• Sonuç bulunamadı

Kullanım Sonrası Değerlendirme (KSD), mekânlar kullanıma açıldıktan sonra mekânın kullanıcıları tarafından değerlendirilmesi için yapılan sistematik bir çalışma sürecidir (Preiser, 2002). KSD, kullanıcılara ihtiyaçları sorularak daha iyi yaşama alanlarının tasarlanabileceği fikrine dayanmaktadır. Mekândaki tasarım kararlarının sonuçlarını kullanıcı deneyimleri ile birebir ölçerek, bu verileri mekânların önceden planlandığı gibi çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için kullanmaktadır. Preiser ve diğer.‟ine (1988) göre; KSD mekân hakkında bilgi veren, mekânın olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya koyan bir mekân değerlendirme karnesi olarak düşünülebilmektedir. Dolayısıyla KSD kullanıcı ihtiyaçları, beklentileri ve kullanıcıların mekân içinde gerçekleştirdikleri eylemler doğrultusunda, mekânların başarılı ve başarısız yönlerini kullanıcı gözüyle değerlendirmektedir (Baird, 2001). KSD süreci diğer teknik değerlendirmelerden birçok yönden ayrılmaktadır (Preiser, 2002):

 KSD ihtiyaçlar, aktiviteler, insanların ve organizasyonun mekânı

kullanmadaki amacı ile ilgili sorulara yönelmektedir. Diğer bina değerlendirme yöntemleri kullanıcısını göz ardı etmektedir.

 KSD için gerçekleştirilen performans kriteri, işlevsel programdaki amaçlanan

tasarım ile elde edilen tasarım arasındaki ilişkiyi içermektedir; fakat yalnızca teknik performans özelliklerini ölçmemektedir.

 KSD‟de kullanılan ölçümler, akustik, aydınlatma, alan yeterliliği ve mekânsal

ilişkilerin yanında çalışan memnuniyeti ve üretkenliği gibi ilgili organizasyon ve kullanıcı performansını da içermektedir.

 KSD, psikolojik ihtiyaçları, yaklaşımları ve organizasyon amaçları ile insan

algısını içerdiği için teknik değerlendirmelerden ayrılmaktadır.

 KSD bina performansına dair hem başarıları hem de başarısızlıkları

içermektedir.

Kullanıcı ihtiyaçlarına odaklanan KSD, kullanıcı ile mekân arasındaki ilişkiyi belirlemektedir. Bu bağlamda KSD‟ye iki açıdan yaklaşmak mümkündür. Bu değerlendirmenin ilki aydınlatma, havalandırma, akustik, ısı ve nemlilik, malzemelerin dayanıklılığı ve alan dağılımı gibi mekânın teknik ve fiziksel özelliklerini tanımlayan niceliksel yönüdür (Menzies ve Wherrett, 2005). İkincisi ise, görme, işitme, koku alma gibi kullanıcının algısı ve duyguları ile tanımlanan niteliksel yönüdür. Aynı zamanda mekânın niteliksel yönü, estetik güzellik ve binanın çevresi ile görsel uyumluluğu da içermektedir (Nasar, 1988). Bazı algılar ve duyuyu ilgilendiren tepkilerin ölçümlerini güvenilir ve doğru sonuçlar verecek şekilde gerçekleştirmek zor olabilmektedir. Bu tür bireysel değerlendirmeler, kullanıcı türüne ve mekân tipine göre farklılık gösterebildiğinden evrensel ve güvenilir sonuçlar vermeyebilmektedir (Preiser, 2002). Buna rağmen, bu tür çalışmaların çoğunluğu değerlendirmelerin doğru ve güvenilir bir şekilde ölçülebildiğini göstermektedir (Nasar, 1994).

