• Sonuç bulunamadı

2.4. Âl-i İmrân Sûresinin Kıraât İlmi Açısından Değerlendirilmesi

2.4.4. Diğer Farklılıklar

2.4.4.1. Lehçe Farklılıkları

“Bir dil, geniş kitlelere yayılmış ve pek çok kişi tarafından konuşulur olmuşsa orijinal halini uzun süre koruması mümkün değildir. Çok geçmeden dilde oluşan farklılaşmalar anadilin lehçelerini oluşturur. Sözlük anlamı, dilin ucu, sözün tınısı olan lehçe, Arap kültüründe luga kelimesiyle de ifade edilir. Her lehçe müstakil birer dil oluncaya kadar lehçeler arası farklılık devam eder. Arapça da her dil gibi bu kanuna boyun eğmiş ve lehçelere ayrılmıştır. Lehçe farkı kendini seslerdeki (hareke) değişim, sessiz harflerdeki değişim, yapı ve mana açısından kelimelerdeki değişim ve terkipteki değişim ile gösterir. Arap lehçeleri arasındaki farklılık; yapı, kök ve iştikak açısından Arapçanın özünü etkilemez.”351 Biz bu bölümde arap lehçelerinden kaynaklanan kıraat farklılıklarını tespit etmeye çalışacağız.

349 Tam adı, Dehhak B. Mezâhim Ebu’l-Kâsımdır. Sa’îd b. Cübeyr’i dinlemiş ve tefsir ilmini ondan almıştır. bk.

İbnu’l-Cezerî, Ğâyetü’n-Nihâye fî Tabakâti’l-Kurrâ, c. I, s. 338.

350 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 168.

351 Sevde Alan - İsmail Güler, “Kureyş Lehçesinin Klasik Arapçaya Etkisi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

31. Âyet: مُكَبوُنُذ مُكَل رِف غَي َو ُه للا ُمُك بِب حُي يِنوُعِب تاَف َه للا َنو ب ِحُت مُت نُك نِإ لُق

Ebû Recâ el-Utâridî (v. 105/723-24)352 “ ى ” harfinin fethasıyla

ُمُك بِب حَي “yahbibkum” şeklinde okur.353 Ayrıca ondan “ ى ” harfinin fethası ve “ ب ” lerin bir birine idğâmı ile “

ُمُك ب ِح َي” rivayeti de vardır.354 Yine Ebû Hayyân’ın el-Bahru’l-Muhît adlı eserinde Ebû Recâ’nın َنو ب ِحَت ve ُمُك بِب حَي de olduğu gibi بَح kelimesinde “ ت ” harfinin ve “ ى ” harfinin fethasıyla okuduğu kayıtlıdır. Kisâi, ب ِحَي , ب ِحَت , ب ِحأ , “ ى ”nin kesresiyla ب ِحِي ve ب ِحَت , ب ِحَن , ِ بُحإ şeklindeki kesreli okuyuşun bazı Kayslıların lehçesinde kullanıldığını aktarmaktadır. Fethalı okuyuş ise Temim, Esed ve Kays lehçelerinde yer aldığını ancak بَح şeklindeki lehçenin artık yaşamadığını söylemektedir. Ahfeş ُت بَبَح şeklinin hiç duyulmadığını söylerken Ferrâ (v.207/822) ise Kisâî’nin (189/805) bir şiirinin dışında hiç duymadıklarını aktarmaktadır.355

Bütün bunlardan sonra Nehhâs, bu kelimedeki “ ى ” harfinin kesresi ile okunan kıraât şeklinin dile ağır geldiğini ve bu sebeple Basralılara göre caiz olmadığını söylemektedir. Ancak yaygın olarak kullanılan ve bilinenin “ ى ” harfinin fethalı okunuşu olduğunu hatırlattıktan sonra ب ُوب ح َم kelimesinin de bu görüşünü destekleyen bir delil olduğunu söyleyerek tercihini ifade etmektedir.356

37. Âyet: ا ي ِرَك َز اهَل فَك َو ًانَسَح ًاتابَن اهَتَب نَأ َو ٍنَسَح ٍلوُبَقِب اه ب َر اهَل بَقَتَف

Mücâhid اه ل بَقَتَف şeklinde “ ل ” harfini sakin okur. اه ب َر münâdâ olup muzaftır.357 اه تَب نَأ َو ifadesindeki “ ت ” sukün üzeredir, اه ل فَكَو “ ل ” da aynı şekilde sakin gelmiştir. Mücâhid َءا ي ِرَك َز ifadesini de med ile mansub olarak okur. Kûfeliler ise; ا ي ِرَك َز َه للا اهَل فَك َو şeklinde okurlar.

