• Sonuç bulunamadı

KUR‟ÂNDA GEÇEN DEYĠMLERĠN ALGILANMASI VE AKTARILMASINDAKĠ

Kur‟ân deyimleri alanında günümüze kadar birkaç araĢtırma yapılmıĢtır. Buna rağmen bu alanı daha açılmamıĢ hazine diyebiliriz. Çünkü dilbilimde deyim olgusunun kesin çizgilerle çizilememesi, özellikle Arapçada modern anlamda deyim alanındaki araĢtırmaların daha yeni olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu alanın oldukça zor ve karmaĢık olduğu ortaya çıkacaktır. Hele hele ilahî bir mesajın Arapça olarak insanlara doğru biçimde aktarılmasının yanı sıra bu mesaj içerisindeki deyimsel ifadelerin baĢka bir dile aktarılması ciddiyet gerektirir.

49 Kur‟ân‟da hangi kelime gruplarının deyim ve hangi kelime gruplarının deyim olmadığı konusu üzerine durmamız gerekecek ki, bu bizim konuyu sınırlandırmamız ve deyim olgusunu diğer deyim olmayan kelime gruplarından ayırt etmemize yararlı olmaktadır.

Daha önceden değindiğimiz gibi deyimlerin ortaya çıkmasına teĢbih gibi söz sanatları etki etmiĢtir. Bununla beraber her teĢbihe de deyim demek doğru olamaz. Tabi ki deyimlerin ortaya çıkmasında teĢbih, istiare, kinaye, ad aktarması gibi söz sanatları büyük rol oynamıĢtır ve bu konuya yukarıda değinmiĢtik. Ama her teĢbihe de deyim dememiz doğru olmasa gerekir. TeĢbih ile deyimlerin farkını ortaya koymak ise ayrı bir araĢtırmayı gerektirir ve tezimizin sınırları dıĢındadır.

Deyimlerin iki veya daha fazla kelimeden oluĢtuğunu söylemiĢtik. Bu konuya değinmemizin nedeni ise Kur‟ânda geçen bazı çok anlamlı kelimelerin bazı araĢtırmalarca deyim olarak ele alınmasıdır. Deyimden farklı olarak çok anlamlı kelime tek kelimeden oluĢmakta ve çeĢitli anlamlarda kullanılmaktadır.

Her türlü mecazî ifadeye deyim demek de kanatimizce doğru değildir. Bu konuyu Fedorov, “Rus Edebî Dilinin Deyimler Sözlüğü”nde en güzel Ģekilde Ģöyle açıklamaktadır: “Bir yazar herhangi bir yerde duyduğu veya kendisi hayal ettiği mecazî ifadeler dilin bir yaygın kullanımı olmamıĢtır ve baĢka eserlerde de yoktur. Böyle ifadeler sözlüğümüzün sınırları dıĢındadır” (Fedorov, 2001, s. 5). Buna göre araĢtırmamızın konusu olan Kur‟ân‟ın sadece deyimler açısından değil, çok anlamlılık, söylem, bağlam ve metinbilimi açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Kur‟ân‟da geçen her çeĢit mecazî ifadenin de deyim olarak değerlendirilmesinden kaçınılmalıdır ve deyim dediğimiz dil olayı iyice araĢtırılmalıdır.

Eskiden deyimler meseller (atasözleri) ile beraber ele alındığından dolayı bu alanda karmaĢıklık olduğunu yukarıda belirtmiĢtik. Bu modern çalıĢmalarda da kendini göstermektedir. Nitekim günümüzde yayımlanan bazı makalelerde de bu karmaĢıklığa devam edilmektedir.

Bu ana kadar yapılmıĢ Kur‟ân deyimlerini konu alan çalıĢmalardan örneklerle bazı deyim olmayan ifadelere değinmek istiyoruz. Söz gelimi dilbilimde deyimbilimin geniĢ ve dar anlamda ele alındığını hatırlatmak istiyoruz ki, geniĢ anlamdaki deyimbilimin (Amerikan /Batı deyimbilimi) alanına deyim ile beraber, atasözleri, bazı

50 yan anlamlı kelimeler, kalıp ifadeler, özdeyiĢler de girmektedir. Dar anlamda ele alınan deyimbilimde (Sovyet/Rus) ise deyimler sadece belli kriterler ile ele alınmaktadır ve deyim olmayan yapılar deyimlerin sınırları dıĢında kalmaktadır.

