beyrut tsz, VIII, 246-247; el-Esbehânî, İsmail b. Muhammed b. el-Fadl et-Teymî (v.535),

Delâilu’n-Nübüvve, Dâru Tîbe, Riyad 1409, I, 139.

311el-Münzirî, Abdülazim b.Abdülkaviy Ebu Muhammed (v.656), et-Tergîb ve’t-Terhîb, I-IV, Darü’l-

Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1417, I, 262-263.

Kadın-erkek, genç-ihtiyar toplanmış feryat içinde ağlıyorlar ve şöyle diyorlardı: „Kahramanca savaştılar. Cansiperane kavga verdiler. Allah için öldüler ve niyetlerine göre de Cenâb-ı Hakk‟ın huzuruna ulaştılar!‟ Sözlerinin sonunda da, her bir ağızdan: „Vah Ebû Ubeyd, vah Ebû Ubeyd.!‟ çığlıkları yükseliyordu.” Hz. Ömer (ra), işi anlamıştı. Vadiyi dolduran ve feryat ile ağlayan, Müslüman cinlerdi. İslâm ordusu için gözyaşı döküyor ve şanlı kumandan için ağıt yakıyorlardı. Nitekim birkaç gün sonra bir ulak geldi. Ve olanları bir bir halifeye nakletti. Ebû Ubeyd, fillerin ayakları altında can vererek şehit olmuştu.”313

8. Ebû Musa el-EĢ‟arî (ra) anlatıyor: “Hz. Ömer devrinde Basra‟da vali olarak

bulunuyordum. Aylar geçip gitmiş olmasına rağmen halifeden en küçük bir haber alamamıştım. Onun durumunu merak ediyordum. Cin işleriyle uğraşan birisine gittim. Cinleri vasıtasıyla bana halifeden bir haber getirmesini istedim. (Bu, gaybı bilmek değildir. Cinler gayet süratli varlıklar oldukları için, çok uzak mesafelere çok kısa zamanda gidip gelebilirler ve gittikleri yerlere ait bazı haberleri normal olarak getirebilirler. Bu açıdan da buna dense dense cinleri haber toplamada kullanma denebilir.) Cinin Yemen‟de olduğunu ve biraz sonra geleceğini söyledi. Derken cin geldi. Ona Ömer hakkında malumat istediğimi tekrar ettim. „Acaba şimdi nerededir ve ne yapıyordur?‟ dedim. Cin, biraz düşündükten sonra şu cevabı verdi: „Vallahi biz, Ömer‟in yanına sokulamaz, ondan bir haber alamayız. Çünkü o, nasiyesinde Ruhü‟l- Kudüs‟ten bir nur taşıyor. Onu gören şeytan dahi olsa emrine râm olur ve Ömer‟e itaat eder hâle gelir. Cin bunları söyledi ve Ömer‟den herhangi bir haber getirmesinin mümkün olmadığını gayet açık bir dille itiraf etti...”314

9. Ġslamî ilimlere vukufiyeti ile bilinen meĢhur Abdulvehhap ġaranî (v.973) baĢından geçen bir hadiseyi bizzat kendisi bir eserinde bize nakletmektedir. O kendisine bir grup cinnin gelip 80 tane soru sorduklarını anlatmaktadır. O Hicrî 26 Recep ÇarĢamba gecesi 955 yılında sorulan bu soruları ve verilen cevapları “Keşfü‟l-

313et-Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (v.310), Tarîhu’t-Taberî, I-V, Darü’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut

1407, II, s.366-368; İbn Kesir, Ebu’l-Fidâ İsmail ibn Ömer ed-Dimaşkî (v.774), el-Bidaye ve’n-Nihaye, I-XIV, Daru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut 1988,VII, 28.

314

Şiblî, Akâmu’l-Mercân, s.166. Hz. Ömer’in cinlerin ve şeytanların şerrinden korunduğuna dair şu rivayet naklolunmaktadır: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki, şeytan, bir caddede seninle

karşılaşsa mutlaka senin girdiğin caddeden başka bir caddeye geçer.” (Buharî, Kitabu Fedaili Ashabi’n-

Hicâb ve‟r-Rân an Vechi Es‟ileti‟l-Cânn”315

ismiyle kitaplaĢtırmıĢtır. Sorulan sorular genelde Kelam ve Tasavvuf ile ilgili sorulardır. MüĢahedelerini ele alan bu kitaptan Ģimdi ona yöneltilen bazı soruları aktarmaya çalıĢacağız.

