• Sonuç bulunamadı

1.4. Hazar’ın Hukuki Statüsü Sorunun Tarihsel Süreci

1.4.1. SSCB’nin Kurulmasından Önceki Dönem

Hazar bölgesinin tarihine bakıldığında tarih boyunca Hazar Denizi ve çevresinin güçlü devletlerin denetiminde tutmak isteği bir bölge olduğu görülmektedir. Arapların bu bölgede egemen oldukları 6 – 7. yüzyıllarda Hazar

33 Muazzez Harunoğulları, “Jeopolitik Rekabet Alanı: Hazar Havzası ve Türkiye”, TÜCAUM

Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, Ankara Ekim 2016, s. 407-409.

34 Erdal Tanas Karagöl-Seyithan Ahmet Ateş-Salihe Kaya-Mehmet Kızılkaya, “Türkiye’nin Enerjide

Merkez Ülke Olma Arayışı”,SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, SETA Yayınları, İstanbul 2016, s. 30.

Denizi bir Arap-İslam iç gölü olmuştur. Tek bir devletin egemenliği altında bulunduğu bu tarihi süreçte bu coğrafyada belli bir düzenin oluşu Hazar kıyısı bölgelerin ve bu bölgelerde şehirleşmenin hızla gelişmesiyle sonuçlanmıştır. Daha sonraki süreçte bölgeye Cengiz Han’ın dev ordusunun gelişi bölgede önemli gelişmelerin yaşanmasına neden olmuş ve Cengiz Han Hazar Denizi’ni Moğol İmparatorluğu’nun batı sınırı haline getirmiştir. Cengiz Handan sonra oğulları bölgeye hükmeden güç olarak bölgede genişleme politikası izlemiş, İmparatorluklarını Batı’ya doğru genişletmişlerdir. Bu genişleme sonucunda Hazar Denizi Moğol İmparatorluğu’nun iç gölü konumuna gelmiştir. Araplardan sonra Moğol İmparatorluğu zamanında Hazar Denizi yeniden tek bir gücün hükümranlığı altına düşmüş ve 16. asra kadar Müslüman-Moğol gölü olmuştur. Bu dönemde de Hazar Denizi Avrupa, Orta Asya, Çin ve Hindistan arasındaki ticari ilişkilerde önemli rol oynamıştır.35

Orta çağ ve ondan sonraki süreçte Kafkasya ve Hazar havzası bölgesi için Osmanlı, Pers ve Rus İmparatorluklarının karşı – karşıya gelmesi buraya has olan jeopolitik durumun oluşmasına sebep olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun uzak kuzey-doğusu, İran’ın uzak kuzey – batısı ve Rusya’nın uzak güney-batısı olmasına rağmen, Kafkasya ve Hazar bölgesi bu üç imparatorluk için de önemli bir bölge olmuştur. Bu sebeptendir ki, XVI – XIX yüzyılları arasında büyük devletler arasında bu bölgeyi kendi etki alanına salabilmek için birçok çatışma yaşanmıştır.

Rusya’nın Hazar kıyılarını kendi etki alanına alma girişimlerinin başlangıcı 1569 senesi olarak kabul edilebilir. Çünkü bu senede ilk Rus-Türk savaşı sonucu Hazar’ın kuzey sahilleri Rusya’nın etkisi altına geçmiştir. Şimdiki Hazar’ın bölünme sorununun başlangıcı Rus Çarı I Petro’nun zamanına kadar gitmektedir. 1714 yılından başlayarak I Petro, Aleksandr Bekoviç Çerkasski’nin liderliğindeki bir keşif grubunu Astrahan, Derbent ve Esterabad bölgelerine keşif gezilerine göndermiştir.36

35 RaczkaWitt, “A Seaor Alike? The Caspian’s Long Odyssey”, Central Asian Survey, 2000,

http://www.tandfonline.com/doi/pdf/10.1080/713656182?needAccess=true, (13.03.2018) , s. 8.

36 Serdar Oğuzhan Çaycıoğlu, “18. Yüzyıl Başlarında Rusya’nın Kafkasya Siyaseti: I. Petro’nun İran

1721-1723 yılları arasında Hazar’ın batı sahillerine Perslerin askeri seferleri gerçekleşmiştir. Ancak, Hazar Rusya için çok önemliydi ve Rusya, Hazar’ı elinde tutmayı çok istiyordu. Rusya için Hazar denizi Orta Asya, Çin, Hindistan’a açılan bir kapı ve sıcak denizlere inme için verdiği mücadelede önemli bir aşama rolünü oynamaktaydı.