Bilindiği gibi Kur‟ân mecazî yönden çok zengindir. Kur‟ân‟da “çeĢitli manalarda kullanılan müĢterek lafızların mevcut olduğu müĢahede edilir. Bir kelimenin bir ayette ifade ettiği mana ile, yine aynı kelimenin diğer ayetlerde ifade ettiği anlamlar aynı olmamaktadır. Buna tefsir iliminde “vücûh” denilmektedir. Böyle çok anlamlı kelimelerin Arapçadan Türkçeye çevirilerindeki yanlıĢlarına dikkat çeken ĠĢler hudâ, sû‟, salât gibi kelimelerin çeĢitli anlamları üzerine durmuĢtur (ĠĢler, 2001, s. 388-389). Böyle çok anlamlı ve mecazî kelimeleri de deyimler içine almak kanatimizce yanlıĢ olur, çünkü tek göstergeden oluĢan kelimeleri yukarıda değindiğimiz gibi deyimlerin içine almamıĢtık.

Kur‟ân-ı Kerim‟in edebi beyân Ģekillerinden olan emsâlle anlatım, onun icâzlarından bir tanesidir. Bu temsili anlatım mesellerin yanı sıra deyimsel anlatımı da kapsamaktadır. Kur‟ân‟ın bu üslûbu, daha ilk asırlarda, Ġslam alimlerinin dikkatini çekmiĢ ve genel olarak Arab dilinde emsal ve Kur‟ân‟da emsal konularında onlarca müstakil eserler te‟lif edilmiĢtir (Ulutürk, 1995, s. 8). Modern anlamda bu mesel konularını ele alan kitaplar günümüzde de yazılmaya devam etmektedir. Ancak bu eserlerde hâlâ atasözü, mesel, deyim gibi konular beraber ele alınmakta ve karmaĢıklığa devam edilmektedir.

Kur‟ân‟daki deyimleri ele alan Koçak‟ın “Kur‟ân‟da Deyimler” adlı tezine göz attığımızda deyim konusunun gereginden fazla abartıldığını görmekteyiz. Deyimlerin özelliklerinden bahsedilirken mesellerden hareket edilmiĢ, atasözü (mesel) ve deyimin farkı net olarak ortaya konulmamıĢtır. Aynı Ģekilde bazı deyim olmayan ifadeler de deyim olarak ele alınmıĢtır. Örneğin: ةبزىٌا ً٘أ - Ehli- Kitap, دٌّٛا ٖسعؽ – ona ölüm geldi, بٌٙ ضبجٌ ٛ٘ - o onun elbisesidir, örtüsüdür, ٓ٠دٌا َٛ٠ ٌٝا- din gününe (kiyamete), ًِّصِ ٛ٘- o müzemmil gibi ifadeler bize göre deyim değildir. Çünkü Ehli- Kitap kesin ve kesin kitap indirilenleri (Yahudiler ve Hrsitiyanları) ifade eden bir terim veya isim, ona ölüm geldi demek de normal söz dizimsel ifadedir. Ölümün bir insana gelmesini baĢka nasıl ifade edebilirz ki? Demek bu ifade de bize göre deyim değildir. Aynı Ģekilde o onun elbisesidir, örtüsüdür ifadesinde de bir kıyaslama, teĢbih vardır, belki örtü, elbise kelimesi çok anlamlı bir kullanımdır, Kur‟ân‟a has bir kullanımdır ve

51 deyim derecesine yükselmemiĢ, deyim niteliği kazanmamıĢtır. Din günü ifadesi de kıyamettin Kur‟ân‟daki isimlerinden biridir.

