• Sonuç bulunamadı

Mâtürîdî’ye Göre Cennetin Alanı ve Büyüklüğü

2. TE’VİLÂT’TA CENNET HAYATI

2.8. Mâtürîdî’ye Göre Cennetin Alanı ve Büyüklüğü

Kur‟ân‟da cennetin büyüklüğü hakkında gökler ve yer kadar olduğu haber verilmiĢtir. Bu gibi âyetler Kur‟ân‟ın anlatma üslubudur. Âyette cennetin gökler ve yer kadar olmasındaki teĢbih, sınırlama anlamında olmayıp, çok büyük manasında kullanılmıĢtır. Hadîsi Ģerîflerdeki haberlere göre cennetin büyüklüğü gökler ve yere nispeten kat kat büyük olduğu anlaĢılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.) bir hadîsinde: “Cennette menzilesi en aĢağı olan kimsenin, bahçelerine, zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine ve tahtlarına bin yıllık mesafeden bakacakları bildirilmiĢtir.432

Cennetin alanı ve büyüklüğü hakkında Ġslâm kaynaklarında kesin bir bilgi verilmemiĢ, zikredilen âyet ve hadîslerde ise teĢbih anlamında kullanılmıĢtır. Zira cennetin ne kadar büyük olduğunu sadece Allah bilir.

“Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmıĢ olup gökler ve yer kadar geniĢ olan cennette koĢun.”433

Ġmâm Mâtürîdî bu âyet-i kerimeyi yorumlarken Ģunları kaydetmiĢtir: “Bu âyet, cennetin her ne kadar zaman olarak sonu yoksa da mekân ve alan olarak sonu olduğuna iĢaret etmektedir. Çünkü Allah Teâlâ onun geniĢliğini zikretmektedir. Bir Ģeyin geniĢliği varsa o geniĢliğin sonu da vardır. ġâyet geniĢlik açısından sonu olmasaydı, Cenâb-ı Hak onu artırma gücüne sahip olmakla nitelemezdi. Sonra âhiret âleminde cennetten baĢka mekânlar vardır, bu da cennetin geniĢliğinin bir yerde son bulduğunu gösterir. Çünkü bir yerde iki mekânın varlığı, her ne kadar zaman itibariyle sonu ve sınırı olmasa da mekân itibariyle tek bir yer

430 Duhân, 55/51-52-53. 431 Mâtürîdî, Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân, 8/338. 432 Tirmizî, “Cennet”, 17. 433 Âl-i Ġmrân, 3/133.

71

olarak görülemezler. Orada zamanın sonsuzluğu bakımından cennete benzeyen, fakat baĢka bir mekân daha vardır. Aynı zaman diliminde iki farklı Ģeyin varlığını herkes kabul eder, ancak onların tek bir mekânda olmaları mümkün değildir. Bundan dolayı her ne kadar orada zamanın son bulması söz konusu değilse de, alanının sınırı olması gerekmektedir.”434

Burada Rabbimizin bağıĢına, geniĢliğinin gerçek mahiyetini Allah‟tan baĢka hiç kimsenin bilemediği sonsuz cennetine kavuĢmanın yolu takvâ sahibi bir kul olmaktan geçmektedir. Takvâ, bir takım dünyevî menfaatler kaygısıyla değil sırf Allah‟a saygı ve sevgiyle yapılan amel demektir. Takvâ sahiplerinin niteliklerini bir sonraki âyette Ģöyle açıklamıĢtır. “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini

yutarlar ve insanları affederler. Allah güzel davranıĢta bulunanları sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah‟ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istifâr ederler. Zaten günahları Allah‟tan baĢka kim bağıĢlayabilir ki! Bir de onlar iĢledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.”435

Allah Teâlâ böyle davranıĢta bulunan kullarına âyet-i kerimesinde överek yine Ģöyle bir mükâfatı haber vermektedir: “ĠĢte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağıĢlanma ve

altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir.”436

Yüce Allah benzer baĢka bir âyet-i kerimesinde Ģöyle buyurmaktadır: “GeniĢliği gökle

yerin geniĢliği gibi olup Allah‟a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıĢ bulunan cennette ve Rabbi‟nizin bağıĢlamasına eriĢebilmek için yarıĢın. Bu Allah‟ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.”437

