• Sonuç bulunamadı

Neo-liberal İktisat Politikası Önerileri

2.NEOLİBERAL İKTİSAT POLİTİKALARININ KÜRESEL İKTİSAT POLİTİKALARINA DÖNÜŞÜMÜ

2.6. Neo-liberal İktisat Politikası Önerileri

1960’lı yıllardan sonra dünya ekonomisinde ortaya çıkan sorunlarla mücadelede keynezyen ekonomi politikaları yetersiz kaldı.

Bu çerçevede keynezyen iktisadın yetersiz kaldığı alanları doldurmak üzere neo-liberal ve karşıt keynezyen ekonomi politikaları ortaya çıktı. Özellikle 1970’li yıllarda ortaya çıkan ve batılı sanayi ülkelerini de etkisi altına alan stagflasyon iktisat politikalarının yeniden gözden geçirilerek yeni yorum ve fikirlerin ortaya çıkmasını sağladı.

Aşağıda neo-liberal iktisat görüşünün, piyasa etkinliğini sağlamak amacıyla ortaya koyduğu görüşlere ve devletin ekonomideki rolüne sırasıyla değinilecektir.

Para Politikası: Neo-liberal görüşe göre Merkez bankası özerk kılınmalı ve para arzı

artışları GSMH artışına endekslenmelidir. Devlet, sıkı para politikasıyla, para arzının

mal ve hizmet arzından daha hızlı artmasını ve böylece fiyatların yükselmesini önlemelidir. Enflasyonist para politikaları fiyat istikrarını bozar, belirsizliği arttırır, sermaye erozyonuna yol açar, gelir dağılımını bozar, kaynakların verimsiz alanlara kaymasına neden olur ve sonuç olarakta piyasa ekonomisi çöker. Her ne kadar bazı iktisatçılar, ekonomik büyüme ve istihdamı arttırmak için enflasyonist para politikasının gerekli olduğunu söylese de gerçek bunun tam tersinedir (Şener, 1999:408).

Maliye Politikaları:Neo-liberal iktisatçılar ilke olarak denk bütçe uygulamasını

benimserler. Kamu açıkları, başta bütçe açığı olmak üzere tasfiye edilmelidir. Çünkü, kamu açıkları enflasyonun kaynağıdır. Kalkınan ülkelerde devletin borçlanması, sadece geri ödeyebilen yatırımlarla kısıtlanmalı ve GSMH cinsinden bir sınır konulmalıdır. Sınırsız iç ve dış borçlanma ile cari harcamalar için borçlanılması, makro dengeleri bozduğu gibi; netice itibarıyla borçlanma ertelenmiş vergi geliri olduğu için, vergi yükünün geleceğe yansıması anlamına gelir.

Neo-liberaller yüksek oranlı vergilere karşıdırlar. Yüksek oranlı vergiler, bazen vergiye tabi malların tüketimini azaltmak ve bazen de vergi kaçakçılığını teşvik etmek suretiyle, düşük vergilerden sağlanacak gelirden daha düşük bir vergi geliri sağlar. Gelirin azalması, tüketimin azalmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmışsa, çözüm yollarından birisi vergi oranlarını indirmektir. Yüksek vergi oranlarının üretimi ve geliri azaltmasının üç temel nedeni vardır. İlk olarak çalışma şevkini azaltarak verimliliği düşürür. Sermayenin birikim hızını ve etkinliğini azaltır. Yatırımcılar cari gelirlerini vergiden koruyabilmek için, yüksek kazanç getiren projelerden çok vergi muafiyeti tanınmış verimsiz projelere yönelirler. Üçüncü olarak, bireyleri, çok arzuladıkları ancak vergi matrahından düşüremedikleri mal tüketiminden caydırırken, matrahtan düşürebildikleri fakat daha az arzu ettikleri malları kullanmaya sevk eder. Dolayısıyla vergi oranlarındaki her artış ekonomik gelişmede olumsuz etki yaratır. Enflasyona neden olan bütçe açığını kapatmanın en iyi yolu devletin daha fazla vergi alması değil, devletin daha az harcamasıdır. Bu da devletin mümkün olduğunca kendi alanına –iç ve dış güvenlik ve adalet- çekilmesiyle sağlanabilir. Vergi adaleti açısından yapılması gereken şeyin matraha göre vergi oranını arttırmak değil, düz vergi oranını tatbik etmek

ve mümkün olduğu ölçüde üretimi değil tüketimi vergilendirme yoluna gitmelidir (Şener, a.g.e,409).

