ölümsüzlük için gerekli olduğunu anlatıyor.
Şölen, 2 5
Eğer, dedi, y arad ılıştan gelen sevgi h e r zam an hem fikir olduğum uz o şey üzerineyse, sadece şaşırm a, orada oldu
ğu gibi, şu an d a b u ra d a b u lu n a n ölüm lü ta b ia t da, h e r zam an v a r olm anın ve ölüm süzlüğün gereklerini arıyor. A m a o b u n u sadece y a ra tm a k yoluyla a rz u lu yor, h e r zam an geride k a la n yaşlının ye
rine b aşk a b ir genç ile. Y aşayanların h e r birine de denir ya; y aşlan sa bile ço
cukluğundan beri h e r zam an aynı şeyle tan ım lan ır, aynı şey, y aşam ak: Aynı şeylere sahip olm asa da, h e r zam an ay
nıdır, h e r zam an bir yeni olur ve yaşlı saçını, etini, kem iklerini, k a rn ın ı ve b ü tü n bedenini kaybeder; ve sadece bede
nini kaybetm ez, ru h u n u da, alışk an lık ların ı, ödevlerini, fikirlerini, şehvetini,
sevinçlerini, ad etlerin i, m u tsu zlu k ları
nı ve k o rk u ların ı da, (b u rad an itibaren) hiç kim se kendisindeki aynı şeyleri tu tam az, birisi gider, birisi gelir. Ve b u n la rd a n d ah a şaşırtıcı olan ise anlayışın da b ir p arça gitm esi, b ir parça k alm ası
dır ve o lan lar da a sla an la y ışla ra ilişkin olmaz, hep b ü tü n ü y le anlayıp aynı şey
le k a rşıla şsa bile. A rk asın d an d ü şü n m ek denilen, giden anlayış üzerinedir.
Ç ünkü u n u tm a k , bir anlayışın o rtad an kaybolm asıdır. Ama, a rd ın d a n d ü şü n m e ise, görünen anlayışı böyle elinde tu ta r. Ve bu şekilde b ü tü n , ölüm lü de kalır, h e r zam an aynı şey gibi, ta n rıs a l gibi görünse de o odur. G iden de, k alan d a a rd ın d a yeni bir p arça bırakır, eski
den olduğu gibi. Bu düzenlem eye gö
re, ey S okrates, dedi, b ü tü n ölüm lü ola
nın, ru h u n olduğu k a d a r diğerlerinin de, ölüm süzlükte parçası v ardır; ölüm süzlük am a b aşk a birinden. B u yüzden h erk esin ta b ia tı gereği kendi çocuğuyla g u ru r d u y m a sın a şa şırm a . Ç ü n k ü ölüm süzlük bu ölüm lerin ve sevginin h e r birine, yollarında eşlik eder.
Şölen, 26
A rtık, diye devam etti, üretm e arzu suyla dolan beden, k ad ın larla d ah a çok ilgilenmeye b aşlar ve aşık olur. Ve ileri
deki zam anlarını ölüm süzlük adına ço
cuk üreterek, ve düşünüp ta şın a ra k ve m utlulukla, kendilerinin diledikleri gibi, geçirirler. Peki am a ru h u n peşindeki...
ve öyleleri de vardır ki, diye devam etti, ru h la n bedenlerinden daha çok üretm e gücüyle doludur, ru h u n kendine y a ra t
mayı yakıştırdığı üretm e gücüyle... R u
h u n kendine y aratm ak için yakıştırdığı ve y aratm ak arzusuyla dolu olanlar için.
