• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

III. 1 7 KURBAĞA İLE AKREP

Sıcak bir yaz gününde, akrabalarını görmek isteyen akrep ırmağın kenarına gelerek orada bulunan kurbağaya:

“Beni karşı tarafa geçirir misin?”demiş. Kurbağa da akrebin bu haline acıyarak: “Pekiyi sırtıma bin geçireyim.”demiş.

“Bunlar, suyun ortasına geldikleri zaman, akrep iğnesini kurbağaya batırmaya başlamış. Bunun üzerine kurbağa:

“Aman arkadaş ne yapıyorsun ?” Akrep:

“Kurbağa kardeş şaka yapıyorum. Biz eskiden iğnelerimizi batırırız.” Kurbağa:

“Ya, demek öyle… Her zaman iğnesini batırırsınız?”dedikten sonra yavaş yavaş suyun içerisine dalmaya başlamış. Bu sefer akrep yalvarmaya başlamış:

“Aman kurbağa kardeş, ne yapıyorsun şimdi beni boğacaksın, yüzmesini de bilmiyorum.”

Kurbağa:

“Akrep kardeş o zaman sen iğnelerini batırma ben de seni suya batırmayayım.”demiş.

İkili anlaşmaya uyunca kurbağa da akrebi öldürmekten vazgeçmiş.

III. 1. 8. KURTLA TİLKİ

Günlerden bir gün kurt, ormanda gezerken bir atı yakalayıp öldürmüş. Daha sonra tilkinin yanına giderek:

“Buraya gel at etiyle karnını bir güzel doyur.”demiş.

Tilki, hemen koşup gelmiş ve atın bağırsaklarını yemeye başlamış. Bunu gören kurt, tilkinin haline gülerek tekrar konuşmaya başlamış:

“Aman tilki kardeş ne yapıyorsun öyle? Şu güzel etler dururken niçin gidip de bağırsaklarını yiyorsun?”

Tilki kurda cevap vermiş:

“Burası altmış derde şifadır da ondan yiyorum.”demiş. Bu defa kurt:

“Haydi, oradan pis herif… Sen tıp ilminden ne anlıyorsun?” demiş ve ardından da atı tek başına yemiş.

III. 1. 9. TİLKİ İLE AYI

Çok eski zamanlarda tilki ormanda yanız başına dolaşırken bir ayının at ölüsü yedini görüp yanına yaklaşmış ve:

“Ayı kardeş ne zaman görsem at yiyorsun. Bu atları nasıl yakalıyorsun?”diye sormuş.

Ayı:

“Gel, sana da öğreteyim.”demiş. Tilki:

“Peki, seni dinliyorum.”deyince ayı:

“At yatarken sessizce yanına yaklaşıp kuyruğunu kuyruğuna bağlarsın, sonra da keskin dişlerini bacağına saplayıp yakalarsın.”demiş. Kurnaz tilki, gidip uyuyan bir at bulmuş. Atın kuyruğunu kendi kuyruğuna bağladığı sırada atın haberi olmuş yerinden fırlayarak ormanın içerisinde koşmaya başlamış. Atla tilki, kuyrukları birbirine bağlı durumda koşarlarken ikiliyi bir tavşan görmüş ve tilkiye:

“Bu ne hal tilki kardeş?” diye sormuş.

Yorgunluktan ölecek duruma gelen tilki, durumu arkadaşına hissettirmeden: “Hiç, atla biraz gezinti yapıyorum.”diye yalan söylemiş.

Tilki bu şekilde biraz daha dolaştıktan sonra nasıl olmuşsa bunların kuyrukları çözülmüş ve tilki yere yuvarlanmış. Yorgunluktan adım atacak halleri kalmayan hayvanlar biraz dinlendikten sonra kendi kendilerine:

“Bir daha başkasının sözüne uyup da iş yapmayacağız.”diye söz vermişler. (Ali Berat Alptekin, Hayvan Masalları, Konya 2005, 127)

III. 1. 10. KURT İLE TİLKİ

Günlerden bir gün, yaşlı bir kurt tilkinin yanına giderek:

“Ben ne kadar gezip dolaşsam da yiyecek bir şey bulamıyorum, aç kalıyorum. Sen köylere gidip, sağdan soldan tavuk bulup geçimini sağlıyorsun. Ne olur bazı günler beni de düşün.”demiş.