Harun b. Musa, Abdullah b. Küseyr’den ve Ebû Abdullah el-Medenî’den rivâyetle “fe” nin kesresi ile ُءا ي ِرَك َز اهَلِفَك َو şeklinde okunduğunu rivayet etmiştir.358

Ahfaş Sa’îd bu konuda şöyle der: “Bazıları ُءايركز اهَلَفَك َو şeklinde, bazıları ise اهَلِفَك şeklinde “fe”nin kesresiyle okurlar. Böyle okuyanlar aynı zamanda “Zekeriyyâ” kelimesini ا يرَك َز şekilde okurlar. Bunların ikisi de ayrı iki lügattır ve bazıları ise ءايرَك َز اهَلِفَك َو şeklinde “fe”yi

352 Tam adı, Ebû Recâ’ İmrân b. Teym el-Utâridî’dir. (ö. 105/723-24) Temîm kabilesinin Utârid koluna mensup

olduğu için Utâridî ve Temîmî, ayrıca Basrî nisbeleriyle anılır. Ebû Mûsâ el-Eş‘arî’den Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip ezberlemiş, daha sonra da kendisinden yaşça küçük olan İbn Abbas’a arzetmiştir. Bk. Raşit Küçük, “Ebû Rec el- Utâridî”, TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), c. X, s. 212.

353 İbn-i Hâleveyh, Muhtasar, s.26; Ebû Hayyân, El-Bahru’l Muhît, c. III, s. 103. 354 İbn-i Hâleveyh, Muhtasar, s, 26.

355 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 152; Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, thk. Züheyr Ğâzî Zâhid, c. I, s. 367. 356 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 152.

357 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, thk. Halid Ali, s.130. 358 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 155.

kesre ile “Zekeriyyâ”yı hemzeli şekliyle okurlar. َلَفَك diyen ُلُف كَي demiştir, َلِفَك diyen ise ُلَف كَي demiştir. Ancak hiç “fe”nin ötresiyle َل ُفَك dendiğini duymadım demektedir.”359

Ferrâ (v.207/822) Meani’l-Kur’an adlı eserinde ُءايركز kelimesinin “yâ”sını Hicazlıların hem uzattıkları hemde kısa okuduklarını, Neced ehlinin ise elifi hazfederek يرَك َز şeklinde okuduklarını ve çekimini yaptıklarını söylemektedir.360

Ahfeş diyor ki ُءايركز da 4 lehçe vardır.

1- Med ile ُءايركز

2- Kasr ile ايركز

3- “ ى ”nin şeddesiyle يرَك َز 4- Sarf/Çekim yapılabilir haliyle رَك َز

Ahfeş bu söylediklerine ًايركز şeklini de ekleyerek kelimenin nasb halini de gördüğünü söylüyor.361

Bütün bunlardan sonra bu kelimenin kıraat-ı aşere’deki durumuna da bir göz atalım. İbnü’l- Cezerî (v. 833/1429) diyor ki; Kûfeliler اهَل فَك َو şeklinde “fe” yi şeddeli okurlar Kıraâtı-ı Aşere’nin geri kalan diğer imamları ise ise اهَلَفَك şeklinde tahfif üzere yani “fe”yi َو şeddesiz okurlar. 362

ا ي ِرَك َز kelimesindeki muhtelif görüşler ise şöyledir:

Hamza, Kisâî (189/805), Halef ve Hafs Kur’ân’ın tamamında hemzesiz kasr ile ا ي ِرَك َز şeklinde okurlar. Âsımın râvisi Ebû Bekir Şu’be, bu kelmeyi nasb ederek okur. Çünkü “keffelehâ” den sonra gelen “Zekeriyyâ” kelimesi ikinci mef’uldür. Geri kalan tahfif okuyanlar ise onu merfu olarak okurlar.363

198. Âyet: ِهّٰللا ِد نِع ن ِم ًلا ُزُن

Hasan-ı Basrî (v. 110/728) bu ayetteki ًلا ُزُن kelimesini ًلا زُن şeklinde “ze” harfini sakin olarak okumaktadır. Bu kelime Temim lehçesinde ikinci harfi sakin olarak okunur. Ancak Hicaz ehli ve Benû Esed kabilesi ise kelimedeki ز harfini harekeli olarak okurlar.364

359 el-Ahfeş, Ebu’l-Hasan el-Mecaşi’i, Meâni’l-Kur’ân li’l-Ahfeş, thk. Hüdâ Mahmud Karâ’a, Mektebetü’l-Hâncî,

Kahire 1411/1990, c. I, s. 215-216.