1. Deliller getirilmesine rağmen niçin Allah‟ı idrak edemiyoruz?

2. Cisim, ruhla kaim ve ruh her Ģeyden çok cisme yakın olmasına rağmen neden ruhu göremez?

3. Kudsî hadiste ifade edilen “O‟nun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen

ayağı olurum.” sözü ne manaya gelir?

4. Allah zatıyla hiçbir Ģeye benzetilemeyeceği halde insanların aklına Allah‟ın zatını bir Ģeye benzetme düĢüncesi nereden geliyor?

5. Hud ve diğer surelerde Allah Resul‟ünün (sas) saçlarına ak düĢüren Ģey neydi? Allah‟ın O‟nu aldatmayacağı ve O‟nun ismet sıfatıyla korunmasına rağmen saçlarına ak düĢüren korku nasıl hâsıl oldu?

6. “İyi dikkat et! Allah‟a ortak koşarsan yaptığın bütün makbul işler boşa gider ve

sen ahirette kaybedenlerden olursun!” (Zümer 39/65) ve “Eğer sana sebat vermeseydik neredeyse azıcık da olsa onlara meyledecektin.” (İsra 17/74) Ayetleri hakkında ne

düĢünüyorsunuz? Bu ayetlerden maksat Allah Resulü (sas) mi, ümmeti mi? Eğer O ise ismet sıfatı nerede?

7. Allah‟ın kendini bildiği gibi kimse O‟nu bilebilir mi?

8. “Onların ekserisi şirk koşmaksızın Allah‟a iman etmezler.”(Yusuf 12/106) ayetine göre Allah‟a Ģirk ile beraber iman nasıl olur?

9. Allah bize Ģah damarımızdan yakın olduğu halde O‟nu bu dünyada görmemizi engelleyen sebep nedir?

10. Bize bu kadar yakın olmasına rağmen O‟nu neden iĢitemiyoruz?

11. Hadis-i Kudsî‟de geçen “Mümin kulumun kalbi beni kuşattı.” ne manaya gelir? Buradaki “vüs‟at” ne anlam ifade eder?

12. Kulun yaptığı iyi ve kötü bütün ameller Allah‟tan ise kulun Ģekaveti nereden geliyor?

13. Sadık rüyalar vahyin kısımlarından mıdır? 14. Allah‟a ulaĢtıran en yakın yol hangisidir?

315

Şaranî, Muhammed b. Abdulvehhab (v.973), Kitabu Keşfi’l-Hicâb ve’r-Rân an Vechi Es’ileti’l-Cân, 1. Baskı, Daru İbn Zeydûn, Beyrut tsz.

15. “Hayâ imandan bir şubedir.” hadisinde kastedilen hayâ mutlak mı mukayyed mi?

16. Sıddıkiyet ile Nübüvvet arasında makam var mı? Varsa kimin makamıdır? Bir bilgi verme niyetiyle biz Seksen sorudan bunları seçtik. Gerek diğer soruları ve gerekse bunlara verilen cevapları ġaranî‟nin ilgili eserine havale ediyoruz. Cevaplar uzun ve mufassal olduğu için onları aktaramadık.

ġimdi de „müĢahedeler‟ baĢlığı altında günümüzde yaĢanmıĢ bir olayı Mehmet ġeker isimli yazarımızın anlattıklarına bırakıyoruz.

10. Mehmet ġeker eserinde Ģunları naklediyor: “Yakınım sayılabilecek bir bayan, cinlerin tasallutuna maruz kalmıĢtı. Bulunduğu yere yakın bir yerde yaĢayan, cinleri kontrolünde tutan dindar, ehl-i tarik bir zat, bu bayanın Ģifaya mazhar olmasına vesile olmuĢtu. Gerçekten de o zatın okuması, kendine göre bazı iĢler yapması ile o yakınım, eski garip hal ve konuĢmalarından vazgeçti ve düzeldi. O zatı, bulunduğu yere götürürken bir saat kadar beraber olma, ona bazı sorular sorma imkânı oldu. Bu Ģahıs, katiyen bu iĢi kötüye kullanan kötü niyetli cinci kelimesinin çağrıĢtırdığı insanlardan değildir. Benim sorduğum onun da bazen üstü kapalı söylediği hususlar Ģunlardır.