Günümüzde kullanıcılar ve yatırımcı olan bina sahipleri, binalara dair daha yüksek beklentilere sahiptir. Bina sahipleri, yatırımlarının ticari faaliyetlerini destekleyen daha iyi yapılar ve iş gücünün, verimliliğin ve imajının geliştirilmesi ile sonuçlanmasını beklemektedir. Bir binanın performansı, kullanıcıların binaya yönelik güvenli, fonksiyonel ve konforlu olması beklentilerinin karşılanabilme kapasitesi ile belirlenmektedir (Stanley, 2002). Geri bildirim sistemlerinin yapısı, gerçekte algılanan ve deneyimlenen mekân sonucundaki çıktılar ile fonksiyon programında açık şekilde belirtilen performans özellikleri doğrultusundaki beklenen performans kriteri arasında yaptığı karşılaştırmayı içermektedir. Dolayısıyla bina performans kriteri, bir tasarımın fonksiyonlarının oluşturulduğu programdan yapılan çıkarımlar ile bu fonksiyonların taşıdığı özelliklere dayanmaktadır. Tasarım ile amaçlanan ve gerçekleşmesi gereken fonksiyonlar performans kriterini belirlemekte iken, gerçekleştirilmiş ve mevcut mekân fonksiyonları performans ölçüsünü göstermektedir. Bu iki kavram arasında yapılan karşılaştırma KSD‟nin araştırma alanına girmektedir. Performans kriterleri, emniyet, güvenlik, üretkenlik ve memnuniyet gibi örgütsel ve kullanıcı performansına dair göstergelerin yanı sıra

kullanıcılar tarafından algılanan hava kalitesi, termal konfor, mekânsal konfor, ergonomi, mahremiyet, aydınlatma, gürültü ve estetik gibi bina performansının kullanıcısı üzerindeki etkisine dair veriler de içermektedir (Preiser, 2002; Hershberger ve Cass, 1992).

Şekil 4.1 Bina performansının KSD ile ölçülmesi (Preiser, 2002).

KSD‟nin daha geniş alanlardaki bina tiplerine uygulanması sonucunda, bina performansının öğrenilmesi, kullanıcıların var olan mekâna dair memnuniyetleri ve bu mekânlarda beklentilerinin ne kadar karşılandığına dair ilgi artmaktadır. KSD mekândaki kullanıcı gereksinimleri üzerine yoğunlaşarak diğer bina performansı değerlendirmelerinden farklılaşması sağlık, emniyet, güvenlik, işlevsellik ve verimlilik konularının yanında psikolojik konfor, estetik kaliteleri ve memnuniyet konularını da içermesinden kaynaklanmaktadır (Presier, 2002). En temel seviyede, bir binanın amacı doğal çevrede verimli şekilde gerçekleştirelemeyen ya da gerçekleştirilmesi mümkün olmayan aktiviteler için bir barınma sağlamaktır. Binalar öncelikle insanları, daha sonra ekipmanları doğa ve iklim koşullarından korumak; mekân düzenlemesinin, mobilyanın ve çevresel elemanların (ısı, nem, gürültü, aydınlatma, hava kalitesi ve malzeme gibi) yapılacak aktivite için uygun olduğu mekânlar sunmak ve bu aktiviteler güvenli bir çevrede gerçekleştirilirken gerekli altyapıyı (su, elektrik, güvenlik sistemleri, yangın sistemleri, atık sistemleri gibi) sağlamak amacındadır (Stanley, 2002). Bu bağlamda, bina performansının amaçları

kullanıcı ihtiyaçları baz alınarak teknik, işlevsel ve davranışsal olmak üzere üç performans seviyesi altında incelemek mümkündür. Sağlık, emniyet ve güvenlik konuları teknik performansın altında incelenirken fonksiyon, verimlilik ve iş akışı işlevsel performans altında yer almaktadır. Davranışsal performans ise insan ihtiyaçları hiyerarşisiyle de (Maslow, 1948) benzerlik göstererek psikolojik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar olarak ortaya çıkmaktadır (Preiser, 1983; 2002).

Şekil 4.2 Mekânda kullanıcı gereksinimleri sıralaması (Preiser, 2002).

KSD ile yapılar incelenirken işlevsel, teknik, estetik ve ekonomik performansına yönelik sonuçlara varmak mümkündür. İşlevsel performans, mekânsal ve çevresel kararların kullanıcıyı ve amaçlarını gerçekleştirmesi konusundaki etkileri araştırmaktadır. Teknik performans, yapısal bileşenlerin doğru çalışıp çalışmadığını ölçmektedir. Estetik performans, işlevsel ve teknik performansın gerektirdikleri karşılanırken yapının kullanıcı tarafından algılanması ve duygularına yönelik değerlendirmelerini içermektedir. Ekonomik performans ise, yapıya dair kaynakların optimum düzeyde kullanımı ile ilgilenmektedir (Voordt ve Wegen, 2005).