360 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 155. 361 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 155.

362 İbnu’l-Cezerî, en-Neşr fî Kırâati’l-Aşr, II, 239. 363 İbnu’l-Cezerî, en-Neşr fî Kırâati’l-Aşr, II, 239. 364 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 195.

2.4.4.1.1. Arap Lehçelerinde Yabancı Kelimelerden Kaynaklanan Farklılıklar

“Eski Arap lehçeleri konusundaki çalışmalar farklı Kur’an-ı Kerim kıratlarının incelenmesi ile az sayıda edebiyat kitapları kalıntılarının biraraya getirilmesi ve yabancı kelimelerin toplanmasıyla başlamıştır. Böylece lehçeler arası farkların dikkate değer olduğu anlaşılmış hatta bu farklar sesbilim, dizgibilim ve sözlük gibi birkaç bölümde incelenmiştir. Sonuçta Arap lehçelerinin gösterdiği farklılık dilde bir bozulmanın göstergesi değil aksine gelişme ve ilerleme olarak yorumlanmıştır.”365

Biz bu bölümde Arap lehçelerine giren yabancı kelimelerin kıraâtı nasıl etkilediği konusunu incelemeye çalışacağız.

8. Âyet: ُبا ه َو لا َت نَأ َك نِإ ًةَم ح َر َك نُدَل نِم انَل بَه َو انَت يَدَه ذِإ َد عَب انَبوُلُق غ ِزُت لا ان ب َر

Nehhâs َك نُدَل kelimesi hakkında dokuz görüşten bahsetmektedir. Arapçada yerleşik olmayan bu yabancı kelimeyi Hicazlıların نُدَل “ledün”, şeklinde okudukları ayrıca nun harfinin sukûnuyla نَدَل “leden” şeklinde ve yine nun harfinin kesresiyle ِنُدَل “ledüni” şeklindeki okuyuşların da bulunduğunu söyledikten sonra Ferrâ’nın (v.207/822) Benî Temim kabilesinin دَل “led” şeklinde okuduklarını söylediğini de aktarmaktadır.

Nehhâs, Kisâî’nin (189/805) َدَل “lede” şeklinde okuyuşunu, Ebû Hâtim’in (v. 255/869) “ د ” harfinin sukûnuyla دَل “led” şeklindeki kıraâtini aktardıktan sonra, Ferrâ’nın (v.207/822) bahsettiği şu dört okuyuşu da nakletmektedir.366

1. Rabî’a kabilesinin “ د ” harfini sâkin ve “ ن ” harfini kesre ile okudukları ِن دَل “ledni” şeklindeki kıraâtleri,

2. Esedlilerin “ ل ” ve “ د ” harflerini damme ile ve “ ن ” harfini sâkin olarak okudukları نُدُل “lüdun” şeklindeki kıraatları,

3. Ebû Hâtim’in (v. 255/869) “ ل ” harfini dammeli ve “ د ” harfini sakin olarak okuduğu ن دُل “lüdn” şeklindeki kıraâti

4. Sonu “ ى ” harfi ile biten “ledün” manasına gelen يِدَل “ledî” şeklinde okunan kıraâti.

Bu okuyuşlar aşere kıraatında bulunmamaktadır. Nehhâs yine Aşere kıraâtinde bulunmayan fakat şâz kıraatlar içerisinde yer alan Ebû Zür‘a Hayve b. Şüreyh b. Safvân et- Tücîbî’nin (v. 158/775) bu ayetteki َكِن د ُل نِم “min-lud-nike” okuyuşundan bahsetmemiştir.367

365 Alan - Güler, “Kureyş Lehçesinin Klasik Arapçaya Etkisi”, s. 330. 366 Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, c. I, s. 145.