Eğer böyle isimlerin hepsini deyim olarak kabul edersek Kur‟ân‟da geçen tüm özel ve değiĢik isimleri de deyim olarak ele almamız gerekir ki, bazılarını açıklamalar ile zor anlarız. Oysa deyimlerin herkes tarafından anlaĢılması gereklidir. Müzemmil kelimesi de Kur‟ân‟ın kullanıdığı özel kelime, isim veya terimdir diyebiliriz. Çok anlamlı böyle kelimeler Kur‟ân‟da çoktur ve eğer böyle özel terimleri, çok anlamlı kelimeleri de deyim olarak ele alacaksak o zaman deyimlerden geçilemez. Bir de deyim tanımının içine çok anlamlı kelimeleri de almamız ve tanımı değiĢtirmemiz gerekir ki, bu da bizim yukarıda bahsettiğmiz bir ifadenin deyim olma kriterlerine (kıstasına) terstir.

Kur‟ân‟daki deyimleri ele alan Abdücelil Bilgin‟in Kur‟ân‟daki Deyimler ve Zemahşerînin Keşşaf‟ı adlı doktora tezinde de deyim olarak ele alınan bazı kelimeler bize göre deyim değildir. Bunların bazıları:

1.

خِّأ

- ümmet, ümmeten (Bilgin, s. 105),

ُظلاا

isim, nam (s. 72),

ٓ١م١ٌا

ölüm (s.426) gibi ifadeler deyim değil aksine terim veya çok anlamlı kelimelerdir. Çünkü tek öğeden oluĢmaktadır ve çok anlamlı kelimeler gibi birçok anlama (ölüm, kıyamet, kesin bilgi vb.) sahiptir.

2.

َتَرَٚ ٍتٌََٙ ِٝثَأ اَدَ٠ ْذَجَر

Ebu Leheb‟in iki eli kurusun! Kurudu da… Bu âyet de deyim olarak ele alınmıĢtır (s.164). Ancak bu ifade bize göre deyim değil Kur‟ân‟ın kendisine has bir bedduadır. Tabi yukarıda bazı bedduaların zamanla yaygınlaĢarak halk arasında kullanıla kullanıla deyim derecesine yükseldiğinden bahsetmiĢtik. Ancak bu ifade, bizim deyim kriterlerimize göre deyim değildir.

Arap dilbilimcilerinden Kur‟ân‟daki deyimleri ele alan Ġzzet Hüseyin Gurâb (2005) Kur‟ânda Deyimler (et-T'abîrâtu'l-Istılâhiyye fî'l-Kur'âni'l-Kerîm) adlı kitabında da bazı deyim olmayan ifadelere yer vermiĢtir ki biz bunu yukarıda da değindiğimiz gibi Arapçada deyim olgusunun hâlâ sınırları çizilmediğinden dolayıdır, diye düĢünüyoruz.

Gurâb‟ın Kur‟ân‟da geçen ve deyim diye ele aldığı deyim listesinde ِفُؾُص َُ١ِ٘اَسْثِا-Ġbrahim sahifeleri, فظٛ٠ ب٠إز- Yusufun rüyası gibi eĢdizimler, للها ً١ٍخ- Halilullah (Ġbrahim peygamberin lakabı), ك١زؼٌا ذ١جٌا ، زّٛؼٌّا ذ١جٌا- eski ev, beytul

52 ma‟mur (Kabenin diğer isimleri, lakapları) gibi lakaplar ٕٝعؾٌا ،خلبؾٌا ،َاسؾٌا سؼشٌّا gibi özel isimler, زدمٌا خٍ١ٌ ، ذ١جٌا ً٘أ gibi terimler de geçmektedir ve bunlar da bize göre deyim değildir.

Aynı Ģekilde V.D. UĢakov‟un 1996 senesinde kaleme aldığı “Frazeologiya Korana” (Kur‟ân‟ın Deyim Varlığı)-Opıt sopostavleniya frazeoreçeniy Korana i arabskogo klassiçeskogo yazıka (Kur‟ân ve Klasik Arap Dilindeki Deyimlerin Karşılatırılması Üzerine Deneme)” adlı kitapta da deyim olmayan ifadelere yer verilmiĢ ki bu yanlıĢlıklara da konumuz gereği değinmeyi yararlı buluyoruz. Yazarın bu kitabı sırf Kur‟ân Deyimleri üzerine duran ve alanındaki en önemli boĢluğu dolduran bir kitaptır.