Cennetin geniĢliği ile ilgili bir önceki âyette takvâ sahipleri için hazırlanan cennete ve Allah‟ın mağfiretine koĢun buyururken, bu âyette Allah‟a ve peygamberine imân edenler için hazırlanmıĢ olan cennete ve Allah‟ın mağfiretine eriĢmek için yarıĢın buyurmaktadır. Burada yarıĢın lafzının kullanılmasının sebebini Mâtürîdî “O dönemdeki Küfür ehli dünyada mal toplamak, servet ve evlat çokluğu ile övünmekte yarıĢtığını bundan dolayı Yüce Allah‟ta iman ehline siz de Allah‟ın bağıĢlanmasına nail olmak ve cennetine eriĢebilmek için yarıĢmalarını teĢvik ettiğini.” belirtmiĢtir.438

Ġmâm Mâtürîdî bu âyeti yorumlarken Ģunları kaydetmiĢtir: “Allah Teâlâ bu âyette cennetin geniĢliğini belirtmektedir, çünkü bir Ģeyin eni, ancak o Ģeyin geniĢliğini gösterir.

434 Mâtürîdî, Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân, 2/464. 435 Âl-i Ġmrân, 3/134-135. 436 Âl-i Ġmrân, 3/136. 437 Hadîd, 57/21. 438 Mâtürîdî, Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân, 14/385.

72

Allah baĢka âyetlerde cennetin geniĢliğini Ģöyle beyan etmiĢtir: “Bitip tükenmeyen ve

yasaklanmayan bol meyveler arasında…”439, “Orada canlarının istediği, gözlerin zevk aldığı her Ģey vardır”.440

Bu âyetlerde de Cenâb-ı Hak cennetin geniĢliğine iĢaret etmiĢtir. Sonra

cennetin geniĢliğinin göklerle yerin geniĢliği gibi olduğunun belirtilmesi, sınırlama anlamında değildir, gerçekten cennetin geniĢliğinin göklerle yerin geniĢliği kadar olduğu manâsına gelmez. Ġnsanların hayal dünyalarında ondan daha geniĢ bir yer olmadığı için böyle söylenmektedir. Bu husus, Ģu ilâhî beyan gibidir: “Onlar gökler ve yer durdukça o ateĢte

ebedî kalacaklar… Gökler ve yer durdukça onlar da orada kesintisiz bir lütuf olarak ebedî kalacaklardır”.441

Bu âyetlerde Allah göklerle yerin devamlığına iĢaret etmektedir, çünkü

zihinlerde onlardan daha kalıcı ve daha sürekli bir Ģey yoktur; hâlbuki hakikatte gökler de yer de fânidir. “GeniĢliği göklerle yerin geniĢliği gibidir”442

cümlesi, göklerle yer bütün olarak

onlar için cennet olur anlamına da gelebilir.”443

Âyet-i kerîmede söz edilen cennete eriĢmenin yolu takvâ sahibi olmaktan geçmektedir. Takvâ teriminin izahı ve takvâya ulaĢmanın yollarını Te‟vîlat‟ta Ģöyle beyan edilmiĢtir: Ġttikâ Allah‟ın bütün emirlerine ve yasaklarına itaat etmek ve bütün bunlarda O‟na muhalefet etmeyi terk etmek demektir. KiĢiyi takvâya götüren yollar üç türlüdür. Biri, Allah‟ın büyüklüğünü, celâlini ve yüceliğini hatırlamaktır; bu hatırlama insanı, onun emir ve yasaklarına muhalefet etmeyi engeller. Allah‟ın azametini hatırlamak, kendisinin küçüklüğünü ve zilletini ortaya çıkarır ve bu da O‟na muhalefet etmekten insanı alıkoyar. Diğeri, Allah‟ın lütfunu ve ihsanını hatırlamaktır; bu da onun Allah‟tan hayâ ederek yasakladığı Ģeyleri yapmasını engeller. Üçüncüsü de, emir ve yasaklarına muhalefet edildiği takdirde Allah‟ı azabını ve intikamını hatırlamaktır; insan bu yolla da Allah‟ın azabından ve intikamından sakınmaya çalıĢır.444