Peki sizler neyi yakıştırıyorsunuz? Bil
gelik ve h er çeşit erdemi. O nların ü reti
cileri bü tü n y azarlar ve sanatçılardır da aynı zam anda, yaratıcı olarak nitelen- diklerinizin hepsi. Ve dedi ki, en büyük ve en güzel bilgelik kendini devlet ve
yu-vanın düzeninde gösterendir ve buna ağırbaşlılık ve adalet denir. H er kim bu
nu tan rısallık olarak gençliğinden itiba
ren ru h u n d a taşırsa, zam anı geldiğinde o kişi üretm ek ve y aratm ak için arzu du
yacaktır. B ununla birlikte, dem ek istedi
ğim, onun bir de yaratabilm ek için güzel olanı aram ası vardır. Ç ünkü çirkin olan
la asla yaratam az. Bu yüzden güzel be
denlerden daha çok m utluluk duyar, çir
kinlere göre. Ç ünkü y aratm ak istediği kadar, güzel, asil ve iyi şekillenm iş bir ru h la karşılaşınca, ikisinin birden bir
leşmiş olm asına özellikle daha çok sevi
n ir ve böyle in san larla erdem, m ükem mel bir insanın nasıl olması gerektiği ve neye dayanm ak gerektiği üzerine konuş
m a arzusuyla dolar; ve hem en ona öğret
meye koyulur. Demek istediğim, güzelin
içindekine dokunup, onunla konuştuğu zam an, uzun süredir içinde taşıdığı ya
ra tm a arzusuyla y a ra tır ve doğurur, için
de hazır bulunan ve bulunm ayanları h a tırlayarak, hepsiyle birlikte. Böylece iki
si beraber geniş, doğru bir ilişki içine gi
rerler; evlilik ve sıkı bir arkadaşlık gibi ve ikisi beraber güzel ve ölümsüz çocuk
la ra sahip olurlar. Ve h er biri de İnsanî çocuklardan çok böylesine sahip olmak isterler. Onlar, Homeros’a, Hesiodos’a ve başka m ükem m el y azarlara bakınca, on
ların diğer in sa n lara bıraktıkları eser
lerini, onlara ölümsüz bir ün ve düşünül
m elerini sağlayan bu çocuklarını ve böy
lece kendilerinin de ölüm süzleşm elerini, kıskanm adan geçemez.
Şölen, 27
Son Söz
P lato n ’dan sonra büyük Y unan filo
zoflarından oluşan üçlü ik tid a rın son tem silcisi A ristoteles geldi başa. A risto
teles, P lato n ’u n öğretisini devam e ttir
di, eleştirel gözle bu öğretiyi ayıklayıp kendi görüşlerini o nların içine k attı.
Böylece o rtay a yeni bir felsefe çıktı. B u
n u n la berab er P lato n ’u n asıl felsefesi A kadem i’de öğretiledurdu ve öğrencile
ri de b u n u b ü tü n k lâsik dünyaya yaydı
lar.
Birçok P laton yandaşı en sonunda, felsefesi doğru olsa bile, onun çoğu za
m an ne dediğini k en d isin in bile bilm e
diği sonucuna vardılar. Öyle b ir an gel
di ki, P lato n ’dan ziyade, kendileri onun
ne dem ek istediğin, yorum lam aya b aş
ladılar. B unun sonucunda P lato n felse
fesinin yeni b ir ta rz ı o rtay a çıktı, yani P latonculuk. B irkaç yüzyıl so n ra Pla- toncular, ne dediklerini bilm edikleri gö
rü şü n d e olan kim selerce ra fa k ald ırıld ı
la r ve o rtay a Yeni P latonculuk çıktı. Bu akım ın en önemli tem silcisi 3. yüzyılda İskenderiye’de doğmuş olan filozof Plo- tin ’dir. Yine yüz elli yıl k a d a r so n ra Hip- po’lu Aziz A ugustinus, Yeni Platoncu- lu k ’u H ıristiy an lık teolojisiyle u z la ştır
dı. Böylece P latonculuk biçim lendiril
m iş bir haliyle H ıristiy an k ü ltü rü n ü n b ir parçası oldu ve yüzyılların akışıyla birlik te ortaya birçok d ü şü n ü rle r çıkar
dı. Bu d ü şü n ü rlerin h e r biri, P lato n ’un, P lato n cu lar’ın, Yeni P lato n cu lar’m ve Aziz A u gustinus’u n görüşlerini diğerle
rinden d ah a iyi an lad ık ları görüşündey
di. P lato n cu lar yirm inci yüzyıla k ad a r b ü tü n büyük A vrupa üniversitelerinde v arlık ların ı sürd ü rd ü ler, özellikle Al- m anya’dakilerde ve C am bridge’de. B u
günlerde tü rle ri tükenm iş olduğu görü
şü yaygın. A m a sü rp rizlerin önü hep açık olur.