Kitabın birinci bölümünde Arapçadaki Deyimler üzerine durulmuĢ, ikinci ve üçüncü bölümlerinde ise Klasik Arapçadaki deyimlerin yapısal özelliklerinde bahsedilerek, deyimler yapısal açıdan kategorize edilmiĢtir. Dördüncü bölümde ise meselimsi-vecizeli ifadeler üzerine durulmuĢtur ve onların tanımları yapılmıĢtır. Burada yazar meselleri, özdeyiĢleri de deyimlerin sınırı içine almaktadır ve “iĢbu çalıĢmada meseller (atasözleri) ve özdeyiĢler (hikmetli sözler) de diğer deyimsel tümceler gibi..deyimlerin sınırı içindedir..” (UĢakov, Frazeologiya Korana (Opıt sopostavlenia frazoreçeniy Korana i arabskogo klassiçeskogo yazıka), 1996, s. 100) demektedir. Yazarın yukarıdaki ifadesinin yanında meseller (atasözleri) ve özdeyiĢler (hikmetli sözler)in yanı sıra bize göre deyim olmayan bazı ifadeler de deyim kapsamında değerlendirilmiĢtir. Nitekim çalıĢma sonundaki ekte verilen deyimlerin listesinde biz aĢağıdaki gibi deyim olmayan ifadelerle karĢılaĢtık (yazarın kullandığı transkripsiyon olduğu gibi verildi):

1. Ummu l qurâ –harfî olarak “köylerin anası” yani Mekke. Bu ifade bize

göre deyim değil sadece Mekkenin lakabı veya özel ismidir.

2. Banû âdama- harfî olarak “Ademin oğulları” yani insanlar. ĠĢbu ifade de bize göre deyim değil, çünkü bunda herhangi bir mecaz yok kesin ve kesin insanlar kasdediliyor. Nitekim Arapların kendilerinin de kaleme aldıkları deyimler sözlüğünde bu deyimi deyim olarak ele almamıĢtır.

Aynı durum banu „israila “Ġsrail oğulları” yani Yahudiler ifadesi için de geçerlidir.

53 3. Aynı Ģekilde bi-„izni llâhi “Allah‟ın izniyle”, fi rahmati llâhi, fi sabili

llâhi gibi ifadeler düz anlamlı ifadelerdir ve bize göre deyim sayılmamaktadır.

4. Yu‟tûna z-zakâta, tama mîkât, mâ sâ‟a llâhu gibi ve buna benzer ifadeler de bize göre deyim sayılmamaktadır. Nitekim Yu‟tûna z-zakâta, “zekât vermek” ifadesi düz anlamıyla kullanılmaktadır.

Yine Kur‟ân‟da geçen bazı Arapça deyimler ve tabirlerin ilk Kur‟ân tercümelerinden TĠEM 73‟teki Türkçe karĢılıkları üzerine makale yazan Suat Ünlü de bize göre bazı deyim olmayan ifadeleri de deyim diye almıĢtır (Ünlü, 2008, s. 119-120). Örneğin:

بَِٓثإَْثَأ ٍِْي َدُُٕٛجْنٱ ْإُرْأ Evlerinize kapıdan giriniz (Bakara, 2/189) ifadesi bize

ٔ göre deyim değil, düz anlamıyla kullanılan tümcedir.

Kur‟ân deyimin yanında çok anlamlı kelimeler, teĢbihler, kinayeler, mecazî ifadeler (her türlü mecaz kelimeler) kullanmıĢtır. Tüm bu ifadelerin ayrı ayrı kategorilerde ele alınarak incelenmesi gerekmektedir. Kur‟ân‟ın geldiği dönemdeki Arab Edebiyatının çok ileri seviyede olduğu ve Kur‟ân‟ın da bu bağlamda eĢsiz (îcâz) oluĢunu dikkate alırsak, mecazî ifadelerin, eĢsiz dil sanatlarının çok kullanıldığı bir gerçektir. Bunları dikkate aldığımızda her mecazî ifadenin deyim olarak ele alınması kanatimizce doğru değildir. Deyimlerin deyim olabilmesi için bu çalıĢmamızın Birinci Bölümnde değindiğimiz gibi kriterler konulmalı ve deyimler bu sınır içerisinde değerlendirilmelidir.

Benzer Belgeler