Soru- Cinleri görebiliyor musunuz?

Cevap- Onları, devamlı etrafımda görüyorum.

S- Onlarla olan münasebetlerinizde bazen farklı konuĢma veya davranıĢlarınız oluyor mu? Ve bunlar baĢkaları tarafından yanlıĢ anlaĢılmıyor mu?

C- Bazen olabiliyor. Ġnsanlar sizi kendi kendinize konuĢuyor zannediyorlar, ama siz aslında onlarla konuĢuyorsunuz. Genelde kısık sesle konuĢtuğunuz için çok problem olmuyor.

S- Bu iĢe, merak sardığınızdan ötürü mü baĢladınız?

C- Hayır, ben hiç merak etmedim. Dedem, bu iĢi yapıyordu. Bana kendisinden sonra bu iĢi benim yapmamı vasiyet, aslında biraz da mecbur etti.

S- Bu cinler gerçekten de kötü amaçlarla kullanılabilir mi?

C- Evet, fakat ben hiç yapmadım. Sadece bir defasında, bizim kasada dinsiz bir hâkim vardı. Ġslam aleyhinde devamlı konuĢuyordu. Ona bu iĢi yapmamasını defalarca söyledim. Cinlere inanmıyordu, beni de dinlemedi. Ona, “Bak, senin dilini bağlarım, bir daha konuĢamazsın.” dedim. Umursamadı, bununla da kalmayıp saygısızca ileri geri konuĢtu. Yine Ġslam aleyhine konuĢacağı bir programda mikrofonun karĢısına geçince,

ağzından bir kelime bile çıkaramadı. Ne kadar kendini zorladıysa beceremedi. Aynı günün akĢamında evde yemek yerken, kapı çalındı. Baktım, o zat geldi, ağladı, özür diledi, bir daha yapmayacağına dair söz verdi, tövbe etti. Ben de ağzındaki düğümü çözdüm.

S- Bazen sizi de rahatsız ediyorlar mı?

C- Evet, mesela sizin akraba ile uğraĢırken, “bize karıĢma” der, gibi beni rahatsız ettiler. ĠĢleri bozulduğu için, bozanı rahatsız ederler.

S- Siz isteseniz, bu iĢi artık yapmayabilir misiniz?

C- Yok. Bir defa baĢladınız mı artık ölene kadar bırakamazsınız. S- Dedenizin bazı hatıraları var mı?

C- Dedem, tarlaya çalıĢmaya gidermiĢ. Tabi su testisi yanında. Suyu bitince “KeĢke Ģu testi dolsa.” dermiĢ. Arkasını dönüp tekrar baktığında testinin suyla dolu olduğunu görürmüĢ.

S- Hz. Süleyman (as) gibi, onları kullanma imkânı yok mu?

C- Var tabii ki. Dedemler, bir defasında harmanı onlara kaldırtmıĢlar. Cinler, seneye bu iĢi yine bize yaptıracak diye, tarlayı zamanından önce harmanlamıĢ, bütün ekini berbat etmiĢler.

S- Bu iĢi kötüye kullananlar olabilir mi?

C- Tabii ki. Yakın köyde oturan birisi vardı. Bu iĢi, büyü iĢlerinde kullanırdı. Kaç defa kendisini ikaz ettim. Vazgeçmedi. Yaptığı kötülükler kendi kızına isabet etti. Kızın karnı ĢiĢti, feci Ģekilde vefat etti.

S- Bu varlıkların, bazı gizli istihbarat örgütleri tarafından kullanıldıklarını duyuyoruz. Bunların aslı var mıdır? Mesela bir dosyayı bir yerden baĢka bir yere taĢıyabilirler mi?

C- Evet mümkündür. Dediklerini yapabilirler. S- Bu iĢi baĢkalarına tavsiye ediyor musunuz?

C- Katiyen tavsiye etmiyorum. Hiç bulaĢmasınlar.”316

Günümüzdeki müĢahede olayları sadece bunlarla sınırlı değildir. Bugün yaĢadığımız çağda bile cin çağırma seansları yapılmaktadır.

Belgede İslam inancında cinler (sayfa 87-95)

Benzer Belgeler