• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: SA’DU’LLÂH HALVETÎ’YE ATFEDİLEN ANONİM

2.4. Cemiyet

2.6.2. Kozmik Âlem

“İçinde yaşamakta olduğumuz yerküre genellikle kâinât, dünya, cihân, âlem ve evren gibi isimlerle anılır. Klasik Türk şiirinin kâinata bakış açısını genellikle tasavvufa ait bilgi teorisi belirler. Tasavvuf öğretisi cihanı Allah’ın bir tecellisi olarak gösterir. Bunun için dünya büyük bir insan (âlem-i kübrâ), insan ise küçük bir dünya (âlem-i suğrâ)

154 Aktaş, Çağdaş Türk Şiirinde Sosyal Hayat, 367.

olarak telakki edilir.”156 Kozmik âlemle insan yakından ilişki içerisindedir çünkü insanın anlaşılması âlemin anlaşılmasıyla; âlemin anlaşılması da insanın anlaşılmasıyla mümkün olacaktır. İnsanla âlemi birbirinden ayrı şeyler gibi düşünmemek gerekir. Nitekim insansız bir evren nasıl anlamsız kalacaksa; yaşanılacak bir âlemi olmayan bir insan da öyle anlamsız olacaktır.157

2.6.2.1. Âlem

Allah dışındaki her şeydir. Kur’ân’da, âlem sözcüğünün çoğulu olarak âlemin kelimesi 73 defa geçmiştir. Âlemin sözcüğü, kâinat ve insan topluluklarına karşılık gelmektedir.158

Ol bir Ĥabįb’dür ki ķatı ķorķular içün MecmuǾ-ı Ǿālem andan umarlar şefāǾati[13a]

Yukarıdaki beyitte peygamberler de dahil tüm Müslümanların, Hz. Peygamber’den şefaat umduğu ifade edilmektedir.

Şârih eserinin bazı yerlerinde Yüce Allah’tan bahsederken, “Alemlerin Rabbi” terkibini kullanmayı tercih etmiştir:

“…el-muvaffaķ min Ǿindillāhi Rabbi’l-Ǿālemįn.”[1b] 2.6.2.2. Cihân

Farsça bir kelime olan cihânın sözlük anlamı dünya ve âlemdir. Divan edebiyatında cihân kavramıyla alakalıpek çok tamlama kullanılmıştır. Tasavvuf ilim dalında cihân kelimesinin özel bir manası vardır. Tasavvufta, tecellînin gerçekleştiği ilk makam cihândır ve bu makam çok renkli, bir ilahî emir âlemidir.”159

Ol kim ol olmaya idi olmazdı cihān Dünyāya niyete daǾvet ideydi żarūretį”[12b]

Yukarıdaki ifadelerde cihânın varlığını Hz. Peygamber’in varlığına borçlu olduğu söylenmektedir.

156 Hasan Aktaş, Kozmik Âlem, 23.

157 Aktaş, Kozmik Âlem, 24.

158 Editörler: Selçuk, Mualla – Albayrak, Halis – Antes, Peter – Heinzmann, Richard – Thurner, Martin, “Âlem”, İslamiyet-Hıristiyanlık Kavramları Sözlüğü, (Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, 2013), 1:49.

2.6.2.3. Dünya

“Mutasavvıflar dünyayı insanı Allah’tan uzaklaştıran ve gaflete düşüren mal, menfaat, itibar, mevkî, hırs, şan ve şöhret tuzağına düşüren bir yılana, zehire, cadıya ve fahişeye benzetirler.”160

“Ve keyfe tedǾū ile’d-dünyā żarūretü men Levlāhü lem taħruci’d-dünyā mine’l-Ǿademi”[12b]

Yukarıdaki beyitte Hz. Peygamber’în üstün özellikleri medhedilirken, dünya ve dünya zenginlikleri yerilmiştir.