Şekil 4.3 Performans çeşitlerine göre bina değerlendirmesi (Voordt ve Wegen, 2005).

KSD ile elde edilen sonuçlar; süreçler, ürünler ve binaların kalitesini yükseltmek ve gelecek binaların kullanım ömrünü geliştirmek için, mevcut mekânda yapılmış olan başarıların ve hataların bilgilerinin toplanması, arşivlenmesi ve paylaşılmasını amaçlamaktadır. Bu çalışmalardan elde edilen bilgiler, tasarım elemanlarının daha iyi çalışmasını, olumsuz yönlerinin tespit edilip geliştirilmesini ve olumlu yönlerinin devamlılığının sağlanmasını amaçlayarak müşteriye, kullanıcıya, tasarımcıya ve mühendise geribildirim sağlamaktadır. Dolayısıyla KSD, tasarımcı ve mekân sahibi tarafından mevcut mekânları revize ederek kullanıcısı için daha elverişli bir hale getirmek, mekân performansını arttırmak ve sonraki projelerin de daha verimli yapılmasını sağlamak amacındadır (Sanoff, 1994; Liu, 1999). KSD, mimarlık, sosyal bilimler, yapı bilimi, planlama gibi farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek sistematik analiz sayesinde mekândan maksimum fayda sağlanmasına yönelmektedir (Way ve Bordass, 2005). Dolayısıyla, müşterinin, kullanıcının ve mekânın amaçlarına/ hedeflerine göre farklı alanlara hizmet verebilmektedir.

Tasarımlarının işlevselliğini ve uygunluğunu ölçmek, mevcut bir tasarımı iyileştirmek, mekânın kullanıcıları üzerindeki etkilerini araştırmak, yeni konseptlerin uygulamasını denemek, eylemleri ve maliyeti belirlemek gibi birçok amaca hizmet edebilmektedir. KSD pratik uygulamada, tasarım kriterlerini ve ortaya çıkan tasarımın verimliliğini anlamak, tamamlanan tasarımları gözden geçirmek, bina aktivitesini ve mekân yönetimini desteklemek ve bina performansı ile kullanıcı tepkisini birleştirmek olarak görülebilmektedir (Presier, 2002).

Şekil 4.4 KSD şeması (Presier, 2002).

Preiser (2002), KSD‟nin üç temel evreden oluştuğunu ve bu evrelerinde kendi içerisinde alt başlıklara ayrıldığını vurgulamaktadır. Birinci evre olan planlama, KSD çalışmalarının hazırlık aşaması olup zaman planlaması, maliyetler ve işgücü ihtiyaçlarının belirlendiği ve veri toplama işleminin gerçekleştiği evredir. Kullanılacak yöntemler bu aşamada belirlenmektedir. Planlama evresi keşif ve fizibilite, kaynak planlaması ve araştırma planları olmak üzere ayrılmaktadır. İkinci evre ise yönetim aşamasıdır. Çalışmanın yapılacağı mekânlardaki verilerin KSD amacına uygun yöntemler ile veri toplanması, veri toplama işleminin denetlenmesini ve veri analizini içermektedir. Üçüncü evre ise uygulamada belirlenmiş problemlere çözüm bulma (uygulama) aşamasıdır. Bu evrede, bulunan sonuçların raporunun

hazırlanması, müşteri (kullanıcı) tarafından yapılan önerilerin ve sonuçların tekrar gözden geçirilmesini içermektedir.

Şekil 4.5 Kullanım sonrası değerlendirme süreci modeli (Preiser ve Vicher, 2005).