Çar I Petro 1722-1723 seneleri arasında İran’a başarılı bir askeri sefer düzenlemiştir. Savaş 12 Eylül 1723 tarihinde imzalanmış Sankt – Petersburg anlaşmasıyla sonlanmıştır. Bu anlaşmadan sonra İran Rusya’nın Hazar Denizi'ndeki egemenliğine boyun eğmiş ve gücünü tanımak zorunda kalmıştır.37

Hazar’ın hukuki statüsüne ilişkin ilk resmi belgenin Rusya İmparatorluğu ile İran İmparatorluğu arasında imzalanmış 13 Şubat 1729 tarihli “Reşt” Anlaşması olduğu söylenebilir. Bu da Rusya’nın siyasi ağırlığı ile imzalanmış bir anlaşmadır. Bu anlaşmayla birçok topraklar üzerinde sınırlar belirlenmiş, Rusya’nın Araz, Kura nehirleri ile Hazar Denizi’nde ticaret ve seyrüsefer özgürlüğü kabul edilmiştir.38

XVIII. yüzyılda Rusya’nın ekonomik ve askeri olarak güçlenmesi sonucu bölgede yayılmacı politika izlemesiyle birlikte başlanan Rusya ile İran arasında denge yeniden bozulmuştur. Rusya’nın bölgenin tek hakimi olma girişimleri ile beraber Gürcistan’da ve İran’ın kuzeyinde kontrolü sağlama politikasına uygun olarak 12 Ekim 1813 tarihinde Rusya ile İran arasında yeni bir anlaşma imzalanmıştır. Bu yeni anlaşma Gülistan anlaşmasıdır.39 Gülistan anlaşmasının 5.

maddesi Hazar’a ilişkindir.Buna göre savaşta mağlup taraf olarak İran Hazar Denizi’nde askeri gemiler bulunduramazdı. Bu anlaşma İran tarafına Hazar'da sadece ticari gemiler bulundurmasına izin vermekteydi.40 Savaştan galip çıkan devlet olarak

37 Большая Советская Энциклопедия (БСЭ), “Русско- иранский договор 1723”, http://bse.sci- lib.com/, (15.03.2018). 38Советская историческая энциклопедия, “РештскийДоговор 1732”, http://dic.academic.ru/dic.nsf/sie/14768/%D0%A0%D0%95%D0%A8%D0%A2%D0%A1%D0%9A %D0%98%D0%99, (17.03.2018). 39Т. Юзефович, Договоры России с Востоком, Petersburg, 1869, s. 208-214.

Rusya ise Hazar’da askeri donanma bulundura bilecekti. Hazar Denizi'nde tek başına askeri güç olan Rusya'nın anlaşmayı bu şekilde hazırlamasının en önemli sebeplerinden biri ise İran tarafının ilerleyen yıllarda Hazar Denizi’nden fazla pay almak ümidi ile Hazar’ı yeniden bölme girişimlerinin karşısını alma isteği olmuştur.

Böylece yeni anlaşma ile Rusya ve İran taraflarının ticari amaçlarla bulundurduğu gemilerin eşit seyrüsefer haklarını uzlaştırmış, ancak Rusya’ya İran’dan farklı olarak savaş donanmasıyla Hazar Denizi’ni boydan boya geçme münhasır hakkını vermiştir. Rusya’ya verilen bu münhasır seyrüsefer hakkı 15 yıl sonra 22 Şubat 1828 tarihli Türkmençay anlaşması ile daha da sağlamlaştırmakla bölge üzerinde Rus kontrolünü daha artmıştır. 1813 Gülistan anlaşması ile İran’a verilen Erivan ve Nahçivan eyaletleri yeni anlaşma ile Rusya’nın eline geçmiştir.41

Daha önce imzalanmış Gülistan anlaşması ile İran'ın Hazar'da donanma bulundurma durumu değişmemiş, imzalanmış yeni anlaşmaya göre de İran Hazar'da donanma bulunduramayacaktır.42

Türkmençay anlaşması XX. Yüzyılın başlarına kadar Rusya ile İran arasında anlaşmayı sağlayabilmiş ve hiçbir değişikliğe uğramadan içeriğini koruyabilmiştir. XX. asrın başlarında İran’ın kuzeyinde patlak veren isyanı İran kendi gücüyle bastıramayınca Rusya’dan yardım istemiştir. İsyanı bastırmak için bölgeye gelen Rus ordusu isyanı bastırdıktan sonra kuzey İran’ı ele geçirmiştir. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Rusya’daki Bolşevik ihtilalının başlaması, durumu İran açısından değiştirmiş ve Rusya kendi sınırları içerisine çekilmeye mecbur kalmıştır.