“Kevneyn” sözüğünün anlamı şu şekilde verilmiştir: “El-kevneyn, dünyā ve aħiretdür.”[12b]

“Fe-keyfe yüdrikü fi’d-dünyā ĥakįkatühū Ķavmün niyāmün tesellev Ǿanhü bi’l-ĥulumi[16b]

Bu beyitte Hz. Peygamber’i rüyada görüp teselli olanlar zikreden şâir şöyle demektedir: Rüyada görülmesiyle dahi, insanları bu denli mesud kılan ya bir peygamber, gerçekte görünmesiyle kim bilir nasıl mutluluk vermiştir!

2.6.2.4. Yıldız

“Fe-innehū şemsü fażlin hüm kevākibühā Yužhirne envārehā li’n-nāsi fi’ž-žulami”[17b]

Bu beyitte Hz. Peygamber, ışığıyla herkesi aydınlatan güneşe benzetilirken, diğer peyagmberler de onun ışığını gece karanlığında insanlara saçan yıldızlara benzetilmiştir.

2.6.2.5. Ay

Şârih İsrâ hâdisesine telmihte bulunmuş ve Hz. Peygamber’in bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gidişini, ayın etrafını aydınlatarak gidişine benzetmiştir: “Sen Mescid-i Ĥaram’dan Mescid-i Aķśa’ya seyr eyledüñ. Niteki mütercim buyurur: Ayuñ on dördünci gicesinde ey žulmetde olan ķarañu gice seyr eyledi idi.”[36b]

“Aķsemtü bi’l-ķamer’i-l-münşaķķi inne lehū Min ķalbiĥį nisbeten mebrūrate’l-ķasemi” [26a]

Bu beyitte şaîr, İnşirah Sûresi’nde ifade edilen Hz. Peygamber’in göğsünün Allah tarafından yarılıp açılması olayına ve ayın yarılması mucizesine telmihte bulunarak; Hz. Peygamber’in aya benzediğine dair yine ay üzerine yemin etmiştir.

“… Ĥazret-i Risālet’üñ yanına gelüp eyitdiler ki: “Eger sen nübüvvet daǾvāsında śādıķ iseñ bu on dördünci[26a] gicenüñ ayını iki pāre eyle Yā Muĥammed” didiler.”[26b]

Şârih, müşriklerin Hz. Peygamber’e gelerek, ayı ikiye ayırması talebinde bulundukları rivayete yer vermiştir. Hz. Peygamber Allah’ın izni ile bir mucize göstererek ayı ikiye ayırmıştır. Bu olay, kaynaklarımızda “Şakk-ı Kamer” terkibiyle yer almaktadır.

2.6.2.6. Güneş

“Ķad tünkiru’l-Ǿaynu đavǿeş-şemsi min remedin Ve yünkiru’l-femü ŧaǾme’l-māǿi min seķami

Ya‘nį az olur ki nice göz güneşüñ[35b] şuǾlesini inkār eyler. Lākin gözi zahmetlü olduġı ecldendür ve nice aġız daħi śunuñ taǾmına inkār eyler; lākin merįż olduġı sebebden aġzınuñ leźźeti yoķdur. Ol cihetden śu’nuñ leźźeti yoķdur śanur.”[36a]

Şâir bu beyitte gözleri görmeyen birinin güneş yoktur demesi ya da farklı tatları ayırt edemeyen bir hastanın su diye bir şey yoktur demesi, nasıl ki kabul edilemezse İslâm hakkında da hakikati reddenlerin söylemleri kabul edilemez, der. İnkârcıların hakikati görememesi, hakikatin olmadığı anlamına gelmemektedir.

“Ke’ş-şemsi težharu li’l-Ǿayneyni min buǾudin Śaġįreten ve tükillū’t-ŧarfe min ememi[16b]

İmâm Bûsîrî bu beyitte Hz. Peygamber’in uzaktan bakıldığında güneşin tıpkı doğarken ve batarkenki hali gibi küçük görünse de aslında büyük olduğunu söylemiştir. O bu cümleleriyle Hz. Peygamber’in sıradan bir insan gibi göründüğünü ancak onu yakından tanıyanların ve bilenlerin onun ahlakındaki kemâliyeti fark edebileceğini ifade etmektedir. Zaten Hz. Peygamber’i dğer insanlardan üstün kılan da ahlakının güzelliğidir.

Benzer Belgeler