Tilki: “Haydi, o zaman birlikte gidelim. Filan tarlada, bir adam çift sürüyor. Gidip sabanı ve boyunduruğu saklayalım. Çiftçi gelince, öküzlerini serbest bırakarak saban ve boyunduruğu aramaya başlar. O zaman, biz de çiftçinin öküzünü bir dereye götürüp afiyetle yeriz.”demiş

“İyi ama bu iş nasıl yapacağız?”

“Sen arkamdan gel, başka bir şeye karışma.” Tilki ile kurt, birlikte tarlaya varıp saban ile boyunduruğu saklamışlar. Sabahleyin çiftçi bir de ne görsün! Kendi kendine:

“Bunları kim götürdü!”diye söylenmeye başlamış. Yok şurada, yok burada derken öküzlerden iyice uzaklaşmış. Çiftçinin öküzlerden uzaklaşmasını fırsat bilen tilki ile kurt, öküzlerden birisini kaçırmışlar. Zavallı öküzü bir uçuruma götürmüşler, ardından da parçalayıp yemeye başlamışlar. Sabanı ve boyunduruğu bulamayan çiftçi geriye dönünce bir de ne görsün, öküzlerden birisi yok! Sonra yerdeki kan izlerini görünce aklı başına gelmiş ve:

“Ah, akılsız kafam, bir saban yüzünden öküzü kurda yedirdim. İşte benim aklım bu kadar. Götürüp hem sabanı, hem de öküzü kurda teslim ettim. Şimdi sabanın yokluğuna mı ağlayayım, kurda yedirdiğim öküze mi ağlayayım?” Başını taştan taşa vurup sızlanmaya başlamış.

III. 1. 11. KÖPEKLE TİLKİ

“Bir varmış bir yokmuş, bir köpekle horoz varmış. Bunlar bir gün yolculuk sırasında Kendi aralarında konuşmaya başlamışlar.

“Biz niçin insanoğluna boyun eğiyoruz, biz de gidip bir dağ başına yerleşelim. Orada nüfusumuz artsın, hür bir şekilde yaşayalım.”demişler.

Daha sonra da dağa çıkmışlar. Akşam olunca bunlar yatacak yer aramışlar. Horoz bir ağacın üzerine çıkmış, köpek de çalının dibini kazarak orada yatmış. Tan ağarmaya başlayınca horoz ötmeye başlamış. Bu sesi duyan tilki hemen o tarafa doğru koşmuş… Bir de bakmış ki çam ağacının başında bir horoz:

“Yahu, horoz kardeş senin ne güzel sesin, ne güzel endamın var, aşağıya in de biraz konuşalım.” demiş. Tilki, horozu aşağıya indiremeyince konuşmasına devam etmiş: “Horoz kardeş buraya niçin geldiniz ?”

Horoz:

Biz insanoğluna hizmet etmek için geldik, bundan sonra buraya yerleşeceğiz.”

Tilki: “Öyleyse, ben de size komşu olayım.” Horoz: “ Tilki kardeş şu ileride bizim bir muhtar var, ona bir danışalım. Daha sonra kararımızı veririz .” demiş. Tilki:

“Muhtarınız nerede?” demiş. Horoz:“Çalının dibinde.”demiş

Vara vara varmış ki, ne görsün? Kocaman bir köpek, çalının dibinde yatıyor! Köpek gözünü açar açmaz tilki öle bir kaçmış ki, yedi dağı birden geçmiş.Ertesi gün tan ağarmaya başlayınca horoz tekrar ötmeye başlamış. Sesi duyan tilki, yine horozun yanına gelmiş.” Tilki kardeş, hani sen bize komşu olacaktın?”Tilki:“Ah horoz kardeş, o muhtar sizde iken, siz bir iseniz iki olamazsınız, hiç kimse de size komşu gelmez.” Demiş. (Ali Berat Alptekin, Hayvan Masalları, Konya 2005, 140)