İ r la n d a - İsk o ç k ö k e n li P a u l S tr a tlıe r n , 1 9 4 0 ’d a d o ğ d u ve D u b l i n ’d e k i T rin ity C o lla g e 'd e fe ls e fe ö ğ r e n im i g ö r d ü . D e n iz c ilik , b u la ş ık ç ılık ve ş a irlik y a p tı.
A rtık y u şa ıu ın ı d ü n y a g e z g in i, r o m a n c ı, g ezi y azarı ve filo z o f o la ra k s ü rd ü rü y o r.
B u g e z ile ri s ır a s ın d a İ s ta n b u l’a d a u ğ r a d ı. S l r a th e r n b u r a d a b o ş d u r m a d ı ve b ir “İ s ta n b u l R e h b e r i ” h a z ır la d ı.
P a u l ’ü n d ö n ü p d o la ş ıp g e ld iğ i te k y e r L o n d r a ’d ır. O , iç in d e n ç ık ıla m a y a c a k k o n u la r ü z e r in e İsk o ç açık lığ ı ve İr la n d a h u m o r t ı ile o ld u k ç a a k ıc ı b i r ta r z d a y a z m a k ta d ır. B u n e tlik , e s p irili ta rz ve a k ıc ılık , fe lsefi a la n d a u z m a n
o lm a y a n la r ın b ile b u k o n u la r ı o ld u k ç a r a h a t b i r ş e k ild e a n la m a l a r ı n a ve h a tt a b u k o n u l a r d a k e n d i h a v a d a r ın d a n p a y d a la r ç ık a r m a la r ın a y a rd ım e tm e k te d ir .
İ.Ö 428/7 Atina, bir iddiaya göre de Agina A dası’n da dünyaya gelir. Anne ve babası saygın A tina ailelerindendir.
O ğullarına A ristokles adını verirler.
411 A ristokles Platon adını k u lla n a ra k iki kez güreş dalında İstm işen O yunları’n a katılır. İkisini de kazanır. Platon: (“geniş”). Bu ad ona om uzları ya da alm yüzünden veril
m iştir. Sporcu adını bırakm az.
408 Platon, S okrates’in çevresindeki daireyi kapatır.
399 U stasın ın ölüm ünden sonra, a ra ştırm a la r yapm ak için Kuzey A frika ve M ısıdda uzun gezilere çıkar. M atem atikçi Theododla karşılaşır. Bazı efsanevi versiyon
la ra göre Ganj N ehri’ne bile gitm iştir.
396
Pisagor’cu filozoflarla k a rşılaşır ve E tn a ’ya çıkar.
S iracusa’da Platon, T iran
Dionisus’un bacanağı ve danışm anı Dion ile ark ad aşlık kurar. Dionisus gerçekleştirm ek için uğraş vermesi.
II. Dionisus P lato n ’un fikirlerine açıktır. B u n lar onu tehlikeye d ü şü rü r ve kaçm ak zorunda kalır.
A ristoteles A kadem i’ye katılır.
P laton II. D ionisus’un
bask ıların d an pes eder ve son kez S ira^usa’ya geri gelir. Kısa zam an - ' . n ay a tı te k ra r tehlikeye girer.
