• Sonuç bulunamadı

Krizlerin Meydana Gelmesine Etki Eden Faktörler (Krizin Kaynakları)

Bir kişinin, bir işletmenin ya da bir ülkenin krize girmesinde rol oynayan en büyük faktör, çevresel faktörlerdir. Dinamik ve sürekli değişen çevre, karşılaşılan belirsizlik ve karmaşıklık risk derecesini belirleyerek varlıkların kriz durumuna sürüklenmesine neden olmaktadır. Bu durumda uzayan belirsizlik ve karmaşıklık krizin şiddetini de o derece arttırmaktadır.

Krizin meydana gelmesine etki eden çevresel faktörler şunlardır (Tutar, 2004:16);

™ Doğal Felaketler,

™ Uluslararası Çevresel Faktörler, ™ Teknolojik Faktörler,

™ Politik ve Hukuki Faktörler, ™ Ekonomik Sistem ve Durum.

3.2.1. Doğal Felaketlerden Kaynaklanan Krizler

Doğal felaketler; insanlar için başta can kaybı olmak üzere, fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini bozarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik ve insan yapısı kökenli olaylardır. Doğal felaketler 2 şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi deprem, yangın, sel, volkan patlamaları, fırtına v.b. kesin olarak hangi gün ve saatte meydana gelecekleri belli olmayan aniden meydana gelen doğal felaketler iken, ikincisi; çevre kirlenmesi, erozyon, kuraklık v.b. yavaş yavaş gelişen doğal felaketlerdir (Uzunçıbuk, 2009:18-27).

Doğal felaketlerin, insan sağlığı üzerine 2 türlü etkisi vardır: Birincisi, doğal felaketlerden kaynaklanan ölümler, yaralanmalar gibi direkt etkiler olurken, ikincisi, doğal felaketten zarar gören diğer sistemlerin insanlara verdiği endirekt etkilerdir. Örneğin, sel felaketine maruz kalan insanların sel suları içinde boğulmaları. Sel sularının zarar verdiği yer altı borularından sızan zehirli kimyasalların veya mikropların yayılması ile insanların enfeksiyona maruz kalması gibi etkiler endirekt etkilerdir. Tüm bu etkilere maruz kalan insanlarda stres, duygusal travma, depresyon gibi psiko-sosyal bozukluklar da görülmektedir (Jonkman, 2003:20).

Doğal felaketlerin etkileri sadece insanların sağlığı üzerinde olmamakta aynı zamanda büyük ölçüde maddi hasara ve ekonomik kayba da yol açmaktadır. Doğal afetlerin, ekonomiye doğrudan, dolaylı ve ikincil etkileri söz konusudur. Doğrudan etkileri; yıkılan yapıların yeniden yapılmasının maliyeti, yapıların içinde özel maliyetlerin zararı, gelir kaybı v.b. olurken, dolaylı etkileri ise; hane halkının yaşam koşullarının, sağlık, beslenme durumunun bozulması, ekonomik aktivitelerinin bozulması v.b. etkileridir. İkincil etkiler ise, afetten bir süre sonra meydana gelen etkilerdir. Örneğin, enflasyon, ödemeler dengesi problemleri, kamu harcamalarında artış, bütçe açığının artması v.b. etkileridir (Güvel, 2001:65-66). En çok maddi hasarla karşılaşılan doğal felaketler deprem ve sel felaketleridir.

Tablo 3:1900-2010 Yılları Arasında Türkiye’ de Meydana Gelen Deprem ve Sel Felaketleri

Doğal Felaketler Ölü Sayısı Zarar (000 $)

Deprem 88538 22.941.400

Sel ve Taşkınlar 1321 2.195.500

Kaynak: http://www.emdat.be/search-details-disaster-list, erişim tarihi 01.04.2010.

Örneğin, EMDAT verilerine göre 1900-2010 yılları arasında ülkemizde depremden hayatını kaybedenlerin sayısı 88538 iken, depremin neden olduğu ekonomik kayıp ise 22.941.400 milyon $ olmuştur. Depremden sonra en çok can ve mal kaybına neden olan sel felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısı 1321olurken,

sel felaketinin neden olduğu ekonomik kayıp ise 2.195.500 milyon $ olarak kayıtlara geçmiştir.

