• Sonuç bulunamadı

53

2013 yılı Temmuz ayında Batılı ülkeler, İsrail ve bazı körfez ülkelerinin desteğiyle Mısır’da bir askeri darbe olması neticesinde Libya’ya da önemli yansımaları olmuştur. Otorite boşluğu ve güvensizlik nedeniyle radikal İslami hareketlerin bölgede yer yer etkin olmaya başlaması özellikle de 2013 ve sonrası dönemde Batılı ve bölgesel güçlerin Libya’ya çeşitli müdahaleleri ve yerel aktörlerle iş birlikleri olmuştur. 5 Ekim’de ABD Libya ve Somali’de teröre karşı operasyonlar düzenlemiş ve ABD Özel Kuvvetleri uzun zamandır aranan El-Kaide’nin büyük lideri Abu Anas El-Liby'yi kaçırmıştır. Daha sonra 10 Ekim’de kaçırma olayına tepki olarak Başbakan Zeydan birkaç saatliğine kaçırılmıştır. Kaçırılma konusunda Katar ve siyasal İslami gruplar tarafından desteklenen Nuri Ebu Suheymen’in silahlı grupları olduğu ve BAE tarafından desteklenen Ali Zeydan’ı mecliste onaylanmadığı iddia edilmiştir.

Ayrıca Libya’nın güvensiz atmosferinde Bingazi bölgesinde yuvalanan radikal İslamcı gruplardan Ensar üş-Şeria ve DAEŞ gibi terör grupları ile kolluk güçleri arasında çatışmalar başlamıştır. Bingazi’deki İslamcı ve liberal çatışması genişleyerek Trablus’a kadar yayılmış ve ülkede suikast ve intihar bombası vakaları artmıştır. Ülkede yaşanan gerilim ve güvensizlik, petrol üretimini 1,4 milyon varilden aynı dönem yıl sonuna kadar 0,3 milyon varile kadar gerilemesine yol açmıştır (Fanack, 2014a).

54

MGK içinde durumlar karışık iken Libya’da yeni bir olay gelişmiş ve 4 Şubat 2014’te el-Arabiya kanalı aracılığıyla emekli Tümgeneral Halife Hafter MGK’nın fes edilmesi gerektiğini ve bundan sonra Libya Askeri Geçiş Konseyi’nin yönetimi devralacağını ilan etmiştir (Kekilli, 2016a, s. 12). Darbeyi ilan ettikten sonra Hafter’den günler boyunca bir iz ve haber gelmemiş ve bu nedenle de darbe televizyon darbesi olarak değerlendirilmiştir. Hafter, radikal İslamcı karşıtı ve terörle mücadelede ülkeyi birleştiren güçlü bir adam imajı çizerek söylemini ülkeyi istikrarsızlıktan koruyacağı iddiası üzerine kurmuş ve askerî harekâtların radikal İslami terör örgütlerinin yuvalandığı doğu Libya’ya yönelik olacağını belirtmiştir. Ancak Hafter daha çok ülkedeki durumdan rahatsız olan müttefiklerini ve uluslararası güçleri memnun etme arzusunda olmuştur (Fanack, 2014b).

Hafter’in açıklaması tüm çevrelerce tepkiyle karşılanmış ve Zeydan ilk başlarda Hafter’in çıkışının devrime ve hükümete yönelik isyan olduğunu belirterek tepki göstermiştir. Hafter darbesinden yaklaşık üç ay sonra 16 Mayıs 2014’te Bingazi’de radikal İslami terör grubu olarak tanımladığı silahlı gruplara Onur Operasyonu adı altında geniş kapsamlı bir saldırı başlattı. Hafter siyasal İslamcı ve radikal İslami grup arasında ayrım gözetmeyerek ülkeyi onlardan arındırmaya karar vermiş ve ayrıca diğer hedefleri arasına batı sahil kentindeki Misratalı silahlı milisleri de dâhil etmiştir ( Gartenstein & Barr , 2015, s. 11). Geçici Başbakan Abdullah Et-Tini, Libya müftüsü Sadık El-Garyani ve Cumhurbaşkanı Nuri Ebu Suheymen, Hafter’in darbesinin illegal olduğunu ve gereğinin yapılacağını bildirmişlerdir. 19 Mayıs’ta Tobruk’taki Libya Ordusu Birlikleri ve Libya Özel Kuvvetleri, Hafter’e katılacağını bildirdikten sonra başlarda farklı tutum sergileyen Ali Zeydan, Hafteri desteklediğini ilan ederek fikrini değiştirmiştir.

55

Libya artık liberaller ve siyasal İslami gruplar arasında bir mücadele ortamına girmiştir ( Blanchard , 2018, s. 30). Uzun yıllar ABD’de yaşayan ve Batı ile derin ilişkileri olan Kaddafi’nin emekli generallerinden Halife Hafter, Müslüman Kardeşler ile siyasal ve radikal İslami gruplara karşı mücadele edecek güçlü bir adaydı ancak toplumun tamamında kabul görmediği için meşruluğu sorgulanıyordu. Bölge petrolleriyle yakından ilgilenen Fransa, İtalya ve ABD gibi ülkelerin desteğini almakta hiç zorlanmadı ve bu nedenle de bölgedeki İslami terör örgütleri söylemi askeri operasyonun önünü açmasına yönelik politikalar olarak değerlendirilmiştir (Domazeti &

Altun, 2018)

İlerleyen günlerde ülkede güvenlik güçleri ve dini azınlık grupları saldırıların hedefi haline gelmeye başlamış ve Bingazi’deki çatışmaların şiddeti ve boyutu da giderek artmıştır. Hafter hedefini Bingazi’nin dışına Trablus’taki meclis binasına çevirmiş ve parlamento binasını ele geçirerek MGK’yi tanımadığını ilan etmiştir.

