• Sonuç bulunamadı

TOPLAM İÇİNDE Kİ PAYI (%)

C- KUVEYT’İN İŞGALİ

Kuveyt, 1759’dan beri El-Sabah ailesi tarafından yönetilen bir emirlikti. 1899’da burasını kontrolü altına alan İngiltere, 1961 yılında bu ülkeye bağımsızlığını vermiştir. Fakat bu arada da, 1946’dan itibaren Kuveyt’te petrol üretilmeye başlandı. Kuveyt 1961 Kasım’ında bağımsızlığını aldığı zaman, o zamanki Irak lideri General Kasım, bu bağımsızlığı tanımamış ve Kuveyt topraklarının, Osmanlı devleti zamanında Basra vilayetine dahil olduğunu dolayısıyla, Kuveyt’in Irak topraklarının bir parçasını teşkil ettiğini ileri sürmüştü. Bununla beraber, Abdüsselam Arif ve Baas iktidarı, Kuveyt’in bağımsızlığını 1963’de tanımış fakat Kuveyt ve Irak arasındaki sınır konusundaki anlaşmazlık o zamandan beri devam etmekteydi.

99 Körfez İşbirliği Anlaşması metni 4 Şubat 1981’de Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve

Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlarının Riyad’da yaptıkları toplantıda kabul edilmiştir. Anlaşma bu ülkelerin devlet başkanları tarafından 25 Mayıs 1981’de Abu Dabi’de imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Körfez İşbirliği Konseyi’nin amaçları; ülkeler arasında entegrasyonu sağlamak, üye ülkeler arasında her alanda işbirliğini sağlamak, bölge insanları arasındaki ilişkileri ve bağları güçlendirmek ve derinleştirmek, hukuksal ve yönetsel ilişkilerde, turizmde, sağlık ve sosyal güvenlikle ilgili konularda, kültür ve eğitimde, iletişim, gümrük, ticaret sanayi, tarım alanlarında benzer ve uyumlu düzenlemeler oluşturmak, çeşitli alanlardaki teknolojik ve bilimsel yenilikleri teşvik etmek, bilimsel araştırma merkezleri kurmak ve ortak projeler yürütmek, özel sektör aracılığıyla işbirliğini teşvik etmek gibi konulardır, bkz.,

http://www.dtm.gov.tr /DUNYA/ulus/80krfez.htm

100 Murat Çelik, a.g.e., s.37-38. 101 Körfez Krizi, s.10.

Irak-Kuveyt münasebetlerinde ikinci gelişme, Irak-İran savaşı sırasında oldu. Daha önce, Irak ile İran arasında 1975 Mart’ında yapılan bir antlaşma ile Şat-ül Arab toprakları, Irak ve İran arasında paylaşılınca Irak’ın Basra Körfezi’ne çıkışı daralmıştı. Irak, İran ile savaşa başlayınca, 1975 antlaşmasını feshederek, Şat-ül Arab’ın tamamını kontrolü altına aldığını ilan etti. Lakin İran, 1986 Şubat’ındaki Kerbela Yolcuları harekâtında, Şat-ül Arab’ın ağzındaki Fao (al-Faw) adasını ele geçirince, Irak’ın Basra’ya çıkışı yine daralmıştı. Zira Fao’nun batısında, Kuveyt’e ait Varbah ve Bubiyan adaları bulunuyordu102.

Irak 1972’nin başlarında Bubiyan ve Varbah adalarını kendisine kiralaması ve kendi istekleri doğrultusunda bir sınır anlaşması yapması için Kuveyt’e baskı yapmaya başlamış, kabul etmeyince de Kuveyt sınırını işgal etmiştir. Ancak bir taraftan da Suudi Arabistan’ın Irak sınırına kuvvet kaydırması diğer taraftan Arap Birliği’nin diplomatik temasları ve uygulanan mali yaptırımlar karşısında Irak işgal ettiği sınır bölgesinden çekilmek zorunda kalmıştır. Bununla beraber Irak, muhtemel bir İran tehdidi karşısında limanın korunması için gerekli olduğunu ileri sürerek Umm Kasr’ın güneyindeki kıyı şeridinde bulunan birliklerini çekmeyi reddetmişti. Irak bu esnada (1975) Varbah adasını kendisine bırakması Bubiyan adasının ise yarısını 99 yıllığına kiralaması için Kuveyt’e baskı yapmaktaydı. İran ile Irak arasında 1975’de Cezayir Antlaşması’nın imzalanması ile birlikte Irak’ın Umm Kasr’ın ağzında kuvvet bulundurmasının gerekçesi de kalmamasına rağmen Irak, söz konusu bölgeden ancak 1977’de yani Körfez’deki komşularıyla ilişkilerini geliştirmeye karar vermesinden sonra çekilmiştir103.