3.2.2. Uluslararası Çevresel Faktörlerden Kaynaklanan

Krizler

Son yılarda dünyanın hızla küreselleşmesi, bir taraftan yeni düşünceleri, yeni ürünleri gerekli kılarken, bir taraftan da ülkelerin ve ekonomilerin birbirine bağımlı hale gelmesine neden olmuştur (Can, 2005:391). Bu nedenle ülkeler arasında ekonomik, askeri, çevresel ve sosyo-kültürel alanlardaki sınırlar ortadan kalkmış, mal, hizmet, bilgi ve sermaye akışı uluslararası bir boyut kazanmıştır. Ekonominin küreselleşmesinde uluslararası mal akışına verilebilecek en güzel örnek Asya’da, ABD ve Avrupa pazarları için düşük ücretli üretimin yapılmasıdır (Keohane ve Joseph, 2000:104-119). Örneğin, ekonominin küreselleşmesi nedeniyle, diğer ülke üreticilerini zor durumda bırakan Çin malı ürünler, diğer ülke ürünleri için küresel kriz kaynağı oluşturmaktadırlar. Özellikle düşük maliyet ve uygun fiyatıyla Çin yapımı teknolojik ürünlerle diğer ülkelerin rekabet edebilmeleri çok zor olmakta ve bu durum bir kriz ortamı oluşturmaktadır (Tutar, 2004:33).

Küreselleşme ile birlikte tüm dünyanın ortak endişesi haline gelen bir diğer sorun ise, çevresel sorunlardır. Nükleer kazalar, tehlikeli atıkların taşınması, ozon tabakasının tahribatı, iklim değişiklikleri, su ve hava kirliliği, gürültü, tarım alanlarındaki kayıplar v.b. sorunlar tüm dünyanın ortak endişesi halini almıştır (Baykal ve Baykal, 2008:1-18). Çevreyle ilgili bu sorunlar, dünyada birçok kişi ve bilim adamının dikkatlerini uluslararası çevre anlaşmalarına vermelerini sağlamıştır. Yapılan anlaşmaların bazıları, ozon tabakasının korunması, okyanusların korunması, hava kirliliği ve iklim değişikliği gibi sorunları içermiştir (Sonnenfeld ve Mol, 2002:1318-1339).

3.2.3. Teknolojik Faktörlerden Kaynaklanan Krizler

Dünya çok hızlı bir şekilde değişmekte ve bir “teknoloji toplumu” halini almaktadır. Teknoloji gün geçtikçe günümüz insanına çok çeşitli kolaylıklar, faydalar sağlamakta ve vazgeçilmez bir unsur olmaktadır.

Fakat faydalarının yanında bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte tüm sektör ve endüstrilerde makineler insanların yerini almakta, yüksek teknolojili otomasyon sayesinde işler daha kolay ve daha az maliyetle yapılmakta ve bu durum ülkelerin istihdam sorununu daha yüksek seviyelere taşımaktadır (Dikkaya ve Deniz, 2006:163-181).

3.2.4. Politik ve Hukuki Faktörlerden Kaynaklanan Krizler

Politik ve hukuki çevre, dinamik bir yapıya sahiptir. Sürekli değişimler göstermekte, önemli fırsatlar ve tehlikeler sunmaktadır. Devletin egemen bir otorite olarak, aldığı kararlarla zorlayıcı bir etkiye sahip olması, kişileri, işletmeleri ve küreselleşmesinin de etkisiyle diğer ülkeleri büyük oranda etkilemektedir.

Örneğin, Türkiye özellikle 1970’lerdeki iki büyük petrol şokunun uygulanan para ve maliye politikaların etkisiyle girdiği derin ödemeler dengesi krizi sonucunda meydana gelen üretim gerilemeleri ve hızla artan enflasyon olgusuyla karşı karşıya kalması bu konuda verilebilecek güzel bir örnektir (Kibritçioğlu, 2001:174-182).

3.2.5. Ekonomik Sistem Faktörleri

Ekonomik sistemin belirsizliği, karmaşıklığı ve sistem içindeki dalgalanmalar krizin oluşmasını sağlayan temel faktörlerdir. Bir ülkenin ekonomisinde meydana gelen bozulmalar, tüm ülkeyi etkisi altına almakta hatta küreselleşmenin de etkisiyle

diğer ülkeleri de etkilemekte, ülkelerin varlığını tehlikeye atmaktadır. Bu yüzden ekonomide meydana gelen bozukluklardan kaynaklanan ekonomik krizler bir ülkenin geleceği açısından çok önemli bir yer tutmaktadır.

Ekonomide yaşanan çeşitli dalgalanma dönemlerinde belirsizliklerin düzeyi daha yüksek olmaktadır. Ekonomik dengesizlikler ve enflasyonist ortamdan doğan fiyat artışları tüketicilerin satın alma gücünü azaltarak ve üretim maliyetlerini arttırarak ülkede krizin yaşanmasını tetiklemekte ve olumsuzluklara neden olmaktadır (Titiz ve Çarıkçı, 2001:203-218).