Siyasal İslamcı koalisyon Onur Operasyonu’nu parlamentoya yönelik bir saldırı olarak addetmiştir ( Gartenstein & Barr , 2015, s. 8). MGK’nin lağvedilmesini isteyen Hafter kendi yönetiminde bir Temsilciler Meclisi (TM) kurmayı amaçlamıştır (Eriksson, 2015, s. 40). Bu gelişmelerin hemen akabinde yeni bir anayasanın hazırlanması ve MGK’nın kapatılacağı iddiasının ortaya atılması Misratalı milisleri ayağa kaldırmış ve MGK’deki yandaşlarını desteklemek için Trablus’a ilerleyerek Hafter’e karşı meclisi savunmaya çalışmışlardır. Bununla beraber Hafter yasama organının kontrolünü ele geçirerek MGK’yı yeni bir seçim yapmaya zorlamıştır ( Gartenstein & Barr , 2015, s. 16).

24 Haziran 2014’ te zoraki yapılan seçime düşük bir katılım gerçekleşmiş ve seçimin sonucu Hafter’in lehine olacak şekilde neticelenmiştir. UGK tarafından kabul edilen geçici Libya anayasası gereği Trablus’ta düzenlenecek bir törenle MGK’nın yönetiminde olan meclis Bingazi’deki Temsilciler Meclisi’ne (TM) devredilecekti.

56

Ancak TM, Bingazi’deki güvenlik sorununu bahane ederek meclisi Bingazi yerine Tobruk’a taşımaya karar verince MGK temsilcileri, TM’nin anayasaya uygun bir şekilde devralma töreni yapmadığını iddiasında bulunarak Ahmed El-Hasi’yi başbakan atayarak göreve devam etmişlerdir (Kekilli, 2016a, s. 16).

Hafter’in askeri ve siyasi anlamda güçlenmesi, Libya devriminde aktif olan silahlı güçler tarafından özellikle de Trablus’taki İslamcı gruplarla koalisyon halindeki Misratalı milisleri memnun etmemiş, buna cevap olarak Misratalılar 23 Ağustos’ta Trablus havaalanının kontrolünü ele geçirmiştir. Libya’nın büyük kentleri Bingazi ve Trablus İslami grupların eline geçmiş ve bu bloğun etkisinin artması nedeniyle Hafter, Mısır, BAE ve ABD’nin yardımlarıyla askeri operasyonlarını artırmıştır (Fanack, 2014b). Ancak Katar ve Türkiye gizlice İslami koalisyona destek vererek Hafter’in karşısında yer almıştır ( Gartenstein & Barr , 2015, s. 11). Ayrıca bu süreçte MGK, TM’nin illegal bir şekilde görevine devam etmesini yüksek mahkemeye taşıyarak aleyhinde dava açmıştır. Daha sonra 6 Kasım 2014’te Yüksek Mahkeme TM’nin aldığı bütün kararları iptal etmiştir (Eriksson, 2015, s. 41).

Yüksek mahkeme bu kararı alırken TM kendi meclisinde Abdullah Et-Tini’yi Başbakan olarak tayin etmiş ve Onur Operasyonu’na karşı çıkan tüm grupları terörist ilan etmiştir. Aynı zamanda Halife Hafter’i Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı resmi bir askeri lider olduğunu belirtmiştir. İlerleyen süreçlerde Hafter’in konumunu daha meşru hale getirmek için rütbesi yükseltilmiş ve Libya ordusunda göreve başlatılarak emekli General Hafter Libya Genelkurmay Başkanlığına getirilmiştir. TM göreve geldiğinden beri Hafter’i destekleyen kararlar çıkartmış ve ona yönelik meşruluk tartışmalarını ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bu arada çözüm adı altında BM, Fas’ta TM ile görüşmeler gerçekleştirirken Hafter’de Bingazi’de radikal İslami gruplar ve Trablus’taki Libya Şafağı Güçleri’ne yönelik operasyonlarını artırmıştır. Ancak mahkeme kararını

57

kendi lehlerine çeviren İslamcı koalisyonun etkinliğinin artması BM’nin MGK’yı da muhatap almak zorunda bırakmıştır. TM mahkeme kararının İslami koalisyonun bir parçası olan Trablus Şafağı Güçleri silahlı milislerinin etkisi altında alındığını iddia ederek kararı tanımadığını bildirmiştir (Kekilli, 2016a, s. 17-18).

Libya’daki parlamento rakip iki kampa bölünmüş ve her bir parlamento dış aktörlerden destek almıştır. MGK tarafından atanan Başbakan El-Hasi tarafından yönetilen Trablus hükümeti, diğerinde ise TM tarafından atanmış Başbakan Abdullah Et-Tini yönetimindeki Tobruk hükümeti vardı. Anayasa mahkemesi Trablus hükümetinin yanında olsa da Tobruk hükümeti uluslararası toplum tarafından kabul edilmiştir (Eriksson, 2015, s. 42).

1.4. BM ÖNDERLİĞİNDEKİ UZLAŞMA ÇABALARI: ULUSAL MUTABAKAT