Zengin b ir T arentli Pisagor’cu, S okrates’in A tina’ya gemiyle kaçışını organize eder.
P laton A tin a’da ölür.
İm p a rato r J u s tin ia u s A kadem i’yi kap a ttırır. Böylece birçok tarihçiye göre İlkçağ kapanır, O rtaçağ başlar.
431-404 A tina ve S p a rta a ra sın d a Y unanistan’ın hüküm darlığını ele geçirm ek için yapılan Peloponnesos Savaşı.
427 Sophokles’den Ödipus
425 Kleon, S p a rta lıları Pylos’ta yenilgiye uğratır.
424-421 Birçok değişik sefer başarısızlıkla sonuçlanır. Bu yüzden stra te jisi N ikias “Ç ürük B arış”ı k ap attırır.
420 Periokles’in yeğeni ve S okrates’in öğrencisi Alkibiades, stra te jisi olarak S p a rta ’ya karşı yeni bir anlaşm a ayarlar.
417/416 A lkibiades serbest Melos’a sald ırır ve neden olduğu b u lu tlu havayı dağıtm aya çalışır.
415 Sofist P rotagoras (“İn san h e r şeyin ölçüsüdür”) dinsizlik
le suçlanır ve kaçarken boğulur.
415/414 N ikias ve A lkibiades öncülüğünde A kinalıların Sicilya seferi. N ikias T anrıya karşı g ünah işlem ekle suçlanacak
410/407 A lkibiades Kyzikos’daki Peloponnesos donanm asını b atırır. Ama bazı şanssız çatışm alar yüzünden te k ra r sürgüne gönderilir (404, öldürülür).
406 Dionysius, S iracusa (ilkçağın en güzel şehri) tira n ı olur.
395-387 “K orint Savaşı”: Atina, K orinth ve Theben, S p a rta ’ya karşı birleşirler. Perslerin el koym asıyla, “birleşm işler”
yenilirler.
390 S okrates’in A tina’daki konuşm a okulu dil ve form u lekel
erden arındırır.
379-362 S p a rta ve Theben arasın d a savaş. Theben’in k o m utan
ları Pelpidos ve Epom inondas büyük zaferler kazanırlar.
360 A bderalı D em okrit’in ölüm ü (Felsefi atom öğretilerinin kurucusu)
359-336 M akedonyalI B.Philip
347 D em ostenes etkiliyici konuşm alar y a p arak A tina’yı M a
kedonyalI II. P hilip’e karşı savaş açm ak için etkilem eye çalışır. (P h ilip p ika )
338 II. Philip C haronea’da birleşm iş Y unanlıları yenilgiye uğratır. M akedonya hüküm darlığı b a şla r (146’ya kadar).
I lükıundar Dionysios, Platon gibi ‘iş arıyorum ’ bahanesiyle orada bu rad a gezmiş bir felsefe d ü şk ü n ü n d en çekinecek biri değildi.
O ve Platon felsefe üzerine tartışmaya başlayınca ortalığa kıvılcımlar sayılırdı. Bir seferinde Platon, Dioııysios’u yanlış b ir düşüncesinden dolayı uyarm ak zoru n d a kalır.
“Lafların yaşlılık kokuyor,” diye h id d e tle karşı koyar Dionysios.
“Seniııkiler de zorbalık...,” diye karşılık verir Platon.
B unun üzerine Dionysios, filozofun ona yakıştırdığı benzetm eyi yerine getirm eye karar verir ve P laton’u zincire vurdurur. Platon, A gina Adası’n a gidecek bir Sparta gem isine bindirilir ve kaptanına da P laton’u köle olarak satması emredilir. “ O n u n için endişelenm e,”
d e r Dionysios, “ O öyle bir filozoftur ki, n e olup bitiyor, fark bile etm eyecektir.”
ISBN: 975 - 7809 -2 8 -4
9 7 8 9 7 5 7 8 0 9 2 8 9 9789757809289