Irak-İran savaşının başka bir sonucu, Saddam’ın Kuveyt’e karşı husumetini daha da arttırdı. Irak bu savaş sırasında dışarıya 80 milyar dolar kadar borçlanmıştı. Bunun 30– 40 milyar doları da Kuveyt ile Suudi Arabistan’a idi. Saddam’a göre bu iki devlet bu paraları yardım olarak verdikleri halde sonradan borç haline getirmişlerdi.

Bu yardım-borç anlaşmazlığı üzerine Saddam, Kuveyt’e karşı yeni iddia ve ithamlarda bulundu. Buna göre Kuveyt, Irak’a ait fakat Kuveyt sınırlarında bulunan Rumeyla bölgesinden, 1980’den beri petrol çıkarmaktaydı ve bu suretle de Irak’ı 2.4 milyar dolar zarara sokmuştu.

102 Fahir Armaoğlu, a.g.e., s.879.

Saddam’ın Kuveyt ve hatta diğer Körfez ülkeleri hakkında ileri sürdüğü iddialardan bir diğeri de, bu ülkelerin petrol üretimlerinde OPEC’in tespit ettiği günlük/varil kotalarını aşmaları dolayısı ile petrol fiyatlarının, dünya pazarlarında düşmesine sebep oldukları ve bundan da Irak’ın büyük zarar gördüğü idi. Bu iddia çok da haksız olmamalı ki, Irak’ın isteği üzerine 27 Temmuz 1990’da OPEC’in Cenevre’de yaptığı toplantıda, petrolün varilinin 18 dolardan 21 dolara çıkarılması ve üretim kotalarının muhafazasında sıkı bir koordinasyon kararı alınmıştır104.

Irak’ın Arap Birliği’ne sunduğu 16 Temmuz Memorandumundan sonra, gerek Ürdün, gerek Mısır tarafından bir takım aracılık teşebbüsleri yapılmış ve hatta 31 Temmuz’da Cidde’de, Irak ve Kuveyt temsilcileri bir araya gelmişlerdir. Cidde toplantısında Irak, Rumeyla petrol bölgesi ile Varbah ve Bubiyan adalarının kendisine terk edilmesini ve Irak’ın Kuveyt’e olan 15 milyar dolarlık borcunun silinmesini istemiş, fakat Kuveyt bu istekleri reddetmiştir. Bunun üzerine, Temmuz’un son haftası içinde Kuveyt sınırına yığılmış olan uçaklar ve zırhlı tümenlerle desteklenen Irak kuvvetleri, 1 Ağustos 1990 sabahından itibaren, Kuveyt topraklarını işgale başladı105.

Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle ortaya çıkan Körfez krizi sırasında BM örgütü ve özellikle Güvenlik Konseyi uluslar arası bir soruna yönelik olarak, 1945’den sonraki dönemde daha doğrusu kuruluşundan bu yana hiç olmadığı kadar etkin bir konumda görünmüştür. 50 yıldır derin dondurucu da bulunan Güvenlik Konseyi adeta yeniden keşfedilmişti. Elbette bunda Doğu Bloğu’nda yaşanan gelişmelerle beraber Soğuk Savaşın sona ermekte oluşunun etkisi büyük olmuştur. Ayrıca sorunun ABD’nin ve Batılı ülkelerin çıkarlarını aynı yönde etkilemekte oluşunun da bunda payı büyüktür.