Kullanım sonrası değerlendirme sürecinde kullanılan üç farklı seviyede değerlendirme modeli bulunmaktadır. Bunlar belirleyici, araştırmacı ve teşhis edici değerlendirmeler olarak sıralanmaktadır. Belirleyici KSD, belirli bir bina performansının ana zayıflıklarını ve güçlülüklerini göstermektedir. Genelde mekâna dair bilgiye sahip kullanıcılar ile yapılan görüşmeleri ya da mekân içerisinde dolaşılarak yapılan hızlı değerlendirmeleri içermektedir. Genel olarak çıktısı bina performansına dair konularda farkındalık sağlamaktır. Araştırmacı KSD, mekânın fonksiyonel programında belirtilen objektif değerlendirme kriterleri ile ya da kılavuzlardan, performans standartlarından ve bina tipine has yayınlanmış standart literatürlerden elde edilen bilgiler ile mekânı araştırmaktadır. Çıktısı bina performansı konusundaki nedenleri ve etkilerinin anlaşılmasını sağlamaktır. Belirleyici KSD‟den daha derin bilgiye inerek mekânın fiziksel performansına dair daha güvenilir bilgiler sunmaktadır. Teşhis edici KSD ise fiziksel çevresel ölçümler

ile kullanıcıların öznel tepkilerini karşılaştırmaktadır. Çıktısı ise bina performansının yönleri hakkında yeni bir bilgi dağarcığı yaratmaktır (Presier ve diğer., 1988).

Şekil 4.6 KSD süreç modeli (Preiser, 1988).

KSD‟nin yararları mekânlar bazında kısa, orta ve uzun dönemli olmak üzere üç bölümde incelemek mümkündür. Kısa dönemli yararları hemen gerçekleştirilebilen, orta dönemli yararları 3-5 yıl içerisinde gerçekleşebilen ve uzun dönemli yararları ise 10-15 yıl içerisinde yapılabilen değişim ve gelişimleri içermektedir (Zimmerman ve Martin, 2001). Kısa, orta ve uzun dönemli yararları şöyle sıralamak mümkündür: Kısa dönemli yararlar (Zimmerman ve Martin, 2001):

 Mekânda kullanıma ilişkin problemleri belirlemek ve çözmek

 Mekân kullanıcılarından olan çalışanların verimini arttıran faktörleri

inceleyerek mekânın da verimli kullanılmasını sağlamak

 Kullanıcıların mekân hakkındaki düşüncelerini değerlendirmek

 Bütçe sınırlamaları ile performans arasındaki ilişkiyi kurmak olarak

sıralanmaktadır.

Orta dönemli yararlar (Sherman ve diğer., 2005):

 Mekânların yapım, kullanım ve onarımını içeren süreçte maliyeti azaltmak

 Tasarımcının mekân performansının değerlendirilmesi aşamasında da rol

almasını sağlayarak tasarım aşamasına geri dönüp olumlu ve olumsuz yönleri yeniden gözden geçirmek

 Zaman içerisinde gerçekleşecek değişimler için mekânın yeni kullanımlara uygun işlevlerine adaptasyonunu sağlamak

Uzun dönemli yararlar (Preiser, 2002):

 Mekân tasarımını ve inşaat kalitesini yani bina performansını geliştiren

kriterler üretmek

 Uzun dönemli maliyet planı yapabilmek

 Veritabanı, standartlar, kriterler ve rehber yayınlar oluşturmak

KSD‟nin tasarım, uygulama ve revize aşamalarında birçok yararının olmasına rağmen KSD‟nin kullanışı sınırlı sayıda kurum ve alanda kısıtlı kalmaktadır. KSD‟nin yaygın olarak kullanılmamasının sebepleri arasında maliyetinin yüksek olması, araştırmanın zaman alıcı olması ve tasarımcının ya da mekânın yanlışlarının da ortaya çıkmasını istememesi yer almaktadır. KSD‟nin mekânın yalnız olumlu yönlerini değil, aynı zamanda olumsuz yönlerini de saptaması tasarımcı ve mühendislerin KSD‟yi mesleki başarılarına dair bir tehdit olarak görmesine sebep olmaktadır (Preiser, 2002). KSD‟nin yararlarının anlaşılması ve önündeki engellerin zaman ile aşılması KSD kullanımının yaygınlaşmasını sağlayacaktır (Zimmermann ve Martin, 2001).

Benzer Belgeler