Dış Ticaret Politikası: Neo-liberal görüş, dış ticaret açısından dışa açık bir ekonomiyi

ve kalkınma açısından da ihracata dönük bir sanayileşmeyi önermektedir. Ekonomilerin küreselleşen dünyada mukayeseli avantajlarına göre kaynaklarını tahsisi ve piyasanın genişlemesinden dolayı işgücü verimliliğindeki artışlardan yararlanmaları esastır. İthal ikameci ve himayeci uygulamalar, gümrükler ve kotalar dünya ekonomisinin refahını kıstığı için onaylanmamaktadır (Akalın, 1999:350). Tüm gümrük sınırlamaları ve her türlü ithal-ihraç engeli kaldırılmalıdır. Böylece neo-liberal görüşü uygulayan ülkede yaşayanlar, gereksinim duydukları malları olabilecek en düşük fiyattan satın alma olanaklarına kavuşacaklardır. Söz konusu ülkede daha pahalıya üretilen malların üretiminden vazgeçilip, o malların ithali yoluna gidilirken, dışarıya satım olanakları olan malların üretimine yönelinecektir.

Devletin Ekonomiye Müdahalesi:Neo-liberal iktisatçılar sınırlı devlet anlayışını

benimserler. Devletin ekonomik yaşama müdahalesi hoş görülmez. Devletin, piyasaya müdahalesinin azaltılması için, devletin ekonomik hacmi yani GSMH içerisindeki payı küçültülmelidir. “Daha az devlet, daha çok özel girişim” şeklinde formüle edilen liberal görüşün, devletin ekonomiye müdahalesini azaltmak amacıyla, ortaya koyduğu öneriler şunlardır:

i. Devlet girişimciliğinin azaltılması:Neo-liberallere göre, devlet iyi bir girişimci

değildir. Devlet elindeki tüm işletmeleri, kâr amacına yönelik faaliyette bulunduğu için, en verimli şekilde çalıştıracak olan özel sektöre devretmelidir. Devletin ekonomik faaliyetlerinin azaltılması amacıyla özelleştirmeye gidilmelidir. Bu özelleştirme süreci şu dört konuyu kapsamalıdır: (Akalın, 1999:347)

-KİT’ler özel sektöre devredilmeli,

-Kamu hizmetlerinden mümkün olanların fiyatlandırılması,

-Fiyatlandırılması mümkün olmayan kamu hizmetlerinin devletçe arzı yerine müteahhide verilmesi,

-Deregülasyon:devletin özel firmaların faaliyetlerinin düzenlenmesi ile ilgili kamuca konulan kurallara son verilmesi.

ii. Fiyat (piyasa) Mekanizmasına Devlet Müdahalesinin Engellenmesi: Rekabetçi bir

serbest piyasa düzeninde hiçbir kimsenin tek başına etkileyemediği bir biçimde oluşan fiyatlar, bireysel faaliyetlerin en adil ve objektif bir biçimde değerlendirilmesini sağlayacaktır. Tüketiciler çeşitli mal ve hizmetleri aynı fiyatı ödeyerek temin etme imkanına sahip olacak ve bu açıdan kimse ayrıcalıklı bir konuma sahip olamayacaktır. Üreticiler de çabalarının karşılığını fiyat sisteminin oluşturduğu ölçüler çerçevesinde hiçbir ayrıcalıklı konuma sahip olmadan alacaklardır. Fiyat sistemi kendiliğinden oluşan, yani “spontane” bir sistemdir. Bu sistem, kendi kendisini üretme ve kendi kendisini düzeltme özelliğine de sahiptir. Dolayısıyla bu alandaki aksaklıkların çok büyük bir bölümü kendi kendisine ortadan kalkacaktır. Bu çerçevede prensip olarak fiyat sistemine devletin müdahale etmesi gerekli değildir. Liberal anlayış, devletin piyasa mekanizmasının yapamadığını piyasa yerine yapmasını da kuşkuyla karşılar. Çünkü liberal görüş, devletin piyasada oluşabilecek fiyatları tahmin etmesinin mümkün olamayacağı, sonuç itibarıyla devletin piyasaya yapacağı fiyat müdahalelerinin keyfilik taşıyacağı ve adil olmayacağı anlayışındadır. Önemli olan devlet dahil hiç kimsenin piyasalara fiyatı dikte edememesi ve fiyatların adeta “görünmeyen bir el” tarafından kendiliğinden oluşmasıdır. Ancak devletin doğal mekanizmaları iyileştirmesi ilkesi çerçevesinde bazı spesifik piyasaların veya tam olarak işleyemeyen piyasaların oluşmasına ve daha iyi işlemesine yardımcı olacak bazı düzenleyici faaliyetleri yapması geçici olmak koşuluyla sözkonusu olabilir (Türkkan, 1999:362).